İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Haber Global ekranlarında soruları yanıtladı.

Ekrem İmamoğlu'ndan önemli açıklamalar

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Haber Global ekranlarında soruları yanıtladı.


İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Haber Global ekranlarında soruları yanıtladı.

Haber Global ekranlarında yayınlanan “Jülide Ateş’le 40” programının bu haftaki konuğu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu oldu. Başkan İmamoğlu, başkanlık döneminden, özel hayatına, gündemdeki son konulara ilişkin soruları yanıtladı.

İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

Siz bir üst akılın projesi misiniz?

Toplum üst aklı olabilir. Sizin "beklemiyorlardı" yorumunuza şöyle bir cevap vereyim; aslında şunu çok duydum, tanımlanan bir profile çok uygun bir kişilik olarak yorumladığımı biliyorum. Dolayısıyla demek ki toplumun üst aklının aslında projesiyim. Yani toplumun üst aklı nasıl bir belediye başkanı istiyor? Nasıl bir yönetici istiyor? Tanımlamalarından bu işi irdeleyen, inceleyen arkadaşlarımın ya da partideki bizim yöneticilerimiz uyuştuğunda "evet doğru profil" diye beni davet ettiler.

"DEDEMİN MEZARINA ÇEKİM YAPMAYA GİTTİLER"

Moralinizi bozan haberlerden kaçar mısınız?

Moralimi bozan demeyelim. Moralimi bozabilir, beni eleştirebilir. Yani insanların eleştirilerine de asla ve asla kızmamız mümkün değil ama benim esas moralimi bozan yalan ve iftira. Yani şöyle düşünün ki her gün bir insan sizi terörle suçluyor, terör örgütü üyesi olmakla suçluyor. Bu bazen yayınlarda, bazen gazeteler üzerinden... Benim dedemin mezarına çekim yapmaya gittiler. Düşünebiliyor musunuz? Bunun daha ötesi yok. Benim büyük dedemin mezarına çekim yapmaya gittiler, Acaba bunun büyük dedesi "İstiklal Savaşı gazisi mi, değil mi?" diye. Dolayısıyla gerçekten usandım ve bana medya takipten elbette notlar geliyor her sabah. Elbette ki iyilerini tenzih ediyorum. İsimlerini söylemek istemiyorum, bazı isimler var toplumu infiale, şiddete yönlendiren isimler var. Ve bu isimler rağbet görüyor. Ülkem adına üzülüyorum ve beni aşağı çekmesin diye kendime daha steril bir alan oluşturuyorum.

İstanbul'un baş edemediğiniz bir problemi var mı?

İstanbul'un çok fazla sorunu var. Herkesin talebi farklı farklı. Ama güncel bir sorun yaşıyoruz aslında, yoksulluk sorunu var İstanbul'un ve sayısı gittikçe büyüyor. Neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. İnsanlar işini kaybetmiş ve günlük hayatından yaşantısından para kazanan insanların nasıl bir ekonomik dünya ile karşılaşacağını bilmiyoruz. Dolayısıyla yoksulluk bizi zorlayacak. Baş edememek demeyelim. Ama gerçekten önümüzdeki günlerde şehirdeki yoksulluk bizi zorlayacak.

Kendi kimliğinizi nasıl tarif ediyorsunuz?

Kişisel duygularımı, toplumsal duygularla çok fazla karıştırmam. Yani inanç ve bunun gibi bir takım değerlerimi asla toplumsal duygular üzerinden üst üste örtüştürüp insanları kategorize etmem. Bundan dolayı demokratım, demokrat kimliğime inanırım. Cumhuriyet'in değerlerine sahip çıkmayı, özgürlüklere sahip çıkmayı çok önemserim.

Tuttuğunuz her şeyi koparır mısınız?

Çok ısrarlıyım. Çok mücadeleciyim. Çok imkansız gibi görünen bir çok ortamda insanları ikna ettiğimi bilirim.

Büyük depremde İstanbulluları nasıl koruyacaksınız?

Deprem olduğu anda İstanbulluları korumak başka bir kavram ya da depremden sonra yapacaklarınız başka bir olgu. Ama esas olan bugün ne yapabileceğimiz. Çok vakit kaybettik ve biz depremi aslında çok önemli bir konu olarak hiçbir zaman masanın ön tarafına koymadık. Hep sağda solda tartışıldı hatta bazen sallandığımızda tartıştık. Bizim hiçbir zaman hafızamızdan çıkmıyor. Hatta bu konuda sürekli ilgililere yetkililere hatırlatmada bulunuyorum.

"DEPREM İÇİN BAĞIMSIZ BİR KONSEY OLMALI"

Deprem tek başına ne bir belediyenin ne bir belediye başkanının, ne hükümetin ne de bir Cumhurbaşkanı'nın tek başına çözeceği bir konu değil. Deprem bütüncül bir mesele. Hele hele İstanbul depremi. Yani siz bu kentte 16 milyon insanı koruyacaksınız, 10 binlerce bozuk yapı stoğunu düzelteceksiniz bütüncül bir sistem bu. Onun için deprem konseyi önerisinde bulunduk ve bu öneriyi sayın bakanımıza ilettik ve kendileri bunu kabul etti. Bağımsız bir konsey olmalı. İçinde finans sektörü olmalı, içinde yapı sektörü olmalı, içinde bankacılar olmalı içinde toplumun farklı katmanları olmalı. Yani siyasi hiçbir tarafı kalmamalı özgün ve bağımsız olmalı diye önerimizi ilettik. Bu konunun koordinasyonunu Şehircilik Bakanlığı yapabilir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve İstanbul Valiliği bu konunun ana koordinatörleri olabilir. Depremi bütüncül milli bir mesele olarak kabul ediyorum.

Deprem taziyesi sonrası kayağın sırası mıydı?

Ben çok masumane bir şekilde Elazığ'a gittim. Hatta bir gün öncesinde gidecektim çocuklarımın yanına ama o gün o gece depremi duyar duymaz o çalışmalara başladık. Sabah gideceğimi söyleyince eşim, "Sana eşlik etmek istiyorum" dedi ve çocuklarım oraya yalnız gittiler. Biz Elazığ'a gittik, durumu gördük. Gerçekten beklentimizin çok çok altında bir sorun yaşamıştı Elazığ, bundan çok mutlu olduk. Yani şehrin hemen göbeğinde olması nedeniyle gerçekten "yüzlerce insanı kaybettik" diye öyle üzüntüyle ve kaygıyla gitmiştik. Ve gerçekten düşük oranlı kayıpla ve yıkım oranıyla karşılaştık. Söz verdiğim bir annenin kızını kaybettiği anı yaşadık. Munzur Çayı'nın kenarında kızını ararken Diyarbakırlı bir annemizin yanında olduk. Gezimizi yaptık ve 2 gün orada geçirdikten sonra da 3. ve 4. gün çocuklarımın yanına gittim. Yani bir aile babasının çocuklarının yanına gitmesi ve bir tatilde onlarla vakit geçirmesi bir eğlence değil, bir düğün değil bu sadece bunun üzerinden bir manipülasyonla insanlara bir algı yaratmak.

Başakşehir Şehir Hastanesi’nin yapılmaması ve iptal edilmesi…

Burada bir şehir hastanesi var. 2020 içinde planlanan bir hastane ve bu hastanenin 2 tane önemli ulaşım hattı var. Bir tanesi kara yoluyla daha da önemlisi metroyla. Bizim göreve geldiğimiz dönem itibariyle, en önemli ulaşımı sağlayacak olan metro hattı daha yüzde 7-8 seviyesindeydi.

Baktık ki metro ihalesi yanlış bir ihale, Yapımcısı ve protokolüyle ilgili birçok sıkıntılar var. Bu konuda bu projeye yurt dışından finansman imkânı bulmak mümkün değil ve bunu da maliyeti itibariyle iç finansmanla yapmak mümkün değil. Dolayısıyla bunun hızlıca yetiştirilmesi lazım ve biz hızlıca girişimlere başladık. İller bankası olsun, valilik olsun görüşmeleri başlatan biziz. Bu soruna çözüm arayan biziz. "Bakın hastane yapılıyor ama yolu yok. Metrosu yok. Bu iş ihmal edilmiş." şeklinde bu süreci başlatan biziz.

Yoksullukla nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsunuz?

Bu bütüncül bir ekonomik çözüm gerektiriyor. İstanbul'un kaynaklarını, İstanbul'un potansiyelini iyi kullanmak lazım. Sektörlerle iyi diyalog içinde olmak ve insanlara iş imkânı sağlamak lazım. Biz bu konuda bütçesini maksimum seviyede kullanan bir belediyeyiz. Yani şu an pandemi sürecinde neredeyse milyonun üzerinde insana yardım ulaştıran, sadece askıda fatura düzeniyle 115 bine yakın insana katkı sunmuş, 500 binin üzerinde insana gıda paketi gönderen 30 bin öğrenciye burs veren bir yapıya dönüştük.

Cumhurbaşkanı'nın oyunu alacağınıza inanıyor musunuz?

Ben kişiden oy konusunda ümidimi kesmem. Israrlı bir insanım. Sayın Cumhurbaşkanı da bu ülkenin bir vatandaşı ve İstanbul'un bir hemşehrisi. Dolayısıyla süreç bittiğinde, tekrar İBB adayı olduğumda mutlaka oyunu isteyeceğim bireylerden birisi de Sayın Cumhurbaşkanı'dır.

Hakkınızdaki yolsuzluk iddialarına nasıl cevap vereceksiniz?

Bu kadar mercek altında olan bir insanın 5 yıllık belediye başkanlığı, büyükşehir adaylığı, 1 yıla yakındır büyükşehir başkanlığı sürecinde hala hakkında bir tane bile mahkeme kararı yoksa süreç kendini açıklıyor demektir. Ama özellikle bir takip altında bulunma durumu var. Yeniden bazı dosyaların pişirilmesi yeniden tekrar dosyaların açılarak gündeme getirilmesi... Benim Beylikdüzü ile alakalı iki defa soruşturma görüp hiçbir suçlama oluşmamış dosyam tekrar İçişleri tarafından soruşturmaya tabi tutuluyor. Tam aksine metruk halde duran alanları yeşil alana dönüştürüp İstanbul'un neredeyse en büyük yeşil alanlı parkını yapıp kente hediye eden bir belediye başkanlığı dönemi yaşattım Beylikdüzü'ne.

PKK ve FETÖ ile bağlantınız var mı?

Mümkün mü? Türkiye'de birçok siyasi özellikle FETÖ ile bağları olmasına rağmen bir tarihi milat çekip "öncesinin bir önemi yok bundan sonrası önemli" diye bir milat koyuyorlar. Diyorlar ki "Öncesinde FETÖ ile irtibatın olsa da önemli değil." Benim hiç böyle bir ilişkim olmadı. Ne ticari ne insani... Bu tür organizasyonların ülkenin bütünlüğüne, devletin güçlü yapısına sıkıntı vereceğini dile getiren de bir yapım vardır. PKK'yı tariflemeye de gerek yok. Türkiye'ye çok ciddi zararlar veren terör örgütüdür. Benimle ilgili yapılan yakıştırmaların tümüyle siyasi karalama olduğunun altını çizerim.

HDP'li seçmene bakış açınız nedir?

HDP'li seçmen benim vatandaşım, benim hemşehrim. Benim HDP'ye oy veren, İstanbul'da ya da Türkiye'nin herhangi bir yerinde olsun Türkiye'nin bütün yurttaşlarına hizmet etmeye çalışan bir kimliğim var. Dediğim gibi Türkiye'de dönem dönem siyasi kutuplaşmayı teşvik edici metodlarla kendisine yer bulmaya çalışan siyasi anlayışlar olabiliyor. Ben çok net söylüyorum. Bu ülkenin 83 milyon yurtsever vatandaşı var biz de onlara hizmet etmek durumunda olan yöneticileriz. İstanbul'da da HDP'ye oy veren insanlar var. HDP de şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin kanunlarına göre bu ülkede siyaset yapmaya hakkı olan bir parti. Bu partiye oy veren insanlara da benim tek bakışım var; benim hemşehrim, benim vatandaşım.

"İSTANBUL'UN EN BAŞARILI BELEDİYE BAŞKANI OLMAK İSTİYORUM”

Ülkeyi yönetmeye aday mısınız?

Şu anda Türkiye'nin bir kademesinde yöneticiyim. İstanbul'u yönetiyorum, 16 milyon. Dolayısıyla bu kadar büyük bir sistemi başarılı yönetmek hedefi sizi yönetici olarak gündemde tutar. Yarın öbür gün "şu olur musun, bu olur musun?" gibi sorular elbette merak edilir. Ama buna "İstanbul'un en başarılı belediye başkanı olmak istiyorum. Şu andaki tek idealim bu" demek de benim doğal hakkım.

Yapmaktan en çok korktuğunuz hata nedir?

Çok az hatayla bir süreç yönetmeye çalışıyoruz. Görevimiz bunu gerektiriyor. Minnacık bir kelimenizden ya da iki günlük aile tatiliniz üzerinden size bir takım karalamalar yapılmaya çalışılıyor. Ve gerçekten kirli bir siyasi zemin içerisindeyiz. Pandemi ve sağlık konuları konuşulmuyor ama başka konular her gün gündemde ve manşette. O bakımdan böyle zor bir ortamda pür dikkat en haz hatayla süreç yönetmek zorunda olan kişileriz.

"BEN EN ÇOK YALAN SÖYLEMEKTEN KORKARIM"

Ben en çok yalan söylemekten korkarım. Bir konuda yalancı çıkmaktan korkarım. Yalan söylemek, toplumu aldatmak bir yöneticiye asla yakışmaz. Öyle bir ortamın oluşmaması için de dua ederim.

Kaynak Yeniçağ: Ekrem İmamoğlu'ndan önemli açıklamalar