İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener KARAR TV'de soruları yanıtladı

'VATANDAŞIN HÜR İRADESİYLE VERDİĞİ OYU HİÇ KİMSE TARTIŞAMAZ'

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener KARAR TV'de soruları yanıtladı


İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener KARAR TV'de soruları yanıtladı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener 'Gündem Özel' programında Taha Akyol ve Elif Çakır'ın sorularını yanıtlayacağına dair, "Demokrasinin tam ve kâmil uygulandığı, herkesin eşit olduğu bir Türkiye için yol haritamıza ve gündeme dair konu başlıklarını konuşacağız." dedi.

SEDA ÇAKIR - MERVE ŞİŞMAN

KARAR TV'nin 'Gündem Özel' programında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Taha Akyol ve Elif Çakır'ın sorularını canlı yayında yanıtladı.

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Şimdi çok enteresan ben her gün iki yerdeyim. Hatta öyle ki bir Van'a, bir Kayseri'ye gidiyorsunuz gibi. Özellikle bir uçtan bir uca ki o aradaki farkı görebilelim. İlginç olanı şu; Konya'ya gittim ben. Orada davranış biçimi değişmiş. Sonra Erzurum'a gittim. Erzurum'da ise o kutuplaşmanın çok sertleştiğini gördüm çok da üzüldüm. Millet bizim başımızın tacı olmak zorunda.

Siz seçmensiniz ben talep eden siyasetçiyim. Erzurum'da sayı çok düşmüştü. Ben 3 yıldır bir iddia peşindeydim; seçmenin velinimet olmasını sağlamak ve kutuplaşmanın azalması. AK Parti'nin kalesi olan Konya ve Erzurum'da bize el sallayanların sayısının bu kadar artmasına çok şaşırdım. Kayseri de bunlardan biridir ama biraz daha farklıydı. Sayın Kılıçdaroğlu'na ben oy istiyorum. Orada Kemal Bey'e de müthiş bir alkış oldu. Normalde bir şaşırdığım şey hem Erzurum'da hem Konya'da Sayın Kılıçdaroğlu'na oy istediğim zaman büyük bir alkış oldu. Bugün Şanlıurfa'da da oldu. Buradan gördüğüm birinci turda bitecek gibi görünüyor. İkinci tura kalsa bile Sayın Kılıçdaroğlu kazanacak.

Ben Meclis'te 301'i geçeceğimizi düşünüyorum. Çünkü biz de çalışıyoruz pek çok araştırmacıyla. Yanlış bir iş yaptıklarını düşünmüyorum ama pandemiden sonra telefona geçildi o telefonla alınan veriler nedir, ev kadınlarına nasıl ulaşılıyor onu bilmiyoruz. Şahsım ve partim üzerinde inanılmaz bir kadın sempatisi var 2018'de böyle değildi ve benim ailemdeki kadınlar gibi kadınlar. Bütün yaş gruplarına göre kadınlarda inanılmaz bir artış var. Bazı şeylerin aklanabileceğini düşünüyorum ben bu kaos ortamında o yüzden de tam bir veri çıktığını düşünmüyorum. Söylemeye çalıştığım şirketlere bir şey diyemem ama vatandaşın da şu dönemde yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluğu gidermek için onların dibine girildi şimdi neredeyse tacize varan bir hakaret sistemine geçildi.

İnanılmaz pis bir dil oluştu. Irkçılığı aşan bir çirkin dil var Türkiye'de bu herkese yansıyor. Son 5 yılda öyle bir pis dil kullanılmış ki; şimdi ben soruluyorum üç tane genç hanım diyor ki 'Kürtleri seviyor onların yanında duruyor.' Bu onların yanında PKK demek. Diğerleri de 'Kürt demesek PKK desek' diyor. 'Hayır' diyor 'Kürtleri seviyor, onların yanında duruyor.' Böyle bir düşmanca dil bakın asla olmadı.

Hem rahmetli Demirel'i hem rahmetli Özal'ı yakınen tanırdım. Yahu zeka küpüydüler, bir diğeri kavramları, yaptıkları Türkiye'nin envanterini bilin iki insan düşünün birbirine rakip ama hala izleyebildiğimiz zaman gülebiliyorsak ikisine... Bir şey daha vardı onlar demokrasiye inanırdı, milleti iradesine büyük saygıları vardı. Çıkan sandık sonucuna da 'amenna' derlerdi, bugünkü gibi bir durum asla yaşamadık biz. Ben biraz da bilgisizliğin, doğduğunuz coğrafyanın, gelenek, görenek, inanç yapısı en önemlisi de ana dilinizi iyi bilmekle alakalı olduğunu düşünüyorum bu konuların. 300 kelime ile konuşuyorsanız küfür ediyorsunuz.

İktidarın yapabilecek bir şeyi yok, Türkiye ekonomik mana da yarılmış durumda, şimdi ne yapıyor, çocuklarınızın, torunlarınızın taleplerini duyup ona deva olacak cümleler kurmak yerine önde olan politikacılara hain, sürtük deniyor. Ben Sayın Binali Yıldırım'ın sözlerine çok üzüldüm. Sayın Erdoğan'a alıştık ama... Nasıl bir şeydi? Üç kere izledim ve işgal güçleri dedi bize. Arkadaş ne yapıyorsun bize. Ben bu ülkede doğdum, büyüdüm. Üzülsem mi kızsam mı bilemedim ama çok üzüldüm.

15 Mayıs sabahına kadar nefes almadan çalışmazsam namerdim.

Bu aşırı laçkalığın, pisliğin yol açtığı asıl sebep Sayın Erdoğan. Siz 'Ben yargıyı tanımıyorum, ey gelin hanım bu günler iyi günler daha neler göreceksin? Girersin deliğe zor çıkarsın' bakın korkunç...

Sinan Ateş, gencecik bir akademisyen katledildi Ankara'nın göbeğinde. Her şey belli, vuran belli, azmettiren belli ama hiçbir şey ortada yok. Bunun sorumlusu da çünkü bugünkü hukuk sistemi de Sayın Erdoğan... Dolayısıyla balık baştan kokuyor.

İşte onun için 14 Mayıs akşamı helal oylarla bu ucube sistemi değiştirmemiz lazım. İnsanlar kadınlara hakaret etmekten, öldürmekten, tecavüz etmekten korkmuyor çünkü mutlaka bunun karşısında kadında suç bulunuyor. İnsan olarak doğmaktan kaynaklanan kadın olduğun anda bu ülkede hiçbir hakkın kalmamış oluyor. Cumhurbaşkanı kalkıp kadınlara 'sürtük' dediği anda bu olmaz. Bugün erkekler çok rahat bir şekilde konuşuyor 'başına bir şey gelmeyeceğini' bildiği için.

Avukat bir fotoğraf gösterdi. O karede eşimi kaldırıp Fethullah Gülen'i koymuşlar... Yahu binlerce fotoğrafım var, kocanı kaldırdığı andan itibaren ailenin tüm erkeklerini dürtüyorsun demektir. Derim soyulana kadar çalışacağım bizde öyle derler.

Muharrem Bey'in ayrıldığı yer CHP. En başından beri benim söylediğim bir cümle ve takındığım bir tutum var. CHP'nin işi bu. Ama sayın İnce konusunda beraber bir yürümeye dair bir adım atılsa ben 'memnuniyet duyarım' dedim. Bu Sinan Bey için de geçerli. Ama Sinan Bey'in birinci hedefi MHP'nin başına geçmek. Ben iki ismin de adaylığına saygı duyuyorum ama bizim adayımız Sayın Kılıçdaroğlu. Bu iki arkadaşın adaylığına dair çirkin cümleler kurulmasını da doğru bulmuyorum. Ben buna çok dikkat ediyorum, kendi yaşadıklarımı bir başkasına asla yapmadım. Bu dilin artık Türkiye'den gitmesi lazım. Sayın İnce ve Sayın Oğan'ın ikinci turda Sayın Kılıçdaroğlu'nun desteklenmesi açısından görüşülmesini doğru buluyorum.

Ben Sayın Erdoğan'ı sorumlu tuttuğum için bu ucube sistemi değiştirtmek için bugün hiçbir şeye talip değilim ama çalışıyorum. Öfkem olabilir ama ben bu ucube sistemin bir insanı ne hale getirdiğini gördüm dolayısıyla birinci önceliğimiz bu sistemi değiştirip parlamenter düzeneği kurmamız lazım.

Erdoğan'ı o akşam nezaketle uğurlayacağız, doğru yaptı eğri yaptı ama Cumhurbaşkanlığı görevini yaptı sonra Sayın Kılıçdaroğlu'nu alkışlarla makamına uğurlayacağız. Kişisel öfkem var ama siyasi olarak işaret edemem ben siyasetçinin birini işaret etmesini doğru bulmuyorum. Sayın Erdoğan'ın rahat bıraktığı pis insanlar her türlü yolu mübah sayıyor. Bu sistem değiştiğinde bu mübah kılınan yolları biz de mübah kılarsak bu olmaz. Kişisel olarak nefret ettiğim bir şahsı sadece kişisel olarak işaret edemem bu doğru değil bu işlerin bitmesi lazım. Hukuk, hukuk, hukuk... Hukukun üstünlüğü siyasetçi bunu sağlamalı.

Ciddi oy kaybettiler (AK Parti). Meclis çoğunluğunu kaybettiler hemen arkasından Ankara ve İstanbul'u kaybettiler. İstanbul'u kaybetmemek için her şeyi yaptılar. Demokrasiye saygı vardı bu gitti, bunun başlangıcı 28 Şubat. Samimi söylüyorum ciddi puan kaybettiler. AK Parti'nin tabanı eriyor. Şu anda 30'larda. İddiam şu; 95'teki seçim sonuçları olacak. 2 ya da 3 puan farkla 3 parti dizilecek. MHP, HDP ise daha aşağıda olacak.

Biz şu anda hem Sayın İmamoğlu, Sayın Yavaş, Sayın Kılıçdaroğlu ve ben hem yalnız geziyoruz hem de beraber program yaptık. Dolayısıyla dokunmadık yer kalmıyor. Faydası şu tanınan bilinen iki belediye başkanımız var. Sonuç itibarıyla çok iyi bir iş oldu. Onlar Sayın Kılıçdaroğlu'nun yanında koşan koşu partnerleri. Sayın Erdoğan'a göre çok daha güçlü bir pozisyonda Sayın Kılıçdaroğlu hepimiz çalışıyoruz. Benim sadece yaptığım saha programı bakın 54. Sayın Kılıçdaroğlu'na çok samimiyetle oy istiyorum ben ve seçmen bunu hissediyor. Ben aynı zamanda birey olarak da çalışıyorum. Çünkü biz kendi logomuzla giriyoruz seçime.

Biz bakanlık paylaşmadık henüz. Çünkü bunun sonucu bir nevi koalisyondur koalisyonlar da çok kötülendiği için bu ülkede dolayısıyla bizim her şeyimiz kurallar. Şimdi biz 6 genel başkan bir araya geldik bizi birleştiren parlamenter sisteme geçişti. Sonra ikinci yani iki binin üzerine madde ile ortak politikalar mutabakat metnini imzaladık. Bizim bir nevi ortak hükümet metni bu. Sonra Cumhurbaşkanı adayı belli olduktan sonra da parlamenter sisteme geçiş metnini ortaya koyduk. Partilerin sadece genel başkanları değil partilerin yöneticileri de bu işe evet hayır dediler. Bir tek sonuç kaldı, cumhurbaşkanlığını kazanacağız, mecliste çoğunluğu alacağız buna samimiyetle inanıyorum. Mecliste ne kadar vekil çıkaracağız bu kaldı. Öncelikle görev paylaşımı yapıldıktan sonra bürokraside de benzer şeyler olur.

Şu anda iktidar partisinin kenara koyduğu çok değerli insanlar var. Önyargı ile davranmanın doğru olmayacağına inanan bir insanım ben. Göreceksiniz kaybedildiğinin ertesi günü kendileri gider.

(Bilge Yılmaz) İYİ Parti iktidarında Bilge Yılmaz elbette ekonomi yönetecek kişi. Ben 'başbakan olacağım' diyorum. Başbakan olacağım demek hangi tarihte diye soruyor insanlar hayır başbakanlık partiniz birinci parti çıkar siz başbakan olursunuz öyle olur. Dürüst bir şekilde diyorum ki ben başbakanlık meselesini o 5 kişiden biriyle ben başbakan olacağım diye konuşmadım. O masada hepimiz için başkan yardımcılığı konuşuldu benim buna hiçbir itirazım olmadı. Ne zannedildi? Ben diğer arkadaşların arasından sıyrılıp birinci başkan yardımcılığı istiyorum zannedildi. Birinci başkan yardımcılığı teklif edildi. Ama benim derdimin bu olmadığı anlaşıldı ve bu çok saygı gördü. Diğer iki belediye başkanının koşu partneri gibi konmasının ardından ortaya çıktı ki mesele kazanmaktır, Meral Akşener'in şahsi bir talebi yoktur.

Asla kavga çıkmaz bunu bilesiniz niye çıksın ki? En önemli konuda da bir orta yol bulundu. İki belediye başkanı Sayın Kılıçdaroğlu tarafından evime gönderildi ve bu teklif de oradan geldi. Tek başına Sayın Kılıçdaroğlu'nun yürüdüğü bir ortamda daha fazla sopa yenilecekti. Şimdi hepimiz göğsümüzde bir top tutuyoruz. Bu konu orada teklif edildi, anlaştık, Sayın Kılıçdaroğlu ile buluştuk geldik masaya ben bu metnin bilindiğini ve o metni imzalayacağımızı bildiğimiz için geldim fakat Sayın Babacak ikisinin başkan yardımcısı olmasına itiraz etti. Gitti biri şehircilik bakanı biri afet bakanı olsun diye teklifte bulundu sonra ben meselenin kendisine ne olduğunu izah ettim sonra anlaştık.

Millet İttifakı olarak ilk 100 güne hazırlandık. Kararnamelere kadar hazır. İYİ Parti'nin 100 gününde gündemimizde hemen ilk iş olarak biz 18-24 arasındaki işsiz gençlere ve evdeki kadınlara 2 bin 500 lira maaş bağlayacağız koşulsuz. Ondan sonra mesela günde iki öğün devlet okullarında, kadın ağırlıklı bir istihdam yaratacağız burada, ondan sonra derhal çok hızlı biçimde ekonomide ısrar sağlanacak. Bizim vizyonumuz 'yaşatan Türkiye.' İstikrar birinci öncelik, ekonomide biz bir enkaz devralacağız. Hukukun üstün olduğu, ekonominin patronu güvendir. Dolayısıyla bu güveni sağlayacak nedir, hukuk üstünlüğü, demokrasi, adalet, liyakat, nitelik, kayırmanın yandaşlığın ortadan kalkması. Bütün bunlara baktığınız zaman yolsuzluğu ortadan kaldırıyoruz, israfı ortadan kaldırıyorsunuz. Dış politikada rasyonaliteyi uygulayacağız, 'şahsım, dostluk, sevgi' midem bulanıyor artık... Şimdi bunları düzelttiğiniz zaman gelmez mi yatırımcı?

Hukuksuzluk hepimiz için var, KHK Mağdurları diye bir platform var. Şimdi Türkiye'de yargıda özellikle bu KHK'lılara yönelik iki şey oldu. Birincisi tırnak içinde zengin olanlar paralarına çöküldü, gittiler, gariban yandı bitti kül oldu. Bir de bunların beraat etmişleri var. İlginç olanı şu; beraat etmiş ama görevine iade edilmiyor bir de bu yargıda beraat etmiş. Dolayısıyla hukukun üstün olduğu bir yerde suçlu ile suçsuz ayırt edilir.

16 Ekim'de bir mahkeme açılmış, ben FETÖ sanığıyım şu anda. PKK itirafçısı benimle ilgili kayda geçiyor. Bir dosya var. 7 senedir benim ne olduğuma dair olumlu ya da olumsuz bu mahkeme herhangi bir karar vermedi benimle ilgili. Bunların her biri yanlışlık. Bunları Meral Akşener olarak yargıyı, bağımsız kararı verecek yargının kendisidir.

Ekonominin kalkınması için, istikrarı sağlamak için iki yıla ihtiyacımız var. Köpekbalıkları, timsahlar gelmeyecek, gerçek yatırımcılar gelecek Türkiye'ye. Ekonomiye dair Bilge hocamız şunu söylüyor; zenginin biraz daha kemeri sıktığı. Devletin kurumlarının gerçekten israfı önlediği, dış yatırımcıyı çektiğimiz bir iklimi yaratmalıyız. İki yıllık bir süreye ihtiyacımız var.

Doğalgaz açıklamasıyla ilgili olarak açıklama yapılır; bu harika bir şey. Benim şüphem var. 'Putin benim kankam' diyorlar. İlişkiler son derece cıvık. İzmir'de yapılan konuşmada düşmanlık var. Televizyon programında sordular TOGG alacak mısınız? Diyemedim ki orada TOGG vermiyorlar. Bantı nasıl gidiyor göremedik, yollarda gezen TOGG görmedik, alacağım desem yok. Ben de ironi yaptım. Bunların hepsi şunu gösteriyor ki Tayyip Bey zorda. Biraz daha sert bir dil kullanacaklar.

'VATANDAŞIN HÜR İRADESİYLE VERDİĞİ OYU HİÇ KİMSE TARTIŞAMAZ'

Süleyman Soylu'nun "14 Mayıs'ta darbe yapacaklar" söylemini değerlendiren Meral Akşener, "Bu beyefendinin adını ağzıma almak istemiyorum, ruh sağlığı yerinde değil. Bir video var, cezbe taklidi var. Bu arkadaşımız ipin ucunu kaçırdı. Millete darbeci demesi mümkün değil. Darbeyi belinde silah olanlar yapar. Oyunu kullananlar darbe yapmaz. Asıl mesele bu. İyice şirazesinden çıkacaklar. Benim bilgim, tecrübem ise vatandaşın hür iradesiyle verdiği oyu hiç kimse tartışamaz. Sandıkları korumak bizim görevimiz, biz koruyamazsak bizden hesap sorun." ifadelerini kullandı.

Devletin kendisinin olduğunu düşünenler, 'devlet'in gücünü kullanmaya çalışırlar. Siyasetçi tayfası, mensupları görevlerini yerine getiremezlerse üçkağıt olur. Sayın İmamoğlu 13 bin 500 oy farkı yaptı. Islak imzalar olmasaydı onlarda giderdi. O iptal 800 bin farka neden oldu. Millet iradesi denilen şey bu.

Haberin detayları hazırlanıyor...

KARAR