İktidar değişirse her şey bugünden ne kadar farklı olabilecek?

“Suça bulaşmış ‘binlerce’ polis sokaklarımızda dolaşıyor.”

İktidar değişirse her şey bugünden ne kadar farklı olabilecek?




Fehmi Koru: Ülke bugün böyle, yarın iktidar değişirse her şey bugünden ne kadar farklı olabilecek?

"Bir süreliğine iktidarın anlayışının değişmesini bekledim, şimdi de muhalefetin topluma daha fazla güven telkin edecek bir ilişkiler biçimi benimsemesini bekliyorum"

Fehmi Koru*

Dün bir gazete kocaman harflerle manşetinden şunu duyuruyordu:

“Suça bulaşmış ‘binlerce’ polis sokaklarımızda dolaşıyor.”

Hemen tahmin edebileceğiniz gibi, o manşeti atan gazete bizim ülkemizde çıkmıyor. Suça bulaşmış binlerce polisin sokaklarında dolaştığı ülke de Türkiye değil. Ülke İngiltere, gazete de günlük satışı 1 milyon olan Daily Mail. [Manşet, bu yazının tepesinde.]

Daily Mail muhafazakar yazarlara sahip bir gazete, İngiltere’de iktidarda Muhafazakar Parti bulunuyor.

Gazetenin manşetinden duyurduğu ülkedeki yanlışlıklara dair ilk ve tek haber bu değil. Ülkenin emniyet müdürünün görevden ayrılmasına kadar varacak eleştirel manşetleri hafızalarda canlı Daily Mail’in. Boris Johnson’u istifaya sürükleyen skandalları Mail okurları da gazetelerinde gün be gün okuyabildiler. Daily Mail, Liz Truss’ın başbakanlıkta ömrünün 40 günle sınırlı kalmasını getiren süreçte de, Guardian ve benzeri muhalif gazeteler kadar etkili haberler ve yazılarla okur karşısına çıktı.

Orada bir süre yaşadığımdan bilirim: İngiliz halkı için polis evin çocuğu mesabesindedir. Gazetenin okuru olup da, güvenliği sağlamak için sokakta görev yapan polisler arasından birilerinin ‘suça bulaşmış’ olduğu haberinden hoşlanmayanlar mutlaka vardır.

Belinde silahı bile yoktur İngiliz polisinin…

“Vay, ülkenin polisine nasıl töhmette bulunursun” diye dünkü bu haberinin sonrasında gazetenin üzerine gitmeyi düşünen olmuş mudur? Kral? Başbakan? İçişleri bakanı?

İçişleri bakanı Suella Braverman bunu düşünecek durumda değil zaten. Daily Mail’in de aralarında bulunduğu gazeteler -neredeyse bütünü-, yeni bakanın kısa süreli önceki görevi sırasında sergilediği yönetim anlayışını şiddetle eleştirerek, kendisinin o göreve layık olmadığını okurlarına duyurmakla meşguller.

Kadın politikacının yanlışlığı, ‘gizli’ bir belgeyi görüşünü almak istediği bir milletvekiline göndermesi ve bunu yaparken resmi e-posta adresini değil kendi özel e-posta adresini kullanması…

Liyakat ölçüsü arasında devletin kurallarına uygun davranmak da var o ülkede.

Konu neden dikkatimi çekiyor?

Şundan: Bizde olduğu gibi, kendilerini partilere yakın hisseden gazeteler ve o gazetelerin manşetini atan yöneticiler ile görüşlerini onların sayfalarından paylaşan yazarlar İngiltere’de de var. Onların konulara gazetenin manşetinden veya köşelerinden eleştirel yaklaşımı, politikacıların hoşuna eminim orada da gitmiyordur.

Gazeteciler ile politikacılar arasındaki fikir yakınlığı, yanlışlıklar karşısında susma, olanı görmeme sonucu doğurmuyor.

Politikacılar kendi görevlerini yapıyor, gazeteci milleti de kendi görevini…

Polis de, görevini yaparken, emirlerini yerine getirmekle mükellef olduğu politikacıların yanlış yaptıklarında kendilerini korumayacağını, onlarla fikir yakınlığı bulunan gazetecilerin de yanlışlıklarını manşetlerinden duyuracaklarını biliyor.

[Gazetenin ‘suça bulaşmış polisler’ manşetine konu olan polislerin bulaştıkları suçu da yazayım: Bir cani iki genç kadını hunharca öldürüyor. Cinayet mahalline gelen iki polis kanlar içerisinde yatan kadınların fotoğraflarını çekip sosyal medya hesaplarından yayınlıyor. Bizde olsa “Kabahat” denilip geçiştirilecek bir olay yani.]

Haberleri değişik kanallardan izleyen, çeşitli günlük gazeteleri de göz hizasında tutan herkes, bizdeki durumun, oradaki ile taban tabana zıt olduğunu biliyor.

İktidara yakın bilinen gazeteler ile TV kanalları ve onlarda görüş açıklayanlar, her olaya “Bunu ele alır, haberleştirirsek bizimkiler ne der?” kuşkusuyla yaklaştıklarını belli ediyorlar. O tür gazeteleri okuyan, gelişmelerden bilgi sahibi olabilmek için yalnızca  belli kanalları tercih eden insanlar, nice önemli olaydan bu yüzden habersiz kalabiliyorlar. Gazete okudukları ve TV izledikleri halde Sedat Peker adını hiç duymamış pek çok insan bulunduğundan eminim.

Tersi de doğru bunun.

Muhalefete yakın gazeteler ile TV kanalları da, okurları ve izleyicileriyle, madalyonun yalnızca tek tarafını paylaşıyor.

Böyle bir ülkede birileri, kendi alanlarına giren konularda, kurallara sıkı sıkıya bağlı kalarak, yasal sınırlar dışına çıkmadan görev yapıyorlarsa, onları alkışlamak gerekir.

Politikacılar, devlet görevlileri -memurlar- ve medya mensupları arasında olması gereken ilişki biçimi, ülkelerde işlerin doğru-yanlış gitmesini belirler.

Çoktandır bizde, politikacılar “Yanlış yapanı haberleştirmeden, haklarında yazmadan önce bize bildirin, gereğini yapalım” diyor, devlet adına hareket edenler anayasa ve yasalarla belirlenmiş kurallar yerine politikacıların ağzına bakarak görev yapıyor, gazeteci tayfası da gelişmelerden işlerine geleni görüp diğerlerini es geçiyorlar.

Yanlış da olabilirim, ama gözlemlerim bu yolda.

Böyle bir ülkede işlerin düzgün gitmesi beklenemez.

Konuyu iktidar-medya ilişkisi üzerinden ele almış görünsem de, beni bu yazıyı yazmaya sevk eden, ilk seçimde iktidara gelmeyi bekleyen muhalefetin de, bekledikleri olur ve devlet yönetimini ele alabilirlerse, bugünkünden farklı bir işleyişte bulunacaklarından fazla emin olmayışımdır.

İktidarın medyası var.

Muhalefetin de medyası var.

Politik yelpazenin her iki tarafı -iktidar ve muhalefet- benzer davranışlar içerisindeler. İktidar değiştiğinde -değişirse- sadece şahıslar değişmiş olacak, bugünün iktidar medyası neleri öne çıkartıyor ve neleri gözlerden saklıyorsa, yarınki iktidarın medyası da aynen öyle yapacak.

Politikacılar da kendilerinden öncekilerin “Benim memurum” ve “Benim gazetecim” arayışını ve ayrıştırmasını devam ettirecek.

Ne yapayım, gelişmeleri izliyor ve insanları gözlüyorum, bana öyle olacakmış gibi geliyor.

O zaman?

Bir süreliğine iktidarın anlayışının değişmesini bekledim, şimdi de muhalefetin topluma daha fazla güven telkin edecek bir ilişkiler biçimi benimsemesini bekliyorum.

Hem de, “Böyle gelmiş, böyle gitmez” anlayışı hakim hale gelene kadar ülkenin içinde debelendiği kısır döngüden kurtulmasını beklemenin hayal olduğunu bile bile.   

Yine de beklemeye devam.

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.