İstinaf Mahkemesi, IŞİD'in kaçırıp Kırşehir'de bulunan Ezidi kardeşlerin ailesine verilmesini reddetti

"Çocuklar için en üstün yarar ilkesi gözetilmeli"

İstinaf Mahkemesi, IŞİD'in kaçırıp Kırşehir'de bulunan Ezidi kardeşlerin ailesine verilmesini reddetti


Ailelerine kavuşmayı bekliyorlardı… İstinaf Mahkemesi, IŞİD'in kaçırıp Kırşehir'de bulunan Ezidi kardeşlerin ailesine verilmesini reddetti

Ezidi iki kardeş IŞİD tarafından Şengal baskınında kaçırıldı. Abla Hadiya Hussein, kardeşlerinin izini Kırşehir'de buldu ardından hukuk mücadelesi başladı. Dört yıllık hukuk mücadelesi yargı engeline takıldı

El Kaide'nin Irak kolunun lideri Ebu Bekir El Bağdadi, Nisan 2013'te Suriye'deki Nusra Cephesi'yle birleşti. Yeni oluşumun adı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) oldu.

Kısa zamanda Irak ve Suriye'de birçok kenti ele geçiren IŞİD, 3 Ağustos 2014'de Musul'un Sincar (Şengal) bölgesindeki köy ve kasabalara saldırdı.

Çoğunluğu Ezidi olan Şengal bölgesinde 450 binden fazla kişi dağa kaçmaya zorlandı.

Saldırıda binlerce insanı öldüren IŞİD, 6 bin 500 civarında kadın ve çocuğu da kaçırdı.

IŞİD kaçırdığı çocukların ismini değiştirdi

Kaçırılan Ezidi kadın ve çocukların yaklaşık 3 bin 500'ü kurtarıldı ama 2 bin 900 civarında insandan hala haber alınamıyor.

IŞİD katliamına maruz kalan ailelerden bir tanesi de Hussein Zandinan ailesiydi. Anne, baba ve 3 çocukları öldürülen Zandinan ailesinin Emir (4) ve Emira Khudeda Hussein (6) adında iki çocukları da kaçırıldı.

 

Hadiya Xwededa Hussein ve kardeşleri
Hadiya Xwededa Hussein ve kardeşleri / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

IŞİD, kaçırdığı Emir Khudeda Hussein'in ismini "Ahmed Ammar Hussein Lahu" ve Emira Khudeda Hussein'in ismini ise "Aya Ammar Hussein Lahu" olarak değiştirdi.

Deşifre olma korkusuyla çocukları yetimhaneye bıraktı

Ailenin iddiasına göre kaçırılan çocuklar IŞİD'li Türkmen bir aileye teslim edildi.

Çocukların teslim edildiği aile, daha sonra Türkiye'ye gelerek Kırşehir'e yerleşti. Aile, deşifre olma korkusuyla çocukları yetimhaneye bıraktı. 

Kardeşlerinin yaşadığını öğrenen abla Hadiya Khudeda Hussein, onların izini sürdü. 

Kırşehir'de izlerine rastlayan abla, kardeşlerini almak için 2017'de Sulh Hukuk Mahkemesi'nde vesayet davası açtı.

Mahkeme, anne ve babanın hayatta olma ihtimali gerekçesiyle davayı reddetti

Yerel mahkeme, "Anne ve babanın 2014 yılında IŞİD'in eline geçtiği, kendilerinden bugüne kadar haber alınamadığı, çocukların velayetlerinin halen anne ve babalarında olduğu ve aksi bir kararın bulunmuyor" gerekçesiyle Kasım 2019'da davayı reddetti. 

 

İstinaf Mahkemesi'nin kararı
İstinaf Mahkemesi'nin kararı

 

Çocukların velayetini almakta ısrar eden abla davayı İstinaf Mahkemesi'ne taşıdı. Ancak İstinaf Mahkemesi, yerel mahkemenin kararını hukuka uygun bularak davayı esastan reddetti.

Yaklaşık 4 yıldır hukuk mücadelesi yürüten abla, kardeşlerinin kendisine teslim edilmesi için son çare Anayasa Mahkemesi'ne kadar gitmekte kararlı.

"50'den fazla yakınımı kaybettim"

Independent Türkçe'ye konuşan abla Hadiya Hussein, IŞİD saldırısında Emir ve Emira'nın kaçırılmasının yan sıra anne, baba ve ikisi erkek olmak üzere 3 kardeşini kaybettiği söyledi.

Ailesinin dışında 50'den fazla yakınını kaybettiğini belirten abla Hadiya, kardeşlerini görmek için defalarca Türkiye'ye geldiğini ifade etti.

En son geçen ocak ayında Kırşehir Çocuk Esirgeme Kurumu'nda olan kardeşlerini görmek için yola koyulduğu kaydeden abla Hadiya, "Onca yolu kat ettik ama bir araya gelip konuşmamıza izin vermediler. Konuşmak için çok çalıştım ama sadece görmeme izin verdiler" dedi.

"Lütfen kimin ellinden ne geliyorsa yapsın"

Anne ve babasından emanet kalan kardeşlerine kavuşmak için tüm hukuki yollara başvuracaklarını söyleyen abla Hadiya, Emir ve Emira dışında 3'ü kız 4 kardeşinin daha kendisi ile yaşadığını aktardı.

 

Hadiya Xwededa Hussein ve kardeşleri
Hadiya Xwededa Hussein ve kardeşleri / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

6 yıldır süren hasretin son bulması için yetkililere çağrıda bulunan abla Hadiya, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sesimi duyan duymayan herkese çağrım, kardeşlerimin teslim edilmesi için ellerinden geleni yapmasıdır. IŞİD'in Şengal'de yaptıkları herkesin malumudur. Emir ve Emira daha çocuk yaşta kaçırıldılar. Kardeşlerimin aile sevgisinde uzak bir şekilde büyümelerini istemiyorum. Lütfen bu hasretin son bulması için kimin elinden ne geliyorsa yapsın." 

"İstinaf Mahkemesi'nin verdiği karar hukuken yanlış"

Çocukların anne ve babalarının hayatta olmadığına dair bir karine olduğunu belirten davanın avukatı Reyhan Yalçındağ Baydemir, Birleşmiş Milletler'in 3 Ağustos'ta yaşananlarla ilgili kapsamlı bir rapor olduğunu belirterek, "O günden beri kayıp kişilerin hayatta olmadığı belli. Bu sebeple Kırşehir Sulh Hukuk Mahkemesi'nin ablaya vesayet vermemeye dair kararın dayanağı olan ‘Anne ve babanın hayatta olma ihtimali' hukuken yanlış" değerlendirmesinde bulundu.

Irak yargısının ablaya Şengal'de yaşananlardan dolayı anne ve babanın olmadığına dair vasilik kararı verdiğini kaydeden Baydemir, İstinaf Mahkemesi'ne Irak'tan alınan kararın ek beyan çevirisi ile sunulduğunu ama kararın görmezden gelindiğini söyledi.

 

Irak mahkemesinin Hadiya Xwededa Hussein'e verdiği vasilik kararı

Irak mahkemesinin Hadiya Xwededa Hussein'e verdiği vasilik kararı

 

Hukuki bir yanlış ile karşı karşıya olduklarını ve son çare olarak Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) gitmeyi de düşündüklerini ifade eden Baydemir, devamında şunları söyledi:

"AYM'de bizim için bir opsiyon. Ama süre bakımından şu yapılacak. Başka bir ülkenin mahkemesinin kararının tanıtılması yöntemine tanıma tenfiz davası diyoruz. Bu hafta davayı açıyoruz. Tıpkı başka ülkelerdeki boşanma kararlarının tanınması gibi burada da Irak mahkemelerinin verdiği vasilik kararını tanıtılması için davamızı açacağız."

"Çocuklar için en üstün yarar ilkesi gözetilmeli"

Tanıma Tenfiz Davası'ndan(Yabancı bir ülkede verilen kararın Türkiye'de de geçerli olabilmesi için açılan dava türü) pozitif sonuç bekledikleri AYM'ye gitmeye gerek kalmadan çocukların bir an önce ablaya kavuşmasını umduklarını ifade eden Baydemir, hem Türkiye'nin kendi hukuku hem uluslararası hukuk hem de Türkiye'nin tarafı olduğunu uluslararası sözleşmelerin bu yönlü olduğunu aktardı.

Çocukların başka bir ülkenin vatandaşı ve korkunç bir travmaya tabi kaldıklarının belli olduğunu söyleyen Baydemir, sözlerini şöyle tamamladı:

"Çocukların hem uluslararası hukuka göre hem yaşadıkları bu travma hem de anne ve babalarının da diğer Şengalliler gibi toplu bir biçimde öldürüldüğü belli. Bütün bunları yan yana koyduğumuzda çocukların en üstün yararı hayatta tek kalana varlıkları olan ablalarına bir an önce teslim edilmesidir. Bununla alakalı Irak mahkemelerinden verilen kararın tanınması için davayı açtık."

The Independentturkish