İlişkiler Biden Döneminde Nasıl İlerleyecek?
İkili ilişkiler yaptırımlar ile hangi noktaya geldi?
Washington yönetimi tarafından 14 Aralık'ta CAATSA kapsamında Türk savunma sanayine getirilen yaptırım kararı, iki ülke ilişkilerinde 1974 Kıbrıs Harekatı’ndaki gerilimden bu yana en sıkıntılı dönemin işareti olarak yorumlanıyor. Uzmanlar, Türkiye’nin “karşı yaptırım” hamlesi içerisine girmediğine işaret ederek, dolayısıyla ABD’nin Joe Biden döneminde olumlu girişimlerle ilişkilerdeki gidişatı değiştirebileceği değerlendirmesini yapıyor.
VOA Türkçe'ye konuşan Anadolu Stratejik Araştırmalar Vakfı (ANSAV) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çapoğlu, ABD’nin Seçilmiş Başkan Joe Biden döneminde mevcut tutumunu koruması halinde iki ülke ilişkilerinde kopma yaşanabileceği düşüncesinde. "ABD'nin Patriot hava savunma füze sistemini Türkiye’ye satmayı kabul etmemişken Türkiye kendi savunması için S-400 hava savunma sistemi satın aldı diye adeta düşmanca bir tutum sergilediğini" söyleyen Çapoğlu, "ABD’nin Ortadoğu'da Rusya karşısında nasıl bir güç kaybettiğini unutmadan Türkiye’yle yeni bir dönemi başlatması gerektiğini" ifade etti.
Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olarak da görev yapmış deneyimli diplomat Faruk Loğoglu da, VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, artık ABD ile Türkiye arasında “ittifaklık ilişkisi” varlığından söz edilemeyeceğini belirterek, ilişkilerde dip noktaya gelindiği görüşünde. “Ama daha derin dipler de olabilir” diyen Loğoğlu, Biden’in kişisel sicilindeki örneğin Yunanistan ve Ermenistan’ın yanında taraf olma tutumu yerine Türkiye’nin değerini anlamasını umut ettiğini söyledi. Loğoğlu, Türkiye’nin de hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik değerlere dönüş yapması gerektiğini vurguladı.
İkili ilişkiler yaptırımlar ile hangi noktaya geldi?
Yaptırımlara gerekçe olarak Rusya’dan S-400 hava savunma füze sistemi alınmasının gösterilmesini de hakkaniyetli görmediğini belirten Çapoğlu, “Türkiye ABD’den daha önce Patriot füzelerini talep etmişti, ABD vermeyeceğini söyledi. Türkiye’nin ilk girişimi için de açılan ihale sonucunda Çinli firma kazanmıştı, onu da iptal etti. 2017 yılında S-400 füzelerini almak durumunda kaldı. Türkiye kendi hava savunmasını yapmak durumunda. Hem siz Patriotları vermeyeceksiniz hem başka kaynaklara yöneldiğinizde ben sana yaptırım uygulayacağım derseniz bu ilişkileri gerginliğe itecektir. Türkiye’nin bugüne kadar herhangi bir karşı tepkisi olmadı. Eğer karşı tepkisi olduğu takdirde zannederim kopmaya kadar götürebilir ilişkileri” diye konuştu.
Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu da, “Dip noktaya gelmiştir, daha derin dipler olabilir. Çünkü Türk-Amerikan ilişkileri çok kapsamlı, çok boyutlu bir ilişkidir, ittifak ilişkisidir. Tarihi bir geçmişi vardır. Ama bugünkü haliyle son zamanların en kötü noktasındadır. Ancak bu CAATSA yaptırımlarının Trump yönetimi tarafından devreye sokulmuş olması aslında bir bakıma 20 Ocak’ta görevi devralacak olan Biden’in işini ve Türkiye’nin işini biraz kolaylaştırıyor. Çünkü Biden yönetimi, bir sorun yaratmaktan ziyade Trump’ın yarattığı bir sorunu devralacak. Biden ve Türkiye bu sorunu çözmek için bir çaba gösterecek diye yorumlayabiliriz” dedi.
Eski Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel ise, artık Türkiye’nin tepki vermesi gerektiği görüşünde. Gürel, “Türk-Amerikan ilişkilerinde ciddi yapısal sorunlar var zaten. ABD, Dağlık Karabağ’dan Libya’ya kadar bir dizi sorunda zaten Türkiye’nin karşısında yer almayı seçti. Ve CAATSA yaptırımlarıyla, adı üstünde Türkiye’yi bir hasım devlet ilan etti. Dolayısıyla ben krizin iyice derinleştiğini düşünüyorum. Türkiye’nin sadece sözde değil, edimli olarak da tepkiler göstermesi gerektiğini düşünüyorum, ABD’nin üslerinin kapanması dahil” açıklamasında bulundu.
İkili ilişkilerde Joe Biden döneminde neler beklenmeli?
Türkiye’nin karşı yaptırım uygulaması gerektiği düşüncesindeki Gürel, bu noktadan sonra artık ikili ilişkilerde model değişikliği yapılmasıyla çözüm kapısı aranabileceğini işaret etti. Trump–Erdoğan arasında devletler arası değil kişisel ilişkiler modeline dayalı bir dönem yaşandığını anımsatan Gürel, tekrar ABD–Türkiye ilişkilerini rayına oturtmak için kurumsal ilişkiler kurulmasını umut ettiğini söyledi.
Washington’u ve Biden’in siyasi çizgisini yakından tanıyan Faruk Loğoğlu ise, hem ABD yönetimi hem de Ankara yönetimi açısından 2020 bahar aylarına kadar ilişkileri olumlu bir atmosfere taşıyabilecek hamleler için zaman olduğu görüşünde. Loğoğlu, “Seçilmiş başkan Biden 20 Ocak’ta göreve geldikten sonra bir öncelikler listesi olacaktır. Bunlar Corona virüsüyle mücadele, Amerikan ekonomisi, Amerika içerisindeki ırkçılık, şiddet gibi sorunlar. Uluslararası alana baktığında NATO, AB, Çin, Rusya ile ilişkiler, Ortadoğu öncelikli gündem maddeleri olacaktır. Sonra sıra Türkiye’ye gelecektir. Uzun yıllardır siyasette olan Biden’in Türkiye sicili baştan aşağı olumsuz. Yani 1975’ten itibaren silah ambargosuyla başlayarak, Kıbrıs, Yunanistan, Ermenistan gerekçeleriyle Türkiye’ye silah satışlarında zaman zaman çıkardığı engeller ve son dönemde Doğu Akdeniz konusunda hep olumsuz duruşlar sergilemiştir. Ama bu demek değildir ki Başkan Biden, Türkiye’nin bölgesindeki önem ve ağırlığını bilmiyor. Biden, Türkiye ile ilişkileri yerden yere vurmak için bir çıkış yapmayacaktır. Bu aynı zamanda Türkiye’nin izleyeceği tutuma bağlı. Biden’in gündeminde sıra Türkiye’ye gelinceye değin önümüzdeki üç-dört aylık dönemi Türkiye’nin iyi değerlendirmesi lazım. Türkiye’nin içeride demokrasi dışarıda diplomasi kavramlarına ve yaklaşımlarına ağırlık vermesi lazım. Türkiye, değerini, içeride ve dışarıda atacağı adımlarla ABD ve NATO camiası bakımından taşıdığı önem ve değeri yükseltecek adımlar atması lazım” dedi.
ANSAV Başkanı Gökhan Çapoğlu ise, “ABD’nin en büyük düşman gördüğü ülkelerden biri Rusya diğeri İran. Şimdi bakıyorsunuz Büyük Ortadoğu Projesi’nden (BOP) sonra ABD’nin Afganistan’a, Irak’a, Suriye’ye, Libya’ya girmesinden sonraki duruma bakıyorsunuz Rusya hiç olmadığı kadar güçlendi. Sadece Ortadoğu’da değil Kuzey Afrika’da hiç olmadığı kadar güçlendi. İran, ABD sayesinde hem doğusunda Taliban’dan kurtuldu hem batısında Saddam’dan kurtuldu. Şu an Ortadoğu’da en etkili güçlerden biri İran. Şimdi ABD çok ciddi bir güç kaybına uğradı” görüşünü dile getirdi. Çapoğlu dolayısıyla Washington’un Rusya ve İran’la ciddi mücadele içindeki Türkiye’yi karşısına almak yerine Türkiye’yle uzlaşmayı tercih etmesi gerektiğini söyledi.
Murat Mercan’ın büyükelçiliği ilişkileri nasıl etkileyecek?
Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olarak atanmasına karar verdiği Murat Mercan’ı şahsen de tanıyan Çapoğlu, “Ülkeler arasında kişisel ilişkiler olmaz. Ulusal çıkarlar olur. Yani Türkiye ve ABD karşılıklı ulusal çıkarlarına saygı gösterdikleri müddetçe karşılıklı ilişkileri geliştirebilirler. O zaman stratejik ortaklıktan söz edebiliriz. Eğer karşılıklı ilişkilerde ulusal çıkarları göstermezlerse o zaman stratejik ortaklıktan değil düşmanlıktan söz edebiliriz. Burada Murat Mercan siyasi bir atama. Normalde Washington, D.C. kritik bir noktaya çok kıdemli, ilişkileri ulusal çıkarlar zemininde götürecek bir atama yapılması beklenirdi” ifadesini kullandı. Halkbank Davası ve Rıza Sarraf’ın Türkiye aleyhine tanıklığını anımsatan Çapoğlu, “Şimdi ABD’nin bir karar vermesi lazım. Eğer Türkiye’de yöneticiler ciddi suçlar işlemişlerse bunun ortaya dökülmesi lazım. Bir şekilde bir takım çıkarlar elde edebilmek açısından yöneticiler aleyhine bilgileri perde arkasında kullanırsa bu ABD’nin demokrasi geleneklerine de yakışmaz. Bu iktidar gidici ama ülkeler arasında ilişkilerin kalıcı olması bakımından Biden yönetimi dikkatli davranırsa, özeleştiri yaparsa ikili ilişkilerde ulusal çıkarlar bağlamında gelişme sağlanabilir” diye konuştu.
Deneyimli diplomat Loğoğlu ise, “Burada önemli olan kişilerin hangi çıkarlara hizmet edeceği ve hangi davranışlarla Türkiye’nin çıkarlarını savunacağı. Neden Murat Mercan Washington’a tayin edildi? Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’la çok yakın ilişkileri var. O bakımdan bire bir Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’nin çizdiği çizgiyi ve belirlediği eksende yapacak bir isim olarak tercih edildi. Bunun yararlı olabilmesi için Washington Büyükelçisi için çizilen eksenin, savunulması istenen politikaların rasyonel ve Türkiye’nin çıkarlarıyla uyumlu olması lazım. Bu böyle mi olur? Sadece temenni edebiliriz” görüşünü paylaştı.
Eski Dışişleri Bakanı Gürel de, Mercan’ın atanmasıyla ilgili “Diplomatik dünyanın dışındaydı. Japonya’da büyükelçilik yaptı. Tek diplomatik deneyimi de o diye biliyorum. Ama zaten urumsal ilişkiler kurulabilirse ve iki devlet içerisindeki dış politika kurumları bunların içerisine askeri kurumlar da dahil eğer birbirlerini doğru anlarlarsa ve samimi olurlarsa aradaki büyükelçinin çok önemli bir rolü olacağını zannetmiyorum” dedi.
VOA