İran'da halk rahatsız, devlet başarısız!
Tahran, Tebriz, Meşhed, Kirmanşah, Şiraz, İsfahan ve Ahvaz kentleri savaşı aratmayan protestolara sahne oluyor.
Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı
15 Kasım’dan beri İran’ın yüzden fazla şehrinde ve kasabasında toplumsal rahatsızlığı yansıtan büyük kitlesel protestolar yapılıyor.
Tahran, Tebriz, Meşhed, Kirmanşah, Şiraz, İsfahan ve Ahvaz kentleri savaşı aratmayan protestolara sahne oluyor.
Ekonomi Koordinasyon Yüksek Kurulu’nun özel araçlar için benzin tüketimini 60 litre ile sınırlaması ve benzin litre fiyatına yüzde elli zam yapılması, toplumun sokaklara dökülmesine neden oldu.
Dünyanın en çok petrol rezervine sahip dördüncü ülkesi İran’da, benzine yapılan zam nedeniyle gerçekleşen toplumsal protestolar, halk için bıçağın kemiğe dayandığını göstermektedir.
İşsizliğin kol gezdiği, İran riyalinin dolar karşısında sürekli değer kaybettiği ve enflasyonun yüzde 40'ları aştığı bir ülkede halk, ekonomik zorluklarla boğuşmaktadır.
Toplumun büyük kısmının çok küçük gelirlerle geçinmek zorunda olduğu İran’da halk, ekonominin kötü yönetilmesine, hayat pahalılığına ve sonu gelmeyen zamlara artık tahammül edememektedir.
Protestolar benzine üç kat zam yapılacağının açıklanmasının ardından başlamıştı / Fotoğraf: AFP
Halk, günlerdir sokaklarda protesto gösterileriyle yolları kapatılmış durumdadır.
İran yönetimi, interneti tamamen kapatmak ve gösterileri şiddet yoluyla bastırma yoluna gitmektedir.
Molla rejimi, interneti tamamen kapatmakla ülke içinden dünyaya protestolarla ilgili bilgilerin sızmamasını sağlamaya çalışmaktadır.
Uluslararası kaynaklar, 200'den fazla kişinin rejim güçleri tarafından öldürüldüğünü bildirmektedir.
Kapalı, otoriter ve totaliter bir rejime sahip olan İran’da yönetim, halka nefes aldırtmamaktadır.
Rejim, uygulanan politikalardan rahatsızlığını dile getiren toplumsal huzursuzluğu şiddet yoluyla bastırmayı tek çözüm görmektedir.
İran, devlet terörü ve şiddetiyle gösterileri şimdilik kontrol altına almış gözükmektedir.
Olayların sert bir şekilde bastırılmasından sonra bütün hastaneler binlerce yaralıyla dolmuştur.
İran, barışçıl gösterilerle protesto etme hakkını hiçbir şekilde tanımamaktadır.
İran rejimi, Devrim Muhafızları ve Basiç başta olmak üzere meydana getirdiği silahlı militer yapılarla bütün toplumu kuşatmış durumdadır.
Ambulansların içine gizlenerek Tahran Üniversitesi’nin kampüsüne giren Basic militanları, onlarca öğrenciyi tutuklamıştır.
İran devleti, en çok kendi toplumundan korkmaktadır. Halkından korkan İran, topluma en ağır ve sert müdahalelerde bulunmaktan hiçbir zaman çekinmemektedir.
Rejim, toplumu şiddet kullanarak susturmayı çok iyi bilmektedir.
İran rejimi, toplumun sesine kulak vermeyi ve toplumu dinlemeyi ise hiç bilmemektedir.
Toplumun en çok ihtiyaç duyduğu şey ise, yönetimin kendilerini dinlemesi ve anlamasıdır.
İran’ın dini lideri Ali Hameney, gösterileri karşı devrim olarak niteledi ve gösterilerin sert bir şekilde bastırılması emrini güvenlik güçlerine verdi.
Hameney, Ruhani ve Devrim Muhafızları, gösterilerin dış güçler tarafından organize edildiğini ve her türlü gösterinin güç kullanılarak bastırılacağını sürekli olarak ifade ettiler.
Protestoların İsrail, Amerika ve Suudi Arabistan tarafından organize edildiğini iddia eden Ruhani, olayların silahla bastırılmasını büyük bir zafer olarak ilan etmektedir.
İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı bir dünya savaşı verildiğini iddia eden Devrim Muhafızları yetkilileri, gösterilerin bastırılmasının büyük bir mucize olarak nitelemektedir.
Toplumu şiddet yoluyla bastırmayı mucizevi bir zafer olarak gören İran rejimi, toplumu kendisine en asli düşman olarak konumlandırmaktadır.
Son protesto gösterileri, toplum ve rejim arasında derin bir kopuş sürecinin gerçekleşmekte olduğunu göstermektedir.
İran rejimi, son sokak gösterileriyle sarsılmış durumdadır. Rejim, toplumun sokak gösterilerini güç yoluyla bastırmaya alışık olmasına rağmen, bu gösterilerin yarattığı travmayı atlatamamaktadır.
Benzin zammına yönelik br tepkinin kolaylıkla rejim değişikliği şeklinde radikal bir talebe dönüşmesini,
Toplumun internet kullanarak sosyal medya üzerinden organize olmasını,
Lokal düzeyde başlayan protestoların kısa zamanda ulusal bir nitelik kazanmasını,
Protestoların rejmin kalesi sayılan şehirlerde gerçekleşmesini, o
Orta sınıf gerçeğini İran’da Nizam denilen kurulu siyasal sistem anlamamaktadır.
İranlı protestocular merkezi bir şehir olan İsfahan’da gerçekleştirilen gösteri sırasında yanan lastiklerin arasında toplanırken Fotoğraf: AFP
Bütün riskleri göze alıp halkın, özellikle gençlerin sokakta günlerce gösteri yapması, İran rejiminde travmaya neden olmuştur.
“Hameney’e ölüm!” sloganları, halkın, gençlerin ve kadınların rejime olan öfkelerinin vardığı son noktayı göstermektedir.
Protestocular, molla rejiminin kendilerini fakirleştirmek ve sömürmek için İslam’ı kullandığını dile getirmektedirler.
Daha önce kadınların başlarını açarak meydanlara inişleri, toplumun her kesiminden molla yönetimine derin bir öfke olduğunun radikal bir göstergesiydi.
Nizam, kadınları anlamamakta ve kadınlara kulak vermemektedir.
Toplumsal öfke, uzun süreçli yeni bir devrim sürecinin toplumsal alt yapısını oluşturmaktadır.
İran hükümeti, ekonomik ve sosyal alanda toplumsal rahatsızlığı tatmin edecek hangi adımları atacağını bilememektedir.
Vergileri arttırarak orta sınıfı fakirleştirmekten başka bir şey yapamayan hükümet, ekonomik ve sosyal alanlarda yapısal değişiklikler yapmaktan kaçınmaktadır.
Daha doğrusu hükümet, ülkede yapısal değişiklikleri yapmaya muktedir değildir.
İran, son protestolarla tam bir başarısız devlet örneği ortaya koymaktadır.
Benzin zammı, halkın rejime olan birikmiş derin öfkesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
İran toplumsal patlamalara gebe bir ülkedir.
Protestocular, ülke kaynaklarının toplumun yoksul kesimlerinden ziyade mollaların refahı ve çıkarları için kullanıldığını dile getirmektedir.
Halk, rejimin ülke içindeki politikalarından rahatsız olduğu gibi, ülke dışındaki operasyonlarından ve politikalarından da rahatsızdır.
Halk, İran’ın Lübnan’da Hizbullah’ı, Suriye ve Yemen’de silahlı grupları desteklemesini, ülke kaynaklarının boşa harcanması olarak değerlendirmektedir.
Protestocular, "Suriye’yi bırakın, bizi doyurun" sloganları atmaktadır.
Irak ve Lübnan’da da halklar, İran’ın kendi ülkelerine yönelik politikalarına itiraz etmeye başlamışlardır.
Irak hükümeti, İran’ın Bağdat’taki gösteri hareketini aşırı güç kullanarak kuşatma baskılarına boyun eğmesinden endişe ettiklerini açıklamıştı / Fotoğraf: Irak Evi Stratejik Araştırmalar Merkezi
Halklar, mezhepçilik adı altında İran’ın Irak’ı, Suriye’yi, Yemen’i ve Lübnan’ı gasp etmesine tepki duymaktadırlar.
İran rejimi, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde bir tepkiyle karşı karşıyadır.
Halk, rejimin Arap tehdidi propagandasına da artık inanmamaktadır.
İran yönetimi, halk nezdindeki güvenilirliğini ciddi bir şekilde kaybetmiştir.
Halk, hükümetin ekonomik krizden çıkış yolu bulacağına da inanmamaktadır.
Ruhani hükümeti, halkın umudu olmaktan çıkmış durumdadır. Halk, hükümetin artık ülkeyi yönetemediğini düşünmektedir.
İran’da derin bir yönetim krizi mevcuttur. Reform vaatleri, toplumun büyük bölümü için artık bir anlam ifade etmemektedir.
Barışçıl ve demokratik yollardan İran’da reform ve değişim politikalarını uygulanması için gerekli olan bütün kanalların kapandığına toplum inanmaktadır.
İran rejimi, bütün ülke çapında gerçekleşen protestoları, sosyal ve siyasal hareketler olarak değil, dış güçlerin kışkırttığı bir güvenlik sorunu olarak görmektedir.
Toplumun uygulanan iç ve dış politikalardan rahatsızlık duyduğunun farkında olmayan rejim, her türlü eleştiriyi, protestoyu veya itirazı Amerika-İsrail-Suudi Arabistan’ın arkasında olduğu bir komplo ve tehdit olarak görmekte ve sunmaktadır.
Her şeyi güvenlikleştirmenin çözüm olmadığını, bilakis güvenlikleştirici yaklaşımların sosyal ve siyasal sorunları daha da derinleştireceğini öngörebiliriz.
İran’da gerçekleşen protestoları, rejimin sonunu getirecek bir karşı-devrim hareketi olarak okuyamayız.
1979 yılından beri rejim, kendisini kurumsallaştırmış ve bir nizam haline getirmiştir.
İran’daki kurulu askeri-politik-dini nizamın halk protestolarıyla yıkılacağını öngörmek mümkün değildir.
Son protestoları, İranlı orta sınıfların ve gençlerin, fakirleşmeye ve baskılara olan itirazları ve tepkileri olarak değerlendirebiliriz.
Rejimi bütünüyle yıkmayı hedefleyen ve toplumun tamamını kapsayan sosyal ve siyasal bir hareket ortada yoktur.
Protestolar, toplumun geniş kesimlerinin hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarından duyduğu rahatsızlığı yansıtmaktadır.
İranlılar, rejimin devrilmesi halinde sonrasında ne olacağından endişe duymakta ve İran’ın yeni bir Suriye’ye dönüşmesinden korkmaktadırlar.
Siyasal sisteme olan eleştiri ve itirazlar, rejimi tamamen değiştirme noktasına gelmiş değildir.
Orta sınıf mensupları, kadınlar ve gençler, kaderlerinin ve hayatlarının ekonomik, sosyal ve siyasal açılardan tamamen rejimin, hükümetin, Hameney’in, Devrim Muhafızları’nın ve mollaların elinde ve kontrolünde olmasına itiraz etmektedirler.
İran’da toplum, başarısız yönetime itiraz etmektedir.
Protestolar, kurulu nizama yönelik haklı ve meşru itirazlar olarak değerlendirmek yerine Amerika-İsrail-Suudi Arabistan gibi dış güçlerin komplosu olarak sunmak, hiçbir şeyi çözmemektedir.
Toplumsal gösterileri, Devrim Muhafızları'yla ve Basic gibi militer yapılarla bastırmak da çözüm değildir.
Bugün bastırılan toplumsal olaylar, bir ay, iki ay veya iki yıl sonra tekrar gerçekleşecektir.
İran yönetiminin, toplumu dinlemesi, kısa ve orta vadede reformlar yapması gerekmektedir.
Halkın sosyal hayatında özgürlük kanalları açacak ve ekonomik açıdan durumlarını iyileştirecek reformlar uygulamaya konulmadığı sürece İran’da toplumsal rahatsızlığın devam edeceğini, ülkenin siyasal açıdan istikrarsızlığa düşeceğini ve her şeyin belirsiz olduğu günlerin İran’ı beklediğini söyleyebiliriz.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Prof. Dr. Bilal Sambur Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi
The Independentturkish