İran'ın 'en sevilen' şahsiyeti: Kasım Süleymani
İran’ın en sevilen siyasi-askeri şahsiyeti olduğunu ortaya koydu.
Maryland Üniversitesi'nde yapılan bir anket, Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin İran’ın en sevilen siyasi-askeri şahsiyeti olduğunu ortaya koydu.
Maryland Üniversitesi'nin anketinde Hasan Ruhani, Mahmud Ahmedinejad, Cevad Zarif, Kasım Süleymani, İbrahim Reisi, Muhammed Bakır Galibaf ve Azeri Cehrumi isimleri yer aldı. Dini lider Ali Hamaney'in ismi ise ankete konulmadı.
Kasım Süleymani'nin büyük bir farkla diğer altı siyasi şahsiyeti geride bıraktığını belirten Maryland Üniversitesi, Süleymani'nin 2016 yılından beri düzenlenen anketlerde birinci sırayı kimseye bırakmadığını vurguladı.
'İRAN'IN ORTADOĞU'DAKİ KILICI'
Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, ülkenin dış operasyonlarını yönetiyor. Bu nedenle pek çok kişi tarafından “İran'ın Ortadoğu'daki kılıcı” olarak adlandırılıyor. Süleymani'nin eski Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'ye gönderdiği bir mesaj, aslında gücünün sınırlarını da gösteriyor:
“Benim adım Kasım Süleymani. Şunu bilmelisin ki İran’ın Irak, Lübnan, Gazze ve Afganistan politikalarını ben kontrol ederim.”
İNŞAAT İŞÇİLİĞİNDEN ZİRVEYE
Süleymani, 11 Mart 1957’de İran’ın güneydoğu eyaleti Kirman’ın Afganistan sınırına yakın dağlık bir bölgesinde, aşiret yapılarının hâkim olduğu Rabord Köyü'nde doğdu.
Daha çocuk yaşta, çiftçi olan babasının devlete olan 9 bin riyal borcunu ödeyebilmek için Kirman’da inşaatlarda çalışmaya başladı. İlkokulu bitirdiğinde 13 yaşındaydı; aynı yıl köyünü terk etti. Devrim Muhafızları’na katıldıktan sonra aldığı 45 günlük askeri eğitim sayılmazsa, bütün eğitimi bu 5 yıllık ilkokul tecrübesiyle sınırlı kaldı.
18 yaşındayken, işçi olarak Kirman Su İşleri’ne girdi. Bir yıl sonra, şimdiki dini lider Hamaney’in öğrencilerinden biri tarafından verilen sohbetlere katılmaya başladı. Süleymani için “devrimci çalışmalar” dönemi açılmıştı, İran İslam Devrimi’ne ise daha üç yıl vardı.
Bu yıllarda Kirman eyaletinin Ciroft bölgesine sürgüne gönderilmiş bulunan Hamaney ile bağlantı kurdu. O andan itibaren de Hamaney’i içerde ve dışarıda giriştiği her türlü iktidar mücadelesinde destekledi.
1979’daki İran Devrimi'nin ardından Devrim Muhafızları adına yürütülen çalışmalara katıldı. Kendisi o günleri “Hepimiz gençtik ve devrime bir şekilde hizmet etmek istiyorduk” diye anlatıyor.
KUDÜS GÜCÜ KOMUTANLIĞI'NA ATANMASI
Kudüs Gücü’nün başına getirildiği 1997’de İran kritik zamanlardan geçiyordu. Afganistan’da büyük oranda Sünni Peştunlardan oluşan Taliban hareketi, zaten güvenliği pamuk ipliğine bağlı doğu sınırlarında İran için ciddi bir tehdit olmaya başlamıştı. Tahran yönetimi Taliban’ın yükselişini doğu sınırlarında Suudi Arabistan ve Pakistan’ın pençelerinin İran’a doğru açılması olarak görüyordu.
İçte ise değişim isteyen reformcu hareket, Muhammed Hatemi liderliğinde iktidara gelmişti. Hatemi, İran’da Devrim Muhafızları’nın etkisini kırmaya çalışırken, dini lider Hamaney, tam tersine onları güçlendirmeye gayret ediyordu.
Irak savaşının en önemli cephe komutanlarından Kasım Süleymani, İran için böyle kritik bir zamanda ülkenin en kritik gücünün başına bizzat Hamaney tarafından atandı. Bunda, Afganistan’ı çok iyi tanımasının da rolü vardı.
O tarihten itibaren Süleymani’ye desteğini hiç esirgemeyen Hamaney, kamuya açık alanlarda birçok kez onu “Cephede defalarca şehit olduğu halde hâlâ yaşayan bir devrim şehidi” diye övdü.
Hamaney’in, İran-Irak savaşı sürerken cepheyi ziyaretinde çekilen ender fotoğraflarının birinde sağ tarafında Süleymani, sol tarafında Devrim Muhafızları Genel Komutanı Muhsin Rızai oturuyordu.
Reklamdan sonra devam ediyor
'ORTADOĞU'YU PARMAĞINDA ÇEVİREN ADAM'
Farsça yayın yapan Aparat adlı sitede Süleymani’nin konuşmalarının toplandığı koleksiyonun en tepesinde “Khavermiyane roye engoşte in merd miçerkhed” ibaresi bulunuyor. Yani, “Ortadoğu bu adamın parmağında dönüyor!”
SÜLEYMANİ SONRASINDA KUDÜS GÜCÜ
Süleymani, 1997’de başına geçtikten sonra Kudüs Gücü’nü adım adım istihbarat ve özel operasyon gücüne dönüştürdü.
Kudüs Gücü 1979’da İranlı öğrencilerce işgal edilip çalışanları tam 444 gün boyunca rehin tutulan ABD’nin Tahran Büyükelçiliği binasını merkez olarak kullanıyor.
Kudüs Gücü’nün tam olarak kaç kişiden oluştuğu bilinmiyor, ancak üyelerin bir kısmı doğrudan saha savaşlarına katılmak, bir kısmı ise istihbarat sağlamak üzere Tahran ve Şiraz’da eğitiliyor. Buradaki eğitim tamamlandıktan sonra üyelerin büyük bir kısmı dini merkez olan Kum şehrinde ayrıca dini eğitimden geçiriliyor.
SÜLEYMANİ'NİN LÜBNAN'DAKİ GÜCÜ
Süleymani, Kudüs Gücü’nün başına geçtikten sonra Hizbullah üzerinden Lübnan siyasetinde de belirleyici bir rol oynamaya başladı. Lübnan’daki Dürzilerin lideri Velid Cumbulat’a göre Lübnan’da asıl karar verici merkez Hizbullah değil, doğrudan doğruya Ali Hamaney ve Kasım Süleymani.
Süleymani Kudüs Gücü’nün başına geçtikten üç yıl sonra İsrail, 16 yıldan beri işgal altında tuttuğu güney Lübnan’dan çekildi.
2006’daki Hizbullah-İsrail savaşında da Hizbullah’ın operasyonlarının belirlendiği karargâhın kilit ismi Süleymani'ydi. 44 gün süren savaş boyunca, Irak’ta Amerikan hedeflerine yönelik operasyonların büyük oranda azaltmış olması Amerikalıları şaşırtmıştı.
Newyorker Dergisi’nden Dexter Filkins, Iraklı bir yetkilinin kendisine, savaş bittiğinde Kasım Süleymani’nin Bağdat’taki Amerikalı komutanlara bir mesaj gönderdiğini aktarmıştı. Mesajda şöyle deniyordu: “Umarım Bağdat’taki huzurun ve sakinliğin keyfini çıkarmışsınızdır. Ben Beyrut’ta biraz meşguldüm de!”
ABD İŞGALLERİNDE SÜLEYMANİ
2002’de ABD Başkanı George Bush’un İran’ı “şer ekseni”ndeki ülkelerden biri olarak tanımladığı konuşmasından sonra İran, bir sonraki işgalin Irak’a yönelik olacağını tahmin ettiğinden Irak’ta Amerikan işgalini karşılamak için hazırlıklara başladı. Koordinatör, tabii ki yine Kasım Süleymani’ydi.
Tahminler gerçeğe dönüp de ABD Irak’ı 2003’te işgal ettiğinde İran, Irak’ta kendisi adına “vekâlet savaşı” yürütecek hatırı sayılır bir gücü örgütlemişti bile: Mehdi Ordusu, Hizbullah Tugayı, Bedir Tugayları ve Asaib Ehlel Hak adlı silahlı gruplar, silahlarını Amerikan güçlerine doğrulttular. ABD, 2004-2006 boyunca Vietnam Savaşı'ndan sonraki en büyük kaybını Irak’ta verdi.
Bu faaliyetlerin en tepesindeki isim yine Kasım Süleymani idi.
Bir süre Irak’taki tüm birliklere komuta eden Amerikalı komutan David Petraeus, 2010’daki bir konuşmasında Süleymani’nin konumu hakkında şunları söylüyordu:
“Herhangi bir ülkeyle ilişkileri diplomasinin geleneksel muhatabı olan Dışişleri Bakanlığı ile yürütmüyorsanız, işiniz zor demektir. Bizim Irak’ta yaşadığımız sorun, muhatabımızın geleneksel bir muhatap olmamasıydı. Muhatabımız bir güvenlik aparatıydı”.
Reklamdan sonra devam ediyor
'SURİYE'Yİ KAYBEDERSEK TAHRAN'I TUTAMAYIZ'
Mayıs 2011’de Kum’daki en güçlü dini birim olan Hakkani Medresesi’nde öğrencilere verdiği bir bir seminer, bu ilkokul mezunu istihbaratçının vizyonunun genişliğini ortaya koyacak özellikler sunuyordu.
Süleymani konuşmasında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki toplumsal hareketlerin “devrime en büyük imkânları sunduğu”nu söylüyor, öğrencilere sorumluluklarının farkında olmalarını öğütlüyordu. Bununla, aslında İran’ın Suriye’ye müdahalesini ve daha da özelde başında bulunduğu Kudüs Gücü’nün Arap Baharı’nı Tahran’ın lehine kullanma niyetini ortaya koyuyordu:
“Bugün, İran’ın zafer ya da yenilgisi artık Mihran veya Hürremşehr’de belirlenmiyor. Sınırlarımız genişledi. Mısır, Irak, Lübnan ve Suriye’de zafere şahitlik etmek zorundayız. Bütün bu gelişmeler İslam Devrimi’nin meyveleridir.”
SÜLEYMANİ HİZBULLAH'I YARDIMA ÇAĞIRIYOR
Suriye’de ayaklanmanın başladığı 2011 yılından 2013’ün Nisan ayına kadar muhalifler üstünlüğü ellerinde tuttular. Ancak 2013’ün 21 Nisan günü Suriye Hükümeti için bir dönüm noktası oldu. O gün, Suriye güçleri Lübnan sınırındaki stratejik Kusayr Kasabası'nı kuşatma altına aldı. Kusayr çatışması, Lübnan Hizbullahı’nın Suriye’de alenen katıldığı ilk geniş çaplı operasyondu aynı zamanda. Hizbullah’ın Suriye’ye müdahalesinin arkasındaki isim ise yine Kasım Süleymani’ydi.
Kusayr’ın alınması için Süleymani, daha önce de uzun yıllar Lübnan’da beraber operasyonlar yürüttüğü Hasan Nasrallah’tan, Suriye’ye 2 binden fazla asker göndermesini istedi. Hizbullah, Süleymani’nin çağrısı ile Kusayr’ı kuşattı. Kusayr, uzun ve yoğun çatışmalardan sonra 5 Haziran günü muhaliflerden geri alındı ve o tarihten sonra muhalifler Suriye’de sahada gerilemeye devam etti.
'HEM HER YERDEDİR HEM HİÇBİR YERDE'
En etkili olduğu gerilimlerde bile Süleymani’nin varlığını açıktan gözlemlemek zor.
The Guardian’a konuşan kıdemli bir Amerikalı yetkili, Süleymani’yi tanımlarken “O hem her yerdedir hem hiçbir yerde değildir” ifadelerini kullanıyor.
2004’ten 2009’a kadar Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapan Muvaffak Ruba,“O koşulsuz bir biçimde Irak’taki en güçlü adam. Ondan habersiz Irak’ta hiçbir şey olmaz” diye konuşuyor.
Irak’ın önemli Sünni liderlerinden biri olan Salih Mutlak, Süleymani’yi şöyle tanımlıyor:
“Süleymani’nin gücü doğrudan Hamaney’den gelir. Herkesi by-pass eder. İslam’da anne-babaya itaat kuralı vardır. İran ve İran dışındaki bütün Şiiler Hamaney’e, dolayısıyla doğrudan onun adına hareket eden Süleymani’ye anne-babalarına itaat ettikleri gibi itaat ederler. Irak’taki bütün önemli insanlar onu görmeye gider. İnsanlar onun tarafından büyülenmiş gibiler, onu bir melek gibi görürler.”
HALA CEPHEDE
Kudüs Gücü’nün başına geçtiği tarihten beri ismi ve yaptıkları özenle medyadan saklanmaya çalışılan Süleymani, artık İran’ın sembol ismi haline geldi.
İran-Irak savaşında 41’inci Sarallah Bölüğü’nün başında 20’li yaşlarda genç bir komutan olarak İran adına savaşan Süleymani, 30 yıllık aradan sonra ağarmış saçlarıyla yeniden cephede. Associated Press’e konuşan Iraklı bir komutan, Bağdat ile Kerbela arasında stratejik bir noktada bulunan Curf El Sahr kasabasının 27 Ekim’de IŞİD’den geri alınmasının arkasındaki “Usta Akıl”ın Süleymani olduğuna ve aylarca planlama yaptığına işaret ediyordu. Aynı kaynak, bu operasyona Lübnan Hizbullah’ının da Süleymani’nin emrinde hareket etmek üzere 7 bin civarında savaşçı gönderdiğini söylüyor.
Kaynak: Farsnews, Al Jazeera Türk