Hukuk devleti böyle mi olur?

“AİHM kararları bizi bağlamaz”

Hukuk devleti böyle mi olur?


Taha Akyol

Taha Akyol

Hukuk devleti böyle mi olur?

Siyasi polemik yapmıyor, ‘hak eksenli hukuk’ felsefesini yansıtıyor. Bazı yüksek yargı başkanlarının konuşmalarında gördüğümüz “kuvvetler ayrılığı fazla vurgulanıyor” gibi esef verici laflar etmiyor, aksine hukuk devletinin bu tür temel ilkelerini savunuyor.

Son konuşmasında “bireysel başvuru”yu şöyle tanımladı:

“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’mızda ortaklaşa korunan hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine herkesin şikâyette bulunabilmesi…”

Evet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Türkiye için anayasa düzeyinde ve anayasa değerinde bağlayıcıdır.

Bir hukuk devletinde bir kimse, bu arada Cumhurbaşkanı, “AİHM kararları bizi bağlamaz” derse, bu siyasi bir sözdür, hukukta karşılığı yoktur.

RAKAMLARIN DİLİ

Prof. Arslan, yine rakam vererek, Türkiye’de hak ve hürriyetlerin ihlali gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ndeki derdest başvuru sayısının 110.000’e yaklaştığını söyledi.

Türkiye, böyle kamu otoriteleri tarafından bu çapta hak ve özgürlük ihlalleri yapılan bir ülke, demektir bu.

Prof. Aslan’ın şu sözleri de hatırlayalım:

“Ocak 2022 tarihinde bize gelen başvuru sayısı 12 bine yakın. Yani yılın ilk ayı bize 12 bin bireysel başvuru geldi. Bu sayı Almanya ve İspanya Anayasa Mahkemeleri’ne yılda gelen başvuru sayısından daha fazla.” (14 Şubat 2022)

Bu gerçekler Türkiye’nin hukuk ve demokrasi fotoğrafıdır! Gelişmiş demokrasilerde bir yılda meydana gelen ihlal şikayetlerini bizde kamu otoriteleri bir ayda icra ve ifa ediyorlar!

Bunun bir sebebi, otoriter siyasi kültürdür. İkinci sebebi, AYM ve AİHM’nin verdiği kararların yeterli etkinlikle uygulanmamasıdır. Başkan Zühtü Arslan, mahkeme kararlarına atıfta bulunarak şöyle diyor:

“Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular sonucu verdiği ihlal kararlarının yerine getirilmemesi ‘hukukun üstünlüğü ilkesinin ve bu ilkenin temel alındığı anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlali anlamına gelmekte’dir.”

SİYASİ ÖDÜLLENDİRME

Türkiye’de iki defa Adalet Bakanlığı yapan zat, AYM’nin bir ihlal kararı için “hukuk cinayeti” diyebilmiştir. (10 Mart 2016)

AYM kararı için “yetki gaspı” diyerek uymayı reddeden yargıç, ödüllendirilerek Adalet Bakan Yardımcısı makamına yükseltilmiştir! (2 Haziran 2022)

Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, törenle açıklanan Yargı Reform Belgesi’nde “hâkim ve Cumhuriyet savcılarının terfi incelemesi ve denetimlerinde AYM ve AİHM kararlarına uygunluğun” gözetileceğini söylemişti. (30 Mayıs 2019)

Bakan Yardımcısı, eski AK Parti milletvekili, resmen AK Parti teşkilatında görev almış birçok isim yüksek yargıya ve adli yargıya üye olarak atanmış bulunuyor; burada isimler yazmıyorum.

Bunun etkileri, siyasetin yakından ilgilendiği dosyalarda HSK’nın atamalarıyla ve çıkan kararlarla açıkça görülüyor.

Halbuki tarafsızlık ancak kurulların çoğulcu olmasıyla mümkündür.

Yüksek Yargıda üst üste dört defa kadro kanunları çıkarılarak ve görev süreleri değiştirilerek nasıl kadro oluşturulduğu konusunda saygın hukukçu Prof. Kemal Gözler’in “Türk Anayasa Hukuku” adlı eserini mutlaka okumak gerekir. (2018 basım, s. 992-999)

HUKUK EKMEKTİR

Bu durum yargıda hem tarafsızlık hem liyakat sorunlarını derinleştirdi. Varsın olsun denilebilir mi?!

Konuyla ilgili akademik araştırmalar yapan Doç. Dr. Ramazan Arıtürk “Fakülteden Adliyeye Yargının Yeniden Yapılandırılması” adlı kitabında şu tespiti yapıyor:

“Öncelikle hakimlerin ehliyet ve liyakat sahibi olanlar arasından herhangi bir referans aranmaksızın ve herhangi bir gücün etkisinde kalmaksızın atama ve terfilerinin yapılması gerekmektedir. Ehliyet ve liyakati olmayandan adalet beklemek hayaldir… Ancak ehliyet sahibi olanlar dirayetli ve bağımsız olabilirler. Ehliyet ve liyakatten mahrum olanlar veya başkasının desteğiyle atanan yahut terfi edenlerin, hangi siyasi ya da sosyal görüşte olduğu fark etmeksizin, hukuku ve adaleti değil kendi destekçilerinin isteklerini önceleyecekleri aşikardır…” (s. 42)

Böyle bir hukuk düzeni hak ihlallerinin yanında, yatırım güvensizliği de yarattığı için yatırım gelmiyor, ekmeğimiz küçülüyor işte.

TAHA AKYOL / KARAR