Hakimlere Yönelik Saldırılar Tehlike Çanlarını Çalıyor: Hukukun Kutsiyeti ve Güvenlik İkilemi

Yargının Bağımsızlığı ve Toplumsal Güven

Hakimlere Yönelik Saldırılar Tehlike Çanlarını Çalıyor: Hukukun Kutsiyeti ve Güvenlik İkilemi




Hakimlere Yönelik Saldırılar Tehlike Çanlarını Çalıyor: Hukukun Kutsiyeti ve Güvenlik İkilemi

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

Türkiye’de yargı mensuplarına yönelik şiddet olaylarının artması, adalet sistemi ve hukuk devleti açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Son olarak, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda (HSK) yaşanan bıçaklı saldırı, yargı mensuplarının güvenliği konusunda alarm zillerini çaldı. HSK müfettişi Mehmet Aslan’ın mescit girişinde temizlik personeli tarafından boğazından bıçaklanması, yargı mensuplarına yönelik şiddetin endişe verici boyutlara ulaştığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu saldırı, yargı bağımsızlığı ve güvenliği gibi kritik meselelerin acilen ele alınmasını gerektiriyor.

Yargı Mensuplarına Yönelik Artan Tehditler

Bu olay, akıllara 17 Mayıs 2006’da Danıştay’a yapılan silahlı saldırıyı getiriyor. O dönemde Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybederken, diğer dört üye yaralanmıştı. Bugünkü bıçaklı saldırı, yargı mensuplarına yönelik şiddetin geçmişten bugüne sürekliliğini koruyan bir tehdit olduğunu gösteriyor. Danıştay saldırısının zanlısı Alparslan Arslan'ın müebbet hapis cezasına çarptırılması ve daha sonra cezaevinde ölü bulunması, bu tip şiddet eylemlerinin sonuçlarının ne denli ağır olduğunu gözler önüne serdi.

Sadece Danıştay değil, İzmir Adliyesi'ne yönelik 2017’de gerçekleştirilen terör saldırısı da büyük bir katliamın eşiğinden dönüldüğünü hatırlatıyor. Polis memuru Fethi Sekin’in kahramanca müdahalesiyle adliyenin içinde yaşanabilecek bir toplu katliamın önüne geçildi. Sekin’in şehadeti, yargı mensuplarının da bu tür saldırılara karşı ne kadar savunmasız kalabileceğini açıkça gösterdi.

Tecrit Altındaki Yargı ve Güvenlik Açıkları

HSK’daki son bıçaklı saldırının zanlısının, temizlik personeli olduğu ve psikolojik sorunları olabileceği yönündeki iddialar, kamuoyunda hukukun korunması gereken en önemli kurumlardan birinin güvenlik zafiyetlerini de ortaya koyuyor. Böylesine kritik görevlerde bulunan hakim ve savcıların, sıradan bir temizlik personelinin dahi ulaşabileceği bir ortamda çalışması, güvenlik açığının boyutlarını gözler önüne seriyor. Bu durum, Adalet Bakanlığı’nın yargı mensuplarının güvenliği için acilen ek önlemler alması gerektiğini bir kez daha gösteriyor.

Yargının Bağımsızlığı ve Toplumsal Güven

Yargı mensuplarına yönelik bu tür saldırılar, sadece fiziksel tehditler yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda yargının bağımsızlığına ve güvenilirliğine de gölge düşürüyor. Kamuoyu, adaletin hukukun üstünlüğü ilkesi doğrultusunda tesis edilmesini beklerken, hakim ve savcıların güvensizlik içinde karar vermesi, yargıya olan güvenin daha da sarsılmasına neden olabilir. Yargının tarafsız ve adil bir şekilde işlemesi, toplumun adalete olan inancını koruyabilmesi için kritik öneme sahip.

Ancak bu süreçte, hukuk ihlalleri ve yargı mensuplarına yöneltilen "hukuksuzluk" suçlamaları da işin başka bir boyutunu ortaya koyuyor. Para ve güç için adaletin saptırıldığına yönelik algılar, halk nezdinde ciddi bir infial yaratabilir. Hakim ve savcıların, toplumsal vicdanı ve hukuku zedeleyen kararlardan kaçınması gerektiği kadar, devletin de bu kritik görevi yürüten yargı mensuplarını koruyacak güvenlik tedbirlerini hızla uygulamaya koyması gereklidir.

Çözüm: Güvenlik ve Hukukun Üstünlüğü

Adalet Bakanlığı, yargı mensuplarının hayatlarını tehdit eden bu tür saldırıların önüne geçmek için daha kapsamlı güvenlik önlemleri almalıdır. Ayrıca, yargının itibarını korumak adına şeffaflık ve tarafsızlık ilkelerine daha fazla önem verilmelidir. Hakim ve savcıların üzerindeki baskının azaltılması ve güvenli çalışma ortamlarının sağlanması, adaletin teminatı açısından hayati önem taşıyor.

Sonuç olarak, Türkiye’de yargı mensuplarına yönelik bu tür şiddet eylemleri, sadece bireysel saldırılar olarak kalmamalı; sistemdeki güvenlik açıkları ve yargının tarafsızlığı ile birlikte değerlendirilmeli. Aksi halde, hem yargı mensuplarının can güvenliği tehlikeye girecek hem de toplumsal adalet algısı büyük yara alacaktır.

www.sehitlerolmez.com