İkinci tura doğru: Gözler yanlış yere ve kişiye yoğunlaşırken seçmen ikna edilmeyi bekliyor
‘‘Acaba Sinan Oğan kime el verecek?’’
İkinci tura doğru: Gözler yanlış yere ve kişiye yoğunlaşırken seçmen ikna edilmeyi bekliyor
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda çekişen iki ittifakın adaylarından biri –Tayyip Erdoğan– %49.25, diğeri –Kemal Kılıçdaroğlu– %45.06 oy aldı ve yeni cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ‘%50+1 oy alma’ şartını iki aday da yerine getiremedi.
Seçim 28 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak ikinci turla yenilenecek.
Malumu yeniden duyurduğumun farkındayım ama biraz sabır diliyorum.
Ortaya çıkan tabloya bakıldığında, iki hafta sonrasında ne olacağı, seçimin %5.28 oy almış üçüncü adayı –Sinan Oğan– tarafından belirlenecekmiş gibi…
Üçüncü aday o konunda net. CNN International ile mülakatında kendisinin sonucu belirlemede anahtar konumunda olduğunu şu sözlerle açıklamış zaten: ‘‘İstişarelerimiz bir iki gün daha devam edecek. İstişare sonucunda karar vereceğiz. Ve bu kararı verdiğimizde de o tarafı kazandıracağız. Bu Erdoğan da olabilir, Kılıçdaroğlu da olabilir. Şu an netleşmiş bir kararımız yok.’’
Cumhuriyet gazetesi bu sözleri okurlarına ‘‘İpler onun elinde’’ başlığıyla duyuruyor.
Bu durumda seçimin sonucu bir kişi tarafından belirlenmiş olacak.
Şimdi pek çoklarımız tek bir soruya cevap arıyor: ‘‘Acaba Sinan Oğan kime el verecek?’’
Seçimin ilk turunu rakibinden 5 puan kadar geriden bitirmiş adayın taraftarları da, kendi adayları Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinde umutlarını üçüncü adaya bağlamış hissini veriyorlar.
Yalçın Doğan ‘‘Gözler Sinan Oğan’da’’ diye başladığı T24 yazısında ‘‘Oğan’ın şartları Erdoğan’a destek vermeyi imkansız kılıyor. Onun her şartı AKP’nin politikaları ve tutumuyla taban tabana zıt. Eğer, o şartlarında gerçekten ısrarlı ise, Kılıçdaroğlu’na daha yakın olduğunu söylemek mümkün’’ tespitinde bulunuyor.
Oğan’ı aday göstermiş ATA İttifakı içerisinde yer alan bir partinin lideri -Adalet Partisi genel başkanı Vecdet Öz– kendisiyle görüşen bir gazeteciye, gönüllerinin ‘ehven-i şer’ olarak gördükleri Millet İttifakı’ndan yana olduğunu açıklamış.
Sinan Oğan ile kendisini aday göstermiş ATA İttifakı’nın bileşenleri oturup durumu müzakere edecek, iki tarafla kabul şartları üzerinde pazarlık yürütecekler, sürecin sonunda iki adaydan birini işaret edecek ve 28 Mayıs günü yapılacak seçimde sandıktan o aday cumhurbaşkanı olarak çıkacak.
Oh ne âlâ…
ATA İttifakı milletvekili seçiminde yalnızca %2.28 oranında oy alabilmişti; cumhurbaşkanlığı seçiminde son sözü o ittifak söyleyecek, öyle mi?
Acaba?
Hele oyunu ilk turda üçüncü bir aday için kullanmış olanların, ikinci turda o aday sandıktan kendisinin önünde çıkmış diğer iki adaydan birini işaret edince, otomatik bir refleksle hareket edeceklerinden çok kuşkuluyum.
Sinan Oğan’a oy verenler de adaylardan birini tercih etmiş olan seçmenler gibi çeşitli mülahazalar sonucu kararlarını belirlemişlerdir. Tercihini ilk iki adaydan biri için kullananlardan farklı olarak, oyunu Oğan’a verenler, elleri ilk iki adaya oy vermeye gitmeyenlerdir.
Üçüncü adayı yanlarına çekmek yetmez, ilk turda kendilerini tercih etmemiş o %6’ya yakın seçmen kitlesini diğer iki adayın ikna etmesi gerekecek.
Bu da yetmez.
İki aday, ilk turda kendilerine verilmiş oyların sahiplerini de yeniden sandığa gitmeye ve verdikleri oydan vazgeçmemeye ikna etmek zorundalar.
Örnek isteyene kendimden örnek vereyim.
İstanbul dışında bulunmamızın gerektiği günlerde gerçekleşen ilk tur seçimde, sırf oy kullanabilmek için bir günlüğüne İstanbul’a gidip yine geldiğimiz yere dönmemiz gerekti.
Gittik, oyumuzu kullandık ve döndük.
İkinci turun seçim günü öncesinde yine İstanbul dışında olacağız ve ikinci turda oy kullanabilmek için yine İstanbul’a dönmemiz gerekecek.
Dönecek miyiz?
İkna edilmemiz şart.
Vereceğimiz oyun tercih ettiğimiz adayın seçilmesinde bir payı olmadığını, sandığa yansıyacak iradeyi üçüncü adayın tavrının belirleyeceğini düşünürsek, o kadar yolu niçin tepelim, onca masrafı neden göze alalım?
Daha da önemlisi şu: Pek çok seçmen ilk turda oyunu kampanyalar sırasında adayların ve taraftarlarının rakiplerine dönük iddialarını önemseyerek kullandı. Bir taraf –Millet İttifakı– ekonomik sııkıntılar ile yöneticilerin kifayetsiz ve ehliyetsiz olduğu konularını ön planda tutuyor, diğer taraf –Cumhur İttifakı– ise rakiplerinin seçimde başarılı olması durumunda ülkenin bölünmesiyle sonuçlanacak politikalar izleneceğini öne sürüyordu.
Ekonomi ‘beka’ kavramında ifadesini bulan korkuya karşı yarıştı ilk turda.
İkinci tur yine aynı zeminde yürütülecek kampanyalara mı sahne olacak?
Yeni kampanya zihinlerde oluşmuş kalıpları bozmaya yarayabilir.
CHP ilk turda geri kalmanın faturasını yalnız sandık güvenliğini ve ıslak imzalı belgeleri kayda geçirme misyonunu üstlenmiş genel başkan yardımcısına çıkarmakla yetinmedi, kampanyayı emanet ettiği kişileri de kovdu. İkinci tur öncesi kampanyası Millet İttifakı tarafından farklı zeminde yürütüleceğe benziyor.
[Görevden alınan genel başkan yardımcısının yerine getirilen kişi -Mehmet Ali Yüksel- öncelikli işlerinin sandığa gitmeyen, oy kullanmayan vatandaşları sandığa taşımak olduğunu söylemiş. Katılım oranının %88.84 yüksekliğinde olduğu bir seçimde %10’u biraz aşan bir kitle üzerinde yoğunlaşmak bana boşuna çaba görünüyor. Herhalde bir bildiği vardır.]
Eskiden, ülkemizin bir bölgesinde yaşayan insanların, hiç değilse bir bölümünün, ağaları kimi işaret ediyorsa seçimde toptan o kişiye veya partisine oylarını akıttıkları söylenirdi. Bir de kadınların eşleri neyi uygun görüyorsa öyle seçim davranışında bulunduklarına inanılırdı. O günler geride kaldı. Şimdi seçimde sandıktan en geride çıkan adayın hayati bir konuda nihai karar mercii olacağına inanmamız isteniyor.
Nereden nereye gelindi, hayret.
FEHMİ KORU