“Hiç mi utanmıyorsun Allah’tan korkmuyorsun”... Devlet Bahçeli ortağına bu sözlerle mesaj mı verdi
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Kılıçdaroğlu'nun oturduğunu mu sanıyor?
“Hiç mi utanmıyorsun Allah’tan korkmuyorsun”... Devlet Bahçeli ortağına bu sözlerle mesaj mı verdi
Müyesser Yıldız yazdı: Öyleyse Bahçeli, o sözlerle Kılıçdaroğlu üzerinden ortağına mı mesaj verdi; yoksa Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Kılıçdaroğlu'nun oturduğunu mu sanıyor?
Neymiş, HDP, 24 Nisan'da yaptığı “Ermeni soykırımı utancıyla yüzleşin” başlıklı açıklamada, özetle şunları savunmuş:
“Bu tarih, Ermeni Soykırımı’nın başladığı gün oldu. Ermeni halkı, bin yıllardır yaşadığı anayurdundan sürülerek, büyük oranda katledildi. Anadolu Hristiyansızlaştırıldı. Soykırım neticesinde mülkiyet ve kültürel varlık kamu iradesiyle el değiştirdi. Türkiye Ermeni Soykırımı ile 106 yıldır yüzleşmedi. Yüzleşilmeyen suç tekrarladı, yüzleşilmeyen suç, bugünlere taşındı. Büyük suç cezasız kaldı, ayrımcılık ve nefret suçları sıradanlaştı... Ermeni soykırımı, yüzyılın başında devlet içindeki karanlık odakların ve katliamcı çizginin halklara reva gördüğü bir siyasetin sembolü haline gelmiştir. Rum, Süryani, Keldani, Kürt, Alevi ve Ezidi halklarına reva görülen ve bugün de sürdürülen katliamcı siyasetin şifrelerini ve soykırım mekanizmasının mahiyetini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Bu katliam ve kıyım mekanizmasıyla yüzleşmek, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin, bir arada ortak yaşamın olmazsa olmazıdır.”
DAHA ÖNCELERİ NERELERDEYDİNİZ
Evet, öfkelenmemek elde değil!..
Değil; de HDP bu densizliği, terbiyesizliği, ihaneti ilk kez yapmıyor ki!..
“İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin örgütü Teşkilat-ı Mahsusa tarafından 99 yıl önce Ermeni aydınlarının evlerinden alınarak zorla sürgüne gönderildiği ve katledildiği 24 Nisan 1915, Ermeni Soykırımı’nın da başlangıcı olarak kabul edilir. Bu topraklarda çok acılar yaşandı. Hamidiye Alayları'nın 1894-96 katliamları, 1908 Meşrutiyeti'nin ardından 1909 Adana katliamı, 1915 Soykırımı öncesinde gerçekleştirilen katliamlardır. Ermeni, Süryani, Rum ve Aleviler bu coğrafyada katliamlara uğradı, sürgünler yaşadı. 1915 ise Ermeni ve Süryani halkları için planlı bir etnik kimlik ve inanç soykırımıdır. Büyük Felaket’in (Metz Yeğern) üzerinden 99 yıl geçmiş olmasına rağmen, Türkiye Devleti inkâr politikasını halen sürdürüyor, soykırım gerekçelerini halen savunuyor... Ermenilerin yerlerine dönüşünün yasaklanması, 1936 Beyannamesi, Varlık Vergisi, Vakıflar Kanunu, 6-7 Eylül Pogromu ile varlığını sürdürdü. Bu topraklarda Ermeni ve Süryanilerin yaşadığını unutturmayı hedefleyen devlet; Ermeni ve Süryanilere ait mezarlıkların, okulların, kiliselerin büyük bir kısmını yok etti, yok edemediğini gasp etti, yer adlarını değiştirdi... Anadolu’nun kadim halklarının torunları olarak, 99 yıllık utançla yüzleşiyoruz; Ermeni ve Süryani halklarının acılarını paylaşıyor, yaşanmış olan insanlık trajedisini yüreğimizin derinliklerinde duyuyo, ve o süreçte yaşamını yitirenleri hüzün ve saygıyla anıyoruz.”
HDP o yıl başka ne yaptı? İzmir'de, Adana'da, İstanbul'da, Tunceli'de, Diyarbakır'da Mazlum Der, İHD, Eğitim Sen ve Ermeni diasporası temsilcileriyle birlikte “24 Nisan'ı anma” toplantıları gerçekleştirdi. İstanbul'daki eylem sırasında; Ergenekon Caddesi'nin adını “Hrant Dink”, Baysungur Sokağı'nın adını “Konstantin”, Kurtuluş Caddesi'nin adını da “Tatavla” olarak değiştirdi.
2015'e gelelim. HDP Parti Meclisi toplantısından sonra yayımlanan sonuç bildirgesinde şöyle denildi:
“Tarihsel acıları paylaşarak, 24 Nisan 1915 Ermeni ve Süryani soykırımını lanetliyoruz. Devletin inkarcı yaklaşımlarına rağmen Ermenilerle ve Süryanilerle eşit bir yeni yaşamı kurmakta kararlı olduğumuzun altını çiziyoruz. Tüm örgütlerimizi 24 Nisan’da yapılacak anma etkinliklerine aktif bir biçimde katılmaya çağırıyoruz.”
2016, 2017, 2018, 2019 24 Nisan'larında yapılan açıklamalar da bu yılki açıklamanın hemen hemen aynısıydı.
Başka?
2018'de dönemin HDP eşbaşkanı Sezai Temelli, “Bugün Kürtlere karşı uygulanan ayrımcılığın referansı 1915 Ermeni Katliamı’dır.” iddiasında bulundu.
Ve geçen yılın 24 Nisan'ı; önceki açıklamalardaki ifadeler tekrarlandı. İlave olarak şunlar vurgulandı:
“Türkiye, Ermeni Soykırımı ile 105 yıldır yüzleşmedi. Tam tersine soykırımın baş failleri Talat ve Enver Paşaların isimlerini binlerce kamusal alana verildi. Büyük suç cezasız kaldı ve tekrarlandı... Türkiye, 105 yıldır nefret söylemi ve nefret suçlarının kol gezdiği bir ülke haline geldi. Ermeni Soykırımı dünyada onlarca parlamento tarafından kabul edildi. Ancak büyük felaketin yaşandığı ülkemizin meclisi bu konuyu 105 yıldır konuşmadı.”
Şimdi sormayalım mı; Bugün hop oturup, hop kalkan yöneticilerimiz o yıllarda neredeydi? HDP'nin bu hezeyanlarını duymadılar mı, görmediler mi? “Açılım-saçılım” sürecine hâlel gelmesin diye görmezden, duymazdan mı geldiler?!
YA BUNLAR
O açıklamayla HDP'nin “Ermenici”, PKK'nın da ASALA'nın devamı olduğunu keşfedenler için şunları da hatırlatalım:
- PKK-ASALA'nın 8 Nisan 1980'de Lübnan'da yaptığı ortak açıklamada, “Savaşçılarımız çok yakın bir gelecekte Kürt savaşçıları ile yan yana geleceklerdir. Biz Türkiye dışındayken Türk Ermenistanı’nı kurtarmamız mümkün değildir.” denilmedi mi?
- Teröristbaşı İmralı'daki sorgusunda, 1982'de Beyrut'ta ASALA'yla görüştüğünü anlatmadı mı?
- Ermenilerin katliam üssü Akdamar Kilisesi 2010'da törenle ibadete açıldıktan sonra Ermeni Patrik Vekili Aram Ateşyan, “Yakında Türkler Müslüman zannettikleri komşularının Hıristiyan olduğunu öğrenince çok şaşıracak… Anadolu şenlenecek.” iddiasında bulunmadı mı?
- Eski BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, “Müslüman Kürtler Hıristiyan olsun.” çağrısı yapmadı mı?
- PKK’nın sözde parlamentosu Demokratik Toplum Kongresi 2011'de sadece Ermeni değil, “Kürt, Süryani, Yezidi soykırımı” iftiralarını da tanıma kararı almadı mı?
- Selahattin Demirtaş 2013'te BDP eşbaşkanıyken, “Suriye Kürdistanı”nı görüşmek için Washington'a yaptığı ziyarette, Ermeni örgütü ANCA'yla buluşup, “Büyük Ermenistan” haritasının önünde poz vermedi mi? ANCA'nın başı Aram Hamparian'la, “Ermeni-Kürt ortaklığını geliştirmeyi, Batı Ermenistan ve Kürdistan'ın demokratik hedeflerini” konuşmadı mı?
- 1890'da kurulup, o dönemde ülkemizdeki kanlı katliamlara imza atan Ermeni Devrimci Federasyonu (ARF) heyeti, 1923'ten sonra ilk kez 12 Kasım 2013’te İstanbul’a sözde “resmi ziyaret” yapıp, BDP'lilerle buluşmadı mı? Bu ziyarette de aynı planlar ele alınmadı mı?
- Ocak 2014'te KCK'nın başı Bese Hozat'ın, “Türkiye’de resmi devletin dışında bir de oluşan paralel devletler vardır. Mesela Fethullah Gülen cemaati paralel bir devlettir. İsrail lobisi, yine milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri paralel birer devlettir. Paralel devletlerin birbiriyle ortaklaştığı ciddi bir çıkar ilişkisi vardır.” demesi üzerine PKK, BDP, HDP karışıp Ermeni üyeler istifa noktasına geldiğinde İmralı'daki teröristbaşı, “Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile Ermeni halkının acılarının sağaltılması, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak bu topraklarda yaşama mücadelesi iç içe geçmiştir... Bizler, sadece Kürt halkının değil; bu kadim coğrafyanın bütün halklarının ve inançlarının özgürlüğü için mücadele ediyoruz...” şeklinde bir “özür ve düzeltme” mektubu göndermedi mi?
Uzatmayalım; HDP'nin bu hallerini yeni keşfeden herkese “Günaydınlar olsun!” demekle yetinip, ABD-Biden cephesine yönelik “tepkisizliğe” dönelim.
TÜRKİYE'NİN CUMHURBAŞKANI KİM?
Efendim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni değil, Osmanlı'yı suçlamış. Velev ki, öyle. Bunu kabullenmek, en basitinden, AKP'nin “şanlı ecdadımız” söyleminden ve TRT'deki şaşaalı dizilerden vazgeçmek anlamına gelmiyor mu? Ayrıca, ABD Senatosu'nun aldığı kararda, “1915-1923 arasında tahminen 1.5 milyon Ermeni öldürüldü.” denmesini nereye koyacağız?
Efendim, Pentagon Sözcüsü John Kirby, Biden'ın 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımasının Türkiye ile ABD arasındaki askeri ilişkileri etkilemeyeceğini söylemiş. Niye? Milletimize atılmış böylesi bir iftira TSK'mızı hiç ilgilendirmiyor mu? Ankara'dan, “Hayır, etkiler.” diyen bir ses neden duyulmuyor?
Efendim, Washington, Biden'ın o iftirasının “hukuki sonucu” olmayacağı sözünü vermiş.
Tek bir örnek; o ABD, Barış Pınarı Harekâtı’nı durdurmamız karşılığında Suriye'deki PKK/YPG'nin elindeki silahların toplanacağı ve teröristlerin sınırımızdan uzaklaştırılacağı sözünü de vermişti, değil mi?
Durum bu iken, Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP'nin Lideri Devlet Bahçeli dün Biden'a tepki göstermemekle suçladığı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na şunları sordu:
“Seni korkutan nedir? Seni sindiren nedir? Seni soykırım suçlamasına karşı sessizliğe gömen hangi açıklarındır? Hiç mi utanmıyorsun? Hiç mi Allah’tan korkmuyorsun? Bu CHP’yi ne hallere düşürdün? Kendini nasıl pazarladın? Kimden hangi sözleri aldın?”
Kılıçdaroğlu, Biden'a “Heytttt!” bile dese bir hükmü, ABD'yi bu yanlıştan döndürme gücü var mı?!
Öyleyse Bahçeli, o sözlerle Kılıçdaroğlu üzerinden ortağına mı mesaj verdi; yoksa Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Kılıçdaroğlu'nun oturduğunu mu sanıyor?!
Müyesser Yıldız
Odatv.com