İdlib’de yol ayrımı: Operasyon mu, diplomasi mi?
Kremlin’in Ankara’ya baskısını da artırdı.
Erdoğan’ın operasyon sinyali verdiği İdlib’de Türkiye’ye baskı artıyor. Ankara-Moskova müzakerelerine İran da dahil oldu. Uzmanlar ise olası bir operasyonun yeni bir bölgesel savaşı tetikleyeceği uyarısı yapıyor.
Ankara, Suriye’nin kuzeybatısında yer alan İdlib’de kalıcı ateşkesin sağlanması için Rusya ile yürüttüğü müzakerelerden sonuç alamamanın sıkıntısını yaşıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "operasyon an meselesi” açıklaması Ankara-Moskova hattındaki askeri ve diplomatik ilişkileri gerdiği gibi Kremlin’in Ankara’ya baskısını da artırdı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Erdoğan’ın çıkışının ardından Milli Savunma ve Dışişleri bakanlıkları Türk ordusunun İdlib’e operasyonu için tüm diplomatik ve askeri prosedürü tamamlamak üzereyken Dışişleri Bakanlığı’nın Moskova ile kurduğu temastan “liderler düzeyinde” toplantı fikri ortaya çıktı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Erdoğan’ın operasyon çıkışına “Suriye’de en kötü senaryo olur” yanıtı veren Rusya’yla müzakerelerin bitmediğini, liderler düzeyinde toplantı yapılabileceğini açıkladı.
Çavuşoğlu’nun bu açıklamasının hemen ardından da Ankara-Moskova hattındaki diplomasi trafiğine İran’ın dahil olduğu ve Türkiye, Rusya ile İran üçlüsünün İdlib için önümüzdeki ay masaya oturacağı açıklandı. DW Türkçe’ye bilgi veren Türk diplomatik kaynaklar, sahadaki askeri hazırlıkların bitmeyeceğini, Ankara’nın hem masada hem de sahada İdlib’teki pozisyonunu güçlendirmek için çalışacağını söylüyor.
Suriye ordusu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gözlem noktalarının bulunduğu İdlib’de ilerlerken bu noktalardan 4’üne ait bölgenin de dahil olduğu geniş bir alanda kontrolü ele geçirmiş durumda.
Esad güçlerinin ve Rusya’nın baskısına karşın gözlem noktalarını kapatmanın ya da yerlerini değiştirmenin mümkün olmadığında ısrar eden Ankara, Suriye ordusunun Şubat sonuna kadar Türk askerinin güvenliğini tehdit eden yerlerden başlayarak geri çekilmesini istiyor.
“Büyük savaş” riskli operasyon
Uzmanlar ise bu gerilimin tırmanmasında Kremlin’in Erdoğan’a verdiği “Suriye için en kötü senaryo olur” yanıtının da büyük etkisi olduğu ve bu yanıtın sahadaki zorlukları da açıkça ortaya koyduğu kanısında.
Suriye uzmanı Oytun Orhan'a göre Kremlin’in sözünü ettiği "kötü senaryo" tarafları “büyük riskli” bir savaşa itebilir. Orhan, “Bu senaryoya göre Türkiye ile Rusya arasındaki muhtemel çatışma derinleşir, kayıplar artar. Çünkü Rus silahlı kuvvetleri de sürece müdahil olur. Taraflar sahada askeri kayıplar yaşar ama bunun da ötesinde Suriye genelindeki çatışmalarda artış olur” diyor.
Rejimin Rusya destekli operasyonları sürüyor
İdlib’te olası Türk-Rus çatışmasının Tel-Firat bölgesine, Fırat’ın doğusunda Afrin’e kadar yansımaları olabileceğini anlatan Orhan, “Çünkü taraflar birbirlerini bu alanlar üzerinden baskı altına almak isteyecektir. Bu da Suriye’de artık siyasi çözüme doğru gidilmek istendiği bir ortamda yeniden askeri güç mücadelesine dönüş anlamına gelir” değerlendirmesi yapıyor.
Orhan, İdlib üzerine çıkacak çatışmanın zaman içinde Amerika dahil tüm Batılı güçleri de içine alabileceğini öngörüyor. Orhan, bunun ne anlama geldiğini de “İdlib gerginliği Suriye üzerinden bölgesel çatışmaya doğru evrilir. Taraflar, hiçbir kazananın olmadığı Suriye’deki çözüm çabalarını erteleyebilir” diyor.
Karşılıklı "anlaşma ihlali" suçlaması
Türkiye, Eylül 2018'de Rusya ile Soçi mutabakatını imzalarken "terörist savaşçılar" olarak adlandırılan radikal unsurları bölgeden çıkaracağına ilişkin Rusya'ya garanti vermişti. Garantinin yerine getirilmediğini düşünen Rusya, Soçi Mutabakatı gereğince İdlib’te kurulan Türk askeri gözlem noktalarının işlevsiz olduğunu iddia ediyor.
Rusya’nın bu iddiasını gerçek dışı bulan Ankara ise Rusya’nın İdlib’i Suriye ordusu ile birlikte bombaladığını ve böylelikle Soçi mutabakatını ihlal ettiğini söylüyor.
Türk diplomatik kaynaklar bu karşılıklı suçlamaların yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı İdlib için "operasyon an meselesi” açıklaması yapmaya götüren önemli bir etkenin de Astana sürecinde Türkiye’ye verilen sözlerin tutulmaması olduğunu söylüyor.
Astana süreci Ocak 2017’de Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye’de barış için ortak hareket etme planında anlaşmasıyla başlamıştı. Suriye’de barış için kendilerini "garantör" olarak tanımlayan bu ülkeler, BM Güvenlik Konseyi kararı doğrultusunda Suriye’de siyasi bir çözümün bulunması için anayasa komitesinin kurulması üzerinde anlaşmıştı. Ancak Erdoğan, Astana sürecine inancının kalmadığını da İdlib’te gerilimin tırmandığı günlerde “Astana süreci diye bir şey kalmadı” sözleriyle açıklamıştı.
Ortadoğu uzmanı Oytun Orhan
"Operasyon içeriye mesaj”
Peki İran’la Mart’ta Tahran’da gerçekleşecek buluşma tüm bu anlaşma sürecini tazeleyebilir mi? Stratejist Aydın Sezer, Kremlin’in “Operasyon en kötü senaryo olur” çıkışının ardından Türkiye-İran ve Rusya üçlüsünün İdlib için Tahran’da masaya oturacağı haberinin sürpriz olmadığına dikkat çekiyor.
Erdoğan’ın "operasyon an meselesi” çıkışının sadece iç kamuoyuna dönük olduğu tespitini yapan Sezer, Suriye’de İran’ın da başından beri Esad rejiminden yana tavır aldığını hatırlatıyor ve Ankara üzerindeki baskının önümüzdeki süreçte daha da artacağını söylüyor. Sezer, "Rusya Ankara’ya olası bir operasyon durumunda kendisinin de sürece dahil olacağını ve bunun ikili ilişkileri çıkmaza sokacağı mesajını verdi. Operasyonun bölgeyi büyük bir savaşa sürükleyeceği açık. Ankara, diplomasiyi nereye kadar zorlayabilecek onu hep birlikte göreceğiz” diyor. Sezer bu süreçte, Türkiye’nin Rusya’dan kopmasını bekleyen Amerika’nın diplomatik manevralar dışında sahada somut bir destek veremediğine dikkat çekiyor.
Hilal Köylü / Ankara
Deutsche Welle Türkçe