Hizbü’l-Masun Duası Anlamı
Hizbü’l-Masun Duası İmam Gazali
Hizbü’l-Masun Duası Anlamı
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla.
Âlemlerin Rabbi (terbiye edip yetiştiricisi) Allah’a hamd olsun.
(O) Rahmân’dır, Rahîm’dir.
Din gününün (mükâfat ve ceza gününün) sahibidir.
(Yâ Rabbi,) ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz.
Bizi doğru yola ilet;
Nimet verdiğin kimselerin yoluna; kendilerine gazap edilmiş olanların ve sapmışların değil.
Hamdolsun O Allah’a ki, gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve aydınlığı var etti. Yine de küfredenler, Rablerine (başkalarını) denk tutuyorlar.
Ona bir tuzak kurmak istediler, Biz de tuzaklarını boşa çıkarıp onları en alçaklardan kıldık.
Ve onu tasadan kurtardık; işte Biz, mü’minleri böyle kurtarırız.
İşte böylece Biz Ondan kötülük ve fuhşu savmak için (böyle yaptık); şüphesiz O, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandır.
Allah onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu.
Onlar, ona asla yetişemeyecekler.
Muhakkak ki o, kopmayan sapasağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.
Ve buyruğumuzdan ona kolay olanını söyleyeceğiz.
Düşmanlarımız bize ne bizzat ne de bilvasıta asla ilişemeyeceklerdir. Onların hiçbir durumda bize kötülük yapmaya güçleri yoktur.
Yaptıkları her işin önüne geçtik de işlerini (etrafa) saçılmış toz duman haline getirdik.
Zalimlerin cezası budur.
Sonra elçilerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Aynı şekilde üzerimize düşen bir borç olarak mü’minleri kurtarırız.
Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır.
Şüphesiz, elbette biz onun koruyucularıyız.
Gerçek şu ki, o çok büyük devlet sahibidir.
Doğrusu Onun, Bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.
Düşmanlarımız bize ne bizzat ne de bil vasıta asla ilişemeyeceklerdir. Onların hiçbir durumda bize kötülük yapmaya güçleri yoktur.
Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.
Ve aralarındaki (bütün) bağlar kopup parçalandı.
Onlar derme-çatma, bölük-pörçük gruplardan meydana gelmiş (ve) şurada bozguna uğratılmaya mahkûm bir ordudur.
Onun için, kendisiyle insanlar arasında dolaşacağı bir nur var ettik.
Kadınlar onu (Yusuf’u) görünce, (gözlerinde) büyüttüler, (hayranlıklarından ötürü) ellerini doğradılar ve “Allah için hâşâ bu insan değil; bu olsa olsa güzel bir melektir!” dediler.
Andolsun ki, gerçekten Allah, seni bize üstün kılmış” dediler.
Allah, Onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti ve ona ilim ve cisim itibariyle de bir ziyade vüs’at vermiştir. Allah, mülkünü dilediğine verir.
Onun nimetlerine şükredici idi. (Allah) kendisini seçmiş ve doğru yola iletmişti.
Allah, ona (Davud’a) hükümdarlık verdi.
Onu üstün bir makama yücelttik.
Ve onu (fısıldaşan kimse kadar) kendimize yaklaştırdık.
Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.
Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün Ona selâm olsun.
Düşmanlarımız bize ne bizzat ne de bilvasıta asla ilişemeyeceklerdir. Onların hiçbir durumda bize kötülük yapmaya güçleri yoktur.
Eğer Sana hile yapmak isterlerse şunu bil ki; Allah sana yeter. O, yardımıyla ve mü’minlerle seni destekleyen ve onların kalplerinin arasını telif buyurandır. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi harcasaydın, yine de onların kalplerinin arasını te’lif edemezdin; fakat Allah, onların arasını te’lif etti şüphesiz. O, Aziz’dir, Hakimdir.
Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin.
Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür.
Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve Allah’ın gazabına uğradılar.
Onlara Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir zillet gelip çatacaktır.
Allah bir topluluğun başına, hoşlarına gitmeyecek bir şeyin gelmesini takdir buyurdu mu, artık onu geri çevirecek yoktur.
Gözleri önlerinde, kendilerini zillet bürümüş bir durumda…
Bu Kur’ân’ı bir dağa indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün.
Onların yaptıklarına üzülme.
Kurdukları tuzaklardan sıkıntıya düşme.
Eğer Biz Seni alıp götürsek de yine onlardan intikam alırız.
O alay edenlere karşı Biz Sana yeteriz.
Sana selâm olsun Ashâb-ı Yemin’den.
Dön, korkma; muhakkak Sen güven içinde olanlardansın.
Korkma; o zalim kavimden kurtuldun.
Yetişilmekten korkmaksızın, (boğulmaktan) endişe etmeksizin… (diye varettik.)
Korkma, çünkü Benim huzurumda peygamberler korkmaz.
Korkma, üzülme.
Korkmayın, Ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm.
Korkma, üstün gelecek Sensin, Sen!
O zaman (bakarsın ki), seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.
Elini çıkarsa neredeyse onu dahi göremez.
Allah da bir ilim üzerine (ilmi olmakla birlikte) onu saptırdı, kulağını ve kalbini mühürledi ve gözünün üstüne de bir perde çekti.
Yaptığı işin vebalini tatsın diye…
Kötü tuzak, ancak sahibine dolanır.
Rahmâna saygı sebebiyle sesler kısılmıştır.
Allah Seni insanlardan korur.
Sana hiçbir zarar veremezler.
Doğrusu Biz Sana ağır bir söz vahyedeceğiz.
Rabbinin hükmüne sabret.
Şimdi Sen güzelce sabret.
Eğer Seni sebatkâr kılmasaydık, gerçekten neredeyse onlara birazcık meyledecektin.
Sen onlara aldırma, Allah’a dayan; vekil olarak Allah kâfidir.
Allah, kuluna kâfi değil mi?
Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?
Ve Allah sana şanlı bir zafer versin diye…
Düşmanlarımız bize ne bizzat ne de bilvasıta asla ilişemeyeceklerdir. Onların hiçbir durumda bize kötülük yapmaya güçleri yoktur.
Hepsi de lanetlenmiş olarak, nerede ele geçirilirlerse derdest edilir ve öldürülürler.
Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, azabı ve intikamı çok daha çetindir.
Zalimlerin cezası işte budur.
Sen, artık bu gün yanımızda büyük bir mevki sahibisin, güvenilir kimsesin.
Senin şanını yücelttik.
Senin üzerine, nezdimden bir sevgi koydum.
(Ey Musa,) risâletlerimle, kelamımla Seni insanların üzerine seçtim.
Şüphesiz Seni insanlara imam yapacağım.
Muhakkak ki Sana apaçık bir fetih ihsan ettik.
Düşmanlarımız bize ne bizzat ne de bilvasıta asla ilişemeyeceklerdir. Onların hiçbir durumda bize kötülük yapmaya güçleri yoktur.
Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinde de perde vardır.
Allah, onların nurunu giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık göremezler.
(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (Hakk’a) dönmezler.
Kendilerinden öncekilerin alçaltılıp rezil edildikleri gibi alçaltılıp rezil edildiler.
Onları (gözlerini) perdeledik; artık göremezler.
Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik; çenelere kadar dayanan o bukağılar yüzünden kafaları dimdiktir.
Andolsun, Sana, tekrarlanan yedi (ayeti) ve yüce Kur’ân’ı verdik.
Onlar, Allah’ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte gafiller onlardır.
Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zâlim kim olabilir? Muhakkak ki Biz, suçlulardan öç alıcılarız.
Kalplerine onu anlamalarına engel olacak perdeler gerer, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Sen, Kur’ân’da Rabbinin birliğini yâd ettiğinde onlar nefretle gerisin geri dönüp giderler.
Sen onları doğru yola çağırsan da, artık ebediyen hidayete eremeyecekler.
Hevâ ve hevesini ilâh edinen ve Allah’ın kendisini (hakkı) bilmesine rağmen (yapmamasından ötürü) saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?
O kötülük girdabı başlarına dolansın ve Allah onlara gazap etmiştir.
Derken o hale geldiler ki, evlerinden başka bir şey görülmez oldu.
Allah, onların altlarını üstlerine getirsin.
Sonra yine çokları kör, sağır kesildiler.
Kazandıkları (günahlar) sebebiyle Allah onları kendi işledikleri yüzünden başaşağı getirmiştir.
İşte zalimlerin cezası budur.
Kim Allah’tan korkarsa, (Allah) ona bir çıkış (yolu) yaratır ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter.
Kur’ân okumak istediğin zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
De ki: Rabbim, gireceğim yere dürüstlükle girmemi sağla, çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla. Bana tarafından, hakkıyla yardım edecek bir kuvvet ver.
De ki: Rabbim beni doğru yola hidayet etti.
Şüphesiz beraberimdedir Rabbim ve bana yol gösterecektir.
Umarım ki Rabbim beni doğru yola iletir.
Şüphesiz benim velîm, Kitab’ı indiren Allah’tır ve O, bütün sâlih kullarını görüp-gözetir.
Rabbim, Sen bana mülkten bir (nasip) verdin ve bana hâdiselerin tevilini öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada da, ahirette de benim velîm Sensin. Beni Müslüman olarak vefat ettir ve beni sâlihler arasına kat!