İbrahim Kalın'ın Şam'daki Kritik Rolü: Zafer Konferansı'nda Neler Yaşandı?
Suriye’de Zafer Konferansı sonrası yeni düzen şekilleniyor. Ahmed El-Şara geçici Cumhurbaşkanı ilan edildi, Türkiye süreci yakından takip ediyor. Hakan Fidan ve İbrahim Kalın’ın diplomatik hamleleri dikkat çekiyor.

İbrahim Kalın'ın Şam'daki Kritik Rolü: Zafer Konferansı'nda Neler Yaşandı?
YEREL GÜNDEM / TÜRKIYE
Suriye’de Baas rejiminin sona ermesinin ardından Şam’da gerçekleştirilen ve “Victory Conference” (Zafer Konferansı) olarak adlandırılan toplantı, yeni Suriye düzeninin şekillendirilmesi açısından kritik bir adım olarak dikkatleri çekiyor. Bu konferansa dair en dikkat çekici detaylardan biri ise Türkiye’nin etkin rolü ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın diplomatik hamleleri oldu.
Yeni Dönemin Lideri Ahmed El-Şara Oldu
Konferansta, eski HTŞ lideri Ahmed El-Şara’nın geçiş döneminde Suriye’nin Cumhurbaşkanı olarak yetkilendirildiği açıklandı. Askeri Operasyonlar İdaresi Sözcüsü Albay Hasan Abdülgani tarafından okunan bildiride, Esad rejimine ait tüm devlet kurumlarının feshedildiği ve yeni bir yasama konseyi kurulacağı ifade edildi.
Ancak bu açıklamalar, Türkiye’nin önerdiği modelle ne kadar uyumlu? Ankara, El-Şara’ya Atatürk’ün 1920’de TBMM’yi kurarak aldığı yolu izleme tavsiyesinde bulunmuştu. Ancak yeni yapının, 12 Eylül dönemi yetkilerine sahip askeri bir rejime benzer bir çizgi izleyip izlemeyeceği tartışmalara konu oluyor.
Türkiye’nin Önerdiği Yol Haritası
MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın, El-Şara ile görüşerek ona “Bir yasama konseyi kur ve Cumhurbaşkanlığı yetkisini buradan al” mesajını verdiği belirtiliyor. Bu tavsiyeye paralel olarak, El-Şara’nın tüm toplumsal gruplara davet gönderdiği ve bir kurucu meclis niteliğinde 1600 kişiden oluşan bir yapı oluşturduğu bildirildi.
Fakat, yeni yapının şekillenmesinde askeri figürlerin ağırlığı dikkat çekici bir unsur oldu. Özellikle Zafer Konferansı’ndan gelen fotoğraflarda, katılımcıların çoğunun askeri kıyafetli olması, yeni rejimin sivil mi yoksa askeri mi olacağı sorusunu gündeme getirdi.
İbrahim Kalın’ın Diplomatik Hamleleri
Konferansa giden süreçte, 25 Ocak’ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 80 bin kişilik Suriye Milli Ordusu’na dair ilk kez net bir rakam telaffuz etmesi dikkat çekti. Fidan, bu grupların yeni düzende orduya katılmasını tavsiye ettiklerini söyledi. Aynı gün MİT Başkanı Kalın’ın da Şam’a giderek, konferans öncesinde temaslarda bulunması, Türkiye’nin bu süreçte aktif bir rol oynadığını gösteriyor.
Türkiye’ye Yakın Gruplar Yeni Orduda Yer Alacak Mı?
Zafer Konferansı’nda, Baas rejimine karşı savaşan grupların feshedileceği açıklansa da, “Suriye Milli Ordusu” ismi toplantıda hiç geçmedi. Türkiye’ye yakın grupların tamamının yeni düzene entegre olup olmayacağı sorusu hala belirsizliğini koruyor.
Türkiye’nin desteklediği bu 80 bin kişilik grubun ne kadarı yeni Suriye ordusuna katılacak? Katılmayı reddedenler ne yapacak? İşte bu noktada, bu unsurların bazısının kontrolsüz bir şekilde Türkiye’ye geçmesi gibi ihtimaller de endişe yaratıyor.
Büyük Sorular: Suriye'de Barış Mümkün Mü?
Zafer Konferansı’ndan sonra, Suriye’deki askeri dengelerin nereye evrileceği merak konusu. Şem’de birleştirilmek istenen askeri yapı, HTŞ’ye yakın 30 bin kişiyi ve Türkiye’ye yakın 80 bin kişiyi kapsıyor. Ayrıca, SDG’nin elinde olduğu söylenen 100 bin kişilik bir gücün varlığı da biliniyor.
Tüm bu gruplar arasında ortak bir mutabakat sağlanabilir mi? Türkiye’nin desteğiyle HTŞ lideri El-Şara, sahada ne kadar kontrol sağlayabilecek? Şayet, bazı unsurlar yeni yapıya entegre olmazsa, Suriye’de yeni bir iç savaşın patlak vermesi olasılıklar arasında görülüyor.
Sonuç olarak, Zafer Konferansı Suriye’de yeni bir sayfa açmış olsa da, Türkiye ve bölge için kritik belirsizlikler hala devam ediyor.
Kaynak: Ertuğrul Özkök