Hukukçulardan polise 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet' tepkisi

"UTANÇ VERİCİ"

Hukukçulardan polise 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet' tepkisi




Hukukçulardan polise 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet' tepkisi

Adana'da Furkan Vakfı'nın dün yaptığı yürüyüşe polisin sert müdahale göstermiş, paylaşılan görüntüler tepkiye neden olmuştu. Yaşananları KARAR'a değerlendiren hukukçular Prof. Hüseyin Hatemi ve Şadi Çarsancaklı, kime müdahale edildiğine bakılmaksızın yapılanların yanlış olduğuna dikkat çekti.

ALTUĞ YERLİSU

Alparslan Kuytul’un başında olduğu Furkan Vakfı destekçileri, tutuklu sekiz üyesi için Adana'da eylem yapmak istedi ancak polisin sert müdahalesi ile karşılaştı. Vakfın paylaştığı görüntülerde eylemcilere biber gazı ve plastik mermilerle müdahale edilirken, polisin gözaltındaki eylemcilere de copla vurduğu görüldü. Vakıftan yapılan açıklamada polise ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya sert tepki gösterilirken, "Muhalif sesleri susturan bakan istemiyoruz” denildi.

Görüntülerin ardından açıklama yapan Bakan Soylu, 'Bizim yöntemimiz bu olmamalıydı' diyerek orantısız güç uygulandığını kabul etti ve olayla ilgili soruşturma başlatıldığını duyurdu. Hukukçu Prof. Hüseyin Hatemi ve Avukat Şadi Çarsancaklı yaşananları KARAR'a değerlendirdi.

Darbedilen eylemcilerin yalnızca gösteri yapmak için yürüdüklerine dikkat çeken Prof. Hüseyin Hatemi, "Böyle acımasızca bu kadar sopa indirmesi olur şey değil. Bu çok yanlış ve utanç verici bir şey. Fikirlerini bilmiyorum ama hiç kimseye böyle bir muamele yapılmasını da istemem. Hukuk devletine yakışır bir şey değil" dedi.

huseyin-hatemi.jpg

Prof. Hüseyin Hatemi

"Bunlar silahsız kadınlar, erkekler. Yürüyüş yapsalar ne zararı olur?" diyen Hatemi, "Türkiye tasavvuruna yakışır şeyler değil. Başka yerlerde görünce tenkit ediyoruz, 'Bu ne acımasızlıktır' diyoruz, Batıda, Suudi Arabistan'da İsrail'de olmuşsa ama kendimize gelince tenkit etmesini veya önlemesini bilmeliyiz" diye konuştu.

Adana'daki görüntülere ilişkin bir hukukçu olarak fikrini sorduğumuz Avukat Şadi Çarsancaklı da yaşanan olayda emniyetin görev tanımının dışına çıktığını belirterek, "Emniyetin kendi görev tanımının dışına çıktığı açık. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkı anayasal bir hak olmasına rağmen sonradan mevcut yerel uygulamalara, yönetmeliklerle kadükleştirildi. Her ilde il idaresi belli gösteri mahalleri gösteriyor ve oralarda gösteri yapılması isteniyor. Halbuki Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkı yasası aslında bir anayasal hakkı anlatır ve demokratik toplumun katılım mekanizmalarından birisidir" dedi.

Şadi Çarsancaklı

"Nasıl seçim yaptığımızda yönetimi seçiyorsak aynı şekilde 5 yılda bir gerçekleşmesi mümkün olan sandık demokrasinin eksikliğini tamamlayan, yönetime direkt katılımı mümkün kılan bir demokratik yöntemdir toplantı ve gösteri yürüyüşü. Bu nedenle çok önemli bir anayasal haktır" diyen Çarsancaklı, "Şu andaki uygulama demokrasiyi neredeyse külliyen sandığa özgü kılmış. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkı'nı kullanan insanlar aslında anayasal haklarını kullanmaktadırlar" diye konuştu.

"Toplumun belli kesimlerinde bu hakkı amacına uygun şekilde şiddetsiz, silah kullanmaksızın uygulanmasını önemsemeliyiz ve korumalıyız. O anlamda idare de kendisini gözden geçirmeli, yeniden düzenlemeli" diyen Çarsancaklı, şunları söyledi:

"Bu konular konuşulmalı. Türkiye yönetim anlamında bu kadar steril olduğu müddetçe 'yönetişim' dediğimiz, 'doğrudan demokrasi' dediğimiz demokratik gereklerin çok uzağında kalmaya devam edecektir. Toplum olarak da git gide otokratlaşacağız.

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nın mevcut uygulanış biçimini anayasaya aykırı bulurum. Öte yandan, Adana'daki somut olayda ise emniyet güçlerinin kendi görev tanımlarının direkt dışına çıkması, şiddeti, zoru yasal gerek ve sınırlarının uzağında kullanmasıyla, şiddetle, işkence olgusuyla karşılaştık.

Bu muhatabın kim olduğunun önemi yok. Furkan Vakfı ya da başka bir marjinal düşünce olabilir. Onun önemi yok. Önemli olan emniyet güçlerinin kendi görev sınırlarının dışına çıkarak olayı böylesine şahsileştirip böylesine suç sınırlarının içine girmesidir. Bu normal bir örgütten daha tehlikelidir. Devletin imkanlarıyla işlenmiş suç bireysel suçlardan daha tehlikelidir. Olay hakkında İç İşleri Bakanlığının derhal soruşturma açılmasını da önemli buluyorum. Ancak kamuoyu ve STK'ler soruşturmanın yakın takipçisi olmalı, devlet bürokrasisindeki bu tür eğilimlerin tekrarlamasına karşı duyarlı olmalıdır."

TBB'DEN AÇIKLAMA

Türkiye Barolar Birliği de olaya ilişkin yaptığı açıklamada, yürüyüş yapan grubun 'Anayasal haklarını kullandığına' dikkat çekerek, polis tarafından yapılan müdahalenin kamu vicdanını yaralar derecede sert olduğu belirtildi.

Açıklamada, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı'nın Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle korunduğuna dikkat çekildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunun altının çizildiği TBB açıklamasında ayrıca ağır hak ihlalleri karşısında derhal harekete geçilmesi çağrısında bulundu.

"YARGISIZ İNFAZDIR"

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, yaşanan gelişmelere ilişkin Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Furkan Vakfı üyelerine aleni işkence ve kötü muamele yapılması emrini veren Adana Valisi, Emniyet Müdürü ve bu kamu görevlilerini görevden alacak mısınız, yoksa bu suçu işleyenleri korumaya devam mı edeceksiniz?" dedi.

Hukuk Vakfı Başkanı Muharrem Balcı da, "50 yıllık hukukçuyum. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefetin, dalaktan dalma, kafa-göz yarma, boğarak öldürmeye çalışma, sakat bırakma, ayağına sıkma v.s. cezaları olduğunu okumadım. Bunların hepsi yargısız infazdır. O halde bu ülkede yargı yoktur mu diyeceğiz?" diye konuştu.

CAMİDE BİBER GAZLI MÜDAHALEYE UĞRAMIŞLARDI

Furkan Vakfı, daha önce de camide 'itikaf' ibadeti yapmak isterken polisin müdahalesiyle karşılaşmış ve polis vakfın üyelerine caminin içinde biber gazı sıkmıştı. Bazı üyelerinin gözaltına alındığı olaydan sonra biber gazı sıkan polis ise açığa alınmıştı.

KARAR