Iraklı kadınların yakarışları: Devrimim, kadın devrimidir
Eylemciler, cinsiyet ayrımcılığı girişimlerini kırdı
Bazı Iraklı kadın blogerlar, kadınların gösterilere katılımını “devrim içinde devrim” olarak nitelendirirken, kadınların “toplumsal ve siyasi tabularını kırdıklarını” belirtiyor
Iraklı kadınlar, tüm güvenlik engellerine meydan okuyor ve protesto gösterilerine katılımlarını sürdürüyor / Fotoğraf: Ivan Hikmet
Iraklı Rania, birkaç gün önce kafasından aldığı bir darbeyle ölen meslektaşının yasını tutmak için sabah erkenden kalkarak siyah kıyafetlerini giydi. Aceleyle hazırlanmış kahvesini yudumlarken, annesi uyanmadan erkenden evden ayrıldı.
Spor ayakkabılarını giyen Rania, önceki gece hazırladığı sırt çantasını omzuna taktı. Sargı bezlerini aldı, göz yaşartıcı gaz kapsüllerinden korunmak için maskesini ve gözlüklerini taktı. Rania, “Bugün çantamdaki en önemli şey güvenlik ekipmanları ve güvenlik güçleri tarafından takip edilmem halinde gizlenmeme yardım edecek bir yedek gömlek” ifadelerini kullandı.
Rania, rotasını değiştirdi
26 yaşındaki Rania, lojistik faaliyetlerden, tıbbi malzemelerin ve kişisel güvenlik ekipmanlarının satımından sorumlu koordinasyon komitesinde bir avukat olarak çalışıyor. Komite, öğrenciler, müzisyenler ve tercümanlar da dahil olmak üzere “kimliği belirsiz askerler” olarak anılan çok sayıda genç tarafından yönetiliyor. Bu kimliği belirsiz askerlerin çoğu, zaman zaman eylemciler ve polis arasında çatışmaların yaşandığı köprülerin ön saflarında yer aldı.
Bugün alışılmadık şekilde Rania, her sabah olduğu gibi Tahrir Meydanı’na yönelmedi. Aksine ismi çağrıldıktan sonra bir karakola gitti.
Telefon aracılığıyla yaptığı açıklamada Rania, “Güvenlik unsuru beni doğrudan tehdit etti. Yalnızca sivil bir eylemci olmakla ve halk hareketine aktif şekilde katılmakla suçlandım” dedi. Rania ayrıca, “Bu, devrimin başlangıcıdır. Bunu, talepler gerçekleşene kadar başka birçok devrim takip edecek. Artık sessiz kalmayacağız” ifadelerini kullandı.
Eylemciler, cinsiyet ayrımcılığı girişimlerini kırdı
Görüntüler, size tüm gerçekleri anlatmaz. Kadınların rolü, medya organlarının gösterdiği gibi temizlik ve yemek pişirmekle sınırlı değil. Dicle Nehri’ndeki Cumhuriyet Köprüsü’nün altında, genç bir kadın, beş gündür nöbet tutan eylemcilerin arasında koşuşturuyor. Üzerinde beyaz bir önlük, başında ise kask bulunuyor. Alana gelir gelmez bir eylemci, “Ona yol gösterin” diye bağırdı. Kadına, derhal hareket özgürlüğü sağlandı. Kadın, mermi seslerine aldırış etmeden, alanda dolaştı ve olabildiğince çok kişiye yardım elini uzattı.
Rania ise, “Erkekler, Tahrir Meydanı’nda gece geç saatlere kadar gösteri düzenleyen kadınları korumakta istekli. Bağdat’ta ilk defa kendimi güvende hissediyorum” açıklamasında bulundu.
2003 yılından bu yana Irak’a İslami eğilimli partiler egemen olurken ve sivil özgürlükler her geçen gün azalırken, Irak üniversitelerinde ve okullarında da cinsiyet ayrımcılığını teşvik eden çeşitli kararlar alındı. Son olarak 2014 yılında Irak’ın güneyinde kadınlara zarar veren kabile gelenekleri yayılırken, Bağdat Kız Üniversitesi kuruldu. Ancak en önemli olay, 2015 yılında Basra’da yaklaşık 50 kadının kabile tazminatı olarak sunulmasıydı.
Rania, “Geçtiğimiz yıllar boyunca partiler, bizi korkuttu ve bizi sınıflara ayırdı. Bu durum, biz gençleri, bir kadın olarak tamamen kısıtlandığımız bu vatandan nefret etmeye itti. Bugün, halk hareketinde hem kadınlar olarak hem de erkekler olarak varız. Ulusal kimliğimi yeniden kazandım. Sevinçliyim ve Irak’ın hala iyi bir yerlerde olduğunu hissediyorum” dedi.
Rejim reformundan rejim düşüşüne
Iraklı kadınların Ekim ayında başlayan halk hareketine katılımı, yeni bir durum değil, ancak en dikkat çekici olanı. Kadınlar, Şubat 2011’de “Halk, reform yapmak istiyor” sloganıyla, Temmuz 2015’te de “siyasal İslam’ı ve mezhepçiliği” eleştiren sloganlarla halk hareketlerine katıldı.
Kadınların, kendilerine önem verilmesi, iş ve maddi bağımsızlık duyguları, onların bu sefer önceki gösterilerden daha yoğun şekilde ortaya çıkmasına neden oldu. 2015 yılında katılımları yüzde 14 civarındaydı. Al Namaa İnsan Hakları Merkezi tarafından yayınlanan yakın tarihli bir istatistiğe göre, 1 Kasım 2019 Cuma günü Tahrir Meydanı’na 2 milyon 300 binden fazla eylemci akın etti.
Katılımcılar, 30 yaş altında. Emektar neslin kadınlarının seçkin varlıklarıyla birlikte yoğun şekilde kadın üniversite öğrencileri meydanlarda yer alıyor. Bu kadın eylemciler, toplumsal cinsiyet sınırlarını aşan ve ortak talepler içeren sloganlar atıyor. Bu sloganların başında “Rejim defol… Vatan istiyoruz… Hakkımı almaya geldim” sloganları geliyor. Eylemlerde, kadınlara özel bir slogan ise atılmıyor.
Bazı kadınlar, kendi taleplerinin diğer eylemcilerin talepleriyle aynı olduğunu, sorunun kadınlarla, yasal ve siyasi haklarıyla ilgili sorunlardan sorumlu mevcut siyasi sistemin varlığından kaynaklandığını belirtti. Bu yüzden de tüm gerekli reformları sağlamak için bu rejimden kurtulmanın en iyi durum olduğu vurgulandı.
“Devrimim, kadın devrimidir”
Irak sokaklarında, “Devrimim, kadın devrimidir” gibi kadınları eylemlere katılmaya teşvik eden “grafiti” çizimleri engellenmedi.
Zira bazı kesimler, protesto hareketinin devamlılığı açısından kadınların varlığının kilit bir rol olduğuna inanıyor. Eşi ve çocuklarıyla birlikte Tahrir Meydanı’nda bulunan Ammar, konuya ilişkin olarak, “İlk defa Irak toplumunun, kadınların katılımına ihtiyaç duyduğunu, bu katılımın olumlu olduğunu ve eylemlerin devamlılığına katkı sağladığını hissediyorum. Varlıkları, eylemciler olarak bizlere vatanın mükemmel olduğunu hissettiriyor” dedi.
Üniversite mezunu olan ancak çalışmayan başka bir eylemci ise “Kadınların katılımı son derece önemli. Çünkü biz ve yönetim arasındaki savaş, bir varoluş savaşıdır” ifadelerini kullandı.
Necef ve Kerbela’da eylemcilere yönelik güvenlik kovuşturmaları
Dini motiflerine, geleneklerine ve kabile adetlerine bağlılığı ile tanınan Kerbela şehrinde Sally, üç kız arkadaşıyla birlikte eylemlerin patlak vermesinden bu yana protesto hareketlerinde yer aldı. Sally, ellerinde, şehirdeki kabileciliği kınayan bir pankart taşıyor.
Yaptığı açıklamada, “Mezhepçi ve dini temellere dayanan bu rejimi değiştirmek istiyorum. Hakların, kotalar olmadan eşit olarak dağıtıldığı seküler bir ülke hayal ediyorum” ifadelerini kullandı.
Sally, Kerbela’da “kadınların korkularını ve alışılmışlıklarını kırma” hedefiyle Facebook üzerinden eylemlere katıldığını gösteren fotoğraflar yayınladı. Bu durum, ertesi gün de meydanlara çıkması için kendisini cesaretlendiriyordu.
Eylemciler tarafından nasıl karşılandığını anlatan Sally, “Meydanda bizi engellemediler veya bizi taciz etmediler. Ama ihmal edildik. Bizi kuytu bir köşeye yönlendirdiler” dedi.
Siyasi sisteme katılım
Kadınların gösterilere katılımının gelecekte siyasi sisteme katılımın da yolunu açacağını söyleyen Sally, bu durumun, kadın haklarını güçlendiren tasarı ve yasaların yayınlanmasına olanak tanıyacağını belirtti.
Sally, “Protesto gösterileri, uzun vadede kadınların halk hareketine katılımı ve siyasi haklarını talep etmeleri açısından sürdürülebilir bir motivasyon oluşturacak” ifadelerini kullandı.
Ancak Sally, Kerbela’daki güvenlik güçlerinin kışkırtma ve baskı faaliyeti olarak, küçük kardeşinin gözaltına alınması sonrası şehri terk etti.
Necef’teki durum da Kerbela’dan farklı değil. Öyle ki ailelerin çoğunluğu, burada toplumla doğrudan yüzleşemiyor. Dini yönetimin ve bu bölgeleri kontrol eden silahlı grupların varlığının yanı sıra bu durum, kadınların karşısındaki en büyük engellerden biri.
Eylemler büyüyor
Tüm bunlara rağmen lise ve üniversite öğrencileri, sabahın erken saatlerinde gösteri meydanlarına akın ediyor. Ailelerine dair endişeleri nedeniyle eylemciler, gözlük ve maske takarak kim olduklarını gizlemeye çalışıyor. Meydanlara da ailelerinin bilgisi olmadan geliyorlar. 24 yaşındaki aktivist ve 1 çocuk annesi Manal, 2015 yılından bu yana ne zaman patlak verdiyse tüm hükümet karşıtı eylemlere katıldığını açıkladı.
Geç kızların yanlarında ailelerinin olmamasının, dışarı çıkmalarını engellediğini söyleyen Manal, kadınların meydanlardaki bu denli yoğunluğunun “değişim inançlarından kaynaklandığını” ifade etti.
Manal, “Anne olmama rağmen bağımsız olarak çalışıyorum. Kardeşim, dışarı çıkıp eylemlere katılmamı engellemeye çalışıyor” dedi.
İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi ise, Cumhuriyet Köprüsü’ndeki gösterilere katılan genç bir kadının, başına göz yaşartıcı gaz bombasının isabet etmesi sonrasında öldüğünü açıkladı. Geçen hafta da Saba el-Mahdavi isimli bir kadın doktor kaçırılmıştı. Doktorun henüz bulunamadığı belirtildi.
Bastırma ve engelleme kampanyaları
Musul şehrindeki kadın öğrenciler ve aktivistler, sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla bir kampanya düzenledi. Kampanya kapsamında kadınlar, Irak’ın orta ve güney kesimlerindeki eylemcilerle dayanışma içerisinde olduklarını göstermek için ortaya koydukları eylemlerin engellenmesine karşı çıktılar. Kadın öğrenciler, geçen haftadan bu yana grev yapıyor. Eylemcilerin toplanmasını önlemek için ise Musul’un doğu tarafına güvenlik güçleri konuşlandırıldı.
Musul’da bir blog yazarı olan Esra, “Beni, bir güvenlik birimine mensup olduğunu söyleyen biri aradı. Hayatımı korumak için gösteriler hakkında konuşmamamı ve sessiz kalmamı söyledi” açıklamasında bulundu.
İfade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar ise aktivistlerin Musul ve el-Anbar’dan ayrılarak, Bağdat’ın merkezindeki gösterilere katılmalarına neden oldu.
Iraklı kadınlar, halk hareketinden ne kazandı?
Bazı Iraklı kadın blogerlar, kadınların gösterilere katılımını “devrim içinde devrim” olarak nitelendirirken, kadınların “toplumsal ve siyasi tabularını kırdıklarını” belirtti.
Bir antropolog olan İlham Ahmed, halk hareketi siyasi bir değişim ortaya koymamış olsa bile Iraklı kadınların haklarını talep etmesinin ve ataerkil topluma meydan okurcasına medyada görünmesinin, Irak toplumunda radikal bir dönüşümü simgelediğini vurguladı. Ahmed’e göre bilinçlenmek, en büyük kazanım oldu ve özellikle de Iraklı kadınlar, yaşadıkları deneyimlerle bu farkındalık seviyesine ulaştı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin