Hanefi Avcı Röportajı: Türkiye'de Emniyet ve Yargının İç Yüzü ve Derin Devletin Gölgesi

Yargıdaki Etik Çöküş ve Rüşvet Skandalları

Hanefi Avcı Röportajı: Türkiye'de Emniyet ve Yargının İç Yüzü ve Derin Devletin Gölgesi




Hanefi Avcı Röportajı: Türkiye'de Emniyet ve Yargının İç Yüzü ve Derin Devletin Gölgesi

Giriş: Hanefi Avcı'nın Perspektifinden Türkiye

YEREL GÜNDEM / ANKARA

Emekli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Türk emniyet teşkilatının en çalkantılı dönemlerinde görev almış ve ülkenin iç güvenlik mekanizmalarının işleyişine yakından tanıklık etmiş bir isim. Susurluk’tan Ergenekon’a, JİTEM’den cemaat operasyonlarına kadar birçok kritik dönemde ön saflarda yer alan Avcı, Gökçer Tahincioğlu ile yaptığı röportajda, Türkiye'de emniyet ve yargının bugün içinde bulunduğu durumu, devletin içindeki klikleşme ve güç mücadelelerini, derin devletin karanlık yüzünü ve mafya ile bağlantılı yapıların nasıl ortaya çıktığını samimi bir şekilde ele alıyor.

Emniyet ve Yargıda Bugünkü Durum: Klikler ve Tarikatların Etkisi

Avcı, emniyet teşkilatının içinde bulunduğu durumu değerlendirirken, teşkilatın ana gövdesinin hâlâ standart ve düzgün çalıştığını, ancak yüzde 20’lik bir kesimin tarikatlar, çıkar grupları ve siyasi bağlantılarla iç içe olduğunu belirtiyor. Bu küçük ama etkili grup, kritik birimlerde yer alarak kamuoyunu rahatsız eden skandalların kaynağı oluyor. Avcı, geçmişte cemaatin devlet içindeki hâkimiyetini hatırlatarak, benzer bir yapının bugün de başka dini gruplar ve tarikatlar tarafından oluşturulduğunu ifade ediyor.

Cemaatin, devletin emniyet ve yargı mekanizmalarını kontrol altına alarak kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını söyleyen Avcı, hükümetin bu yapıyı fark ettiğinde sert bir mücadeleye giriştiğini, ancak bu süreçte başka dini gruplar ve tarikatlarla ittifak yaparak onların da devlet içinde güç kazanmasına izin verdiğini belirtiyor. Hükümetin, cemaatin yarattığı tehdidi bertaraf etmek için diğer dini gruplarla iş birliği yaptığını ve bu grupların devletin imkanlarından yararlanarak güçlendiklerini dile getiriyor.

MHP’nin Emniyet İçindeki Etkisi ve Mafya İlişkileri

Avcı, özellikle MHP'nin emniyet teşkilatı üzerindeki etkisinin son yıllarda arttığını vurguluyor. Tayinler, terfiler ve atamalarda MHP'nin belirleyici bir rol oynadığını, bu durumun emniyet içinde MHP'ye yakın kliklerin oluşmasına yol açtığını ifade ediyor. Sinan Ateş suikastı gibi olayların, bu kliklerin ne kadar etkin olduğunu gösterdiğini belirten Avcı, emniyet teşkilatının içindeki bu grupların mafya ve organize suç örgütleriyle olan ilişkilerinin de gün geçtikçe daha belirgin hale geldiğini söylüyor.

Özellikle Sinan Ateş suikastında, emniyet içindeki MHP’li kadroların rolüne dikkat çeken Avcı, bu tür yapıların emir-komuta zincirini yok ettiğini ve devlette ciddi bir güvenlik zaafiyeti yarattığını dile getiriyor. Mafya ile bağlantılı emniyet mensuplarının her dönemde var olduğunu, ancak günümüzde bu tür ilişkilerin daha yaygın hale geldiğini ifade eden Avcı, organize suçlarla mücadelede yaşanan zafiyetlerin Türkiye'yi uluslararası uyuşturucu ticareti gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya bıraktığını belirtiyor.

Yargıdaki Etik Çöküş ve Rüşvet Skandalları

Avcı, yargıdaki etik sorunların ve rüşvet skandallarının ciddi boyutlara ulaştığını söylüyor. Yargı sisteminde, bir kısmının işini düzgün yaptığını ancak yüzde 20’lik bir kesimin etik dışı uygulamalarla tüm sistemi olumsuz etkilediğini belirtiyor. Cemaat döneminde yargının cemaatin kontrolünde olduğunu, o dönemde yargı mensuplarının yukarıdan gelen talimatlarla hareket ettiğini hatırlatan Avcı, benzer bir durumun bugün de siyasi baskılar altında yaşandığını ifade ediyor.

Yargı sisteminde cemaat döneminde yaşanan çöküşün ardından, bugün de benzer bir çürümenin devam ettiğini söyleyen Avcı, özellikle siyasi baskılar ve rüşvetin yargıyı felç ettiğini belirtiyor. İstanbul Anadolu Başsavcısı'nın yargıdaki rüşvet skandallarını dile getirdiğini hatırlatan Avcı, bu tür olayların sadece buzdağının görünen kısmı olduğunu ve yargının temelinde büyük bir çürüme olduğunu vurguluyor.

Susurluk ve Derin Devlet: PKK ile Mücadelede Hukuk Dışı Yöntemler

Hanefi Avcı, Susurluk süreci ve derin devlet yapılarının ortaya çıkışı hakkında da önemli açıklamalarda bulunuyor. PKK’nın ortaya çıkışıyla birlikte devletin bu sorunu kısa sürede çözme arayışına girdiğini, ancak bu süreçte hukukun dışına çıkıldığını belirtiyor. Devletin, PKK ile mücadelede sert yöntemler kullanmaya karar verdiğini, bu süreçte hukukun ikinci plana atıldığını ve devletin derin yapılarının devreye girdiğini ifade ediyor.

Susurluk döneminde, devletin bazı unsurlarının PKK ile mücadele adı altında mafya ve organize suç örgütleriyle iş birliği yaptığını belirten Avcı, bu tür hukuk dışı yöntemlerin sonunda devlette ciddi bir çöküşe yol açtığını söylüyor. Mehmet Ağar’ın bu sürecin merkezinde olduğunu belirten Avcı, Susurluk olayının devletin içindeki çürümenin sadece bir yansıması olduğunu, bu yapılarla mücadele edilmezse Türkiye'nin gelecekte de benzer sorunlarla karşılaşacağını ifade ediyor.

"Yeşil" ve Cem Ersever: Derin Devletin Kurbanları

Avcı, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım’ın öldürüldüğünü belirtiyor ve bu olayın arkasında dönemin MİT yetkililerinin olabileceğini öne sürüyor. Cem Ersever’in öldürülmesinde de benzer bir yapıdan şüphelendiğini ifade eden Avcı, bu tür olayların derin devletin karanlık yüzünü ortaya koyduğunu söylüyor. Yeşil’in MİT tarafından kullanıldığını, ancak sonunda devletin bu tür unsurları ortadan kaldırmayı tercih ettiğini belirten Avcı, Yeşil’in öldürülmesinde MİT’in rolü olduğuna inandığını ifade ediyor.

Avcı, Yeşil’in öldürüldüğüne dair elde ettiği bilgilerin güçlü olduğunu, Lübnan’a gönderildikten sonra Ankara’daki bir görüşmeden sonra ortadan kaybolduğunu ve bir daha kendisinden haber alınamadığını belirtiyor. Yeşil’in ölümünün arkasında devletin bu tür unsurları susturma politikasının olduğunu vurgulayan Avcı, bu tür olayların Türkiye’deki derin devlet yapılarının nasıl işlediğine dair çarpıcı örnekler olduğunu ifade ediyor.

Türkiye’de Devletin Yeniden Yapılanması Gerekiyor

Hanefi Avcı, Türkiye'de devletin işleyişinde ciddi sorunlar olduğunu ve bu sorunların ancak köklü bir yeniden yapılanma ile çözülebileceğini belirtiyor. Emniyet ve yargıda liyakat esasına dayalı bir sistemin kurulması gerektiğini, ancak bu şekilde devletin rayına oturabileceğini ifade ediyor. Tarikatlar, klikler ve mafya bağlantılarının devlet içinde güç kazandığı bir ortamda, Türkiye’nin geleceğinin ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Avcı, devletin bu yapılarla mücadelede kararlı bir tutum sergilemesi gerektiğini belirtiyor.

Avcı, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün sağlanması, demokrasinin yeniden inşası ve devletin temel kurumlarının yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguluyor. Özellikle yargı ve emniyet teşkilatında yaşanan etik çöküşün, Türkiye’de adaletin yerle bir olmasına yol açtığını söyleyen Avcı, bu durumun düzeltilmemesi halinde Türkiye’nin gelecekte daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağını ifade ediyor.

Sonuç: Türkiye’nin Geleceği İçin Acil Reform İhtiyacı

Hanefi Avcı, Türkiye’nin geleceği için acil reformların gerekli olduğunu, devletin yeniden yapılanması gerektiğini ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi gerektiğini belirtiyor. Emniyet ve yargıda yaşanan çöküşün, Türkiye’nin demokratik yapısını tehdit ettiğini ve bu durumun sürdürülmesi halinde Türkiye’nin uzun vadede ciddi sorunlarla karşılaşacağını ifade ediyor. Avcı, devletin temel kurumlarının yeniden inşa edilmesi, tarikatlar ve kliklerin etkisinin kırılması gerektiğini vurguluyor ve Türkiye’nin bu süreçte köklü değişimlere ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.

www.yerelgundem.com