İsmail Hakkı Pekin varılan anlaşmayı yorumladı

Suriye’de değişen dengeler ve diplomatik manevralar

İsmail Hakkı Pekin varılan anlaşmayı yorumladı




İsmail Hakkı Pekin varılan anlaşmayı yorumladı: Suriye’de değişen dengeler ve diplomatik manevralar

İsmail Hakkı Pekin Independent Türkçe için yazdı

İsmail Hakkı Pekin Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı, emekli Korgeneral 

 

Suriye’de, Fırat’ın doğusunda TSK’nın operasyonları bugün onuncu gününde. 

Dengeler devamlı değişiyor. Diplomatik manevralar yapılıyor.

TSK sahada başarılı bir harekat icra ederken Rusya ve ABD gibi küresel aktörlerin bölgedeki aktörlerle ve bölgedeki güçlerle ilgili kararları kısa süreler içersinde yeni durumlara ve yeni pozisyonlara yol açıyor. 

Değişimlere göre alınan pozisyonlar farklı ittifakları sonucunda gündeme getiriyor. 

Bölge adeta içinden çıkılmaz bir sarmala ya da her şeyi içine çeken bir kara deliğe dönüşüyor.

Uzunca sayılabilecek bir süre devam eden diplomasi trafiği sonucunda TSK, Fırat’ın doğusuna operasyon yapmaya başladı. 

Hızla ilerleyen operasyon büyük bir tepkiyle karşılandı. Çünkü Türkiye ABD ve AB ülkelerini dinlememiş ve onların deyimiyle kontrolden çıkmıştı.

Bunun üzerine ABD (Trump) bölgeden askerlerini çekeceğini ve sorunun ilgili ülkeler tarafından halledilmesi gerektiğini ifade etti. 

Bir anda ABD desteğinden mahrum kaldığını ve yalnızlaştığını değerlendiren PKK/YPG, Suriye rejimi ve Rusya ile görüşmeye başladı.

Bölgede tek başına kaldığını değerlendiren ve arası bölgedeki bütün devlet ve devlet dışı aktörlerle iyi olan Rusya devreye girdi. 

Suriye rejimi ile PKK/YPG’yi bir masada buluşturdu ve aralarında bir anlaşma sağladı. 

Buna göre PKK/YPG silahlı güçleri Suriye ordusuna katılacak ve ABD’nin terkettiği bölgelerle ve hududa Suriye rejimi ordusu yerleşecekti. TSK’nın da bölgeden çıkması isteniyordu. 

Bu arada Rusya harekatın kabul edilemez olduğuna dair açıklamalar yapıyordu. Benzer açıklamalar İran’dan da geliyordu. 

Nitekim ABD’nin boşalttığı Münbiç ve Kobani’de Suriye ve Rusya bayrağı dalgalanmaya başlamıştı.

Suriye’nin kuzeydoğusundan askerlerini çeken Trump, içeride çok yoğun bir tepkiyle karşılanmış ve bölgeyi Rusya’ya ve PKK/YPG’yi terketmekle suçlanmıştı. 

17 Ekim 2019 tarihinde ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve beraberindeki heyetin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeleri ve teknik ekiplerin birlikte çalışması sonucu durum birden değişti.

Pence ve Çavuşoğlu açıklamalar yaptı, sorulara cevap verdi. Ortak bildiri yayınlandı. 

İki ülke arasında anlaşma sağlanmıştı. Ortak bildiriye göre, TSK’nın operasyonu 120 saatliğine geçiçi olarak duracaktı. 

Türkiye 32 km. derinliğinde ve Fırat’tan Irak hududuna kadar uzanan bölgede güvenlikli bölge tesis edecek ve bölgenin sorumluluğu Türkiye’ye ait olacaktı. 

ABD, PKK/YPG unsurlarını güvenlikli bölgeden 20 mil güneye çekecek ve ağır silahlarını toplayacaktı.

Ayrıca Türkiye’ye yönelik başka bir yaptırım olmayacak, mevcut yaptırımlar da 120 saatin sonunda kaldırılacaktı.

ABD tekrar devreye girmiş, Suriye ve Rusya’nın himayesine giren PKK/YPG ABD’nin kanatları altına alınıyordu.


Rusya buna ne diyecekti?..

Bu yazıyı bitirene kadar Rusya’dan henüz bir ses çıkmamıştı. 

Türkiye’yi Suriye ile masaya oturtmaya çalışan Rusya, Türkiye-ABD anlaşması için nasıl bir harekat tarzı ya da manevra üretecekti? 

Şartlar değişmiş, aktörler yeni şartlara uygun pozisyon almaya başlamıştı. 

Rusya’nın tepkisi ne olacaktı?


Söz konusu tepki Türkiye için önemliydi. 

Zira Münbiç ve Kobani için Rusya ile anlaşmak gerekiyordu. 

Ayrıca Rusya ile Fırat’ın batısında ve İdlib’de de iş birliği yapmamız gerekiyordu. 

Rusya’nın tavrı konusunda 22 Ekim 2019 tarihinde Soçi’de yapılacak Putin-Erdoğan görüşmesini beklememiz gerekecekti.

Üstelik bu tarih belki de tesadüf eseri operasyonu 120 saatlik geçiçi durdurmanın sonuna denk geliyordu.

Rusya’nın tavrı ya da Erdoğan-Putin görüşmesinin sonucunda şartlar tekrar değişir, yeni dengeler oluşur ve aktörler bunlara göre pozisyonlarını değiştirirler mi? 

Birlikte göreceğiz.


ABD ile yapılan anlaşmaya uyulmaz ise dengelerin yeniden değişeceği ve aktörlerin buna göre pozisyon alacağını da bilelim. 

Ortadoğu’da ne kadar güçlü olusanız olun hareket eden bir zeminde bulunduğunuzu unutmayın.

Bunun için hep birkaç yedek planınız ve değişik ülke ve gruplardan müttefikleriniz olsun. 

Özellikle de insan istihbaratınız ve insanları satın alacak imkanlarınız bir yerde hazır beklesin.

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.