Hasan Cemal Trump kâbusundan kurtuluyoruz galiba...
Biden: "Demokrasiyi kimse elimizden alamaz!"
Hasan Cemal
Trump kâbusundan kurtuluyoruz galiba...
Biden: "Demokrasiyi kimse elimizden alamaz!"
Günaydın.
Trump, kabûsundan kurtuluyoruz galiba.
Dün sabahki yazımın başlığını,
"Trump kâbusu sürüyor!" diye atmıştım.
Bu sabah, öyle anlaşılıyor ki,
Amerika ve dünya bu korkunç kâbustan kurtulacak.
Bu arada, Joe Biden'ın sabaha karşı yaptığı konuşmanın
bir bölümünü yazıma alıyorum.
Çünkü, Biden'ın bu sözlerini demokrasi kültürü
açısından çok önemsiyorum.
Sonuçlar kesinleşince,
ulus olarak birlikte olacağız.
Birbirimizi dinleyeceğiz.
Birbirimize saygı göstereceğiz.
Birbirimizi düşman görmeyeceğiz.
Rakiplerimizi düşman görmeyeceğiz.
Başkan seçilince,
bütün Amerika'nın başkanı olacağım.
Başkanlık bir partiye göre yürütülemez.
Kimse demokrasiyi elimizden alamaz.
Başkanlığım kesinleştiği zaman bu yalnız benim değil,
bizim değil, bütün Amerika'nın zaferi olacak.
Trump'tan sonra Biden'ın bu sözleri gerçekten çok iyi geliyor.
Demokrasinin temel değerlerini hatırlatıyor çünkü.
Aşağıda dün sabah yazdığım yazı duruyor.
***
Başkan Trump Amerika'da
gece yarısından sonra
televizyon kameralarının
karşısına çıktı ve dört noktayı vurguladı:
Seçimi ben kazandım.
Bu seçim şaibelidir.
Hile yaptılar.
Yüksek Mahkeme'ye gideceğim.
Trump böylece beklenen
"senaryosu"nu uygulamaya başladı.
Bir başka günlük deyişle:
Trump çamura yattı!
Anlaşılan o ki, mahkemede
bitmesi muhtemel seçim sonuçlarının
kesinleşmesi epeyce zaman alacak.
Ve başkanlığı kim kazanırsa kazansın,
kıl payı kazanmış olacak.
Bu da Amerika'da
toplumsal ve siyasal "kutuplaşma"nın
biraz daha keskinleşmesi demek...
Amerika'nın "kaos kapısı"nı aralaması demek...
Amerika'yı yönetmenin biraz daha
çetrefil hâl alması demek...
Ve Amerika'yla birlikte
Avrupa'nın da, "dünya"nın da
hallerinin biraz daha zora girmesi demek...
Oysa beklentiler böyle değildi.
Sandık başı yapılırken
Joe Biden'ın seçimleri silip süpüreceği,
Beyaz Saray yarışında Trump'ı açık ara yeneceği,
Senato'da da çoğunluğu yakalayıp yönetimde
ikiliğe son vereceği öngörülüyordu.
Ama olmadı.
Kafa kafaya bir seçim yaşandı.
Hâlâ da yaşanmakta...
Seçim araştırmaları tıpkı
2016 başkanlık seçimlerindeki gibi
bu kez de yanıldı.
Dört yıl önce de anketler,
Hillary Cilinton'ın büyük seçim zaferini
çok önceden açıklamış
ve Clinton'ın ilk kadın başkan olarak
ve tarih yazarak Beyaz Saray'a gireceğini
alayı valayla ilan etmişlerdi.
Ama çok fena şiştiler.
Bu kez de farklı olmadı.
Bir konunun altını daha çizmek lazım.
Amerikan seçim sisteminin
özellikle seçiciler kurulu uygulamasıyla
ne kadar eskimiş olduğu, eski deyişle
miadını doldurduğu,
azınlığı koruyacağım derken
çoğunluğu nasıl kilitlediği,
demokratik işleyişi nasıl kösteklediği
2020 başkanlık seçimiyle
bir kez daha ortaya çıktı.
Henüz kesinleşmemiş
başkanlık yarışıyla ilgili olarak
birkaç nokta daha vurgulanabilir.
Birincisi:
Biden'ın yetersizliği,
kitleler karşısındaki
pırıltısızlığı...
İkincisi:
Ekonominin Koronavirüs
krizine ağır basması...
Üçüncüsü:
Trump'ın ekonomiye ilişkin
söylemlerinin toplumun
bir kesiminde etkili olmaya
devam etmesi...
Dördüncüsü:
2008 finans krizinin
yol açtığı eşitsizlik
ve yoksulluğun izlerinin
kitlelerde bugün hâlâ
ne kadar belirgin olduğu,
bu yüzden de toplumda
Trump'ın sesine kulakların
hâlâ açık olması gerçeği...
Desen: Selçuk Demirel
Yazın bir kenara:
Joe Biden henüz seçimi kaybetmiş değil.
Ama kazanmış da değil.
Trump kâbusu sürüyor.
Ne yazık öyle.
Acı olan şu:
Amerikan seçmeni oylarının yarısını;
Bir "ırkçı"ya...
Bir "yalancı"ya...
Bir "demokrasi ve
hukuk düşmanı"na...
"Entelektüel" deyince
tüyleri diken diken olan
bir "zır cahil"e,
evet öyle, oylarının
en az yarısını
böyle bir adama,
Trump'a verebiliyor Amerikan halkı...
Gerçekten hazin, acıklı.
Amerikan demokrasisi kötü bir sınav veriyor.
Trump'ın başkanlık koltuğuna oturduğu
8 Kasım 2016 tarihli seçimden sonra
New York'tan gönderdiğim yazının başlığı şöyleydi:
Hem Amerika hem dünya için
korkunç bir başkan!
Başkan Trump'la dünya,
artık çok daha tehlikeli...
Bu başlığı yazıma dört yıl önce atarken
nasıl bir hayal kırıklığı yaşadığımı da belirtmiştim.
Bugün de pek farklı duygular içinde değilim.
Çünkü Trump kâbusu bitmiş değil.
Ama bu pilav daha çok su kaldırır!
Bitmedi, daha çok yazacağız
3 Kasım Amerikan
başkanlık seçimleri hakkında...
Kim kazanırsa kazansın!
Yazımı yazdıktan sonra,
sevgili dost, değerli diplomat
Mehmet Ali Bayar’dan
aşağıdaki not geldi.
Yazıma aynen ekliyorum:
Kim kazanırsa kazansın,
bölünmüş, çözümsüz ve kültürel
ayrışma içindeki Amerika’da
Amerikan rüyasının sonu gelir.
Hukuktan ekonomiye, sosyal
gelişmeden özgürlüklere kadar
farklı köşelere savrulan
Amerikan toplumunun
"ileri demokrasi"
standartlarına ulaşması
ciddi dönüşümleri
ve karşı tepkileri gerektirecek.
Sessiz çoğunluk saklandığı
yerden çıktı ve sesini çıkardı.
Amerika’nın dünyaya en kapalı kesimleri,
ırkçı, yabancı düşmanlığı ve
ekonomik milliyetçilik reflekslerine sığındı.
Exit poll’lar ekonomiyi bir numaralı
unsur gösteriyor.
Corona üçüncü sırada.
İkincisi önemli:
Irk sorunları.
Yani hem liberaller, hem sağcılar
ırkı sorun görüyorlar.
Adaylarda aranan
bir numaralı unsur da
“güçlü adam” arayışı...
Trump güç projeksiyonu yaptı.
Eğer Corona olmasaydı zaten
ekonomiden dolayı açık ara alırdı.
Amerikan halkı cebine girenin
ve işsizliğin hesabını iyi yapıyor.
https://t24.com.tr/yazarlar/hasan-cemal/trump-kabusu-suruyor,28582
HASAN CEMAL / T24