İYİ Parti lideri Akşener'den 'Kavala' tepkisi: Yaşasın hürriyet kahrolsun istibdat
BÜYÜK TÜRK MİLLETİ OLARAK KRONİKLEŞMİŞ DERİN BİR DEVLET KRİZİNİN İÇERİSİNDEYİZ
İYİ Parti lideri Akşener'den 'Kavala' tepkisi: Yaşasın hürriyet kahrolsun istibdat
İYİ Parti lideri Akşener, Gezi Davası’ndan çıkan Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet ve yedi sanığa 18 yıl hapis cezası kararına tepki göstererek, "Gezi, bir duruş, bir direniştir. Türk gençlerinin bu direnişi, AK Parti'nin FETÖ ile el ele verip, milli egemenliğimize kastetmesine karşı yapılmıştır. Gezi,milli şuurun ayağa kalkmasıdır. Yaşasın hürriyet kahrolsun istibdat" dedi. Akşener'in gezi davasıyla ilgili sözlerinin iyi parti grubu tarafından dakikalarca ayakta alkışlanması dikkat çekti.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
İYİ Parti lideri Akşener Gezi Parkı davasında iş insanı Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklara ise 18'er yıl hapis cezası verilmesine tepki göstererek Gezi'yi ''milli şuurun ayağa kalkması'' olarak tanımladı.
Akşener, Gezi hakkında "Türk gençlerinin bu direnişi çaresizlere umut olmuştur. Ülkemizi tek adama mahkum edenlere karşı olmuştur. Gençlerimiz uğruna ölecekleri vatanları bir grup meczup elinde parçalanmasın diye bu direnişi gerçekleştirmiştir. Bu yönüyle gezi bir protesto değil, milli şuurun ayağa kalkmasıdır. Yaşasın hürriyet kahrolsun istibdat. Bugün meselemiz hürriyet için istibdat karşısında durabilmektir. Bu yönüyle Gezi, Türk gençliği için yalnızca bir protesto değildir aynı zamanda milli şuurun da ayağa kalkmasıdır" değerlendirmesinde bulundu.
''Bugün vatan topraklarımız türlü yağmanın ve peşkeşin içinde parsel parsel satılıyor. İktidar, iktidarda kalabileceği her bir gün adına kapalı kapılar ardında Anadolu'yu rehin ediyor.
BÜYÜK TÜRK MİLLETİ OLARAK KRONİKLEŞMİŞ DERİN BİR DEVLET KRİZİNİN İÇERİSİNDEYİZ
Kimi zaman da müflis tüccarın evini, barkını satması gibi nereden üç kuruş alacaklarsa ona satıyorlar. Büyük Türk Milleti olarak kronikleşmiş derin bir devlet krizinin içindeyiz. Öfkemizi de umutlarımızı da kırgınlıklarımızı da yeniden tesis etmek, hukuk ve adaleti tek parola yapmak için kullanmak mecburiyetindeyiz. Dün 1920'lerin tarihsel eşiğinde önümüzdeki imtihan buydu.
BU UCUBE SİSTEMİN TÜRKİYE'Yİ TAŞIYAMAYACAĞI KONUSUNDA FİKİR BİRLİĞİNE SAHİBİZ
Siyasette durduğumuz yerler farklı, vaatlerimiz farklı, gündem karşısında aldığımız tavırlar farklı hatta çoğu zaman söylemlerimiz de farklı ama tüm farklılıklarımıza rağmen Türkiye için ortak görüşlerimiz var. Bu ucube sistemin Türkiye'yi taşıyamayacağı konusunda fikir birliğine sahibiz. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'in esasları konusunda fikir birliğine sahibiz. Rantı, yolsuzlukları, hırsızlıkları engellemek için Siyasi Ahlak Yasası çıkarılması konusunda fikir birliğine sahibiz. Mesela Merkez Bankası'nın bağımsızlığı konusunda fikir birliğine sahibiz. Demokrasinin işletilmesi, Türkiye'nin bir hukuk devleti olması konularından fikir birliğine sahibiz. Bu vesileyle son toplantımıza katılan Genel Başkanlara teşekkür ediyorum Biz İYİ Parti olarak ant olsun ki egemenliğimize yeniden sahip çıkacağız. Millet ile devlet arasındaki bağı yeniden güçlendireceğiz.
23 Nisan'ın Çocuk Bayramı olarak kutlanması Atatürk'ün çocuklara verdiği değerden kaynaklanır. Çünkü Ulusal Egemenlik hedefi ancak milli şuurun nesilden nesile aktarılmasıyla mümkündür. Milletçe çocuklarımıza değer vermemizle mümkündür. Atatürk daha o yıllarda çocuklarımızın ne kadar önemli ve değerli olduğunu gördüğünden tarihte ilk kez yalnızca çocuklara özel bir günü Meclis'imizin kuruluş günüyle özdeşleştirmiş, bayram olarak kutlanılmasını istemiştir. Gazi'nin daha 1920'lerde ortaya koyduğu vizyonun bugün neresindeyiz?
KAPSAYICI DEVLET ANLAYIŞININ UZAĞINDAYIZ
TÜİK'in Beşinci Çocuk İş Gücü Araştırması sonuçlarına göre Türkiye'de çalışan 5-17 yaş grubundaki çocuklarımızın sayısı 720 bin. Okulunu terk etmek zorunda kalan çocuklarımızın sayısı da maalesef azınsanmayacak kadar fazla. Ya çocuk gelinler? TÜİK'e göre son 10 yılda 381 bin 418 kız çocuğumuz evlendirildi. Mendil kapmaca oynamak yerine mendil satan, oyuncak bebeği yerine kendi bebeğiyle oynayan çocuklarımız var. Cinsel, fiziksel, duygusal istismardan koruyamadığımız çocuklarımızın sayısı son 10 yılda 700 kat artmış.
Bugün Cumhuriyetimizi kuran iradenin, çocuklarımıza dair koyduğu o vizyonun, işte bu kadar uzağındayız. 1921 yılında, Çocuk Esirgeme Kurumu’nu kurarak, savaşta babasını, ailesini kaybetmiş, yetim çocuklarımıza, kol kanat geren, o kapsayıcı devlet anlayışının, işte bu kadar uzağındayız. Bugün maalesef, Atatürk’ümüzün çocuklarımıza verdiği değerin, işte bu kadar uzağındayız! Tam da bu nedenle, bugün aramızda, Çocuk Esirgeme Kurumu’nu ortaya çıkaran o anlayışın, günümüzdeki temsilcilerinden biri var.
BAY KRİZ VE ARKADAŞLARI SAÇMALAMA KONUSUNDA BİRBİRLERİYLE YARIŞIR HALE GELDİ
Bay Kriz ve arkadaşlarının ülkemizi içine düşürdüğü ve her geçen gün daha da derinleşen ekonomik kriz milletimizi 100 liralık bakkal çekine mecbur ediyor. Liyakatsiz kadroların elinde milletimiz her gün çile çekiyor. Geometri kitabı yazmış hatta geometri terimlerini Türkçeleştirmiş bir başöğretmenin kurduğu ülkemiz, dört işlemi bile bilmeden ekonomi yöneten bir çapsızlığın vesayetinde perişan oluyor. Bay Kriz ve arkadaşları saçmalama konusunda birbirleriyle yarışır hale geldi. Mesela memleketin okumuş gençleri her fırsatta iteklenip akın akın yurt dışına gitmek zorunda bırakırken Ulaştırma Bakanı çıkıp 'Bugün yurt dışına mühendis ihraç eden bir konuma geldik' diye övünüyor. Ulaştırma Bakanı'nın patronu da ihracatı çoğaltmak için doktorlara 'defolun gidin' diyor. Meğer ihracat rakamlarını çoğaltmak istiyormuş adam.
MÜHENDİS İHRAÇ EDİP SIĞINMACI İTHAL EDİYORLAR
Mühendis ihraç edip sığınmacı ithal ediyorlar. Doktor ihraç edip maraba ithal ediyorlar. Kendi gençlerini yoksulluğa mahkum edenler kendi ülkelerini sığınmacı kampına çeviriyor.
Görevi memlekette elektriksiz, doğalgazsız ev bırakmamak olan bakan zerre utanmadan 2022 yılı Türkiye'sinde yaklaşık 1 milyon vatandaşımız elektrik gibi temel ihtiyaçtan yoksun olduğunu savunuyor. Siftahsız kepenk kapatan esnafımız ay sonunu getiremiyor. Asgari ücretliler, emekliler, açlık sınırının altında hayatta kalmaya çalışıyor ama ışıltılı gözleri, abuk subuk açıklamaları, bir türlü tutmayan planlarıyla Türk siyaset tarihine şimdiden kara bir leke olarak geçen Nebati Bakanı 'Gerekirse gemileri karadan yürütür, hedefimize ulaşırız' diyor. Artık yürütmeyeceğiz, yürüttürmeyeceğiz diyemiyor. Bu söz ne yaptığına dair en küçük fikri bile olmayan liyakatsiz bir bakanın Fatih Sultan Mehmet Han üzerinden hamaset yaparak acınası bir şekilde durumu idare etmeye çalışmasıdır.
Gençler için gençlerle beraber oluyoruz. Birçok hayale, derde ortak oluyoruz. Gençlere akıl değil kulak verilmeli. İktidara geldiğimiz zaman sizleri hak ettiğiniz hayat standartlarına, özgürlüğe ve mutluluğa kavuşturacağız. Güçlü Türkiye'yi hep beraber inşa edeceğiz. Çok az kaldı.
Devlet, vatandaşların insan onuruna yaşaması için çalışır. Ortak aklı her sektörde esas alacağız. Şehirlerimizin mimari dokusunu koruyacağız. Biz projeye değil ranta karşıyız. Hizmete değil hırsızlığa karşıyız.
Çağımızın ruhu üretmektir, İnsana yatırım yapmaktır. Sandık ufukta belirdi. İYİ Parti artık çok yakın. İnsan odaklı bir anlayış ve demokrasiyle Türkiye'yi taçlandırmaya geliyoruz. Zengin, mutlu ve huzurlu Türkiye'yi yaşatmaya geliyoruz. Millat iradesinin önünde hiçbir şey duramaz
GEZİ BİR DURUŞ, BİR DİRENİŞTİR
Millet iradesinin önünde hiçbir güç duramaz. AK Parti'nin insanlarımızı ayrıştırıp, bir millet yerine iki düşman topluluk oluşturma siyasetinin bir parçası olarak 27 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul'da ağaçların sökülmesiyle başlayan olaylardan bugüne 9 yıl geçti.
Ağaçların sökülmesi bardağı taşıran son damlaydı. Hatırlayın bu yıla gelinceye kadar iktidarı yönetenlerin ağzından Atatürk'ün ailesine, Cumhuriyet'in değerlerine ve en tepeden Atatürk ve İsmet İnönü'ye iki ayyaş denildiği bir süreçti. En son iki ayyaşla o bardak doldu, ağaçların sökülmesiyle de bardak taştı. İşte bu 9 yıllık sürecin her bir anı müstakbele valisi gibi ülke yöneten bir zihniyetin kararları ve sömürge şirketi gibi ülke yağmalayan bir rantiye oligarşisinin uygulamaları ile geçti. Gezi başlangıcından Bay Kriz'in türlü provokasyon ve müdahalelerle rayından çıkarmasına kadar geçen süreçte ülkücüsünden solcusuna, dindarından sekülerine, kadınından erkeğine, gençlerimizin o dönemki rejime karşı bir duruş, bir direniştir.
GEZİ DİRENİŞLERİ ÇARESİZLERE UMUT OLMUŞTUR
Türk gençlerinin bu direnişi, AK Parti'nin FETÖ ile el ele verip, milli egemenliğimize kastetmesine karşı yapılmıştır. Bu direniş çaresizlere ümit olmuştur. Cumhuriyet'imizi tek bir adama mahkum etmek isteyenlere karşı adeta bir duvar olmuştur ve o duvar sayın Erdoğan ve avareleri eliyle rayından çıkarılana kadar da dimdik durmuştur. Gençlerimiz uğruna ölecekleri vatanları, sayın Erdoğan'ın inşaat baronlarına peşkeş çekilmesinin diye gurur duydukları devletleri bir grup meczubun elinde parçalanmasın diye, çok sevdikleri Türk milletinin geleceği tehlikeye düşmesin diye bu direnişi gerçekleştirmiştir. Bu yönüyle Gezi, Türk gençliği için yalnızca bir protesto değildir aynı zamanda milli şuurun da ayağa kalkmasıdır.
Sayın Erdoğan'ın Gezi Direnişi'ne iyi gözle bakmasına imkan yoktur. Bu sebeple 'Gezi' kelimesinden hep korkmuştur, bu sebeple rayından çıkarmak için elinden geleni yapmış ve başarmıştır. Bu sebeple bugün bile adeta yemin etmiş gibi şahsi bir intikam kovalamaktadır. Aradan geçen 9 yılın sonunda geldiğimiz noktada bugün milletimizin her bir ferdinin çeşitli bahanelerle ve keyfi kararlarla düşman, hain edildiği siyasetin, farklılıklarını ve her türlü düşüncenin bir fare tuzağına hapsedildiği, millet ve memleket soyulurken garibanın kuru ekmeğe mahkum edildiği adına da Partili Cumhurbaşkanı Sistemi denilen bir istibdatın içindeyiz. Bilinmelidir ki hiçbir gayrimeşruluktan yasallık üretilemez. Akıl ve vicdan sahibi hiçbir Türk evladı istibdata boyun eğmez. Şanlı tarihimiz her dönemi 'Yaşasın Hürriyet kahrolsun İstibdat' diye haykıran cesur vatan evlatlarıyla doludur.
KAVALA AKLANMIŞTIR
Nitekim dün saray tiyatroları ile galası yapılan Osman Kavala davası toplum vicdanına ve millet varlığına hançer vuran binlerce yargı trajedisinden yalnızca bir tanesidir. Yargı yetkisinin de saraydaki şımarıkların nargile masalarına çerez edildiğinin bir başka önemli kanıtıdır. Sayın Erdoğan aklınca aylarca üst perdeden beylik laflar ettiği Rahip Bronson davası ile neredeyse kendisini, savcı ilan ettiği, Kaşıkçı davasında, milletin yargı egemenliğini, alenen ve utanmadan satmasının, sadakasını vermiştir. İşte o nedenle bugün, meselemiz, Osman Kavala değildir. Çünkü Osman Kavala, mevcut yasalarla, zaten aklanmış, mahkeme bile bunu kabul etmiştir. Bugün meselemiz; milletimizin her bir ferdinin, kısıtlanamaz, devredilemez, engellenemez temel haklarının, hürriyetlerinin, insanca yaşama arayışının, ve buna dair umut ve hayallerinin elinden alınmasıdır.
1908’DE İSTİBDATA KARŞI KOYAN RUH NEYSE, GEZİ DE ODUR
Bugün meselemiz; iktidar araçları ve devlet organları eliyle, paramparça edilen, yabancılaştırılan, mayası ve özü değiştirilen, 1920 yılında, bu çatı altında birleşmiş bir millet ile, onun vatanını ve devletini, bu ucube zihniyetten kurtarma meselesidir. Bugün meselemiz; istibdat karşısında, hürriyet için dik durabilme meselesidir. Çünkü, 1908’de istibdata karşı koyan ruh neyse, Gezi de odur. 31 Mart’ta, meşrutiyeti yıkmaya kalkışan darbecilerin, karşısında duran irade neyse, Gezi de odur. Demokrasi için seferber olan, o günün Türk Gençleri neyse, ağacına, parkına ve heykeline sahip çıkan, Gezi’deki Türk Gençleri de odur.
KAHROLSUN İSTİBDAT, KAHROLSUN ZULÜM! YAŞASIN HÜRRİYET, ADALET, MÜSAVAT VE MEŞVERET!
Türk modernleşmesinin önünde, her zaman engeller olacak. Her devirde, mutlaka yeni Derviş Vahdeti’ler çıkacak. Her devirde, bizi bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahlarımız olacak. Varsın olsun. Çünkü her devirde, bu vatanın; Bekçiliğini yapacak gençleri de olacak. Vahdeti’lerin karşısına dikilecek, Mustafa Kemal’leri de olacak. Topçu Kışlası hayallerine kapılanların karşısında, dimdik duran çapulcuları da olacak. İşte o nedenle buradan, bir kez daha ilan ediyorum: Parola vatan, işareti namus! Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm! Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat ve meşveret!
KARAR