İsmail Haniye’nin Şehadeti ve Müslüman Dünyasında Zihniyet Sorgulaması
Müslüman Dünyanın Temel Sorunu: Yanlış İlim Telakkisi
İsmail Haniye’nin Şehadeti ve Müslüman Dünyasında Zihniyet Sorgulaması
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Karar gazetesi yazarı Mustafa Çağırıcı, İsmail Haniye’nin şehadeti vesilesiyle Müslüman dünyasının içinde bulunduğu durumu ve tarihsel hatalarını ele alan bir yazı kaleme aldı. İşte Çağırıcı’nın değerlendirmeleri:
Haniye’nin Şehadeti ve Filistin’in Bağımsızlık Mücadelesi
Şehit İsmail Haniye’ye ve Filistin halkının bağımsızlık uğruna şehit düşen diğer kahramanlarına rahmet dileyen Çağırıcı, Müslüman dünyanın tarih boyunca yaptığı en büyük ihmalin bedelini ödediğini vurguluyor. Bilim ve teknoloji üretmek yerine skolastik eğitime saplanıp kalan Müslüman toplumların, bugün yaşadıkları sıkıntıların kökeninde bu ihmalin yattığını belirtiyor.
Bilim ve Teknoloji Üretiminin Önemi
Kur’an-ı Kerim’de, düşmanlara karşı güç hazırlamanın önemine dikkat çeken bir ayetten yola çıkan Çağırıcı, günümüzde bilimin teknoloji, teknolojinin ise güç ürettiğini ve bu gücün küresel hâkimiyet sağladığını ifade ediyor. Özellikle bilim ve teknoloji üretiminde geri kalmış toplumların, bağımsızlıklarını korumakta zorlandığını ve sömürüldüğünü belirtiyor.
Müslüman Dünyanın Temel Sorunu: Yanlış İlim Telakkisi
Çağırıcı, Müslüman dünyada yaşanan ekonomik, siyasi, hukuki ve toplumsal sorunların temelinde yanlış bir ilim/bilim telakkisinin yattığını söylüyor. Hz. Peygamber devri ile serbest içtihad dönemi arasında henüz koyu dogmatik bir ulema sınıfının oluşmadığını ve bu dönemde Müslüman toplumun dinamizme ve yeniliğe açık olduğunu vurguluyor. Ancak, zamanla oluşan fukaha zümresi ve fıkıh ilminin dogmatikleşmesiyle Müslüman toplumların yenilikten uzaklaştığını belirtiyor.
Skolastik Eğitim ve Kapanmışlık Dönemi
Çağırıcı, Müslüman toplumların yaklaşık bin yıl önce kapanmışlık dönemine girdiğini ve bu dönemin tavizsiz skolastik eğitimle sürdüğünü ifade ediyor. Fıkıh ilminin dünyevi alanlarda bilgi üretme işlevini tekelinde tutması, Müslüman toplumların yenileşme ve gelişme ihtiyacını karşılayacak uzman kadroların yetişmesini engellediğini belirtiyor. Oysa dinin amacının insanları dünya ve ahirette mutlu kılmak olduğunu, bu amacın ise insan ve ahlak odaklı bir gelişme ve yenileşme vizyonu ile gerçekleştirilebileceğini vurguluyor.
Sonuç ve Öneriler
Çağırıcı, Müslüman dünyanın bugün yaşadığı sıkıntıları aşmasının tek yolunun insan ve ahlakı merkeze alan bir gelişme ve yenileşme vizyonu geliştirmek olduğunu belirtiyor. Çağımızın sunduğu dönüştürücü imkanlarla bu vizyonun hızla hayata geçirilebileceğini ifade ediyor.
İsmail Haniye’nin şehadeti, Müslüman dünyasının içinden geçtiği zorlu sürecin bir yansıması olarak görülmeli ve bu süreçten çıkış yolu, tarihsel hatalardan ders çıkararak insan ve ahlak odaklı bir yenilenme ve gelişme anlayışını benimsemek olmalıdır.