Hangi kalkan? Adalette salgınla günyüzüne çıkan sorunlar
Süreçle ilgili eleştirilecek hususlardan ilki; yargıç, güvenlik ve diğer taşeron görevliler...
Süreçle ilgili eleştirilecek hususlardan ilki; yargıç, güvenlik ve diğer taşeron görevliler de dahil olmak üzere adliye binası personeli, memur; avukat, stajyer avukat ve bürolarda çalışan icra takibi katipleri adına sosyal izolasyonu sağlayacak ve icra müdürlüklerindeki işleyişi durduracak adımın henüz, 22 Mart akşamı atılmış olması.
Utku Can Akyol* – [email protected]
13 Mart 2020 tarihinde HSK tarafından “Korona Virüsü Hakkında Alınacak Tedbirler” başlıklı bir duyuru yayımlanarak “tutuklu işlere yönelik soruşturma ve kovuşturmalar ile ivedi sayılacak diğer hususlar haricinde” duruşma ve keşiflerin erteleneceği belirtildi.
Duyuruyu takip eden 16 Mart 2020 tarihinden itibaren mahkemeler ara kararlarında duyuruyu – fikrimce de isabetli olarak – bir “takdiren erteleme” sebebi olarak görüp duruşmaları ileri tarihlere (erteleme şimdilik nisan ortasına kadar öngörülüyor) ertelediler. Yayımlanan bu yazı fiilen mahkemelerin işleyişini durdurdu, fakat adliyelerde izolasyon sağlamadı. Yargıçların bu duyuruyu bir takdiren erteleme sebebi olarak değerlendirmesindeki ayrıntıyı ise ilerleyen bölümde ele alacağız.
Yine 13 Mart 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı İdari İzin yazısında kamu görevlilerin yurtdışına çıkışları durdurulmakla, yazıda belirtildiği üzere “Hamilelerin, yasal süt izni kullananların, engelli çalışanların, yönetici pozisyonlarındakiler hariç 60 yaş ve üzerinde olanların, Sağlık Bakanlığının belirlediği dezavantajlı grupların (…) 16 Mart 2020 tarihinden itibaren on iki gün idari izinli sayılmaları…”na hükmedilmişti. Bu, hukuken konuyla ilgili karar niteliğindeki ilk hamleydi.
Fakat o hafta itibariyle eleştirilerle günyüzüne çıktığı üzere, Cumhurbaşkanlığı’nın bu “yarım izni” adliyelerdeki işleyişi durdurmadı. Çünkü devlet memurlarıyla; bağsız, bağlı çalışan ve özellikle stajyer avukatların görev yükünün çoğu icra dairelerindeydi ve bu evden çalışmayı gerektirecek toplumsal izolasyonla bağdaşmıyordu. Bağlı çalışan ve özellikle stajyer avukatlar eleştirilerini dile getirmeye başladı.
İstanbul Barosu 18 Mart’ta adliye stajlarını gerçekleştiren stajyer avukatların “30 Mart 2020 tarihine kadar değişim için başvuruda bulunmaları gerekmeyeceğine” dair bir yazı yayımladı. (19 Mart’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ekonomik önlem paketini “Ekonomide İstikrar Kalkanı” olarak açıkladı)
20 Mart’ta ise İstanbul Anadolu Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığı “Corona Virüsü Nedeniyle Tebligat İşlemleri” konulu yazısında hak kaybı yaşanmaması açısından 1 Nisan tarihine kadar mahkemeler ve elektronik veya zarf usulüyle tebligat yapılmaması hususunun dikkate alınmasını bildirir – rica eder bir yazı duyurdu. Yayımlanan bu yazı da bir “takdiri çağrı”ydı.
Aynı tarihte Abdülhamit Gül yargıda sürelerin “geriye dönük” durdurulacağı bir düzenleme yapılacağını va adliyelere gitmeye gerek olmadığını belirten bir tweet attı, elbette bu tweetin de adli ve idari yargıda sürelerin durdurulmasına dair henüz hiçbir resmi bağlayıcılığı yoktu.
Adli ve idari yargıda sürelerin durdurulmasına dair bir karar beklenirken eski Mersin Baro Başkanı, CHP milletvekili Av. Alpay Antmen konuya dair bir kanun teklifinde bulundu.
Nihayet 22 Mart Pazar akşamı, Cumhurbaşkanlığı kararıyla icra işlemleri durduruldu. Adalet Bakanlığı’nın bildirisindeki tabiriyle “yargı profesyonellerinin” sosyal izolasyonu adına adli ve idari yargıda yapılacak düzenlemeyle ilgili bekleyiş/ çalışmalar sürüyor. Peki, örneğin 16 Mart’tan bu yana kesinleşen hukuk yargılaması alanında, HMK’nın ilgili maddeleri gereğince mücbir sebep ortaya sunulan itirazlar geçerli kabul edilecek mi ve süre tutumu hangi günden başlayacak?
Süreçle ilgili eleştirilecek hususlardan ilki; yargıç, güvenlik ve diğer taşeron görevliler de dahil olmak üzere adliye binası personeli, memur; avukat, stajyer avukat ve bürolarda çalışan icra takibi katipleri adına sosyal izolasyonu sağlayacak ve icra müdürlüklerindeki işleyişi durduracak adımın henüz, 22 Mart akşamı atılmış olması. Altını önemle çizmek gerekir ki bu adımların hiç biri kesin bir durdurma ve karantina değildir.
İkinci eleştiri ise, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na göre (Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir.) birer kamu görevlisi olan avukatların ekonomik durumuyla ilgili. Fikrimce bu eleştiri, neden sokağa çıkma yasağı kararı verilemediğiyle aynı sonuca yönelmektedir. (İngiltere Maliye Bakanı Rishi Sunak “İş yerlerine gidemeyen çalışanların maaşlarının yüzde 80’i, ayda 2 bin 500 sterline kadar hükümet tarafından karşılanacağını” belirtmişti.)
Eleştiri ve sorulması gereken soruları biraz daha derinleştirirsek, hukuki işlerin durdurulması karşısında tahsilatlarını gerçekleştiremeyen avukatlar hangi yolla gelir elde edecek, hayatlarını sürdürecekler? Bundan ziyade, tüm geçimini çalıştığı bürolardan aldıkları maaşla sürdüren, bağlı çalışan avukatlara olası işten çıkarmalar söz konusu olduğunda bir iş güvencesi sağlanabilecek mi? Zaten pek bir gelir elde ettiklerini söyleyemeyeceğimiz stajyer avukatlara ne olacağı sorusuna da bir cümleyle değinelim.
Avukatlar, baro görevlendirmeleri ve ağır ceza mahkemelerinde aldıkları beraat kararları gibi işler açısından kestikleri makbuz karşılığı devletten de ücret alabilen kamu görevlileridir. Avukatların eleştirileri, uzun zamandır CMK ve Adli Yardım görevlendirilme ücretlerinin ödenmediği konusunda keskinleşmişken, defterdarlıklar aracılığıyla yapılan ödemelerin derhal gerçekleştirilmesi, bu belirsiz süreç açısından çözüm oluşturmayacak mıdır?
Genç ve bağsız çalışan avukatların neredeyse hiçbir ay ödeyemediği BAĞ-KUR prim borçlarıyla ilgili, salgın sürecini kaplayan bir çalışma yapılacak mıdır? Bu ve benzeri öneriler için İstanbul Barosu başkan adaylarından Av. Hasan Kılıç’ın ardışık sorularına eğilmekte fayda var.
Son olarak, hükümet koronavirüsle mücadele kapsamında “af” için harekete geçti ve AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş, ceza infaz yasasıyla ilgili düzenlemenin önümüzdeki günlerde meclis gündeminde olacağını açıkladı. Yeni düzenlemede “cinsel suçlar, kasten adam öldürmek, uyuşturucu madde ticareti, örgütlü suçlar ile terör suçlarını” işleyenlerin kapsam dışı bırakılması kararlaştırıldığı biliniyor. Evvela can güvenliği adına alınan bir tedbirin, suç türlerine göre uygulanması adil midir? Bu konu, hukukçular ve hekimler tarafından tartışılabilecek midir?
Bir cümleyle alan dışına çıkarak, Uzman Doktor Güle Çınar’a dilettiğimiz özür için özür dileyecek duruma gelecek miyiz?
Çin Halk Cumhuriyeti’nin uyguladığı karantinayı 14 gün hiçbir yeni vaka görülmezse kaldıracağını ve Türkiye’nin salgının 11. günü itibarıyla can kayıpları açısından İtalya’dan hızlı gittiğini aklımıza getirerek uzayacağını öngördüğümüz süreçte Cumhurbaşkanlığı’nın konut kredilerindeki peşinatlarını yüzde ona düşüren kalkanı bizi ne kadar koruyacaktır?
*Avukat
* Forum kategorimiz çok çeşitli türde içeriğe açıktır. Gazete Duvar'ın editoryal politikasıyla uyumlu olmak zorunda değildir.
DUVAR