‘Her şey siyaset değil’

ELEŞTİRİ NEYE YARAR?

‘Her şey siyaset değil’


‘Her şey siyaset değil’

TAHA AKYOL YAZDI...

Her şeye siyaset gözüyle, “benim partim, benim liderim” diye bakmaya yatkın bir toplumuz. Böyle bakınca ancak siyaset dışı gözle görülebilecek kusurlar, sorunlar gözükmüyor, düzeltme yönünde eleştirel ve rasyonel düşünme gelişmiyor.

Değerli hocamız Prof. Naci Görür’ün çağrısında “her şey siyaset değil” ibaresini görünce böyle düşündüm.

Prof. Görür, “Ülkene sahip çık” diyerek vatandaşa sesleniyordu. Partizanlığı bırakıp “deprem konusunda ciddi vaatlerde bulunan, plan ve programı olan ve yaşam hakkını her şeyin üzerinde tutan” partiye oy vermemizi tavsiye ediyordu.

Bu aynı zamanda bütün partileri tutarlı “plan ve program”lar yapmaya da teşviktir.

Liderlerin karizmasına veya ideolojik simgelerin büyüsüne kapılıp sürüklenmeye çok yatkın bir toplum olduğumuz için, Görür’ün bu uyarısı daha bir önemli.

ELEŞTİRİ NEYE YARAR?

Şu son on yılda ve hele de 2017’den itibaren CB sistemi döneminde bütün göstergeler bozuluyor, ama bir tek AK Partili vekil çıkıp grupta bir tek soru önergesi vermedi, bir tek genel görüşme isteyen çıkmadı.
Muhalefet eleştiriyor ama kutuplaşmanın zihinlerde ördüğü duvarlar bu eleştirilerin etkili olmasını, üzerinde düşünülmesini engelliyor.

Düşünün ki… İstanbul seçimlerini “Pontus kazandı” diyebilenler oldu! İmamoğlu’na “İngiliz uşağı” diyenler de çıktı!.. Böyle örnekler çok. Bu psikoloji, eleştiriler üzerinde düşünmeyi engelliyor. Sorumlular da bundan memnun tabii.

İşte bu kutuplaştırmanın baş aktörlerinden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, deprem bölgesiyle ilgili olarak muhalefetin son iki yılda verdiği 64 soru önergesine hiç cevap vermemiş!

2020 yılında Maraş’ta riskli binalar teker teker tespit edilmiş ve AFAD raporunda “bunların yıkılmasına karar verildiği” kayda geçmişti. Bir Kahramanmaraş milletvekili bir tek soru önergesi verdi mi, niye yapmadınız diye?..

Meclis denetimi nasıl felç, açık değil mi?

CB SİSTEMİNDE

CHP’li Deniz Yavuzyılmaz örnek bir milletvekili… Üç beş yerden maaş alan ‘Ak bürokratlar’ı o meydana çıkardı… Danıştay denetiminde tespit edilen birçok usulsüzlükleri inceleyip kamuoyuna aktarıyor.

Bu satırlar yazılırken deprem bölgesinde çalışıyordu Dün Karar TV’de Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un programına bağlandı. Depremde mekanizmaların olması gereken sürat ve etkinlikle işlemediğini örnekler ve isimler vererek anlattı.

İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’nın doğal görevi olan emniyet ve istihbarat konularının yanında, Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nın yönetim kurulu üyesi olduğunu ve aynı zamanda AFAD’ın da onun “görev tanımında” olduğunu söyledi.

Bir insan bu kadar işe aynı etkinlikle, aynı dikkatle, aynı liyakatle bakabilir mi?

Çok daha fazla kurumların yönetiminde olup üç beş yerden maaş alanlar da var, bunları da ismen saydı…

Türkiye’nin en köklü ve iyi kurumlarından biri olan müsteşarlıkların kaldırılıp “Bakan Yardımcısı” diye ihtisas ve tecrübe şartına bağlı olmayan tamamen siyasi bir makam oluşturulmasının ne büyük hata olduğu açık değil mi?

Felaket yaşanırken İstanbul Borsası’nın üç gün süreyle açık kalmasını kaldıracak bir sistem yeryüzünde yoktur, sadece bizim CB sisteminde oluyor bu.

SİYASETTEN BAĞIMSIZ

Amacım siyaset değil. Objektif bakışla sorunlara dikkat çekmek ve çözümleri düşünmemiz gerektiğini belirtmek istiyorum. Aynı “bizden” kafasıyla iktidar değişirse, sadece koltuktaki “biz” değişir sorunlar sürüp gider.

Zaten bu yüzden yüz elli yıldır kalkınma performansımız her devirde “vasat” kaldı. Otoriter Tek Parti döneminin uygulamalarını idealize etmenin de bir çıkış yolu olamayacağı açıktır.

“Her şey siyaset değildir”, siyaset dışı sivil toplum kurumları, siyaset karşısında bağımsız düşünceler, sivil hareketler, modern devlette siyasetten bağımsız olması gereken yargı… Siyaset karşısında araçsal bağımsızlığa sahip olması gereken Merkez Bankası, Düzenleme ve Denetleme Kurumları… Özerk üniversite, hür basın… Bunların en az siyaset kadar önemli ve değerli olduğunu anlamadıkça ‘gelişmiş ülke’ olamayacağız. Depremlere Japonya kadar hazırlıklı hale de gelemeyeceğiz, maalesef.

Japon ya da Alman üniversiteleri, eğitimli işgücü, teknoloji, kişi başına 45 bin dolar gelir… Daha sayayım mı?

https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/her-sey-siyaset-degil-1595613

TAHA AKYOL / KARAR