İYİ Parti?
AK Parti’nin önümüzdeki seçimde de liderliğini sürdürebilecek mi?
İYİ Parti?
Seçim sürecinde Cumhur İttifakı’ndaki lider partinin (AK Parti’nin) artık bulunduğu alanda liderliğinin son dönemlerini yaşadığı düşünüldü.
Özellikle ekonomideki kötü gidişat sebebiyle AK Parti’nin liderlik günlerinin bittiği hesabı yapıldı.
Ama bu hesaplar tutmadı.
Onca olumsuzluğa rağmen seçim Cumhur İttifakı tarafından kazanıldı ve bazı olumsuzluklarla birlikte AK Parti lider konumunu devam ettirebildi.
Bu noktada AK Parti’nin önümüzdeki seçimde de liderliğini sürdürebilecek mi sorusu önemli.
Hâlihazırda ekonomiyle ilgili bazı olumlu adımlar atılmaya çalışılsa da bunların henüz vatandaşın hayatını olumlu anlamda etkilediği pek söylenemez.
Ayrıca dünya genelinde yaşanan çatışma ortamı da genel olarak birçok konuyu olumsuz etkiliyor.
******
Den Hartog ve diğerlerinin (1999) çalışmasında, farklı kültürel özeliklere sahip toplumlarda farklı liderlik prototiplerinin ortaya çıktığı belirtilmektedir.
Bu noktada; Japonya ve Çin gibi güç aralığının yüksek olduğu kültürlerde, bir liderin etkili algılanabilmesi için güçlü ve otoriteryen olması gerekmektedir. Diğer taraftan, Avustralya ve Hollanda gibi güç aralığının düşük olduğu kültürlerde ise, etkili bir lider, eşitlikçi ve katılımcı olmak durumundadır.
Türkiye’de liderliği kültürel açıdan inceleyen çalışmalarda da yüksek güç aralığı ve toplulukçu kültürlerde babacan liderlik tipinin daha başarılı olduğuna işaret etmektedir. Bir anlamda babacan liderler kalabalıklar ile yakın ilişkiler kuran ama belirli bir mesafeyi de koruyan, onları bir baba gibi koruyup kollayan ama karşılığında sadakat ve itaat bekleyen tatlı-sert liderlerdir.
Daha yalın anlatımla şu söylenebilir: Bizde genel olarak, daha çok da sağ seçmen güçlü lider seviyor denilebilir. İşin özü ‘güç’ seviliyor. Ve gücün peşinden gidiliyor.
Bir de ‘kararlı duruş’ bekleniyor. Koşullar ne kadar sıkıntılı olursa olsun kararlı duruş bekleniyor.
Pes etmeyen, en sıkıntılı durumlarda bile dimdik ayakta duran bir lider isteniyor. Bu yüzden de özellikle son dönemdeki onca olumsuzluğa rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan vazgeçilmiyor.
Açıkçası Altılı Masa’nın en zayıf noktası bu kararlı duruşu gösterememesiydi. Detaylara girmeyeceğim zira bu konuda çok yazdık, çizdik.
Konuyu İYİ Parti’ye getirmek isterim.
Son dönemdeki istifalar ya da farklı seslerin yükselmesi iyiye işaret değil doğrusu.Durmuş Yılmaz gibi önemli değerlerin istifasının parti için kayıp olduğu söylenebilir.
Diğer taraftan bazı noktalarda neşterin vurulması gerekiyorsa da bunu liderin hızlıca yapması beklenir. Zira en sıkıntılı durumlarda bile hissettirilen ‘kararlı duruş’ önemli.
Başarılı bir şekilde marka (siyasi parti) oluşturmanın en önemli kısmı, marka kimliğinin (markanın kendini nerede konumlandırdığı ve bu kimliğin etkin bir şekilde ifade edilmesi) nasıl oluşturulacağını anlamaktır.
Bu konuyu bir örnek ile belirtmek isterim:
İYİ Parti’nin Kalkınma Kongrelerinin iki oturumuna da katıldım. Çok iyi hazırlanmış, detaylı toplantılardı. Açıkçası yeni birçok bilgiyi öğrendiğim oturumlardı…
Kongrede en çok dikkatimi çeken Prof. Dr. Ümit Özlale’nin sunumundan şu bölümdü:
“Yabancı yatırımcı çoğunlukla ‘toptan ve perakende ticaret alanına’ giriyor. Yani kendi imalatını, kendi üretim tesisini ülkemize taşımaktansa buranın güçlü talep koşullarını değerlendiriyor.”
Açıkçası bu bizim çok istediğimiz bir doğrudan yabancı yatırım şekli değil. Biz yatırımcının teknolojisini getirmesini bekliyoruz, üretiminin bir kısmını buraya getirmesini istiyoruz. Bu noktada müşterek yatırım ortaklıklarının (joint venture) yapılmasının önemli olduğu söylenebilir.
Ama şu anki koşullarda bu pek de geçerli değil.
Kalkınma Kongrelerinde hem merkez kadroyu hem de teşkilat mensuplarını gözlemleme fırsatı bulmuştum. Ayrıca Ümit Özlale ve Bilge Yılmaz’a sorular sormuştum. Özlale ve Yılmaz’ı dinlerken sanki merkeze doğru yürüyen bir parti izlenimi oluşmuştu. Öte yandan teşkilatlarla konuştuğumda ise merkeze yürüyen bir partiden ziyade daha milliyetçi bir parti izlenimi oluşmuştu.
Buradan hareketle, yukarıda belirttiğim bir siyasi partinin kendisi nerede konumlandırdığı meselesinin önemli olduğunun altını çizmek isterim.
Şimdiye gelecek olursak; İYİ Parti hür ve müstakil bir parti olarak yerel seçimlere girmek istiyor. Burada kurumsal kimliğin özellikle altının çizildiği görülüyor. Bu belirlenen söylemle yol yürünebilir ve fakat bu konuyla ilgili içeride bazı anlaşmazlıklar olduğu da görünüyor. Bunun hızlıca çözülmesinin önemli olduğu düşüncesindeyim. Öte yandan kurumsal kimliğin olumlu bir şekilde altı çizilirken aynı zamanda bazı illerde seçim işbirlikleri de yapılabilir.
SEMRA ALKAN / KARAR