İmralı görüşmeleri kapatma delili sayıldı
687 kişiye siyasi yasak talebi
İmralı görüşmeleri kapatma delili sayıldı
HDP hakkındaki kapatma iddianamesinde, devletin onayı ile İmralı'da yapılan görüşmeler delil olarak sayıldı. Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan ve Mithat Sancar'la birlikte 687 kişiye de siyaset yasağı talep ediliyor.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın HDP'nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi'nde açtığı davanın iddianamesinin ayrıntıları ortaya çıktı. İddianamede, Selahattin Demirtaş'ın arasında bulunduğu HDP'li yöneticilerin İmralı'da devletin bilgisi ve gözetimi altında Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeler HDP'nin kapatılması için delil olarak gösterildi. İddianamede, "Belirtilen bu hususlar bile tek başına davalı parti ve PKK-KCK silahlı terör örgütü arasındaki organik bağı, emir- komuta zinciri şeklindeki yapılanmayı açıkça gözler önüne sermektedir" denildi.
Hazıranan 609 sayfalık iddianamede HDP'nin kapatılmasına yönelik 4 ana talepte bulunuldu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin'in imzasını taşıyan iddianamede, davanın ivedilikle görüşülerek; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiği iddia edilen HDP'nin temelli kapatılması istendi. Davalı partinin ödenecek hazine yardımlarından tamamen yoksun bırakılmasına varsa banka hesabında blokesine ve Hazine yardımı ödenmiş ise aynı miktarın Hazine'ye iadesine karar verilmesi istenen iddianamede, davalı partinin üye kayıtlarının durdurulmasına karar verilmesi talep edildi.
687 kişiye siyasi yasak talebi
İddianamede, partinin kapatılmasına beyan, faaliyet ve eylemleri ile neden olduğu iddiasıyla Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder, Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ Şenoğlu, Pervin Buldan, Sezai Temelli, Mithat Sancar, Meral Danış Beştaş'ın arasında bulunduğu 687 kişinin beş yıl süreyle bir başka siyasi partinin kurucusu, yöneticisi, deneticisi ve üyesi olamayacaklarına karar verilmesi de istendi.
HDP'lilerin dava dosyaları iddianameye girdi
İddianamede, HDP’nin kapatılmasına delil olarak başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP'liler hakkında çeşitli illerde açılan soruşturma ve dava dosyaları ile partililerin basında yer alan açıklamaları ile faaliyetleri gösterildi. İddianamenin, girişinde buna atıf yapılarak şu değerlendirme yapıldı:
"Davalı partinin eylemleri Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına aykırı bulunmuş ve davalı parti aynı zamanda hemen hemen tüm organları, üyeleri ve teşkilatları vasıtasıyla bu nitelikteki suçları işlemiş, işlenmesini teşvik etmiş, bu suçları ve bu suçları işleyenleri övmüştür. Bu nitelikteki eylemler kimi zaman davalı parti genel başkanları da dahil olmak üzere parti organlarınca kararlılık içinde, kimi zaman ise bu nitelikteki fiiller parti üyelerince yoğun bir şekilde işlenmiş ve bu durum değişik kademelerdeki parti organlarınca zımnen veya açıkça benimsenmiştir. Dolayısıyla HDP bu nitelikteki eylemlerin odağı haline gelmiştir."
Kapatılan partilerin devamı
Hakkında dava açılan 580 parti yöneticisine ilişkin anlatımlarda bulunulan iddianamede, geçmişte kapatılan partilere işaret edildi, "1990 yılından bu yana devam eden ve yukarıda özetlenen süreçten anlaşılacağı gibi hemen hemen aynı kadrolar tarafından kurulup, devam ettirilen HEP; ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP açılan davalar sonucunda Anayasa Mahkemesince kapatılmıştır. Şimdi ise iddianamede sunulan deliller karşısında kapatılan bu partilerin devamı niteliğinde olan HDP’nin de kapatılması gerekecektir" ifadesi kullanıldı.
"HDP ile PKk arasında fark yok"
İddianamede, HDP’nin PKK-KCK silahlı terör örgütüne eleman temin ettiği, aktif rol oynadığı savunulurken, şu ifadeler kullanıldı:
"Gerek Kobani, Hendek olayları gerek Gara Operasyonu sonrası HDP milletvekillerinin yaptıkları açıklamalar gerekse davalı partinin silahlı terör örgütüne eleman temin etmekteki rolü birlikte değerlendirildiğinde aslında davalı Halkların Demokratik Partisi ile silahlı terör örgütü PKK-KCK arasında bir fark yoktur. Aslında yukarıda özetleri verilen mahkemeye intikal etmiş olaylardan anlaşılacağı üzere partiyi bu eylemler için paravan olarak kullanmaktadırlar."
İmralı görüşmeleri kapatma nedeni
İddianameye, Abdullah Öcalan ile İmralı'da yapılan görüşmeleri içeren "İmralı Günlükleri" de delil olarak yer aldı. "Kamuoyunda 'İmralı Günlükleri' olarak bilinen metine de bir göz atmakta fayda vardır" denilen iddianamede, "Açık kaynaklara yansıyan günlükte davalı partide Eş Genel Başkanlık ve miletvekilliği yapmış-yapmakta olan Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken ve Altan Tan ile PKK-KCK silahlı terör örgütü liderinin zaman zaman yaptıkları görüşmelere ilişkin notlar yer almaktadır" ifadeleri yer aldı.
Günlükte; Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, İdris Balüken ve Altan Tan'ın zaman zaman Abdullah Öcalan ile olan görüşmelerinde "Başkanım, sayın başkanım, önderlik" dediğine işaret edilen iddianamede, şu değerlendirme yapıldı:
"Terör örgütü lideri hükümlü konumdaki Abdullah Öcalan'ın pek çok konuda ismi sayılan şahıslara talimatlar verdiği, kendisinin kurduğunu söylediği davalı partinin izlemesi gereken stratejiyi belirlediği, belediye başkanlığı ve milletvekili seçimleri ile ilgili bizzat aday isimlerini belirlediği, bununla da kalmayarak davalı partinin eş genel başkanlarının, parti grup başkanvekillerinin kimler olması gerektiğini söylediği, kaç dönem seçilebileceklerini belirttiği, hatta partinin Cumhurbaşkanı adayını bile belirlediği, genel seçimlerle belediye seçimlerine hangi partiyle girilmesi gerektiği konusunda talimatlar verdiği davalı partinin her kademesinde eş başkanlık sisteminin uygulanmasını istediği, görüştüğü partililerin zaman zaman kendisine rapor sundukları anlaşılmaktadır. Metinden bir kısım adayların da PKK-KCK'lı teröristlerin yuvalandığı Kandil’de bulunan örgütün üst düzey yöneticileri tarafından belirlendiği görülmektedir. Belirtilen bu hususlar bile tek başına davalı parti ve PKK-KCK silahlı terör örgütü arasındaki organik bağı, emir- komuta zinciri şeklindeki yapılanmayı açıkça gözler önüne sermektedir."
6-8 Ekim olayları ve hendek operasyonları
İddianamede, "partinin üyeleri hakkındaki iddianame ve mahkeme kararlarından, '6-8 Ekim Olayları' ile 'Hendek Operasyaları' ile tüm dosya kapsamında ortaya konulan delillerden davalı HDP'nin daha önce Anayasa Mahkemesince kapatılan partiler gibi tamamen PKK-KCK'nın güdümünde olan ve PKK'nın legal görünümlü bir yan kuruluşu olduğunu ortaya koyduğu" savunuldu.
"HDP, PKK’nın partisidir"
HDP'nin "terör örgütü PKK-KCK'yı açıkça desteklemekten öteye geçerek onun bir organı gibi faaliyette bulunduğu" öne sürülen iddianamede, "Aslında HDP ile PKK-KCK arasında bir fark yoktur. HDP silahlı terör örgütü PKK-KCK'nın emir ve talimatları doğrultusunda faaliyet yürüten yaptıkları veya yapmadıkları bakımından halka değil terör örgütü PKK-KCK'ya hesap veren, terör örgütünün siyasi görünümlü bir uzantısı, organıdır. Başka bir deyimle HDP; PKK’nın partisidir" denildi.
Askeri harekatlar
"Davalı parti hiçbir milli meselede Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında yer almadığı" savunulan iddianamede, "Bunun son dönemdeki örnekleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye'nin sınır güvenliğini sağlamak amacıyla yaptığı Fırat Kalkanı Harekatı, İdlip Operasyonu, Zeytin Dalı Harekatı, Barış Pınarı Harekatı, Bahar Kalkanı Harekatı ile Gara Operasyonuna karşı takındığı olumsuz tavırdır" görüşü öne sürüldü.
İddianamede anlatılan eylemleri gerçekleştiren böyle bir partiyi Anayasa ve yasaların çizdiği çerçeve karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kabul etmesinin mümkün olmadığı belirtilen iddianamede, şu ifadelerle son buldu:
"Davalı HDP demokratik sistemin çerçevesini çizdiği bir siyasi partiden çok bölücü terör örgütü ve lideri tarafından yönetilen ve yönlendirilen ulusal ya da uluslararası her ortamda örgüt amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren bir oluşum niteliğini haizdir. Geçmişte de aynı vasıftaki partilerin yine aynı nedenlerle açılan davalar sonucu kapatılmış olmalarına rağmen davalı partinin ısrarla geçmişteki kapatılan diğer bölücü partilerin yolundan gitmesi, terör örgütü PKK-KCK ve elebaşının direktifleri ile faaliyetlerde bulunması temelli kapatma yaptırımını meşru, orantılı ve zorunlu kılmaktadır. Davalı partinin ‘bölücü terör örgütü PKK ile amaç birliği doğrultusunda ülkeyi ırk esasına dayalı olarak bölüp ayrı bir devlet kurma hedefine ulaşmada bölücü terör örgütü vasıtasıyla şiddet unsurunu kullanmada kararlı olduğu toplumun her kesimince bilinmektedir. Bu hal ve şartlarda Anayasanın 3. maddesinde ifadesini bulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak ve toplumun huzur, güven ve birlikteliği için davalı partinin temelli kapatılması hukuksal bir zorunluluktur."
İddianamenin ekinde, 20 ayrı ek dosya "delil" gösterildi. Bunlar arasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı "Kobani İddianamesi", İmralı Günlükleri kitabı, Diyarbakır Annelerinin beyanları, parti tüzüğü, programı ve iç yönetmeliği de yer aldı.
Alican Uludağ
Deutsche Welle Türkçe