Kanlı çete çatışmaları ve infazlar... 'Babalar' dönemi bitti

MAFYADA “BABALAR” DÖNEMİ BİTTİ

Kanlı çete çatışmaları ve infazlar... 'Babalar' dönemi bitti


Kanlı çete çatışmaları ve infazlar... 'Babalar' dönemi bitti

Türkiye’de son dönemde kamuya açık alanlarda uzun namlulu silahların kullanıldığı kanlı çete çatışmaları ve infazlar artmaya başladı. Bu hızla giderse, çatışmalarda arada kalan masum vatandaşların hayatlarını kaybetmesi an meselesidir. Odatv Güvenlik Danışmanı Feramuz Erdin son zamanlarda artan “mafya ikliminin” sebep ve sonuçlarını inceledi.

Feramuz Erdin

Bugünleri neredeyse tam bir yıl önceden görmüş ve olacakları o günden yazmıştık: Türkiye sokaktaki vatandaş için hızla güvensiz bir yer haline geliyor! Organize suçlarla mücadele eden kolluğun görevlerinin yeniden tanımlanması, imkânlarının artırılması ve ardında siyaset ile yargının kesintisiz desteğini hissetmesi çok önemli. Yoksa bir yıl sonra bugünkünden daha da vahim şeyleri konuşmak zorunda kalabiliriz!

Organize suçla mücadele konusunda haklı bir şöhrete ve hatırı sayılır bir pratiğe sahip olan meslek büyüğümüz Dr. Adil Serdar Saçan geçen gün yaptığı bir açıklamada Türkiye’nin Meksika’ya döndüğünü söylemişti. Bilindiği gibi Meksika dünyada organize suç örgütlerinin adeta devletle bire bir mücadele etmeye cesaret edebildiği, devlet otoritesine ortak olduğu bir yer olarak biliniyor. 

Ona bu teşhisi yaptıran şey, organize suç çetelerinin ülkemiz içinde artık rahatça faaliyet gösterebilmeleri ve hatta kanlı hesaplarını dahi uzun namlulu silahlarla ulu orta bir şekilde görebilmeleriydi. 

MAFYADA “BABALAR” DÖNEMİ BİTTİ

Tabiri caizse “yol - yordam bilen” yerli suç örgütlerinin yanında, hiçbir kural ve otorite tanımayan yabancı organize suç çeteleri artık kamu otoritesi ile çatışmayı göze alabiliyor. Türkiye’de “babalar” döneminden kalan organize suç örgütü pratikleri devlete ve memuruna saygı, olayla ilgisi olmayanın olayın dışında tutulması gibi bir takım adı konmamış kurallara tabi idi. 

Ancak ülkede bir anda türeyen yabancı suç örgütleri her şeyi alt üst ederek, yaşam alanlarını adeta sokaklar olarak belirledi. Neredeyse her gün yeni bir olay yapan bu çeteler için halka açık yerler ve sokaklar kanlı hesaplarının kolayca görülebileceği yerler haline geldi. 

MAFYANIN İNSAN KAYNAĞI KİMLERDEN OLUŞUYOR?

Ülkemizdeki organize suç örgütlerini artık iki başlık altında toplayabilmek mümkün: Yerliler ve yabancılar!

Yerliler arasında “babalar” kültüründen gelenler hala çok güçlü ve isimlerini duymak bile bazı insanların dizlerinin bağının çözülmesine yol açabiliyor. Bunlardan bazıları geniş etki alanlarını kullanarak kendilerine “devlete yardımcı” paramiliter bir güç de atfediyorlar. Bu tür örgütlenmelerdeki tabanın sayısını, gücünü ve adanmışlığını asla hafife almamak gerekir. 

Siyaset ve bürokrasi ile yakın ilişkiler içinde olup da kendi faaliyet alanlarını genişleten yeni yetme yerli mafyaların bazılarını ise sık sık Tik Tok’ta da görebiliyoruz. Çakarlı arabaları, silahlı korumaları; uyuşturucu ve yanlarındaki deste deste paraları ile çektikleri videoları sürekli yeniliyorlar.

Bir şekilde “bağımsız” olarak faaliyet gösteren yerli organize suç çetelerinin ise hemen her olaydan sonra yakalandığına ise her zaman şahit oluyoruz. 

Yabancılardan bir kısmı ise mevcut suç örgütlerine şimdilik tabiri caizse “ayakçılık” veya “tetikçilik” yapıyorlar. Birkaç seneye kalmaz onlar da kendi örgütlerini kurup, pastadan pay isteyeceklerdir.

Asıl tehlikeli olanlar ise yabancı bir ülkede düzenini kurmuş olup da buradaki müsait ortamı fırsat bilerek faaliyetlerini ve insan kaynağını ülkemize kaydırmış olanlar. Bunlar her ne kadar yurt içinden kendilerine bir ortak bulmuş olsa da faaliyetleri ve kuralları bizim bugüne kadar bildiğimiz sistemin dışında işliyor! 

İşte gelecek için asıl tehlike de bu köksüz ve milliyetsiz gruplardan kaynaklanıyor. 

GÜN GELİR, ROKETATAR DA KULLANIRLAR MI?

Normal vatandaş kurusıkı bir tabanca almak için ne eziyetlere katlanıyorken süfli ve karanlık kişilerin bu kadar kolay silah elde edebilmesini nasıl düşünmeliyiz? Hem de aralarında harp silahları dahi bulunuyor!

Çevremiz ateş çemberi ve sınırlarımız bu haldeyken, kimin sınırdan ne geçirdiğini takip edebilmek adeta imkânsızdır. İsteyen herkesin sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak geçebildiği bir dönemin tabii ki toplumsal hayat açısından sonuçları da olacaktır. 

Bu karmaşık ortamda roketatarlar dâhil birçok silahın Türkiye’ye sokulduğunu tahmin etmek o kadar da zor olmamalıdır. 

Bunun yanında akın akın gelen kalabalık grupların tek tek yakalanarak sınır dışı edilmesi uzun, pahalı ve zahmetli bir süreçtir. 

TÜRKİYE DIŞARIDAN NASIL GÖRÜNÜYOR?

ABD Hükümeti tarafından fonlanan Küresel İnisiyatif isimli araştırma kuruluşu her yıl organize suçlarla ilgili bir endeks yayınlar. Bu endekste ülkelerdeki suç oranları ile ülkelerin organize suç karşısındaki dirençliliği değerlendirilir.

2022 yılı raporuna göre Türkiye 6,89’luk oranıyla dünyadaki 193 ülke arasında en fazla organize suç işlenen 12. ülkedir. Aynı şekilde Türkiye organize suçla mücadele ve dirençlilik alanında 3,54’lük puanıyla 193 ülke arasında 153. sırada yer almıştır. 

Ülkeye gelen nitelikli doğrudan yatırımlar işte bu ve benzeri raporlar baz alınarak hazırlanan değerlendirmeler sonucunda nihai kararını vermektedir. Doğal olarak Türkiye ticari hayat ve yabancı çalışanlar açısından riskli ülkeler arasında görüldüğü için de doğrudan nitelikli yatırım yapılması açısından o kadar da tercih edilebilir bir ülke konumunda değildir. Bu durum kredi faizlerinin artmasında da etkilidir. 

Aynı şey nitelikli yani harcama kapasitesi yüksek olan turistin ülkemizi tercih etmemesi için de geçerli bir nedendir. 

İKTİDAR VE MUHALEFET YOLSUZLUKLA MÜCADELEYE DESTEK OLMALI

Kolluğun siyaset ile yargının kesintisiz ve güçlü desteği olmaksızın bu tabloyu düzeltebilmesi neredeyse imkânsızdır. Kolluğun öncelikle bağlı bulunduğu Bakan başta olmak üzere siyaset kurumuna yüzde yüz güvenmesi gereklidir. 

Muhalefetin de bu konuların takipçisi olması kamu görevlileri açısından ayrı bir motivasyon kaynağı olabilmektedir. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın bir süre yürüttüğü kampanya ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sert çıkışı sonrasında narkotik operasyonlarında gözle görülür bir artış gözlemlenmiştir. Hemen her ilde sırayla yapılmaya başlanan ve sayıları artan “Kökünü Kurutma” operasyonları toplum tarafından takdirle karşılanmaktadır. 

Siyasi otoritenin, iktidarıyla ve muhalefetiyle TBMM özelinde yolsuzlukla mücadelede kararlı olması yargı ve kolluk açısından en önemli destektir. 

Sivil toplum kuruluşları ile ana akım medyanın da kamu düzeni konusundaki beklentileri daha net ve talepkar şekilde ortaya koyması gerekir. 

DEVLET SOKAKTA BELLİ OLUR

İçişleri Bakanı Soylu’nun bir takım olumsuz konular gündeme gelince hemen terörle mücadele başarısından söz etmeye başlaması, kamuoyunu olumsuz etkileyen diğer suçların gözden kaçmasına yol açmaktadır. 

Terörle mücadeledeki başarı tabii ki çok önemlidir ama burada diğer bakanlıklar ve kurumlar da en az İçişleri kadar önemli ve faaldir. Zaten bugün terörle mücadele alanında top yekûn gelinen nokta artık herkes tarafından takdir edilmektedir. 

Ama adına asayiş de dediğimiz kamu düzeni özellikle İçişleri Bakanının sorumluluğundadır. Sokakların terör haricindeki suçlarda da güvenli tutulması gerekir. 

Önümüzdeki seçimlerde vatandaşın bu konudaki memnuniyet, kaygı veya beklentilerinin sandığa net olarak yansıyacağını bekleyebiliriz. 

Odatv.com