İş Bankası'nda CHP hisselerinin hazineye devri tartışması: Mülkiyet güvencesinin sonu mu?
Yönetim kurulu üyelikleri de sonlanabilir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi MKYK toplantısında, İş Bankası’ndaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) hisselerinin Hazine’ye devri doğrultusunda talimat verdiğine dair haberlerin basına yansımasının ardından bu konu yine hukukçuların ve ekonomistlerin gündeminde.
İktidara yakın Yeni Akit gazetesi yazarlarından Abdurrahman Dilipak da bu hisselerin “hilafete” ait olduğunu ileri sürerek Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesini önermişti.
Erdoğan ise, geçtiğimiz yıl Şubat ayında yaptığı açıklamada, “Dünyada banka hissedarı olan tek parti CHP, parti-banka ilişkisine bile kılıf buluyor! Ama bu hisseleri hazineye er veya geç devredeceğiz” diyerek kararlı bir mesaj vermişti.
Yönetim kurulu üyelikleri de sonlanabilir
CHP’nin İş Bankası’ndaki hisselerinin Hazine’ye devredilmesinin yanı sıra, CHP’nin bankadaki yönetim kurulu üyeliklerinin sonlandırılması da ihtimal dahilinde.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden ekonomist Prof. Cem Başlevent, devir planının devreye girmesiyle birlikte aylar, hatta yıllar sürecek gereksiz bir tartışmanın içine çekilme riskine işaret ediyor.
euronews Türkçe’ye konuşan Prof. Başlevent, “Banka yönetim kurulundaki dört kişiyi belirleyememek CHP için büyük bir kayıp olmasa gerek. Ama bu dört üyenin görevden alınması, bankacılık sisteminden yabancı çıkışının konuşulduğu bir donemde, ülkenin hukuk düzeni ve demokratik yapısına dair olumsuz bir sinyal oluşturur” diyor.
Hisseleri değer kaybediyor
Başlevent’e göre, “iktidarın üzerinde düşünmesi gereken bir konu da, her gündeme geldiğinde banka hisselerinde yaşanan düşüş ve genele yayılan tedirginlik”. Zira devir planının ilk olarak Hürriyet gazetesine yansımasıyla birlikte İş Bankası’nın hisseleri yüzde 2,79 oranında değer kaybetti.
“Bu bir güven sorununa işaret ediyor” diyor Başlevent.
Türkiye çapında en çok şubeye (1330) sahip ikinci banka olan İş Bankası’nın güncel ortaklık yapısında, Atatürk’ün hisselerinin oranı yüzde 28,09 olup, bankanın yüzde 31,78’lik bir kısmı da halka açık olarak Borsa İstanbul’da işlem görüyor.
Bankanın kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetine göre, kendisinin İş Bankası’ndaki hisselerini CHP temsil ediyor, ancak CHP bu hisselerden temettü geliri elde etmiyor; temettü ödemeleri Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na aktarılıyor. Dolayısıyla, hukuki olmasının yanı sıra manevi bir sorumluluk da söz konusu.
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu başkanvekili Mehmet Uçum’un ise, hisselerin Hazine’ye devredilmesi, ancak mali menfaatlerinden yine Dil ve Tarih kurumlarının yararlanmaya devam edebileceği şeklinde bir formül önerdiği basına yansıyan bilgiler arasında.
Mülkiyet haklarına dair endişe
Uzmanlar, her ne kadar halihazırda benzer statüde olan başka bir kurum olmasa da CHP’nin İş Bankası’ndaki hisselerinin devrinin mülkiyet haklarına dair bir endişe oluşturabileceğine de dikkat çekiyorlar.
CHP’nin ekonomi politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, euronews Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetinin son derece açık olduğunu ve bu vasiyetin bugün tartışmaya açılmasının üç açıdan ciddi sorun doğurduğunu düşünüyor:
“İlki, ülkeler kurucu değerler ve kurucu atalarının ilkeleri üzerinde yükselirler. Mevcut iktidar ise bu ülkenin kurucu değerleriyle zaten kavga içinde. Bir bakıyorsunuz, ülkenin kurucu senedi Lozan’la kavga ediyor. Bir bakıyorsunuz, Atatürk’e söz söyleyemeyince İsmet Paşa’ya saldırıyor. Şimdi de Atatürk’ün mirasına ve vasiyetine göz diktikleri anlaşılıyor. Atatürk’ün kişisel tercihi ve milletine vasiyeti açıktır. Bu tercihe geçmişte de saygı gösterilmeyen dönemler olmuştur. Nitekim 12 Eylül darbecileri de benzer bir uygulamayla Atatürk’ün vasiyetini ihlal etmiştir. Ancak hukuk bu yanlışlığı düzeltmiştir.”
Öztrak’a göre, ikinci sorun alanı ise, özel mülkiyetin miras ve sözleşme serbestisinin hukuk ve devlet güvencesi altında olması ve Atatürk’ün vasiyetinin çiğnenmesi durumunda, sıradan vatandaşın hukukunun da çiğnenebileceğine dair oluşan kaygı.
“Tapu delinir, hukuk güvenliği ortadan kalkar. Atatürk’ün mirasına, tapusuna göz dikenler, yurttaşlarımızın miraslarına, tapularına neler yapmaz” diyor Öztrak.
Sistemsel öneme sahip
Öte yandan, Öztrak’a göre, bankaların öncelikle güven ve itibar kurumları olmasından dolayı, Türkiye’nin en büyük özel bankası olan İş Bankası’nın tartışmaya açılması, ekonomi açısından ve sistemsel öneminden dolayı ciddi bir risk doğurabilir.
Devir konusunda bir taslak çalışma yapan AK Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, euronews Türkçe’nin sorularını “Basına bu konuda herhangi bir açıklama yapmayacağız” diyerek yanıtsız bıraktı.
Canikli’nin iki seçenekli çalışmasını 17 Şubat Pazartesi günü düzenlenecek Merkez Yönetim Kurulu toplantısında Parti yetkililerinin dikkatine sunacağına dair basına yansıyan haberler olsa da, henüz teyit edilmiş değil.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden iktisat profesörü Prof. Öner Günçavdı ise, bu girişimi piyasaya ve özel hukuk alanına devletin doğrudan müdahalesi olarak okuyor.
“Bu bir anlamda benim yarın çocuğuma bırakacağım mirasa, bir kişinin karar verip Hazine’ye devretmesidir” diyen Günçavdı, ülkede ekonomik toparlanmanın başladığı bir noktada hükümetin kendi eliyle negatif şok etkisi yarattığını düşünüyor.
Duygusal bir siyasetin sonucu
euronews Türkçe’ye konuşan Prof. Günçavdı, bir yıldan uzun zamandır bu konunun konuşulduğunu, ancak gündeme gelmesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelik “FETÖ’nün siyasi ayağı” iddialarına dair son açıklamalarının tetikleyici olduğunu belirtiyor.
“Bu girişim, belli bir iktisadi veya hukuki ihtiyaca yönelik değil, daha çok duygusal bir siyasetin ürünüdür. Bu, özel hukuku, miras hukukunu ilgilendiren bir konu. Ama aynı zamanda Türk ekonomisinin de temel taşlarını ilgilendiriyor. Mülkiyet güvencesini doğrudan hedefine alıyor” diyen Günçavdı’ya göre, belli kişilerin miraslarını belirli bir amaç doğrultusunda vakfetmesinin Türk kültüründe önemli:
“Mülkiyet güvencesinin bu şekilde ortadan kalkmasıyla birlikte Türkiye’nin hukuki kurumları erozyona uğramış olur. Bu karar uygulamaya geçirilirse uluslararası yatırımcıyı ürkek davranmaya iter. Zaten ciddi bir yatırım eksikliği çektiğimiz bir süreçte hepimiz olumsuz etkileniriz. Diğer bankalar da İş Bankası gibi köklü bir bankaya böylesine gözükara bir müdahaleyi iyi görmez ve kendileri açısından tehdit olarak algılar. Böylesine duygusal bir girişimin sonuçlarının iyi hesaplanmadığını, maliyetlerinin değerlendirilmediğini düşünüyorum.”
Menekse Tokyay / EURO NEWS