İdlib saldırısı Türkiye ile Batı arasında yeni bir sürecin başlangıcı mı?

Rusya ile bağlar kopar mı?

İdlib saldırısı Türkiye ile Batı arasında yeni bir sürecin başlangıcı mı?


Rusya ve İran destekli Şam güçlerinin, Suriye'nin İdlib vilayetindeki Türk taburunu vurduğu saldırı sonrası, Türkiye’nin dış politikası açısından yeni bir dönüm noktasının başlangıcı mı olduğuna dair tartışmalar başladı.

Özellikle Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Amerikalı mevkidaşı Mark Esper’le görüşmesi ve NATO'nun Kuzey Atlantik Anlaşması'nın 4'üncü maddesi uyarınca ittifak üyelerini istişareye çağırması, Türkiye’nin yönünü yeniden Batı’ya mı döneceği sorusunu gündeme getiriyor.

 

Ancak bu süreçte Rusya’dan geçtiğimiz yıl alınmış olan S-400 hava savunma sisteminin varlığı, teknik ve siyasi bir pürüz oluşturuyor.

Rusya ile bağlar kopar mı?

Oxford Üniversitesi'nden misafir öğretim görevlisi ve Valdai Kulübü uzmanı Galip Dalay, Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde niteliksel bir değişiklik olmayacağını, çünkü Türkiye’nin henüz Rusya’yla bağları tamamen koparmak istemediğini belirtiyor.

euronews Türkçe’ye konuşan Dalay, “Türkiye’nin S-400’den vazgeçmesi, Rusya ile tüm köprüleri atması anlamına gelir ve bu durumda Ruslar İdlib’de ve Libya’da daha sert bir tutuma sürüklenebilir” dedi.

Dalay, Türkiye’nin Batı’ya ulaşarak krizi uluslararasılaştırmak istediğini, ancak şu an için bir çözüm değil krizi dondurma niyetinde olduğunu kaydediyor.

 

“Krizin ne kadar dondurulacağı ise Rusların süreci ne kadar bu şekilde devam ettirmeyi isteyeceklerine ve Türkiye’nin Batı’dan ne kadar anlamlı bir destek alacağına bağlı. Türkiye tampon bölge anlaşmasına varsa bile, uçuşa yasak bölge olmadığı sürece bunun bir anlamı olmayacak,” diyor Dalay.

Putin-Erdoğan görüşmesi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan, cuma günü akşamüstü telefonla İdlib’deki son gelişmeleri konuştu. Görüşmeye dair Kremlin'den yapılan açıklamada, “Liderler Suriye'nin kuzeydoğusundaki durumun normalleşmesi için ek tedbirler alınması hususunda anlaştı” denildi.

Rus yetkililer, İdlib'de Suriye ordusunun vurduğu noktada Türk askerlerin bulunduğunun kendilerine iletilmediğini ileri sürmüştü.

Öte yandan, Ankara'nın, Türkiye'ye geçici olarak Patriot füzesi konuşlandırılmasına yönelik ABD’ye ilettiği taleple ilgili olarak Amerikan tarafı henüz bir karar vermedi.

Dalay, “Eğer Patriot ödünç verirse, ABD bu konuda kısmi bir rol almak istiyor demektir. Ama ödünç vermekten bile sakınırsa, Türkiye’nin İdlib sürecindeki destek taleplerine dair sadece dayanışma söyleminden öteye geçmemiş olur” diyor.

Öte yandan, Ankara’nın göçmen kartını bir müzakere kozu olarak masaya sürmesi ve Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenlere kapıların açılması da Batı’yla yakınlaşma sürecinin önünde “tehdit” unsurunun samimiyetinin sorgulanmasına yol açıyor. Zira, Türkiye, askerlerine yönelik saldırının akabinde, İdlib'den gelmesi olası yeni bir göç dalgasının kara ve deniz yoluyla Avrupa'ya geçmesine engel olmayacağını açıkladı.

Göçmen kartı

Ancak, Dalay, Türkiye’nin göçmen kartını benzeri kriz dönemlerinde öne sürmesini, ahlaki, siyasi ve stratejik bir şantaj olarak nitelendiriyor:

“Batı desteğine bu kadar ihtiyaç duyulan bir dönemde şantajla isteğini elde etme görüntüsüdür bu. Ancak mülteci kartı eskisi gibi değil, 2014’te olduğu gibi milyonlarca göçmen Avrupa’ya gitmek istemiyor. Dolayısıyla bu kart Avrupa’yı çok fazla ürkütmez. İdlib’den yeni bir göç dalgası gelse bile, bunların hepsinin Avrupa’ya gideceği garantisi yok, Türkiye’de de kalabilirler.”

The London Energy Club ve Global Resources Partnership Başkanı eski diplomat Mehmet Öğütçü de, Avrupa’dan İdlib konusunda destek beklerken mültecileri yollama söyleminin çok akıllıca olmadığını ve uluslararası ilişkilerde yeri olmadığını düşünüyor.

euronews Türkçe’ye konuşan Öğütçü, “Batı’daki genel kanaat, Türkiye’nin Suriye savaşının başından beri uyguladığı politikanın bedelini ödemek zorunda olduğu ve Batı’ya karşı koz olarak Rusya, Çin, İran gibi tehditlere başvurmaması gerektiği yönünde. Türkiye, yanına NATO güvenlik şemsiyesini almadıkça esamesi okunmayan bir güç konumunda. Eğer Batı ile gerçek anlamda, işine yaradığı zaman değil sürekli ve samimi bir şekilde iş birliği olmazsa bir sonuç alınmaz” diyor.

Öğütçü’ye göre, Türkiye dış politika anlayışında köklü bir dönüşüme gitmeyecek ve yüzünü bir anda Batı’ya dönmeyecek.

Suriye uzmanı Danny Makki ise, Türkiye’nin Batı’dan destek talep ettiği bu dönemde ABD’nin Rusya ile İdlib konusunda bir çatışmaya girmek istemediğini açıkça belli ettiğini belirtiyor.

euronews Türkçe’ye konuşan Makki, “Türkiye ile ABD’nin çıkarları Suriye’de çok örtüşmüyor ve Erdoğan’a Patriot füzeleri temin etmeme yönündeki kararlar, ABD’nin İdlib’den uzak durma ve Rusya ile riskli bir gerilim tırmandırma stratejisinden kaçınma isteğinin göstergesidir” diyor.

Ortak çıkarlar temelinde bir yakınlaşma değil

Alman Marshall Fonu Ankara direktörü Özgür Ünlühisarcıklı ise, “Türkiye-Rusya yakınlaşması başından itibaren ortak çıkarlar temelinde değil” diyor ve şu şekilde açıklıyor:

“Her iki ülkenin Batı’ya yönelik şüphe ve tepkileri temelinde inşa edilmişti. Rusya bu yakınlaşma sayesinde S-400 projesi, kendisi açısından uygun koşullar içeren Türk Akımı anlaşması gibi kazanımlar elde etti, Türkiye ve Batı arasındaki güvensizliği körükledi ve Türk siyasetine o denli nüfuz etti ki Rusya’yı eleştirmek adeta vatana ihanet kabul edildi. Rusya bu kazanımları elde edip kazanacağı yeni bir şey kalmayınca Suriye’de vakit kaybetmek pahasına Türkiye’nin taleplerini yerine getirmekten vazgeçti ve Esad’ın İdlib’e saldırmasına yeşil ışık yaktı ve destek verdi.”

Ünlühisarcıklı’ya göre, “Esad’ın İdlib saldırısı Türkiye açısından yüz binlerce potansiyel mülteci, prestij kaybı ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan için siyasi maliyet anlamına geliyordu ve Türkiye bunu kabul etmedi. Böylece Türkiye ve Rusya arasındaki flört sona ererken Türkiye destek için geleneksel müttefiklerine döndü.”

Ancak, her ne kadar NATO’nun cuma günkü olağanüstü toplantısında müttefikler Türkiye’ye sözlü destek vermişler ise de Ünlühisarcıklı “bu desteğin somut olarak ne anlama geldiğini zaman gösterecek” diyor ve ekliyor:

“Türkiye’nin S-400’leri operasyonelleştirmemesi karşılığında Türkiye’ye Patriot bataryaları konuşlandırılması, olası yeni mültecilerin korunmasında sorumluluğun paylaşılması taahhüdü, Suriye rejiminin İdlib’de işlediği savaş suçları nedeniyle ek yaptırımlara muhatap edilmesi ve Türkiye’ye S-400 alımı çerçevesinde yaptırım uygulanması tartışmasının ötelenmesi gibi birçok destek kategorisi başta ABD olmak üzere NATO üyelerinin imkanları dahilinde.”

Menekse Tokyay

EURO NEWS