HIV’i topluma anlatmakta yetersiz kalındı
COVID-19 salgını sebebiyle teşhis ve tedavi süreçlerinin zorlaştığı belirtildi.
HIV’i topluma anlatmakta yetersiz kalındı
1 Aralık Dünya AIDS Günü’nde HIV ile yaşayanların sesini duyurmayı amaçlayan CİSÜ, sivil toplum kuruluşları, uzmanlar, aktivistleri bir araya getirdi. Etkinlikte HIV alanında hala birçok önyargının olduğuna dikkat çekilirken, COVID-19 salgını sebebiyle teşhis ve tedavi süreçlerinin zorlaştığı belirtildi.
Cinsel Sağlık&Üreme Sağlığı Hakları Platformu (CİSÜ), 1 Aralık Dünya AIDS Günü sebebiyle Türkiye’de HIV ile yaşamak, HIV politikaları ve destek mekanizmalarının ele alındığı iki gün süren bir toplantı gerçekleştirdi. CİSÜ Cinsel Yollarla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Çalışma Grubu’nun öncü olduğu etkinlikte konuşan SPoD HIV Çalışmaları Birim Gönüllüsü Oğuzhan Uzun, “Mevcut çalışmalar ve dernekler HIV’i halka anlatma konusunda ve HIV ile yaşayan LGBTİ+’ları temsil etmekte geride kaldı” dedi. Pozitif Yaşam Derneği’nden Mehmetcan Yazıcıoğlu da HIV ile yaşayan kişilerde pandemiye ilişkin endişelerin yüksek seviyede olduğunu belirtirken, bu süreçte sosyal hizmet kuruluşlarındaki farklı uygulamalar ve meslek elemanlarının bilgi eksiğinin de zorlayıcı olduğunu ifade etti.
AIDS’le Savaşım Derneği, Pozitif-iz Derneği, Kırmızı Kurdele, Pozitif Dayanışma, Pozitif Yaşam, 17 Mayıs Derneği, Kırmızı Şemsiye ve SPoD kuruluşlarından katılımcıların konuşmaları ile gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan SPoD HIV çalışmaları gönüllüsü Tankut Atuk, CİSÜ CYBE Çalışma Grubu olarak; “Özne Odaklı HIV Etkinlikleri” ile özneleri merkeze alan, öznelerin deneyim ve ihtiyaçlarını temel alan, öznelere alan açan bir HIV etkinliği yaparak, HIV üzerine konuşmak ve düşünmek, HIV’i toplum sağlığı ve biyomedikal boyutundan çıkarıp gerçek hayatlara indirgemeyi amaçladıklarını dile getirdi. SPoD HIV Çalışmaları Birim Gönüllüsü Oğuzhan Uzun ise mevcut çalışmaların ve derneklerin HIV’i halka anlatma konusunda geride kaldığını ifade ederek, “HIV konusundaki çok ilkel düşüncelerin hala gündemde olması geride olduğumuzun göstergesi… Bunu daha çok dillendirme ve konuşmaya gayret etmeliyiz ki HIV ile yaşayanlar için bir şeyler yapıyor olabilelim” dedi.
HIV konusunda ilkel düşünceler hâkim
SPoD HIV Çalışmaları Birim Sorumlusu Oğuzhan Nuh ise sosyal medyada HIV ile ilgili ortaya atılan sosyal medya paylaşımlarının zaman zaman HIV tanısı almış insanları olumsuz etkileyebileceğine değinerek, “İnsanların yazdıkları yanlış bilgilerin düzeltilmesi ya da bu bilgilerin yayılmasının önlenmesi için HIV aktivizminin daha çok dillendirilmesi ve ifade edilmesi gerekiyor. Bu noktada söylem sadece bir söylem olarak kalmıyor. Bu tür söylemler, dezavantajlı gruplarda daha yıkıcı bir etki bırakabiliyor” diye konuştu.
Pandemi teşhis&tedaviyi zorlaştırdı
Pozitif Yaşam Derneği’nden Mehmetcan Yazıcıoğlu psikososyal destek sürecinde karşılaşılan zorlukların temelinde COVID 19’un geldiğini kaydetti. HIV ile yaşayan kişilerde pandemiye ilişkin endişelerin yüksek seviyede olduğunu aktaran Yazıcıoğlu, bu süreçte sosyal hizmet kuruluşlarındaki farklı uygulamalar ve meslek elemanlarının bilgi eksiğinin de zorlayıcı olduğunu ifade etti. Medula sisteminin değişmesi sonucu, kişisel bilgilerin artık sadece mahkeme kararıyla gizlenebilir hale getirildiğini vurgulayan Yazıcıoğlu, “Pozitif Yaşam Derneği, bu genelgenin iptaline yönelik bir dava açtı. Tedaviye erişim yönünden problemler ile karşılaşılıyor” dedi.
“Çoğulcu, hak temelli bir söylem geliştiriyoruz”
AIDS’le Savaşım Derneği’nden Prof. Dr. Tuğrul Erbaydar, Sağlık Bakanlığı’nı HIV ile mücadele alanında söylem geliştirme, toplumla ilişkiler, HIV ile yaşayanlara yaklaşım konusunda bugüne dek olumlu yönde etkilediklerini aktardı. Zaman içinde salt meslek örgütü olmaktan çıkıp çalışma grupları kuran, hibrit bir dernek haline geldiklerini belirten Erbaydar, “20 ilde örgütlendik ve International Council of AIDS Service Organization, European Council of AIDS Service Organization gibi uluslararası birliklere üye olduk. Ülke çapında üye sayımız 650’ye ulaştı. Olumlu, çoğulcu, hak temelli bir söylemin geliştirilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
Akran danışmanlığına ihtiyaç duyuluyor
Pozitif-iz Derneği’nden Çiğdem Şimşek, HIV tanısı almış kişiler ve yakınlarının ihtiyaç duyabilecekleri hem fiziksel hem sosyal olarak destek ve danışmanlık hizmetlerini üretmenin önemini vurgulayarak, “Alanda en çok akran danışmanlığına ihtiyaç var. HIV alanının sac ayağında destek, savunuculuk, farkındalık var. Bu üçü birbirine giriyor. Farkındalık olmadan savunuculuk yapamıyorsun. Kapasite geliştirme eğitimleri düzenlenmeli ve şiddetsiz dilin geliştirilmesine önem vermeliyiz” diye konuştu.
Pozitif Dayanışma Derneği’nden Oğulcan Yediveren ise Türkiye’de HIV’e dair önyargılar toplumsal önyargılarla iç içe geçmiş durumda olduğunu belirterek, şunları söyledi: “LGBTİ+lara karşı ayrımcı bakış açıları, uyuşturucu kullananlara karşı önyargılarla kesişebiliyor. HIV ile yaşayanların ilk olarak “bilgiye erişmesi”, ikinci olarak “duygusal destek” almaları çok önemli. Özellikle insanlar tanı aldıktan sonra pek çok kaygıya sahip olabiliyor. Akran danışmanı el kitabı” hazırlandı, şu anda ‘HIV ayrımsız dil kılavuzu’ üstüne çalışılıyor.”
Kadınlar danışmanlık almakta çekimser
Pozitif-iz Derneği’nden Önder Bora da özellikle pandemi döneminde tüm enfeksiyon uzmanlarının COVID’e yönelmesinden dolayı randevu almakta güçlük çekildiğine değinerek, “Bu dönemde özne dernekleri aynı şekilde çalıştı ve hekimlerle danışanlar arasında bir köprü oluşturdu. HIV ile yaşayanların sosyal hayatta karşılaştıkları diğer kişilerden uğradıkları ayrımcılıklarla alakalı sorunları var” diye konuştu. Danışanların büyük çoğunluğunun erkek olduğunu dile getiren Boru, “Maalesef kadınlar danışmanlık almak konusunda çekinceli davranabiliyor. Ve biliyoruz ki kadınlar en geç tanı alan gruptalar” ifadesini kullandı. 17 Mayıs Derneği’nden Defne Güzel, HIV ile yaşayan LGBTİ+ların kendilerini güvende hissedecekleri açılabileceği, konuşabileceği mecraların yaygınlaşması gerektiğini vurgulayarak, HIV ile yaşayanlara yönelik psikososyal desteklerin de kamu politikalarına dahil edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Güzel, “Sağlık personelinin gerçekleştirdiği ayrımcı uygulamaların tamamen önüne geçilmeli ve hasta haklarıyla ilgili kapsamlı çalışma yapılmalı” dedi.