Irak'ta istikrarsız çekişme

İran’ın sert tutumu bu çatışmanın yönetimini kontrol altında tutuyor gibi görünüyor

Irak'ta istikrarsız çekişme


İran’ın sert tutumu bu çatışmanın yönetimini kontrol altında tutuyor gibi görünüyor

İmadeddin el-Caburi Yazar, akademisyen 

Cumhurbaşkanı Berhem Salih, hükümet kurma görevini Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı Mustafa el-Kazimi’ye verdi (AFP)

Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, daha önce Muhammed Tevfik Allavi ile Eski Necef Valisi Adnan ez-Zurfi’nin hükümet kurma görevinden çekilmesinin ardından hükümet kurma yetkisini Mustafa el-Kazimi’ye verdi. Başbakanlık makamı için üç adayın çıkarılması, siyasi elitler arasındaki istikrarsız çekişmelerin bir yansımasıdır. Zira Şii cephe içerisinde ABD ve İran yanlıları arasındaki çekişmelerin dozu zaman zaman yükselip düşebiliyor.

İran’ın sert tutumu bu çatışmanın yönetimini kontrol altında tutuyor gibi görünüyor. Benim nazarımda, bu kontrol altında tutma hali, başbakanlık makamına gösterilecek adayın seçimi ve üzerinde uzlaşı sağlama meselesinde ABD’den çok İran’ın lehine sürecek.

Bunun birkaç sebebi var;

Birincisi, İran, başbakanlık makamına sıkı sıkıya bağlı bulunuyor. Yürütme otoritesini, anayasal ve hukuki yetkileri barındıran bu makam, İran rejiminin Irak’taki devleti kontrol etmesine imkan sağlayacaktır. Bu nedenle İran, Şii siyasi gruplar arasında bir savaş çıkarsa bile bunu abartmaz. İran, Irak devleti üzerinde belirgin bir hakimiyet kurma fırsatını, ABD Başkanları George Bush ve Barack Obama’nın esnekliği sayesinde elde etse de bu durum mevcut ABD Başkanı Donald Trump döneminde bu kadar kolay olmayacaktır.

İkincisi, İran, bu kritik makamı tuttuğu avucunu -her ne kadar zorunluluk olsa da- biraz olsun gevşettiğinde kaçınılmaz bir şekilde bunun devamının geleceğini ve daha fazla gevşetmek zorunda kalacağının farkında. İran bunun yaşanmasından korkuyor ve bu konuda en ufak bir çatlağın oluşmasına asla izin vermiyor. Çünkü böyle bir durumda çatlak büyüyebilir ve kontrolü elinden kaybedebilir.

Üçüncüsü, İran, yayılmacı siyasi tarihini askeri güç ilkesi üzerine inşa etti. Bölgedeki yayılmacılığını daima aynı mantıkla devam ettirir. Bunu, kendi hegemonyasına karşı çıkanlara yönelik ‘karşı güç’ oluşturarak yapar. Bu nedenle İran, öngörülebilir bir zaman diliminde zorla var olmayı sürdürmek için oluşturduğu silahlı güç politikasında ısrar ediyor.

Dördüncüsü, İran bölgede kendine bağlı silahlı Arap güçler veya başka bir tabirle vekalet güçler oluşturdu. Bu vekalet güçler bulunduğu ülkelerde artık devlet haline geldi; Lübnan’da Hizbullah, Irak’ta mezhepçi milisler ve Yemen’de Husiler örneği gibi. Bu durum, İran yayılmacılığının başka Arap ülkelerini de tehdit ettiği anlamına geliyor.

Yukarıda zikredilen ve başka bir takım sebepler, İran rejimini çatışmayı umursamazlık noktasına getirmeye itiyor. Çünkü talimatlarına bakan bir saha gücüne sahip ve bu güç onun çıkarlarını hayata geçiriyor. İran’ı daha da inatlaştıran şey, Irak ve bölgede bulunan ABD güçleridir. Bu güçlerin etki alanı, sahada belli bir konuşlanmadan ziyade esasen hava saldırılarına dayanıyor. ABD tarafı belirli bir silahlı grup tarafından desteklenmiyor. ABD’nin 2006 sonlarına doğru bazı Sünni aşiretlerin desteğiyle kurduğu Sahva (Uyanış) Konseyleri ise daha sonraları İran destekli milislerin konumunu güçlendirmesine katkı sağladı. Yazının sınırlarını aşması sebebiyle bunun sebeplerine değinmeyeceğiz.

Ancak şu kadarını söyleyebiliriz ki, Irak Hizbullah’ı ve Asaib Ehlil Hak ile diğer İran yanlısı grupların ABD’nin Kasım Süleymani suikastına yardım etmekle suçladığı Mustafa el-Kazimi’ye kadar olan süreçte yaşanan hızlı gelişmeler ve ayrıca Nuri el-Maliki’nin sağlık bahanesiyle hükümet kurma görevinin Kazimi’ye verildiği törende yer almaması, Irak Meclisi’nde Kazimi üzerinde uzlaşı sağlanmama ihtimalinin mümkün olduğu anlamına geliyor. Kazimi’nin hükümet kurması için tanınan 30 günlük mühlet için geri sayım başlamış durumda. Ayrıca Süleymani’nin halefi olan İsmail Kaani’nin Bağdat ziyareti hakkında ortada bilgiden ziyade halen tahminler dolaşıyor. Ancak bu ziyaret yine de şunu gösteriyor; İran bu makamı müttefiki olmayan kişilere bırakmama konusunda kararlı. 2011’in sonlarına doğru ABD işgal güçlerinin çekilmesinden bu yana İran’ın Irak içerisinde inşa ettiği yapı sayesinde ABD’nin ders verici nitelikteki hava saldırıları İran’a yakın silahlı gruplara etki etmiyor.

Gel gör ki bu etkisiz hava saldırıları, İran rejiminin zihninde, silahlı güçler eliyle Irak ve diğer ülkelerde oluşturduğu gücün, bu ülkelerde varlığını sürdürmesinin temeli olarak görmesi yanılgısının oluşmasına yol açtı. İran ayrıca bu güçleri Irak ve bölgedeki bazı meselelerde bir pazarlık aracı olarak görüyor. Silahlı çatışmaya girmeden de bu güçlerin etkisinin kırılması gayet mümkün. Bu çerçevede, söz konusu güçlere karşı yasal prosedürler uygulamaya konulabilir veya uluslararası basın eliyle bu güçlerin işlediği yüz kızartıcı skandal savaş suçları ifşa edilebilir ya da mali kaynaklarının kurutulması yoluna gidilebilir.

Irak’ın batısındaki El-Anbar vilayetinde bulunan Ayn el-Esed Üssü’nü önce ABD Başkanı Mike Pence, ardından ABD Savunma Bakanı Mark Esper ziyaret ederek, incelemelerde bulunması ve bu süreçte Iraklı yetkililerle görüşmemesi dikkat çekicidir. New York Times (NYT) gazetesi, ABD’li yetkililerin ziyaret sırasında Iraklı yetkililerle görüşmemesi noktasına temas ederek, bunun ABD’nin bölgeye ilişkin politikasının bir devamı niteliğinde olduğunu belirtmişti. NYT’nin iddiasına göre, bu politikanın merkezinde, Irak Hizbullah’ı ve diğer İran destekli grupların imha edilmesini hedefleyen yeni bir askeri operasyon hazırlığı yer alıyor.

ABD’nin gerçekten böyle bir planı uygulayıp uygulamayacağı ve Irak’taki Şii siyasi cephe içindeki ABD ve İran yanlıları arasında yaşanan istikrarsız çekişmelerin nasıl sonuçlanacağı konusundaki soru işaretleri yerini koruyor. Tüm taraflar, önümüzdeki haftalarda, köklü bir değişimin yaşanarak Irak’ın daha istikrarlı bir konuma mı taşınacağı yoksa İran’ın kuzeyde Suriye ve güneyde Yemen’den başlayarak bölgedeki istikrarı sarsan politikalarına devam mı edeceğini hep birlikte görecek.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Halil Erdoğan

independentarabia.com/node/111726