İktidarın yeni ekonomik hamleleri erken seçim kapısını açar mı?
AKP: Hesaplar 2023'e göre yapıldı
İktidarın yeni ekonomik hamleleri erken seçim kapısını açar mı?
- Ayşe Sayın
- BBC Türkçe, Ankara
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni "finansal alternatif" olarak açıkladığı "kur korumalı TL mevduat" sisteminin devreye alınması döviz kurlarına sert düşüş olarak yansırken siyaset kulislerinde de ileriye dönük olası sonuçları tartışılıyor.
AKP içinde yeni karar, büyük endişe kaynağı olarak gösterilen "öngörülemez döviz kuru"nun dengelenmesi ve dövizin artık "dalgalanmalar karşısında güvenli liman olmaktan çıkarıldığı çok başarılı bir hamle" olarak değerlendiriliyor.
Muhalefete göre ise düşük faiz ısrarını sürdüren Erdoğan, kur baskısına direnemedi ve hedeflediğinin tersine "limitsiz faiz sistemi"ni yaşama geçirmek zorunda kaldı.
Asgari ücretin 4 bin 250 liraya çıkarılması; asgari ücret oranındaki gelirlerin vergi dışı bırakılması ve ücretli kesimlere yapılacak artışların ardından dövize yönelik yeni kararın uygulanmaya başlaması, kulislerde erken veya baskın seçim tartışmalarını da bir kez daha gündeme getirdi.
Bir süredir "erken seçim" baskısı yapan muhalefet kesiminde beklenti, Erdoğan'ın, attığı bu adımlardan kısa sürede sonuç alıp almayacağına bağlı olarak sürpriz hamleler yapabileceği yönünde.
AKP: Hesaplar 2023'e göre yapıldı
Gerek AKP ve gerekse ittifak ortağı MHP ise seçimin zamanında yapılacağı konusunda ısrarlı. AKP kaynakları son adımların "seçime yönelik" olduğu yorumlarına ilişkin ise şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Seçimin zamanında yapılması konusunda kararlılık var. Bütün hesaplar da buna göre yapılıyor. Seçim Yasası değişikliği bu nedenle mart ayı gibi Meclis'e gelecek. 60 günlük seçim kampanyası öncesine denk getirilmiş oluyor. Şimdi ekonomide yeni kararlar uygulanırken, bir erken seçim veya baskın seçim ekstra maliyet yükler. Şu an dere geçiyoruz, dere geçilirken at değiştiremeyiz. Onun için dövizin sabitlenmesi, alınan kararların vatandaşta olumlu etkilerinin gözlenmesi lazım. Seçime kazanmak için gidilir, neden ekstra maliyet getirecek bir yükün altına girelim?"
Kur korumalı mevduat kararı noktasına nasıl gelindi?
Erdoğan'ın dövizdeki yükselişe karşı yeni önlemi açıklaması öncesinde, AKP'de yeni ekonomik modele dönük en önemli kaygı, döviz kurlarındaki aşırı oynaklık ve sürekli yükseliş yönlü dalgalanmaydı.
İktidar partisinde, bu yükseliş yeni ekonomik model ile hedeflenen "ihracat odaklı büyüme" açısından olumlu karşılandı ve hatta "ucuz işgücünün" Türkiye için avantaja dönüşebileceği açıklamaları yapıldı.
Ancak iktidar partisinde beklenti dalgalanmaların ardından dolar kurunun 13-14 bandında dengeleneceği yönündeydi. Ancak dövizin bu beklentinin çok üzerine çıkması ve sahadan yansıyan kaygılar, iktidarı yeni önlemler almaya itti.
Son dönemde sanayi odaları, organize sanayi bölgelerini ziyaret eden AKP milletvekilleri ve parti yöneticilerine gelen en önemli şikayet de "gerekirse yüksek olsun ama döviz bir yerde dursun, önümüzü göremiyoruz" eleştirileri oldu.
AKP kulislerinden yansıyan bilgilere göre bu eleştiriler Erdoğan ve ekonomi yönetimine iletildi. "Düşük faiz" politikasından vazgeçmeden dövizi kontrol altına almak için geçmişte de bu formülün gündeme geldiği, yüksek riskleri nedeniyle uygulamaya konulmadığı iddiaları kulislere yansıdı.
Halk TV yazarı Barış Soydan, Lütfü Elvan'ın Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan istifa etmesinin önemli nedenlerinden birisinin de iktidarın yeni "finansal enstrümanı"na onay vermemesi olduğunu yazdı. Elvan'ın görevden ayrılması ve hükümette "uyumlu" çalışacağı için tercih edildiği belirtilen Nureddin Nebati'nin Hazine ve Maliye Bakanlığı'na getirilmesinin ardından, muhalefetin 1970'li yıllarda uygulanan "dövize çevrilebilir mevduat" uygulamasına benzettiği "kur garantili TL mevduatı" uygulamasının devreye alınması kararlaştırıldı.
AKP: Döviz güvenli liman olmaktan çıktı
Merkez Bankası'nın müdahalelerine kayıtsız kalan piyasaların yeni karara olumlu tepki vermesi AKP'de de yüzlerin gülmesine neden oldu. Dövize yöneliş ve buna bağlı yükselişi "psikolojik" etkenlere bağlayan AKP'de, alınan karar "Döviz, dalgalanmalara karşı güvenli liman olmaktan çıktı" diye ifade ediliyor.
AKP kurmayları yeni döneme ilişkin beklentiyi ise şöyle dile getiriyor:
"Dövizdeki yükseliş ekonomik dinamiklerden değil, psikolojik faktörlerden kaynaklanıyordu. Piyasada stabilizasyonu sağlarsak insanlar gidip kendilerine güvenli liman aramak zorunda kalmayacak, yeni kararla bunu gördük. İktidar olarak bizim görevimiz dalgalanmaları engellemek ve Türk lirasının değerini korumak olmalı ve şu anda da yapılan bu. Alınan kararlara piyasaların olumlu tepki vermesi sorunun makroekonomik göstergelerin olumsuz olmasından değil, psikolojik olduğunu da ortaya koyuyor. Bu güven ortamını sürdürecek adımlar da devamında gelecek."
"Devletten ciddi para çıkışı olmaz"
AKP'de dalgalanmadan zarar görenlerle ilgili ise "Cumhurbaşkanı defalarca dolar almayın diye uyardı ama bu karşılık bulmadı ve yüksek kurdan panikle döviz alanlarla, dolar düşüşe geçince panikle satanlar kaybetti" yorumu yapılıyor.
Yeni sisteme yöneltilen eleştirilerden bir tanesi de, parasını kur korumalı mevduat hesaplarına yatıranlara, oluşan kur farkının nasıl ödeneceği yönünde. Muhalefet partileri, vergi artışlarıyla bu farkın yurttaşlardan alınıp "zenginlere aktarılacağı" eleştirisini dile getiriyor.
İktidar partisine göre artık kimse dövize yönelmeyeceği için Hazine'nin kasasından yüklü bir miktar çıkmayacak. AKP kaynakları, "Vatandaş kur garantisi nedeniyle zaten artık dolar almaya gerek duymayacak ve aşağı yukarı döviz kuru da faiz seviyesinde seyredecek. O nedenle devletin kasasından ciddi bir para çıkışı beklemiyoruz." diyor.
"Zaruret olarak gündeme geldi"
AKP içinde yeni kararlar olumlu karşılansa da, bu adımın neden daha önce atılmadığı eleştirisini yöneltenler de var. Bazı AKP milletvekileri, birçok insanın dövize yöneldiği ve panik satışı nedeniyle büyük kayıplar yaşadığını belirtirken, bundan sonraki adımların çok dikkatli atılması gerektiğini vurguluyor:
"Elbette şu anda dövizin düşmesi çok olumlu. Ancak FED'in Ocak ayından itibaren arka arkaya üç kez faiz artışına gideceği söyleniyor. O zaman yine doların yükselmesi riski var ve bu durum daha çok bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri vuruyor. Ama her şeye rağmen, kur korumalı mevduat kararı zaruret olarak gündeme geldi ve yapılması da gerekiyordu. Bundan sonraki adımlarımızı çok dikkatli atmak zorundayız."
Erkenden "zafer havası"na girilmemesi gerektiğine işaret edilirken "Bunun enflasyona, fiyat artışlarına yansıması nasıl olacak, bunların görülmesi için bir süre daha beklenmeli" görüşü ifade ediliyor.
"Mütedeyyin kesimin beklentileri karşılanmalı"
AKP kulislerinde, yeni sistemin bütün yükünün devletin üstlenmesinin kötü niyetli kullanıma da yol açabileceği kaygısı dile getirilerek,"Diyelim ki 10 milyar liram var, bunun 5 milyarını çekip döviz alıp dövizi yükseltebilirim, geri kalanını da TL hesabına yatırabilirim bu durumda çift taraflı bir kazanç söz konusu olabilir" yorumları yapılıyor.
Bir başka kaygı olarak ise "mütedeyyin" kesimlerin yatırım alışkanlığı gösteriliyor. Bu kesimlerin "faize karşı" olması nedeniyle bankalarda mevduat hesabı açmaya mesafeli baktığını belirten AKP'li bir kaynak, "Faize mesafeli duran kesimleri çekmek için dövizde olduğu gibi altın yatırımlarına da kur garantisi getirilmeli" görüşünü dile getirdi.
Fiyatlara yansır mı?
AKP'de alınan yeni karara bağlı olarak dövizdeki düşüşün akaryakıt fiyatları ve ithal ürünlere yansıyacağı belirtilirken, market fiyatlarına yansıması konusunda net bir ifade kullanılmıyor ve "kademeli olarak yansıması ümidi" dile getiriliyor.
Bazı parti kurmayları, "Yükselen fiyatları kısa sürede düşürmek kolay değil, bunun için enflasyonun düşmesi de gerekiyor. Ancak market fiyatlarındaki yükseliş, ücretli kesimlere yapılacak zamlarla telafi edilir" görüşü seslendiriliyor.
Muhalefet: Ekonomi dolarize edildi
Muhalefet partilerinde hakim görüş, "iktidarın yeni ekonomik modelinin başarısızlığı karşısında son çare" olarak başvurduğu bir yöntem.
İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu da bu görüşü savunanlardan. İktidarın 2005'ten itibaren elektrik alımları, kamu-özel işbirliği ortaklığı (KOİ) projeleri ile döviz garantilerini devreye soktuğuna dikkat çeken Tatlıoğlu, şimdi mevduatlar için benzer garanti getirilerek ekonominin tam anlamıyla "dolarize edildiğini" söylüyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Tatlıoğlu, uygulamaya konulan yeni finansal sistemi, "limitsiz faiz sistemi" olarak yorumladı ve bunun orta vadede bir getirisinin olmayacağını söyledi:
"Erdoğan 6 Eylül'de orta vadeli plan açıkladı. Ve 2021 için dolar kurunu 8,27; 2022 için 9,7 lira olarak açıkladı. 6 Eylül'de 1 trilyon 720 milyar liralık gerçek kişilerin vadeli hesapları varmış. O vadeli hesap sahipleri dese ki paramızı alıyoruz 13 liradan; tam 880 milyar lira ödenecek bunlara. 20 milyar lirasını bankalar, 860 milyar lirasını hazine vergilerle ödeyecek. Hazine bunu nereden ödeyecek? 370 milyar lira bütçenin açığı var, bilinen açık. Hazine bunu ödemek için borç alacak, faizler yükselecek, faiz yükselince enflasyon yükselecek ve bu kur artışını getirecek."
İsmail Tatlıoğlu, döviz düşerken borsanın yükselmediğine; tersine salı gününü yüzde 7,5 kayıpla kapattığına dikkat çekti. Bunun nedenini de insanların güvensizlik nedeniyle paralarını borsadan çekip "döviz garantisi" verilen mevduat hesaplarına yönelmesi olarak gösterdi. Tatlıoğlu, iktidarın son derece riskli bir kararı yaşama geçirdiğini ifade etti.
BBC TÜRKÇE