Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsak temel konularda hata yapmamalıyız

Önce Kosova konusu…

Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsak temel konularda hata yapmamalıyız


Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsak temel konularda hata yapmamalıyız

Damien Hirst'ün 2006 tarihli 'Human Voice' adlı eseri. Müzayedede 600 bin Sterline satıldı..

Dış politika benim ilk göz ağrımdır; günlük siyasi gelişmelere gözlerimi kapamasam da dünyada ve çevremizde neler olup bittiğini sürekli izler, bizim dış politikamızı da yakın takip altında tutarım.

Şu sıralarda beni şaşırtan iki dış konu var; onları paylaşmadan edemeyeceğim.

Önce Kosova konusu…

Dedem mübadele sırasında çoluk çocuğunu alarak Türkiye’ye gelmiş. Kosova/Prizren’den. Babam yeni yerleşilen ülkede, İzmir’de, doğmuş. Ailenin geride kalmış kolları var. Kosova Yugoslavya’nın bir parçası iken giden-gelen çok olurdu. Son yıllarda trafik daha da arttı. 

Kosova’ya ilgimin olması doğal.

Bu sebeple bugün gazetelerde yer verilen “Dışişleri Bakanlığı Kosova’yı en güçlü şekilde kınadı” haberi beni herkesten fazla ilgilendirdi.

Türkiye Kosova’yı İsrail’in başkent ilan ettiği Kudüs’te büyükelçilik açtığı için kınıyor.

Müslüman nüfusun yoğun olduğu bir ülke Kosova ve Kudüs’te büyükelçilik açan bu özelliğe sahip ilk ülke oluyor.   

Yine de anlayamadığım bir nokta var: Kosova’nın İsrail’le yakınlaşması ve Kudüs’te büyükelçilik açma niyeti dün ortaya çıkmadı. Uluslararası arenada tutunacak dal arayan Kosova çok önce İsrail ile yakınlaşma girişiminde bulundu, Kudüs’te temsilcilik açma niyeti de en az iki yıl öncesine ait.

Arşivimde İsrail kaynaklı –Jerusalem Post gazetesinde çıkmış- konuya ilişkin çok sayıda haber var.

İlki Eylül 2018’e ait. Donald Trump aniden ABD adına Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edince, bu gelişmeye ilk olumlu yaklaşım gösteren ülkeler arasında Kosova’nın olduğuna dair bir haber bu. Haberde ülkenin cumhurbaşkanı Haşim Taçi’nin İsrail ile diplomatik ilişki kurmaya ve Kudüs’te büyükelçilik açmaya hazır olduğu açıklamasına yer veriliyor.

Daha sonra (16 Ağustos 2020) iki imzalı bir makaleyle Kosova’nın önemi İsrail kamuoyuna aktarılıyor. Yazarlardan biri Kosova başbakanının danışmanı, diğeri İsrail ile ilişkili bir Amerikalı.

Bu yıla geldiğimizde, konuyla ilgili haberler birbiri ardına aynı gazeteye yansıyor. 31 Ocak, 14 ve 21 Şubat 2021 tarihli Jerusalem Post’ta Kosova’nın niyetiyle ilgili haber ve makaleler yer alıyor.

Anlamadığım nokta şu: Kosova’nın Türkiye ile başka bütün ülkeleri kıskandıracak kadar olağanüstü yakın ilişkisi var. Orada bir Türk askeri birliği de bulunuyor. Eğer Türkiye dost ve kardeş Kosova’nın İsrail ile diplomatik ilişki kurmasını ve ilişki kuracaksa bile büyükelçiliğini Kudüs’te açmamasını istiyor ve bunu kınanacak bir gelişme olarak görüyor idiyse, neden bunu iki yıl içerisinde dostça engellemeye çalışmadı?

Kosova ile bunu sağlayacak kadar bir yakınlığı yok mu Türkiye’nin?

Herhalde neden şaşırdığımı anlamışsınızdır.

Ve Mısır konusu 

Son zamanlarda iyi gözle bakmadığı bazı ülkelerle Türkiye’nin yakınlaşma politikası var ve ben de bu yeni açılımı tasvip edenlerdenim. Dış politika duygularla yürütülmez, her ülke kendi çıkarları istikametinde başka ülkelerle ilişkilerini saygı zemininde yürütür. Bazen aralar şekerrenkleşse bile, geriye dönüş ve ilişkileri olumlu hale getirmek için kapı her zaman biraz açık bırakılır.

Mısır’la aramız Abdülfettah el-Sisi’nin bir darbeyle iş başına geldiği 2013 yılından beri açık. Mısır denildiğinde hepimizin aklına “Rabia” sözcüğü ve o sözcüğün devlet yetkilileri tarafından kullanıldığı sert açıklamalar geliyor.

Olsun, yine de arayı düzeltmek iyi bir şeydir.

Nitekim, AK Parti’nin itibar ettiği gazetelerde “Oldu, olacak” haberleri çıkıyor, muteber köşelerde ve TV ekranlarında da ilişkilerin düzeltilmesinin yararları anlatılıyor.

Keşke öyle olsa.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, dün, aynı konuda şu sözleri sarf etti:

“Mısır’la istihbari, diplomatik ve ekonomik olarak zaten işbirliği sürecimiz devam ediyor. Bunda herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. En üst düzeyde değil de en üst düzeyin şöyle bir tık altında bu devam ediyor. Tabii gönlümüz özellikle ister ki, Mısır’la olan bu süreci çok daha güçlü bir şekilde devam ettirelim. Onun için de yapılan bu istihbari, diplomatik, bunun yanında siyasi görüşmeler netice verici olduktan sonra biz bunu çok daha ileri kademelere taşırız; çünkü Mısır halkıyla Türk milletinin ayrı olması söz konusu değil. Herhalde Mısır halkını Yunanistan’ın yanına yerleştirmek mümkün değil.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Rabia” sözcüğünü kullanmıyor bu açıklamasında.

[Türkiye ile Mısır arasındaki istihbarat işbirliği iki ülke arasındaki ilişkilerden bağımsızdır. İki ülkenin istihbarat örgütleri yöneticileri, aralarında ABD’nin, Avrupa’dan Fransa’nın ve bölgemizden de önemli birkaç ülkenin istihbarat örgütlerinin kurduğu Safari Kulüp üyeleridir ve ara sıra görüşürler. Safari Kulüp ile ilgili 10 Ekim 2017 tarihli yazımı okumanızı tavsiye ederim.]

İyi de, Türkiye’nin Mısır’la yakınlaşma arzusu neden o ülkede bizdeki kadar heyecanla karşılanmışa benzemiyor?

Nereden mi biliyorum? Medyadan. Dün ve bugünkü el-Ahram gazetesine bu gözle baktım, Türkiye’nin Mısır’la diplomatik ilişkilerini yenileme arzusuna dair haberlerle karşılaşmadım.

Kendisinden devlet ve hükümet bağları sebebiyle hep ‘yarı resmi’ diye söz edilen bir gazetedir el-Ahram. İçinde Türkiye’nin anıldığı iki yazı var bugünkü el-Ahram’da, ikisi de Türkiye’nin Suriye politikasını eleştiren yazılar…

Konuya ilişkin göz açıcı bir yazı dün Suud sermayeli Şark’ul Avsat gazetesinde çıktı. Tarık el-Humayed imzalı “Türkiye… Ve ağaçtan düşmek…” başlıklı yazıya garip bir üslup hakim. [Yazı gazetenin Türkçe sitesinde “Türkiye’nin dönüşü” başlığıyla yer alıyor]

Okuyalım:

“Türkiye yeni bir yol tutturmak istiyor, ama arzu yeterli değil; esas soru şu: Türkiye uluslararası yasalara, iyi komşuluk ilişkileri kurallarına uyacak ve bölge ülkelerinin iç işlerine müdahaleden vazgeçecek mi?” 

Yazar sonra Türkiye’nin Mısır’ın da içinde yer aldığı bölgeye dair politikasının kökünden değişmesi gerektiğini ileri sürüyor. İran’la yakınlıktan ve Müslüman Kardeşler örgütünü desteklemekten vazgeçilmesi de şartmış.

“İyi niyet yetmez” dedikten sonra böyle durumlarda kullanılan “Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir” sözünü de tekrarlıyor yazısında Tarık el-Humayed. 

Bu yola girildiğinde ilişkileri iyileştirmenin böyle şartları olabileceği herhalde hesap edilmiş, karar vericiler konulara kendilerini ısıtırken danışmanlarından görüş almışlardır.

[Tarık el-Humayed birkaç gün önce de (7 Mart tarihinde) “Sayın danışman.. Yavaş yavaş” başlıklı bir yazıyla Cumhurbaşkanı başdanışmanı unvanı da bulunan Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay’ın 3 Mart tarihli yazısına cevap veriyordu.Başlıktaki ‘yavaş yavaş’ sözcükleri Türkçe’den aynen alınmaydı.]

Kınamalar son zamanlarda sıkça yapılıyor; Kosova’yı hedef alan bir ilk değil. Kosova yönetimi Türkiye ile ilişkilerini İsrail’in gönlünü yapmak için herhalde bozmaz.

Mısır konusu daha da önemli. Umarım, hayal kırıklığı yaşanıp ara daha da fazla açılmaz.

https://fehmikoru.com/hayal-kirikligi-yasamak-istemiyorsak-temel-konularda-hata-yapmamaliyiz/

FEHMİ KORU