İstinaf, Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 272
İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
İstinaf, Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 272:
İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re'sen incelenir. Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak;
a)Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine,
b) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,
c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere, Karşı istinaf yoluna başvurulamaz. Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2019/35455 E. , 2020/2263 K.
“…
MAHKEMESİ Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5941 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM Onaylama Kararı (CMK'nin 323/1. maddesi gereği)
Yerel Mahkemece, yargılamanın yenilenmesi talebinin esaslı görülmesi üzerine yapılan duruşmalı inceleme sonrasında verilen "onaylama" kararına karşı, sanık müdafii tarafından "kanun yararına bozma" istemiyle başvurulmakla; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Suç tarihlerinde, sanığın sorumlusu olduğu iki adet çekin karşılıksız çıkması nedeniyle 4814 sayılı Kanunla değişik 3167 sayılı Kanun'un 16/1-3 maddeleri gereği sanık hakkında düzenlenen 06.12.2006 tarihli iddianame ile açılan kamu davasında;
Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.07.2007 tarihli, 2006/886 E. 2007/1254 K. sayılı kararla; sanığın karar tarihinde yürürlükteki 4814 sayılı Kanunla değişik 3167 sayılı Kanun'un 16/1-3 maddelerince çek bedeli kadar 14.000 TL adli para cezasıyla ayrı ayrı (iki kez) cezalandırılmasına, ayrıca hesap sahibi ve yetkili temsilcilerinin takdiren 1 yıl süreyle çek hesabı açtırmaktan yasaklanmalarına ve vekalet ücretine hükmedildiği, kararın sanığa usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ve temyiz edilmeksizin kesinleştiği, infazına başlandığı,
Bu süreçte sanık müdafii tarafından müteaddit defalar infazın durdurulması ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulduğu, ancak her defasında mahkemece verilen ek kararlarla bu yöndeki taleplerin reddedildiği,
Sanığın üzerine atılı suçun yaptırımının, ilk hüküm tarihinde çek bedeli kadar adli para cezası iken, 20.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 5/1. maddesiyle, çekin karşılıksız kalan kısmından az olmamak şartıyla, 1500 güne kadar adli para cezası olarak değiştirildiği,
03.02.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6273 sayılı Kanunla değişik 5/1. maddesiyle birlikte atılı suçun kabahate, yaptırımının ise sadece çek hesabı açmaktan yasaklanma yönündeki güvenlik tedbirine çevrilmesi üzerine, mahkemece re'sen ve dosya üzerinden yapılan uyarlama yargılaması sonucunda; Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.03.2012 tarihli, 2012/592 E. 2012/526 K. sayılı kararla; lehe kanun uygulamasıyla sanığın sadece "çek düzenleme ve çek hesabı açmaktan yasaklanmasına" itirazı kabil olmak üzere karar verildiği, kararın usulüne uygun şekilde sanık müdafiine tebliğ edildiği ve itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
Bu süreç içinde, sanık tarafından hukuk mahkemelerinde açılan "menfi tespit" davasının, suça konu edilen iki çekin de sanığın eli ürünü olmadığına dair Adli Tıp Kurumu raporu ile sanığın lehine sonuçlandığı, böylece sanığın hukuki sorumluluğunun kalmadığı, bu karara istinaden sanık müdafii tarafından kararı veren Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/592 E. sayılı dosyasında, "yargılamanın yenilenmesi" istemiyle başvurulduğu,
Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesince yargılamanın yenilenmesi talebi, "kabule değer" görülerek incelemenin "duruşmalı" yapılmasına karar verildiği, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, hukuk mahkemesince yapılan bilirkişi raporunun ceza mahkemesini bağlamayacağı gerekçesiyle CMK'nin 323/1. maddesi gereği sanık hakkında verilen en son (16.03.2012 tarihli, 2012/592 E. 2012/526 K. sayılı) güvenlik tedbirine mahkumiyet hükmünün onaylanmasına, "itiraz" yolu açık olmak üzere karar verildiği,
Sanık müdafiince bu karara yapılan itiraz üzerine, Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesince 21.03.2017 tarihli, 2017/333 D.İş. sayılı dosyası üzerinden verilen kararla, önceki kararın onaylanmasına ilişkin Kayseri Asliye Ceza Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğundan bahisle "itirazın reddine" karar verildiği ve kararın kesinleştiği,
Sanık müdafiince bu kez merci kararının ve kesinleşen asıl onaylama kararının kanun yararına bozulması için Adalet Bakanlığına başvurulduğu, Adalet Bakanlığınca ise; Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun (henüz istinaf yargılaması yürürlüğe girmeden) vermiş olduğu 2006 ve 2009 yıllarına ait eski emsal kararlardan bahisle, (yanılgılı değerlendirme sonucu) ilk derece mahkemesince yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine verilen "onaylama" kararına karşı ancak temyiz yoluna gidilebileceği gerekçesiyle "kanun yararına bozulması istenen hüküm henüz kesinleşmediğinden kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceğine" dair bir karar verildiği görülmüştür.
Bunun üzerine dosyanın yerel mahkemece, (karar tarihi ve daha önceden dosyanın Yargıtay incelemesinden de geçmediği gözetilerek) duruşmalı yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin incelenmesiyle verilen onaylama kararının istinaf yoluyla incelemesi için Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesine gönderildiği,
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi tarafından verilen 15.05.2018 tarihli 2018/31 E. 2018/1728 K. sayılı kararla, sanık hakkında 26.07.2007 tarihinde ilk kez verilen mahkumiyet hükmü onaylandığından ve 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca itiraz edilen "ilamın onaylanması" kararına karşı ancak temyiz incelemesinin mümkün olacağından bahisle dosyanın Yargıtay'a gönderilmesine (tevdiine) karar verildiği,
Dairemizin 17.12.2018 tarihinde vermiş olduğu 2018/7565 E. 2018/13260 K. sayılı kararında (özetle); duruşmalı olarak yapılan yargılamanın yenilenmesi incelemesi sonucu verilen karara karşı "itiraz" değil, hüküm tarihindeki olağan kanun yolu olan "istinaf" yolunun açık olduğundan bahisle dosyanın incelenmek üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesine geri gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine oy birliğiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dairemizin kararına karşı gidilebilecek herhangi bir yargı yolu bulunmamakla birlikte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmediği de görülmektedir.
Ancak;
Dairemizin tevdi kararı üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi tarafından alınan 26.03.2019 tarihli kararda (özetle);
Sanığın ilk derece mahkemesine sunduğu 06.10.2011 tarihli "yargılamanın yenilenmesi / olmazsa temyizi" başlıklı talepli dilekçesi hakkında henüz bir karar verilmediği ve ilk derece mahkemesince "onaylanmasına" karar verilen 26.07.2007 tarihli kararın usulüne uygun şekilde kesinleştirilmediğinden bahisle, dosyayı inceleme görevinin o tarihte gidilmemişse de esasen gidilmesi gereken tek kanun yolu olan "temyiz" incelemesini yapmakla görevli Yargıtay ilgili Ceza Dairesine ait olduğundan dosyanın incelenmeksizin iadesine karar verildiği görülmüştür.
Gereği Görüşülüp Düşünüldü;
5271 sayılı CMK'nin "Kanun yolunun belirlenmesinde yanılma" başlıklı 264. maddesi;
"(1)Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.
(2)Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir.",
"İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesi;
"(1)Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.",
"İstinaf" başlıklı 272. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"(1)İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re'sen incelenir.
(2)Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir...",
"Yenileme isteminin kabule değer görülmemesi nedenleri ve kabulü hâlinde yapılacak işlem" başlıklı 319. maddesi;
"(1)Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde yapılmamış veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir.
(2)Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa yedi gün içinde bildirmek üzere Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur.
(3)Bu madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.",
"Yeniden duruşma sonucunda verilecek hüküm" başlıklı 323. maddesi;
"(1)Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verir.
(2)Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.
(3)Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddî ve manevî zararlar bu Kanunun 141 ilâ 144'üncü maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir." ,
5320 sayılı Kanun'un "Temyiz ve karar düzeltme" başlıklı 8. maddesi;
"(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2'nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 322'nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326'ncı maddeleri uygulanır. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/33 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez. (Ek cümle: 6/12/2006-5560/29 md.) Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili ceza dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir.
(2) (İptal: Ana.Mah.’nin 5/4/2007 tarihli ve E.: 2005/127, K.: 2007/42 sayılı Kararı ile.)
(3) Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önce Yargıtay'ca incelenip kesinleşen hükümler hakkında, başvuru süresi dolmamış olması kaydıyla karar düzeltme yoluna gidilebilir." hükümlerini amirdir.
Buna göre; yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine ilk derece mahkemesince yapılacak inceleme sonucu duruşma açılmaksızın talebin "kabule değer görülmemesi" halinde verilecek karar; Kanundaki açık hüküm gereği "itiraz" kanun yoluna, yargılamanın yenilenmesi talebi hakkında duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucu talebin neticeten esaslı bulunmaması halinde verilecek "onaylama" kararı ise; Kanunda açık bir hüküm bulunmaması karşısında hüküm tarihindeki "olağan" kanun yoluna tabi olacaktır.
CMK'nin 272/2. maddesinde açıkça yazılı olduğu üzere; başkaca kanun yolu öngörülmeyen "mahkeme kararları"na karşı da "istinaf" kanun yoluna başvurulacaktır.
Bölge Adliye Mahkemelerinin 20.07.2016 tarihinde fiilen çalışmaya başlaması ile bu tarih itibariyle ilk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı doğrudan "temyiz" yasa yoluna başvurulamayacağı açıktır. Kanun yollarında yanılmanın, CMK'nin 264. maddesi hükmü karşısında sanığın başvuru hakkını elinden alamayacağı da izahtan varestedir.
Yukarıda yazılı mevzuat karşısında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında uyarlama yargılaması sonucu suça konu eylemi nedeniyle verilen en son ilk derece mahkemesi kararı; Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.03.2012 tarihli, 2012/592 E. 2012/526 K. sayılı "güvenlik tedbirine" dair hükmüdür. Bu hükme karşı uyarlama yargılaması duruşmasız (dosya üzerinden) yapıldığı için "itiraz" yolu açıktır. Hüküm, sanık müdafiine tebliğ edilmiş ve itiraz yoluna gidilmeksizin kesinleşmiştir. Bu hükümden önceki safahatın sanık veya müdafii açısından hukuken bir sonuç doğurması söz konusu olmadığı gibi, gelinen aşamada sanığın bu yönde bir talebi de yoktur.
Bu nedenle dosya içerisinde sanık tarafından yargılamanın yenilenmesi istemiyle ilk derece mahkemesine sunulan (BAM kararında 06.11.2011 olarak geçen) 04.11.2011 havale tarihli dilekçenin bugün itibariyle bir hüküm veya sonuç doğurması ya da 26.07.2007 tarihli ilk derece mahkemesi kararının kesinleşmediğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Öte yandan sanığın değerlendirilmediği iddia edilen 04.11.2011 tarihli "yargılamanın yenilenmesi / olmazsa temyiz" başlıklı talebi üzerine ilgili ilk derece mahkemesince bir karar verilmiş ve bu karara yapılan itirazın ise merci tarafından reddine de karar verilmiştir.
Netice itibariyle sanığın 04.11.2011 tarihli talebinin henüz sonuçlandırılmamış bir temyiz istemi olarak değerlendirilmesi de bu dilekçeden hareketle dosyanın Yargıtay incelemesine tabi olduğunu söylenmesi de mümkün değildir.
Esasen sanık müdafiince itiraz konusu yapılan ve kanun yararına bozulması istenen karar; ilk derece mahkemesince 26.07.2007 tarihinde verilen karar değil, yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından "duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda" verilen 19.01.2017 tarihli, 2016/321 E., 2017/71 K. sayılı, CMK'nin 323/1. maddesi gereği "eski ilamın onaylanması" kararıdır. Bu karara karşı, ilk derece mahkemesince, her ne kadar da "itiraz" yolunun açık olduğu yazılmışsa ve Adalet Bakanlığınca (eski tarihli CGK kararlarından hareketle yanılgılı olarak) her ne kadar da "temyiz" yolunun açık olması nedeniyle henüz kesinleşmediğinden bahisle kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği belirtilmişse de; başvurulacak tek olağan kanun yolu "istinaf" kanun yoludur.
Sanık müdafiince veya sanık tarafından dosyaya sunulan dilekçelerde itiraz, temyiz veya kanun yararına bozma şeklinde ibareler yazılmasının, CMK'nin 264. maddesi gereği sanığın olağan kanun yolu incelemesi hakkını elinden almayacağı da ortadadır.
Sonuç olarak;
Dairemizin 17.12.2018 tarihinde vermiş olduğu 2018/7565 E., 2018/13260 K. sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere;
Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/01/2017 tarihli ve 2016/321 esas, 2017/71 karar sayılı "duruşmalı yapılan yargılamanın yenilenmesi incelemesi sonucu verilen eski hükmün (16.03.2012 tarihli, 2012/592 E., 2012/526 K. sayılı güvenlik tedbirine dair mahkumiyet hükmünün) onaylanması" kararının, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi anlamında daha önceden hiç bir aşamada Yargıtay'da temyiz incelemesinden geçmemesi nedeniyle temyiz değil, istinaf kanun yoluna tabi olması ve dosyanın temyizen yapılacak bir işlem bulunmadığı,
1412 sayılı CMUK'nin 305 ve devamı maddeleri gereği ortada temyizen incenebilecek bir hüküm bulunmadığı, öte yandan 5271 sayılı CMK'nin 264. maddesi uyarınca sanığın dilekçesinde "kanun yararına bozma" yazılmasının, hükmü başlı başına temyiz yolu açık bir hüküm haline getirmeyeceği de anlaşılmakla, TEMYİZ İSTEMİNİN 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 317. maddesi uyarınca REDDİNE, dosyanın istinaf incelemesi için ilgili Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesine sevki için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.03.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”