"İstanbul 13 . Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri meslek onuruna aykırı davrandı"

"Anayasayı yok sayarak direniyorlar"

"İstanbul 13 . Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri meslek onuruna aykırı davrandı"




"İstanbul 13 . Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri meslek onuruna aykırı davrandı"

Can Atalay'ın avukatları, Fikret İlkiz, Evren İşler, Yalçın Deniz Özen ve Akçay Taşçı 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyelerinin cezalandırılması için HSK'ye başvurdu: "Can Atalay'ı hukuka aykırı biçimde hürriyetinden yoksun bıraktılar, meslek onuruna aykırın davrandılar."

Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) Can Atalay'ın derhal serbest bırakılması kararını uygulanmamakta direnen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri, Hakimler ve Savcılar Kurulu'na (HSK) şikayet edildi. 

Atalay'ın avukatları Fikret İlkiz, Evren İşler, Yalçın Deniz Özen ve Akçay Taşçı HSK'ye gönderdikleri ortak şikayet dilekçesinde 13 Ağır Ceza Mahkemesi yargıçları Mesut Özdemir , Ferhat Akdoğan,  Murat Bircan ve mahkemede görevli diğer hâkimleri "Bir kişinin hürriyetini hukuka aykırı biçimde ve kamu gücünü kullanarak kısıtlamak, insan haklarına saygı duymamak ve insan onuruna aykırı davranmak"la suçladılar.

"Meslek onuruna aykırı davrandılar"

Avukatlar, "Bağımsız ve tarafsız [olmadıkladını]", "dürüst davranma[dıklarını]" ve "tutarsız [olduklarını]" ileri sürdükleri yargıçların "Yargıya olan güveni temsil etmek bir yana, kesin ve bağlayıcı bir Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayarak yargıya güvensizlik duyulmasına yol aç[tıklarını] ve "davranışları[nın] mesleğe, meslek onuruna aykırı [olduğunu]" savunarak, HSK tarafından cezalandırılmalarını talep ettiler. 

Avukatlar dilekçelerinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde süre gelen hukuksuzluğun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak açıkladılar.

AYM kararının alınışı

▶ 14 Mayıs 2023'te yapılan genel seçimlerde milletvekili seçildiği sırada, Can Atalay aleyhine hükmedilen cezanın temyiz incelemesi Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin 2023/12611 E. sayılı dosyasında sürüyordu.

▶ Atalay milletvekili seçilerek dokunulmazlığa hak kazanması nedeniyle 3. Ceza Dairesi'nden durma kararı verilmesini talep etmişti. Ancak bu talebi reddedildi. 

▶ Bunun üzerine Atalay adına Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunuldu ve  Anayasa'nın 19 ve 67. maddelerinde yazılı haklarının ihlal edildiğinin tespiti ve bu ihlâlin sonuçlarının kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi istendi.

▶Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu  25 Ekim 2023'te ihlal kararı verdi ve kısa kararını aynı gün, gerekçeli kararını da 27 Ekim'de "kararın gereğinin yerine getirilmesi için" İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. Aynı gün Resmi Gazete'de de yayımlandı. 

AYM 13. Ağır Ceza'ya ne yazdı? 

AYM kararından Atalay'ın tahliyesi bağlamında şunlar kayıt altına alınmıştı:

"Kararın bir örneğinin hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için başvurucunun yeniden yargılanmasına başlanması, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2021/178) GÖNDERİLMESİNE"

Mahkeme ne yaptı?

Avukatlar dilekçelerinde "İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ni oluşturan hâkimlerin 25 Ekim'den 30 Ekim mesai saatinin bitimine dek hareketsiz kalmışlar ve Anayasa Mahkemesi'nin kararına karşı eylemli olarak diren[diklerini]" açıkladılar ve yapılan işlemin yasaya aykırılığını şöyle ifade ettiler:

Böylece aslında bize göre kısa kararın gönderilmesiyle ama her koşulda gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı gün olan 27.10.2023'te, hakkında yeniden yargılama, tahliye ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilerek özgürlüğüne kavuşması gereken müvekkil HUKUKA AYKIRI biçimde özgürlüğünden ve milletvekilliği  görevini yapmaktan yoksun bırakılmıştır.

Adalet Komisyonu yazısı

30 Ekim 2023'te bu kez İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığı, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazı yazarak, Anayasa Mahkemesi'nin "Şerafettin Can Atalay kararı"nın yerine getirilmesini talep etti.

Mesut Özdemir nasıl direndi?

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı (şikâyetli) Mesut Özdemir ise mesai saati bittikten sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bir yazı yazarak; Anayasa Mahkemesi'nin kararının Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nce değerlendirilmesini talep etti.

Avukatlar, şikâyet dilekçesini verdikleri sırada "hâlâ UYAP'a yüklenmemiş durumdaki bu yazının Anayasa Mahkemesi kararını bir kez daha ihlâl ettiği ve şikâyet konusu suçları devam ettirdiğinin açık" olduğunu dile getirdiler.

Zira Anayasa Mahkemesi "Şerafettin Can Atalay kararı"nda yeniden yargılamanın 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevi olduğu hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıktır. Şikâyet edilen Mesut Özdemir, mahkeme kararı oluşturmaya dahi gerek duymayarak tek başına verdiği kararla müvekkilin hukuka aykırı biçimde özgürlükten yoksun bırakılması sürecini uzatmıştır.

Yargıtay ne yaptı?

Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk imzası ile İstanbul 13. Ceza Dairesine gönderilen 01.11.2023 tarihli yazı ile “Talebi içeren dosyanın müzekkere ile değil İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi heyetince bir karar verilerek karara rapten Dairemize gönderilmesi arz/rica olunur” denilmiştir.

13. Ağır Ceza bir kez daha direniyor

Dilekçede belirtildiğine göre, "Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı tarafından gönderilen söz konusu yazı üzerine, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkan Mesut Özdemir (149917) Üye Hakim Ferhat Akdoğan (193562) ve Üye Hakim Nihal Kara (194078) ile teşekkül eden heyeti tarafından 01.11.2023 tarihinde verilen Ek Karar ile daha önce İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı imzası ile gönderilen müzekkere içeriği karara geçirilerek “Anayasa Mahkemesi Başkanlığının 27/10/2023 tarih ve 2023/53898 sayılı yazısı ekinde gönderilen Anayasa Mahkemesinin 25/10/2023 tarihli ve 2023/53898 sayılı kararının, Yargıtay 3. Ceza Dairesince değerlendirilmesi için dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,” karar verilmiştir.

Görevin kötüye kullanılması

Avukatlar bu durumu HSK'ye şöyle değerlendirdiler:

Özetle, şikayete konu hakimler kesin, bağlayıcı ve Anayasa'nın 153. Maddesi uyarınca uygulanması zorunlu bir mahkeme kararını uygulamamak, bu yöndeki taleplere ilişkin olarak herhangi bir hüküm dahi tesis etmemek sureti ile, görevlerini kötüye kullanmış ve müvekkil Şerafettin Can Atalay'ı hukuka aykırı biçimde hürriyetinden yoksun bırakmışlardır. Bu durum, bu dilekçenin verildiği tarih itibariyle halen devam etmektedir.

Dilekçe'nin devamında Hakimler Savcılar Kanunu'nun "Disiplin Cezaları" başlıklı 62. Maddesine gönderme yapan avukatlar şikayet edilen yargıçların, yasaya ve disiplin kurallarına aykırı olarak: "Bir kişinin hürriyetini hukuka aykırı biçimde ve kamu gücünü kullanarak kısıtlamakta, insan haklarına saygı duymamakta ve insan onuruna aykırı davranmakta" olduklarını belirlediler ve yargıçlar için "Bağımsız ve tarafsız değildirler. Dürüst davranmamışlardır ve tutarsızdırlar." değerlendirmesinde bulundular ve belirlemelerini şöyle özetlediler: 

Yargıya olan güveni temsil etmek bir yana, kesin ve bağlayıcı bir Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayarak yargıya güvensizlik duyulmasına yol açmaktadırlar. Davranışları mesleğe, meslek onuruna aykırıdır

"Anayasayı yok sayarak direniyorlar"

Dilekçenin devamında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hâkimlerinin "Anayasa'yı yok sayarak müvekkil Ş. Can Atalay için verilen bireysel başvuru kararına direnmekte olduğunu vurgulayan avukatlar "hakimlerin anayasal düzenin askıya alınmasına kadar giden bir süecin parçası olduklarını" anlattılar.

Bu yönüyle şikâyet edilen hâkimler hukuka aykırı eylemleriyle yalnızca müvekkil aleyhine TCK 109 ve 257. maddede yazılı suçları işlememiştir; şikâyetli hâkimler aynı zamanda anayasal düzenin askıya alınması ve Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesinin sona erdiği anlamına gelecek bir süreci başlatmışlar ve bu sürecin parçası olmuşlardır. Benzer bir süreçte yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi kararına uymaması sonucu verilen başka bir bireysel başvuru kararında bu tehlike şu şekilde açıklanmıştır:

"Mahkeme kararlarının yerine getirilmemesinin ikinci sonucu hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Hukukun üstünlüğü sadece hukuka aykırılıkların tespit edilmesiyle değil, bunların tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması ve mahkeme kararlarının gecikmeksizin uygulanmasıyla sağlanabilir (AYM, E.2014/149, K.2014/151, 2/10/2014). Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin kararlarının yerine getirilmemesi ise mahkemeye erişim hakkı bağlamında, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırılığı daha da vahim hâle getirecektir. Zira bireysel başvuru, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia eden bireylerin olağan hukuk yollarını kullanarak sonuç alamadıkları bir durumda son çare olarak başvurdukları bir hak arama yoludur. Bu nitelikteki bir hak arama yolunda verilen kararların yerine getirilmemesi, bireylerin ve toplumun hukuk devletine olan inancını zedeler (Şahin Alpay (2), § 62) ve temel anayasal düzene zarar verir." (AYM, Kadri Enis Berberoğlu (3), 2020/32949, 21.1.2021, § 104)

"Hâkim Mesut Özdemir suçta ısrar ediyor" 

Başvuruda Can Atalay hakkındaki AYM kararının gereğinin yerine getirilmemesinde özel çabalarıyla öne çıkan Mesut Özdemir'e ayrı bir yer verildi.

Yukarıda alıntı yaptığımız AYM Kadri Enis Berberoğlu (3) kararının bir özelliği vardır. Anılan kararda sözü edilen hukuka aykırılığa neden olan; yani Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın gereğini yerine getirmeyerek yeni bir ihlâle yol açan mahkemenin üyelerinden biri yine hâkim Mesut Özdemir'dir. Diğer deyişle Anayasa Mahkemesi'nin "hukukun üstünlüğüne zarar verdiğini" tespit ettiği hâkim Mesut Özdemir, bire bir aynı eylem ve suçta ısrar etmektedir. Bu durumun dikkate alınmasını talep ediyoruz.

Gerekli ceza...

Avukatlar, dilekçelerini yukarıda açıklanan nedenlerle; Hakim ve Savcılar Kanunu uyarınca şikayete konu hakimler hakkında disiplin soruşturması yapılması ve gerekli cezanın verilmesi" talebiyle sonlandırdılar. 

(AEK)

BİANET