İbrahim Kahveci Reisi devirme planı!
YUMURTA KAPIYA NEDEN DAYANDI?
İbrahim Kahveci
Reisi devirme planı!
Adaletle yürüdüğü sürece, halkının hizmetinde olduğu sürece bize destek verin. Ama biz istikametten saptığımız zaman, sakın ha... bize destek vermeyin. Çünkü biz halkımızı liderlerin kulları olarak görmüyoruz. Böyle birşeyi de kabul etmiyoruz. Sadece fikrin, düşüncenin, ilkenin peşinde olması lazım insanın. Futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutamayız. Bu alışkanlıkları bir defa bırakmamız lazım.”
Recep Tayyip Erdoğan.
***
Hukukun Üstünlüğü Endeksi: Türkiye 126 ülke arasında 109’uncu sırada. Ülkelerin bulundukları coğrafi bölgelere göre kategorize edildiği endekste Türkiye, Doğu Avrupa ve Orta Asya grubundaki 13 ülke arasında geçen yıl gibi bu yıl da sonuncu sırada yer aldı. (2019)
Hukukun üstünlüğünü ölçen ‘Dünya Adalet Projesi (WJP)’ Hukukun Üstünlüğü Endeksi 2020 raporu yayımlandı. Hukukun üstünlüğü endeksi 2020 raporunda Türkiye, birçok Afrika ülkesinin de gerisinde kalarak, 0.43 endeks puanı ile 128 ülke arasında 107. sırada yer aldı.(2020)
***
“Şer ittifakından zam kumpası”: Ak Parti hükümetinin pandemiyle mücadele başarısını, savunma sanayindeki baş döndürücü atılımlarını, gündelik hayatımıza kolaylıklar sağlayan olağanüstü yatırımlarını ve üretim odaklı büyüme oranlarını itibarsızlaştırmak isteyen bir el piyasanın ayarları ile oynuyor. -Yeni Akit (Dün).
***
TÜİK - ‹Tüketici Fiyat Verilerine’ göre her 100 liramızın 25,94 lirasını gıdaya harcıyoruz. Ağustos ayı itibariyle ülkemizde toplam ortalama fiyat artışı %19,25.
Lakin tüketicide (raf) sadece gıda fiyatları %29,82 oranında artış göstermiş.
Alt gruplara baktığımızda ise, ekmek ve tahıllar %23,62, et fiyatları %30,15, süt, peynir ve yumurta fiyatları %34,10, katı ve sıvı yağlar %47,15, sebze %36,01 ve meyve fiyatları da %26,08 yükseliş yaşamış.
TÜİK - ‘Üretici Fiyat Verilerine’ göre ise toplam fiyat artışı %45,52. Ama biz burada yine gıdaya bakıyoruz. Üretici sektöründe gıda fiyat artışı %39,20.
Şimdi ise alt sektörlere bakalım:
-Korunmuş et ve et ürünleri %50,29
-Meyve ve sebzeler, işlenmiş ve korunmuş %16,99
-Bitkisel ve hayvansal sıvı ve katı yağlar %68,59
-Süt ürünleri %31,99
-Öğütülmüş tahıl ürünleri, nişasta ve nişastalı ürünler %36,20
Evet, durum fabrikada ve rafta fiyatların patladığını gösteriyor. Unutmayalım ki, üreticide artışlar raf fiyatına göre 10 puan daha yüksek.
Özellikle tahıl-bakliyat sektöründe fiyatların daha da artacağını aylardır söylüyoruz. Henüz rafa yansımamış ama maliyet tarafında adeta patlayan bir gelişme var. Yani ekmek-simit vs daha da zamlanacak.
Ama gelin bir de tarlaya veya çiftçiye bakalım: Mesela et fiyatları işleme tesislerinde yüzde 50,29 artarken raf fiyatlarında yüzde 30,15 artmıştı. Oysa çiftçinin inek fiyatı adeta yerinde sayıyor.
TÜİK- ‘Tarım Üretici Fiyat Verilerine’ göre inek fiyatları son bir yılda ortalama sadece yüzde 11,83 artmış. Yerli ve Merinos koyun fiyatları da sadece yüzde 17,74 artış göstermiş.
Daha önce vermiştim ama tekrar edeceğim:
Çiftçi domatesini tarlada sadece yüzde 6,83 zamla 1,67 liraya satabilirken, o domates raflarda yüzde 49,56 zamla 4,17 liraya satılıyor.
Çiftçinin geçen yıl ağustos ayında 0,99 liraya sattığı patatesi şimdi 1,0 liradan satıyor ama aynı patates raflarda yüzde 34,37 zamla 2,59 liraya satılıyor.
Çiftçinin tarlada para etmediği için hasadını bile yapmadığı kuru soğan, geçen yıl 0,87 liradan bu yıl ise 0,79 liraya geriledi. Oysa aynı kuru soğan raflarda yüzde 36,90 zamla 2,48 liradan satılıyor.
YUMURTA KAPIYA NEDEN DAYANDI?
Şimdi soralım kendimize, acaba gıda fiyatları neden patladı? Tarlada para etmeyen ve çiftçinin para kazanamadığı bu ürünler neden raflarda ateş pahası?
Mesela yumurta fiyatı: Yumurtayı nerede ise herkes üretiyor ve Türkiye yumurta üretiminde oldukça iyi noktada. Hatta yumurtayı kısa sürede satmazsanız çürür ve ürününüz zayi olur. Ona rağmen neden yumurta fiyatları patladı?
Amaç ‘Reisi iktidardan düşürmek mi’, yoksa başka nedenler mi var?
Gelin 14 Haziran tarihli TRT Haber sitesinden bir alıntı yapalım: “Geçen yılın ocak-mayıs döneminde 93 milyon dolar olan yumurta ihracatı bu yılın aynı döneminde yüzde 63 artarak 151 milyon dolara çıktı.»
Hatta buna domatesi de ekleyelim (AA): “Geçen yılın ocak-haziran döneminde 193 milyon dolarlık domates ihracatı yapan Türkiye, bu senenin aynı döneminde 53 ülkeye 216 milyon dolarlık ürün sattı. Türkiye’nin en çok domates ihracatı yaptığı ülkelerin başında Rusya bulunuyor.»
Görüleceği üzere ürünlerimiz ihraç ediliyor. Hem de daha çok miktarda....
Olaya tersten bakalım: Yabancılar 3 yıl önce 1 dolar verip 5,5 liralık tarım ürünü alıyordu. Şimdi aynı dolarla 8,5 liralık ürün alıyorlar.
Acaba yabancıya ucuzlayan bizim tarım ürünleri yerliye de pahalanmış olamaz mı? Ya da bir müteşebbis ben bu ürünü zaten TL değer kaybedince yabancıya artık 5,5 lira yerine 8,5 liraya satıyorum, neden yerliye ucuza vereyim” demiş olabilir mi? Küresel pazarda değer kaybeden TL’den dolayı yurtiçi fiyatlar artmış olabilir mi?
Ve bu müteşebbisi sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da ihracat nedeniyle ödüllendirmiş olabilir mi?
Ne dersiniz?
KONUT VE İŞSİZLİK YİNE AYNI
Gıda sorunun temeli sadece ihracat değil elbette. Mesela KÖİ projeli pahalı otoyollar vasıtası ile Cengiz, Limak, Kolin, Kalyon artık vatandaşın sofrasında lokmalarına ortak edilmedi mi?
Bu ortaklığı da CHP kurup Reis’i düşürme planı yapmış olamaz mı?
Ama asıl mesele perakende sistemi... Yıllar ama yıllardır bunu yazıyorum: Mahalle aralarına kadar 3 harfli perakende zincirlerini kim soktu? İsteyenin istediği yere açtırdığı bu zincirler sayesinde verimsizlik had safhaya çıkarken, müşteriden parayı hangi ürünlerden elde edeceklerdi?
Konu epey uzun... Eski yazılarımda defalarca yıllardır bunu işledim.
***
Bakınız 2001 krizinin temeli aslında 91 seçimlerinde atılmıştı. “Kim ne verirse 5 lira fazlası benden -(Kamu Bankalarını batıran politika)” diyen ve Milleti erken emekli eden rahmetli Demirel’di. Ve onun ekonomi kurmayı da sonra Başbakan olan Tansu Çiller değil miydi?
İyi ama 2001 krizinin yaratıcısı ve büyük mimarı Tansu Çiller son yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan›ın yanında AK Parti mitinglerine katılmıyor mu?
***
Şimdi gelelim diğer meseleye.
Konut ve kira fiyatları patladı. Bu sayede Reisi devirmek istiyorlar...
Bakın rakamlar ortada: 2013-2020 döneminde 6,7 milyon daire yapım ruhsatı alınmış. Bunun 6,1 milyonu bitmiş ve oturma izni verilmiş. Bu biten konutların da 4,6 milyonu satılmış.
Bir hane 3,2 kişiden oluşuyor. 2013-2020 dönemi nüfus artışı 8 milyon kişi. Yani ihtiyaç duyulan konut 2,5 milyon daire. Buna göre 2,1 milyon daire fazladan satılmış ve bunun yanında 1,5 milyon daire de oturma izni alınarak satış bekliyor.
Nereden bakarsanız bakın 3,6 milyon fazladan daire yapılmış. Hadi göçmenler geldi vs ile 1,0-1,5 milyonu da buraya gitti diyelim. Geriye 2,0-2,5 milyon fazlalık konut var.
Fazlalık kon ut üretimine rağmen acaba neden konut fiyatı ve kiralar uçtu?
Sorun üretimde değil diye her uzman haykırıyor ama dinleyen kim?
Mesela ekonomide güveni yerle yeksan ettiğimizde sermayesi olanlar yatırım alanı olarak daha çok gayrimenkule gitmiş olursa, bu patlamada etkin olmazlar mı?
Ya da işsizlik...
Şu an Türkiye›de geniş tanımlı 8,4 milyon işsiz var. Kış aylarında bu sayı 10 milyona çıkıyor. Nerede ise her gün bir vatandaş ekonomik nedenlerle hayatına son veriyor ama diğer yandan da «işçi bulamıyoruz» feryatları yükseliyor.
Hangi gizli el bu insanları çalıştırmıyor ve hangi gizli el bu işsizlere iş vermiyor?
Hiç düşündünüz mü?
***
Sayın Cumhurbaşkanı ABD ziyareti dönüşü bu fahiş fiyatlara bizzat el atacağını söyledi. Hatırlarsanız 2018 seçimlerinden önce de “Siz bu kardeşinize yetki verin, ha ondan sonra bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti.
Peki, ne oldu?
Faizler yüzde 25,50’ye yükseltildi.
***
Türkiye sistemsel bir sorun yaşıyor. Başkanlık Sistemi gelirse Venezuela’ya benzemeye başlarız demiştim. Yıllarca bunları yazdım...
Başkanlık sistemi gelirse ülkede iki şey yıkılır (büyük zarar görür) demiştim: 1- Devlet 2- İslam inancı.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş neden şu günlerde sahaya sürüldü? Ekmek yoksa din var pazarı mı kuruldu?
Ülkede bir lider uğruna geleceği kaybediyoruz. Ve bu uğurda en büyük acıyı da evlatlarımız, torunlarımız çekecektir. Asıl gelecek kuşaklara acıyor ve içim yanıyor. Türkiye bir yapısal çöküş evresine girmiştir ve bunun çok ağır faturaları olacaktır.
Daha yaşadıklarımız ne ki...