İngiltere bilmeden ‘derin devleti’ konuşuyor.

Bizdeki ‘derin devleti’ biz biliyoruz…

İngiltere bilmeden ‘derin devleti’ konuşuyor.




İngiltere bilmeden ‘derin devleti’ konuşuyor.. Oysa onların da katkısıyla bizdeki ‘derin devleti’ biz biliyoruz…

FEHMİ KORU YAZDI

İngiltere ilginç bir olayla çalkalanıyor. Ülkenin öndegelen siyastçileri, hukukçuları, üst düzey bürokratları, sanatçıları, gazetecileri, hatta casusları, bir kulüp çatısı buluşuyorlarmış… Yıllar ve yıllar boyu… 

Yargıç ile avukat aynı çatı altında…

Başbakanlık müsteşarı ile MI6 istihbarat örgütünün başı, sinema ve tiyatroda onları canlandıran ünlü oyuncular…

Üyeler arasında Kral 3. Charles da var.

Ülkenin sol eğilimli gazetesi Guardian son üç gündür ‘‘Üye listelerini ele geçirdik’’ diye tafra satıyor…

Haklı bir tafra olduğunu, başbakanlık müsteşarı Simon Case ile MI6 başkanı Richard Moore’un yayından hemen sonra haberlere konu olan Garrick Kulüp üyeliğinden istifa etmelerinden öğrenmiş olduk.

[Evet, fark edenler haklı; üyelikten istifa eden MI6 başkanı Moore, dört yıl boyunca ülkesini büyükelçi olarak Ankara’da temsil etmişti. Beşiktaşlı Richard.]

Gazete, konuyu, kadın düşmanlığı yönüyle ele alıyor. Kulübe üyelik için ilk şart erkek olmakmış çünkü. 

Oysa, ilk haberle birlikte gözlerim faltaşı, olaya ben farklı bir yönden bakıyorum.

Bizde karabatak gibi bir görünüp bir kaybolan ‘Encümen-i Daniş’ benzerliği merakıyla…

‘Derin devlet’ konusu ne zaman açılırsa gündeme gelir ‘Encümen-i Daniş’

Ülkemizde iki ayrı Encümen-i Daniş var, birbirine karıştırmayalım. 

Osmanlı döneminde Fransız Akademisi’nden esinlenerek 1851 yılında kurulmuş, ülkenin öndegelen bilim insanlarını aynı çatı altında buluşturmuş olan tarihi Encümen-i Daniş, 1862 yılında faaliyetine son vermişti. Şimdiki Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) öncüsüydü o Encümen-i Daniş… 

Bir de, Türkiye’nin NATO’ya üye olmasından (1952) kısa süre sonra, 1954 yılında, varlık kazanan bir başka yapı var. 

İngiltere’nin yardımıyla, ABD, diğer NATO ülkeleriyle birlikte Türkiye’de de, ‘Gladio’ adıyla anılan bir yarı-militer örgüt kurmuştu. Onunla eş-zamanlı kurulmuş olmalı ‘Encümen-i Daniş’ yapısı…

Emekli askerler, hukukçular, öğretim üyeleri, büyükelçiler, gazeteciler ve üst düzey bürokratlardan oluşan bu yapı, 1970’lere kadar kendi aralarında ‘Kırklar’ adıyla anılırken, 1974 yılında gruba katılan Fahri Korutürk’ün teklifinin kabul edilmesiyle ‘Encümen-i Daniş’ adını almıştı.

Evet, Encümen-i Daniş içerisinde eski cumhurbaşkanı ve eski başbakan da bulunuyor…

Hepsi 40 kişi…

Ayda bir defa İstanbul’da Moda Deniz Kulübü’nde buluşuyor Encümen-i Daniş üyeleri ve devlet işlerini konuşuyorlar. Konuşmakla da kalmıyor, ‘‘Ne olacak bu memleketin hali?’’ türü bir endişeye kapıldıklarında, ortak bir metin hazırlayıp görevde bulunan devlet yöneticilerine ihtarname de yolluyorlar.

Etkili de oluyorlar.  

Bir ara başbakanlık yapmış olan Tansu Çiller’e, başbakanlığı döneminde gönderdikleri ihtarname zehir zemberekti. Bizzat Çiller tarafından açıklanan metinden bir bölümü sunayım da ne menem bir yapı olduğunu anlayalım:

‘‘Uzun zamandan beri açıkça ve pervasızca anayasaya dayalı demokratik ve laik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan, eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir. (..) Türkiye’yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı şu yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz.’’

Siyasi tarihimizde ‘28 Şubat süreci’ olarak yerini alan dönem öncesinde, 18 Nisan 1994 tarihinde, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e gönderdikleri ihtarname -onlar buna ‘mektup’ diyorlar- Refah Partisi’nin o yıl yapılan yerel seçimden başarıyla çıkması üzerine yazılmıştı ve iktidar olmasını önleyeceği umulan bir dizi tedbiri içeriyordu.

O mektupta yazılı tedbir önerilerinin hepsi, Refah Partisi’nin DYP ile hükümet kurması ve Necmettin Erbakan’ın başbakan olması ardından gelen 28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Kurulu’nda karar haline dönüştürüldü.

Gizli bir yapı bu. Çok uzun yıllar, şu sıralarda 90’lı yaşlarını sürdüren Anavatan Partisi döneminin TBMM başkanı Necmettin Karaduman reisleriydi. 

Asker üyeleri bir dönem çok konuşulan isimlerdi: Hüseyin Kıvrıkoğlu, İsmail Hakkı Karadayı, Necdet Üruğ, 12 Eylül’ün başbakanı Bülent Ulusu, Atilla Ateş, Necdet Öztorun, İbrahim Şenocak, Nahit Özgür, Ahmet Çörekçi, Aytaç Yalman, Tuncer Kılınç, Şener Eruygur

Şimdiki sivil üyeleri ancak tahmin edilebiliyor.

Nasıl bir yapı olduğunu anlamak için 1994’te Cumhurbaşkanı Demirel’e gönderdikleri mektubun altındaki 30 imzaya bakabiliriz [40 kişiden oluştuğu bilinen yapının 10 üyesinin imzaları eksik kalmış. Onlar kimlerdi acaba ve neden saklandılar?]:

İsmail Hakkı Akgün (E. Tümgeneral), Şener Akyol (E. Parlamenter), Prof. Dr. Hikmet Altuğ (E. Parlamenter), Prof. Dr. Ekrem Ahaç (E. Parlamenter), Kemal Atalay (E. Orgeneral), Muhsin Batur (E. Hv. Org. Hv. K. K.), Hıfzı Oğuz Bekata (E. İçişleri Bakanı), Orhan Dikmen (E. Tarım Bakanı), Prof. Dr. Fikret Esen (E. Orgeneral), Oğuz Gökmen (E. Büyükelçi), Faruk Ilgaz (E. İst. Beld. Bşk., Yük. Müh.), Ecmel Kutay (İst. Beld. Bşk. E. Korg.), Sezai Orkunt (E. Tümamiral), Nahit Özgür (E. Hv. Org.), Necdet Özmen (E. Büyükelçi), Mukadder Öztekin (E. İçişleri Bakanı), Necdet Öztorun (E. Org. K. K. K.), Hasan Sağlam (E. Korg. M. E. Bakanı), İlyas Seçkin (E. İçişleri Bakanı), Ahmet Serter (E. Tümgeneral), Murat Sökmenoğlu (Ekonomist- Hatay Mv.), İbrahim Şenocak (E. Orgeneral), Kemal Taran (E. Korgeneral), Cemal Tarlan (E. Vali, Senatör), Necdet Üruğ (E. Gn. Kur. Bşk.), Nüvit Yetkin (Av. E. Bakan), Semih Yürük (E. Kurmay Sb.), Necmettin Karaduman (T.B.M.M. Eski Bşk.), İrfan Özaydınlı (E. Parlamenter Bakan, E. Orgeneral), Asaf İlhan (E. Büyükelçi).

Guardian gazetesinin üç gündür isimlerini açıkladığı kişiler ile ortak nokta, hepsinin erkek oluşu. 

Ercümen-i Daniş, hiç kuşkum yok, varlığını günümüzde de sürdürüyordur. 

Neden bu kadar eminim? Uzun yıllar başkanlığını yapmış Necmettin Karaduman’ın arşive geçmiş şu sözlerinden:

“Derin devlet gereklidir. Bütün devletlerde bu tür yapılar vardır. Türkiye’de de vardır. Hep olmuştur, olmalıdır, olacaktır. Dilerim ki, son olaylarla devletimizin bu gücü zaafa uğramasın.‘’

www.fehmikoru.com