İzlenim | DEVA Partisi kutuplaşmaya deva olur mu?

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi 'nin tanıtım toplantısı Ankara'da yapıldı  

İzlenim | DEVA Partisi kutuplaşmaya deva olur mu?




AK Parti döneminde ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı üstlenmiş olan ve geçtiğimiz temmuz ayında partisinden istifa eden Ali Babacan yeni kurduğu Demokrasi ve Atılım Partisi'nin (DEVA) tanıtımını Ankara’da Bilkent Otel’de düzenlenen bir toplantı ile yaptı.

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun geçtiğimiz aralık ayında yine aynı salonda tanıtımını yaptığı Gelecek Partisi’nin ardından DEVA Partisi’nin kurulması, AK Parti’nin kurucu tabanından kopuş olmanın ötesinde, ağırlıklı olarak muhafazakar-merkez sağ seçmenin gidişatta kendi yaşamlarına dokunan sorunlar karşısındaki itirazlarını ortaklaşa yükselttiği mecraların arttığı anlamında yorumlanıyor. Bu da toplumdaki suskunluk sarmalını siyaset yoluyla kırmanın önemli bir enstrümanı olabilir.

 

125 sayfalık Parti programı ve tüzüğün kamuoyuna açıklandığı iki saatlik toplantıda Babacan’ın okuduğu ilkeler, üzerinde çok çalışıldığı izlenimini veren, klişelerin ötesine geçen, kişileri değil politikaları öne çıkaran bir tablo sundu. Öte yandan, “cinsiyete duyarlı bütçeleme”, “kirleten öder ilkesi” gibi sol ve/veya ekoloji hassasiyetli partilerin kullandığı söylemlerin varlığı da partinin hedef seçmen kitlesini sadece merkez sağ ile sınırlandırmak istemediğine bir işaret.

Gençlerin sorunlarına odaklanıyor

Genç işsizliği, gençlerin iş başvurularında karşılarına çıkan kayırmacılık ve liyakat sorunları, gençlerin Twitter üzerinden bile kendilerini ifade etmekten çekinmesi gibi yeni nesil seçmenin gündelik hayatındaki sorunlara dokunan söylemler ve bu sorunlara "deva” olacaklarını sık sık vurgulaması, Babacan’ın genç ekibinin gençlik meselelerini öncelik haline getireceğini gösteriyor. Ne de olsa Türkiye’de seçmen profiline bakıldığında genç seçmenlerin sayısı, toplam seçmenlerin yaklaşık dörtte birine karşılık geliyor ve bu seçmen oranı 2023 yılında 20 milyonu aşabilir; dolayısıyla yeni nesli olabildiğince ikna etmek, kurulan partileri geleceğe taşıyan anahtar olabilir.

Kutuplaşma, ötekileştirme, ayrıştırma vurgusu, parti programının neredeyse tüm ana başlıklarına içkin bir eleştiri konusu. Geçmişte “2020’de kutuplaştırıcı dil kaybedecek” ifadesini sık sık kullanan Babacan’ın, “Adaletin olmadığı yerde çatışma, kamplaşma, kutuplaşma vardır, refah sağlamak bu tarz toplumlarda mümkün değildir” cümlesi de hafızalara kazınır türden. “Derdinize hızlı çözüm arıyorsanız biz devayız" sloganının katılımcılardan çok fazla alkış alması da, siyasette yeni bir soluk ve sorunlara yeni bir çözüm mecrası arayışının halk nezdinde önemli bir ifadesi.

Bu açıdan Kurucular Kurulu’nun Türkiye sosyolojisini temsil eden geniş bir yelpazeye konumlanması, kutuplaştırıcı dil karşısında bir tavır alışı simgeliyor. Ancak bu çeşitliliğin partinin yerel ve ulusal düzeydeki siyaset yapma biçimine nasıl yansıyacağı, hedef seçmen kitlesi üzerinde nasıl bir heyecan ve “kıpırdanma” doğuracağı, kurucu kadrodaki kişilerin sahadaki aktif çabalarıyla test edilecek.

 

©Anadolu Ajansı
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi 'nin tanıtım toplantısı Ankara'da yapıldı©Anadolu AjansıEsra Hacioğlu

“Orta gelir tuzağı” vurgusu

Türkiye’de son dönemde izlenen yanlış ve popülist politikalar sonucunda kişi başına düşen gelirin yaklaşık yüzde 25 oranında gerilediğini ve ekonominin orta gelir tuzağına yakalandığını konuşmasında ifade eden Babacan, orta gelir tuzağını aslında 2000’lerdeki AK Parti çatısı altındaki Bakanlığı döneminde de sık sık ifade ediyor, bu konuda gerekli önlemler alınması çağrısında bulunuyordu. Dolayısıyla, eski eleştirilerinde bir devamlılık, tutarlılık söz konusu.

Babacan, sık sık insan hakları, demokrasi ve adalet alanlarındaki gerilemenin ekonomik duruma yansımalarını vurgulayarak, teknokrat olarak algılanabilecek çözümleri halkın gündelik talepleriyle bağdaştırma arayışında olduğu izlenimi verdi. Kendisinin AK Parti döneminde ekonomide ortaya koyduğu parlak başarı hikayesi de, bu söylemlere inandırıcılık kazandıran bir avantaj olarak okunabilir. Babacan’ın ülke içinde teknokrat çevreler, ülke dışında da yatırımcıların desteğini alan ve marka değerini halen koruyan imajı ise bu süreçte önemli bir artı değer gibi görünüyor. AK Parti’nin “çok çalışmak” odaklı söylemi, DEVA Partisi’nin de programında sık sık yer alıyor ve Babacan, “Bizim için siyaset çok çalışmaktır, dosdoğru çalışmaktır” ifadeleriyle önümüzdeki dönemde aktif bir profil sergileyeceğine dair bir beklenti doğuruyor.

Laik sınıfa hitap eder mi?

Ancak, gerek kadroda asker kökenli isimler, gerekse seküler ve Batılı bir profil sergileyen kadınların laik orta sınıfa ne oranda hitap edeceği, yani geçmişin ANAP-DYP çizgisini ne oranda sahaya yansıtacağını söylemek için şu anda erken. Bu açıdan Bilkent Otel’deki tanıtım toplantısı öncesinde Kurucular Kurulu’nun Anıtkabir’de Atatürk’ün huzuruna çıkması, “dini siyasi propaganda haline getirmeyeceğiz” vurgusu, seküler camiada destek görebilecek bir söyleme işaret ediyor.

Babacan’ın konuşmasında, “Keşke ülkede şartlar biraz daha normal olsaydı bize destek veren aydınlatan arkadaşlarımızın hepsi açıkça burada olsaydı. Gönüller bizimle beraber onu biliyoruz. Bu günler de geçer inşallah” şeklindeki ifadesi ise, toplantıda gerek eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gerekse kendisinin ekibinden isimlerin olmamasıyla bağlantılı yorumlanıyor. Zira, partinin hazırlık aşamalarında “büyük ağabey” işleviyle Babacan’a yol gösterdiği belirtilen Gül ile köprülerinin kısa süre önce atıldığı ve Gül’ün Parti yönetimine önerdiği Osman Can, Haşim Kılıç, Beşir Atalay gibi “ağır topların” kadroda yer almadığı biliniyor.

Aynı şekilde, Babacan ve Davutoğlu’nun parti oluşumlarına seküler kesimden getirilen eleştirilerin başında, ayrı partiler olsalar da misyonlarının aynı olduğu, bu iki partinin neden birleşmediğine dair yorumlar ağırlık kazanıyor. Babacan’ın önümüzdeki süreçte Gelecek Partisi’nden farklı yanlarını vurgulaması, göz önüne getirmesi, Partisi’nin ayrışması açısından isabetli olur.

DEVA Partisi’nin bundan sonraki süreçte sahada bir fark yaratması ise, siyasette alışıldık yöntemlerle hareket etmemesiyle, parti hazırlık sürecinde 25 komisyonla ülke sorunlarına çözüm arayışında olduğu gibi istişare düzeyi yüksek, konunun uzmanlarının aklına başvuran yaklaşımını sürdürmesiyle sınanacak. Bir diğer açıdan ise, güleryüzlü tavrıyla AK Parti karşıtı seçmenin bile bir düzeye kadar sempatiyle yaklaştığı Babacan, nazik siyaset anlayışını sürdürecek mi, yoksa daha “yırtıcı” adımlar atma cesaretini gösterecek mi? Önümüzdeki dönem tüm bu soruların sahada yanıt bulmasıyla şekillenecek gibi görünüyor.

Her ne kadar siyasi arenada her başarı öyküsü kendi bağlamı içerisinde biricik olsa da, Ekrem İmamoğlu'nun yerel bir siyasetçi iken, son belediye seçimlerinde sergilediği performans ve ulusal ve uluslararası tanınırlık sağlamasını tesis eden söylemini oluşturma dinamikleri, yeni kurulan partilere referans oluşturabilir. Şurası kesin ki insanlar yeni ve halka yakın söylemleri kendilerine yakın hissediyorlar ve sorun çözme, bilhassa ekonomik ve istihdam sorunlarına somut çareler üretme gücü sergileyen liderlere daha yatkın oluyorlar. Dolayısıyla birçok seçmen de Kurucular Kurulu'nun içinde kimler olduğuna bakmak yerine, parti liderinin onlara "dokunmasını", onlardan biri olduğunu hissettirmesini, siyaset çarkında erimeyeceğini göstermesini ve bir yandan da nükteli ve kriz yönetimi becerili olmasını bekliyor.

 

Menekşe Tokyay  / EURO NEWS