İktidarda kalmak için yapmayacakları yok
Bütün belediye başkanlarının telefonlarını dinliyorlar.
İktidarda kalmak için yapmayacakları yok
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, aralarında Karar Gazetesi Ankara Temsilcisi Yusuf Ziya Cömert’in de bulunduğu gazetecilerle bir araya geldi, soruları yanıtladı.
YUSUF ZİYA CÖMERT
Kılıçdaroğlu; İBB’ye yönelik teftişi, baskın seçim iddialarını, 20 Aralık gecesini ve Millet İttifakı’nın adayı üzerinden süren tartışmayı değerlendirdi.
CHP’nin yerel yönetimlerdeki başarısını sindiremiyor. Bütün belediye başkanlarının telefonlarını dinliyorlar.
Baskın seçim yapsınlar, memnun oluruz. Erdoğan’ın iktidar olma şansı yok. Kendisi de bunu iyi biliyor.
Cumhurbaşkanı seçeceğiz, pop star seçmeyeceğiz. Dönüşümü sağlıklı şekilde sağlayacak bir insanı seçeceğiz. Soygun Erdoğan eliyle gerçekleştirildi. Saray ve çevresi belli kişilere olağanüstü kazançlar sağladı.
(Olası bir baskın seçim ihtimali konuşuluyor, ne düşünüyorsunuz?) Kararsızlar AK Parti’den kopmuş vaziyetteler. Kaynak aktardığı kişiler üst gelir gruplarına çalışıyor. Devlet soyulmasına göz yuman bir Erdoğan var. Bu gerçeğin bilinmesi lazım. Baskın seçim yapsınlar, memnun oluruz. Erdoğan’ın iktidar olma şansı yok. Kendisi de bunu iyi biliyor. Ona düşen toplumu daha fazla çıkmaz sokaklara sokmadan bir an önce seçime gitmesidir. Halkın hakemliğinden korkmamak gerekir. Sarayından çıkarsa gerçekleri görecektir.
(Millet İttifakı’nın belirlenmiş adayı yok ama olağanüstü rahatlık var. İttifak uzlaştı da sürpriz mi yapacak? Yoksa ittifakta bir rekabet mi olacak?) Evet özgüvenimiz var. Hepimiz bu uzlaşma kültürünü büyütebileceğimizi düşünüyoruz. Aday konusunu birebir kim olsun diye konuşma imkanımız olmadı. Bunu erken buluyoruz. Önceliklerimiz var. Hukuk, anayasa, yargı, şeffaflık konusunda görüş birliği sağlandı. Ekonomi konusunda da böyle bir uzlaşma sağlanmalı.
Cumhurbaşkanı olacak kişinin devleti tanıması, bilmesi lazım. Toplumun bütün bileşenlerini bir araya getirebilmesi lazım. Örnek olması lazım, Saraylara meraklı olmaması lazım, mütevazı, halk adamı olması lazım. Cumhurbaşkanı seçeceğiz, pop star seçmeyeceğiz. İttifakı bir arada tutacak ve devlette dönüşümü sağlıklı şekilde sağlayacak bir insanı seçeceğiz. Çok meşhur birini seçelim meselesi değil.
(Millet İttifakı adayı ne zaman ilan edilecek?) Seçim kararı alındıktan sonra aday ilan edilmeli.
(İmamoğlu’na açıkça aday olmayacağını söyle mesajını verdiğiniz fakat söylemediği için randevu vermediğiniz iddiası var. Aynı mesajı Mansur Bey’e verdiğiniz ve onun kabul ederek geri çekildiği söyleniyor. Tekrar Abdullah Gül’ü mü işaret ediyorsunuz?) Ekrem Bey’e randevu vermediğim asparagas. Neden randevu vermeyeyim. Mansur Bey’le de Ekrem Bey’le de bu konuları konuşmadık. Onlar kendi işlerini yapıyorlar, rapor istiyoruz. Abdullah Gül konusunu siz söylediniz. Devleti bilen tanıyan insan çok, bir kişi değil. Binlerce kişi var. İlk bir haftada stratejik planlama teşkilatı kurulmalı. İttifak bileşenlerine sunulmalı. Liyakatlı insanlardan oluşturarak görevlendireceksiniz. Çıkan sonuçları kamuoyuyla paylaşmak zorundasınız. Aksi halde bunlardan bir farkınız kalmaz.
(İktidara yakın şirketlerin randevu talep ettiğine dair iddialar oldu) Hayır olmadı. Zaten benimle görüşmek istemeyebilirler. Çete denmesinden rahatsız olduklarını biliyorum. Fakat kamu kaynaklarını sağlıklı ihalelerde değil talimatla verilmesi, dövizle verilmesi bizim kabul edeceğimiz bir konu değildir. Türkiye soyulacak bir devlet değil.
MİLLET İÇ GÜÇLER TARAFINDAN BİR GECEDE SOYULDU
CHP lideri, ekonomide son dönemde yaşanan gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı'na 11 soru iletti. 20 Aralık gecesine dikkat çekip "Millet dış güçlere odaklanmışken iç güçler tarafından bir gecede soyuldu" dedi.
1- Erdoğan, 22 Kasım’da döviz kurlarındaki artışı “kurdaki rekabet gücü” olarak değerlendirdi. “Kurdaki artışa çare bulun” diyen iktisatçılara da “Mandacı iktisatçıların reçetelerine itibar etmiyoruz” ifadelerini kullandı. Bu konuşmayı yaptığı gün Dolar kuru 11 lira 5 kuruştu. Erdoğan kendisine “tedbir al” diyen iktisatçıları o gün neden dinlemedi? Müdahale için dolar kurunun 18 lira 33 kuruşu görmesini neden bekledi? Madem TL’nin değer kaybetmesi “kurdaki rekabet gücü” idi bu politikadan neden bir gecede vazgeçildi? Erdoğan’ın AK Parti MYK’sında.
2- “Üretimle yabancı yatırımcıların dikkatini çekeceğiz. Çin böyle büyümüş” diyerek, o toplantıda “Çin modelini” gündeme getirdiği 3 Aralık’ta manşet oldu. Dolar kuru 13 lira 43 kuruş idi. TL’nin değerini düşürerek, milleti fakirleştirerek, ucuz iş gücü haline getirmeyi amaçlayan bu modelden neden vazgeçildi?
3- Erdoğan, döviz kurlarındaki artışı sürekli dış güçlere bağlayarak “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz” demeye kadar işi götürdü. Ancak yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 13 Aralık’ta “Dışarıdan herhangi bir saldırı yok. Çok net olarak söylüyorum” diyerek Erdoğan’ı yalanladı. Bakan’ın Erdoğan’ı yalanladığı gün, dolar kuru 13 lira 86 kuruş idi. Ekonomimize dış güçler saldırmadıysa dolar kurunu 18 lira 33 kuruşa acaba hangi güçler getirdi? Erdoğan Doları, 8 lira 31 kuruştan, 18 lira 33 kuruşa kadar getiren güçlere neden sessiz kaldı? Öyle anlaşılıyor ki millet dış güçlere odaklanmışken iç güçler tarafından bir gecede soyuldu.
4- Erdoğan’ın 20 Aralık günü gerçekleştirilen Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamaların gecesinde, Ziraat Bankası Genel Müdürü “Şu ana kadar 1 milyar dolar civarında bir para bozduruldu” dedi. Hazine ve Maliye Bakanı da bunu teyit etti. İş Bankası Genel Müdürü 21 Aralık sabahı ‘Saat 10.00 itibariyle satılan miktarın 1 milyar 750 milyon dolara çıktığını’ söyledi. Ancak BDDK’nın gerçek kişilere ait döviz tevdiat hesaplarına ait rakamlar 20 Aralık ile 21 Aralık arasında bırakın vatandaşın satış yapmasını, aksine vatandaşın 218 milyon dolar döviz aldığını gösteriyor. Bu durumda dövizleri vatandaş satmadıysa, o gece o dövizleri kimler sattı? Hangi kurdan sattı? Kimlere sattı?
5- İş Bankası Genel Müdürü ‘dolar kurunun 11’li seviyelere gelmesini, vadeli işlemlerdeki pozisyonların eksiye geçmesi ve algoritmaların devreye girerek, pozisyonları kapatması neticesinde olduğunu’ da söyledi. Yani o gece satışlar büyük ölçüde bilgisayara yüklenen emirlerin otomatik devreye girmesiyle gerçekleşti. Bu durumda küresel piyasalarda manipülasyon sicili oldukça kabarık olan Amerikalı Finans şirketi J.P Morgan 18 Aralık tarihinde müşterilerine “Türk Lirası için yeni algoritma emri almayacağını, eski emirlerin de en kısa sürede iptal edilmesi” tavsiyesinde nasıl bulunabildi? Bu finans şirketi 20 Aralık gecesi olacaklardan, sadece birkaç gün önce bu bilgiye nasıl ulaşabildi? Aynı J.P Morgan şirketine, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 21 Aralık 2021 tarihinde aldığı kurul kararı ile Türkiye’de danışmanlık yapma iznini neden verdi?
6- 20 Aralık gecesi, Vakıfbank 4,5 milyar dolar, Halkbank 3,6 milyar dolar, Ziraat bankası 6,5 milyar dolar, 21 Aralık sabahtan 22’si akşamına kadar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın arka kapısından 4,5 milyar dolar, toplamda 19,1 milyar dolar satıldı. Eğer Erdoğan bu rakamlara “doğru değil”, “bu rakamları kabul etmiyorum” diyecekse, gelir Meclis’e araştırma önergemize kabul oyu verir. Yapabilir mi? Karnı ağrımayan yapar. Ama karnı ağrıyan yapamaz. İnkâr eder.
7- Merkez Bankası’nın net döviz rezervleri 17 Aralık itibariyle, -46,7 milyar dolar. Kasada Merkez Bankası’na ait tek sent yok. Merkez Bankası milletin kendisine emanet ettiği rezervleri arka kapıdan hangi kanuna, hangi kurala dayanarak sattı? 84 milyona ait beytülmal böylesine pespaye bir kumara nasıl pey diye sürüldü?
8- Erdoğan, 20 Aralık’tan bir gün önce “faiz indirmeye devam edeceğim, Ben Müslüman’ım naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” dedi. Ama bir gün sonra, aynı Erdoğan dolar üzerinden faiz artışını yaptı. Madem Müslüman’dın, madem inancın gereği faizi indiriyordun, neden Türk Lirası’na dolar üzerinden faiz artışı yaptın? Neden TL’yi, Amerikan Doları’nın himmetine muhtaç ettin?
9- Bugün devletin hazinesi özel bankaların ödeyeceği faize bile kefil oldu. Özel bankaların ödeyeceği faiz bile Hazine’nin sırtına yüklendi. Erdoğan’a soruyoruz acaba bu hangi dinin kitabında var? Sayısı yüz binlerle sınırlı bir avuç zenginin alacağı faize, 84 milyonu kefil yapmak bunların faiz yükünü milletin sırtına yıkmak hangi dinde caiz?
10- Erdoğan daha birkaç hafta önce (22 Kasım) yaptığı bu işlere gerekçe üretirken “Yıllarca dünya ortalamalarının çok üzerinde oranlarla borçlanan, borçlanmak zorunda bırakılan bir ülke olduk” diyordu. Tüm bu olaylardan sonra Hazine’nin borçlanma faizi arttı mı, azaldı mı? Merkez Bankası’nın faizi Eylül’den bu yana 19’dan 14’e indi. Hazine’nin borçlanma faizi 17’lerden 23’lere çıktı. Merkez Bankası’nın faizini indirmek nasın gereği ise Hazine’nin borçlanma faizini artırmak neyin gereği? Faiz lobilerinin isteğinin gereği mi?
11- Erdoğan, günün sonunda yaptığı bu operasyonla fakirden aldı, zengine verdi. Bunu biz demiyoruz. Kendi atadığı Hazine ve Maliye Bakanı diyor. Bakan: “Çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Şimdi kara kara düşünüyorlar” dedi mi? Ben de soruyorum. Bu küçük yatırımcıları neden çarptın Erdoğan? Milletin alın terine, emeğine köpük deyip neden bir gecede hüplettin?
KARAR