Kanser Tedavisi
Kanserin Nedenleri
Kanser Nedir? Vücudumuzda tüm organlar hücrelerden oluşur. Hücreler vücudumuzun en küçük yapıtaşlarıdır ve ancak mikroskopla görülebilirler. Sağlıklı vücut hücreleri (kas ve sinir hücreleri hariç) bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların (vücut içi ve dışındaki) onarılması amacıyla bu yeteneklerini kullanırlar. Fakat bu yetenekleri de sınırlıdır. Sonsuz bölünemezler. Her hücrenin hayatı boyunca belli bir bölünebilme sayısı vardır. Sağlıklı bir hücre gerektiği yerde ve gerektiği kadar bölüneceğini bilir. Buna karşın kanser hücreleri, bu bilinci kaybeder, kontrolsüz bölünmeye baslar ve çoğalırlar. Kanser hücreleri birikerek tümörleri (kitleleri) oluştururlar, tümörler normal dokuları sıkıştırabilirler, içine sızabilirler ya da tahrip edebilirler. Eğer kanser hücreleri oluştukları tümörden ayrılırsa, kan ya da lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine gidebilirler. Gittikleri yerlerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılması olayına metastaz adi verilir. Kanserler oluşmaya başladıkları organ ve mikroskop altındaki görünüşlerine göre sınıflandırılırlar. Farklı tipteki kanserler, farklı hızlarda büyürler, farklı yayılma biçimleri gösterirler ve farklı tedavilere cevap verirler. Bu nedenle kanser hastalarının tedavisinde, var olan kanser türüne göre farklı tedaviler uygulanır.
Kanserin Nedenleri Kanserin sebebi henüz kesin olarak bilinmemektedir. Kanser hastalığı için iki grup risk faktörü vardır. Kanser için risk faktörleri yaşam şekillerine, yaşa, cinsiyete ve aile öykülerine bağlı olarak değişir. Bir başka risk grubu ise çevresel faktörlerdir. • Sigara alkol kullanımı, • Uzun süre ve tehlikeli saatlerde güneş altında kalma, • Aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma, • Bazı kimyasal maddeler (katran, benzin, boya maddeleri, asbest v.b.) • Bazı virüsler • Hava kirliliği • Radyasyona maruz kalma, • Kötü beslenme alışkanlığı
Kanser ve Beslenme Kanserin oluşumunda beslenme alışkanlıklarının etkisinin % 30 ile 70 arasında değişmekte olduğu bilinmektedir. Beslenmeye bağlı hangi alışkanlıkların kanserin oluşumunda desteklediğini bilirsek ve besin seçimlerimizi bu doğrultuda yaparsak kanser riskini önleyebiliriz. İşte dikkat edilmesi gereken noktalar: Diyetle alınan posa miktarının yetersiz olması kolon kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünün oluşumunda önemli bir etkendir. Bu sebeple diyet posasının kaynağı olan sebze ve meyvelerin, kuru baklagillerin, kepekli tahıl ürünlerinin bol miktarda tüketilmesi önemlidir. Günlük beslenmemizde diyetimizle aldığımız katkı maddelerinin miktarları ve türleri kanserin oluşumunda önemli bir etkendir. Etlerin korunmasında kullanılan nitrit ve nitrat tuzları, doğal veya sentetik antioksidantlar, renk vericiler, zayıflama ve diyabet diyetlerinde kullanılan yapay tatlandırıcılar, dikkatli kullanılması gereken katkı maddeleridir. Özellikle bulgur, mısır, yer fıstığı ve diğer yağlı tohumlarda üreyen küfler ve onların toksinleri kansere neden olabilmektedir. Bu besinlerin üretiminde neme ve sıcaklığa dikkat edilmelidir. Tahılların yıkanması, havalandırılması, güneşletilmesi bir dereceye kadar toksini azaltmaktadır. Kızartma, kavurma, tütsüleme gibi bazı pişirme yöntemleri kanser oluşumuna neden olabilmektedir. Özellikle protein içeriği yüksek besinlerin kızartılması veya tütsülenmesi kanserin öncüsü olan kimyasal bileşiklerin oluşumuna neden olur. Bu sebeple yiyeceklerimizi hazırlarken en sağlıklı pişirme yöntemleri olan haşlama, fırında pişirme veya ızgara tercih edilmelidir. Alkol ve sigara kanserin oluşumunda önemli iki etkendir.Bu ürünlerin kullanımları mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Şişmanlık kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştıran etkenlerden birisidir.Şişmanlık ile özellikle meme ve endormetrial kanseri riski artmaktadır, var olan kolon,prostat, rektum, böbrek ve seviks kanser türleri daha hızlı gelişmektedir.Bu sebeple vücut ağırlığının korunması şarttır. Ayrıca diyetle fazla miktarda alınan hayvansal kaynaklı protein ve yağın da meme, uterus, kolon kanseri gibi bazı kanser türlerinin ortaya çıkmasında önemli bir etken olduğu bilinmektedir. Antioksidant vitaminler olarak bilinen A,C ve E vitaminlerinin yetersiz miktarlarda alınması, kanserin nedenlerinden birisidir. Çünkü bu vitaminler kansere neden olan bileşiklerin oluşumunu engelleyebilmektedir. Bunun yanında riboflavin,kolin, pantotenik asit,tiamin vitaminleri ile çinko,selenyum,nikel,iyot, molibden.demir ve magnezyum minerallerini yeterli miktarlarda alınması kanserin önlenmesi için gereklidir. İnek sütünün kanseri engelleyici etkisi de son bilimsel çalışmalarla ortaya konmaktadır
Tüm bu bilgiler ışığında kanser riskini azaltmak için beslenmemizde dikkat etmemiz gereken noktaları şu şekilde özetleyebiliriz: • İdeal vücut ağırlığınızı koruyunuz • Diyetinizle aldığınız hayvansal kaynaklı yağı ve proteini azaltınız.Et yemeklerini hazırlarken yağsız sığır,dana ve kuzu etini tercih edin ve görünür yağı temizleyin; tavuk ve hindiyi derisiz tüketin; az yağlı et ürünlerini kullanın; balık ve kabuklu deniz ürünlerini daha sık tüketiniz. • Yiyeceklerinizi hazırlarken kızartma, kavurma veya tütsüleme yerine ızgara,fırında pişirme veya haşlama gibi yöntemleri kullanınız. • Günde 5 porsiyon taze sebze ve meyve tüketiniz.Antioksidant vitamin ve minerallerin kaynağı olan ıspanak, karnabahar, lahana, brocolli, brüksel lahanası, havuç, domates, kırmızı-yeşil biber ve turunçgilleri bol miktarda tüketiniz. • Kuru baklagilleri ve yağlı tohumları daha sık tüketiniz. • Yemekleriniz hazırlarken sarımsak, soğan, arpacık soğanı,nane,maydanoz gibi besinleri eklemeyi ihmal etmeyin. • Süt ve süt ürünlerini satın alırken daha düşük yağlı ürünleri tercih ediniz; yoğurt tercihinizi probiyotik yoğurt olan LC1'den yana kullanırsanız kolon kanseri riskini azaltmış olursunuz.
Kanser Yapan Etkenler
BEDENSEL ÖZELLİKLER Aileden gelen (genetik) kansere yatkınlık: Meme kanseri, lösemiler, bazı çocukluk çağı tümörleri gibi. Hormonal nedenler: Meme, prostat, karaciğer, testis, kalınbağırsak kanseri ve bazı yumurtalık tümörleri gibi. ÇEVRESEL FAKTÖRLER Fiziksel Etkiler: Güneş ışığı: (deri kanserleri) Radyasyon: (lösemiler, akciğer, boğaz-yutak, yemek borusu, mide bağırsak, deri, tiroit kanserleri ile yumuşak doku tümörleri) Isı: Deri, yumuşak doku, yemek borusu ve yutak kanserleri Mekanik darbeler: Kemik ve yumuşak doku tümörleri
KİMYASAL ETKİLER: Endüstriyel maddeler:· Alüminyum ürünleri: Akciğer, idrar kesesi, yemek borusu, mide kanserleri · Ayakkabı sanayisinde kullanılan maddeler: Lösemi, sinüs tümörleri, idrar kesesi ve sindirim yolları kanserleri. · Kömür dumanları: Deri, Akciğer ve idrar kesesi kanserleri. · Kok kömürü ürünleri: Deri, akciğer ve böbrek · Demir tozları: Solunum yolları, lösemi, sindirim, cinsel organlar ve boşaltım organları · Boyalar: Akciğer, yemek borusu, mide, idrar kesesi. · Lastik endüstrisi: İdrar kesesi, lösemi, lenfoma, akciğer, böbrek yolları, sindirim yolları, deri, karaciğer, gırtlak, beyin. · Mobilyacılıkta kullanılan maddeler: Gırtlak ve sinüs kanserleri. İlaçlar: · Ağrı kesiciler: Böbrek ve idrar yolları · Östrojen: Meme, döl yatağı ve testis. · Doğum kontrol hapları: Karaciğer, döl yatağı · Bazı kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar: Lösemi, idrar kesesi. Besinler:· Yağlı yiyecekler: Meme, kalın bağırsak Bazı küfler (alfatoksinler): Kalın bağırsak Yanmış yağlar: Meme, kalınbağırsak Kırmızı etten zengin diyetler: kalınbağırsak İyottan fakir diyet: tiroid bezi Diğer kimyasal kanser yapıcı etkenler: Sigara: Akciğer, ağız, gırtlak, yutak, yemek borusu, mide, idrar kesesi, pankreas, böbrek, döl yolu ağzı, karaciğer Alkollü İçecekler: Ağız, yutak, gırtlak, yemek borusu, karaciğer, meme Asbestos: Akciğer, plevra, peritoneum, sindirim sistemi, gırtlak Benzen: Lösemi Kömür tozları: Deri, akciğer ve idrar kesesi Kömür tozu, zifti: deri, akciğer, idrar kesesi, sindirim yolları lösemi Madeni yağlar: Deri, idrar kesesi, sindirim ve solunum yolları Naftalin: İdrar kesesi, karaciğer Hardal gazı: Akciğer, gırtlak, yutak Virüsler, bakteriler: Hepatit B ve C virüsü: Karaciğer T gözeli lösemi virüsü: Lösemi HP virüsü: Döl yolu ağzı, daha nadir olarak ağız, dil, gırtlak Helicobacter pylori: Mide Diğer risk faktörleri: Yaş: 55 yaşın üstünde olmak: Bedenin birçok yerinde görülen kanserler Stres: Çeşitli dokulardaki tümörler Hareketsiz yaşam tarzı: Meme, kolon, diğer yerleşimler. Yüksek tansiyon: Meme, kolon Ümmin sistem yetersizliği: lenfoma, karsinoma Kadının rastgele cinsel ilişkisi: Rahim ağzı Erkekte temizliğe uymama: Penis Erkek homoseksüel ilişkisi: Kaposi sarkomu, anüs ve dil
Tedavi Türleri Kemoterapi KEMOTERAPI NEDIR ve NASIL UYGULANIR? Size uygulanan kemoterapinin sekli,özellikle kanserin türü,vücudun neresinden başladığı,kanser hücrelerinin tipi ve bu hücrelerin ne kadar yayıldığı gibi bir çok nedenlere bağlıdır.Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek için anti-kanser (sitotoksik) ilaçların kullanılmasıdır.Kemoterapi, kimyasal madde(ilaç) ve tedavi kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur.Bu tedavide mevcut bulunan yaklaşık kırk değişik ilaçtan seçilen bir veya birkaç ilaç uygulanır.Kemoterapi,kanser tedavisinde,tek başına veya cerrahi işlemle ve/veya radyoterapi ile birlikte uygulanabilir. Kemoterapide kullanılan ilaçlar sizde deneme için yapılmamaktadır. Siz bir denek değilsiniz.Bu ilaçların değerlendirmeleri yapılmış ve yıllardır kullanılmaktadır.Eğer bir deney ilacı gerekir ise, doktorunuz ilacın fayda ve zararlarını sizinle tartışır ve bu konuda sizinle anlaşırsa uygulamaya geçer.Bu nedenlerle,değerlendirilmesi yapılmamış veya yapılarak değersiz oldukları ortaya konulmuş bazı maddeleri ve metotları tedavi edici olarak uygulayan ve bilimsel ciddiyet taşımayan bu kişilerin iddialarına ve uygulamalarına itibar etmeyiniz. Kemoterapi,kanser tipine ve kullanılan ilaçlara göre çok çeşitli yollarla verilebilir.En yaygın yolları damara enjekte etmek ve ağız yoluyla vermektir.Daha ender olarak adaleye veya deri altına enjekte edilir.Özel durumlarda omuriliğe de enjekte edilebilir.Bazı hastalarda,bu yollardan bir kaçı birlikte kullanılabilir.Hangi yolla verilirse verilsin ilaçlar kana karışarak vücudun her tarafına tabii ki kanser hücrelerine de ulaşırlar. İlaçların Damar Yoluyla Verilmesi Bazen ilaçlar çok miktarda sıvı içinde sulandırılarak damla damla kolunuzdaki bir damara verilir. Damardan kemoterapi yapılan bazı kişiler, serumun gittiği damardan zaman zaman yanma ve ağrı hissi duyabilirler.Bu durumda doktor veya hemşireye haber vererek serumun yavaşlatılmasını isteyebilirsiniz.Damar içinde kemoterapi vermenin bir başka yolu da,plastik bir kateterin (plastik ince bir hortum) cerrahi bir işlemle göğsünüzdeki bir damara yerleştirilmesidir.Hickman kateterin en yaygın olarak kullanılanıdır.Koldaki damar için kullanılan kateterden farklı olarak,lokal veya genel anestezi ile yerleştirilir.Yerleştirildikten sonra damardan çıkmaması için göğsünüze sıkıca bantlanır ve damar içinde aylarca kalabilir,böylece damar için kemoterapi verilirken iğneye ihtiyacınız olmayacaktır.Test için gereken kan da bu kateter aracılığıyla alınabilir.Bu kateterin olası problemleri enfeksiyon ve pıhtılaşarak tıkanmasıdır.Kateter haftada bir kez heparinle (pıhtılaşmayı engelleyen bir ilaç)yıkanacaktır.Banyo yapıp duş almanızda sakınca yoktur,ama günlük yaşamınıza birkaç kısıtlama getirebilir.Hickman kateterinini gerektiği gibi bakimi konusunda endişeleriniz varsa,evinize dönmeden önce bu hususu doktorunuzla konusun. Damar içi kemoterapi ilaçları,genellikle yarim saatten birkaç saate veya bazen birkaç güne kadar değişen bir süre verilir.Eğer sadece birkaç saat sürerse hastanede kalmanıza gerek yoktur, birkaç gün sürerse bir süre hastanede kalabilirsiniz.Infüzyon pompaları,kemoterapi vermenin oldukça yaygın bir seklidir.Bir çok değişik tipten oluşan bu pompalar,belirli bir miktar ilacın belli bir sürede verilmesi için kullanılır. İlaçların ağız yoluyla verilmesi Tedavinizin tamamı veya bir kısmi tablet seklinde ağızdan verilebilir. Ilaçlari nasıl ve ne zaman alacığınız bütün ayrıntılarıyla anlatılır.Verilen bu tabletleri herhangi bir sebeple alamıyorsanız derhal doktorunuza durumu bildirin. Radyoterapi Radyoterapi, radyoaktif ışınlarla tedavi demektir. Kanser olgularında ameliyat ve kemoterapi gibi bir tedavi yöntemidir ve tek başına yapılabileceği gibi, ameliyat öncesi, sonrası ya da kemoterapi beraberliğinde uygulanabilir. Yaklaşık 100 yıl önce radyoaktif ışınların keşfinden bu yana radyasyon, tıpta teşhis (radyoloji) ve tedavi (radyoterapi) amacıyla, giderek yaygınlaşarak kullanılmaktadır. Radyoterapide daha güçlü ışınlar kullanılmasına rağmen hasta tedavi sırasında, röntgen çekiminde olduğu gibi, işlemi hissetmez. Radyasyonun tehlikeleri hakkındaki yaygın endişelere karşın, tıp bugün radyasyonun kullanılmasında yeterince bilinçli ve deneyimlidir. Radyasyon tedavisi, gereği gibi kullanıldığında riski çok az, yararları ise çok daha fazla olan bir tedavi modelidir. Radyoaktif ışınlar, tedavi edilen bölgedeki kanser hücrelerini yok ederek etkilerini gösterirler. Bu arada tedavi alanı içindeki normal hücreler de bu ışınlardan kötü etkilenseler de, onların kendilerini onarma yetenekleri vardır. Dolayısıyla radyasyona bağlı normal doku hasarı çoğu kez geçicidir. Muhtemel yan etkilerden olabildiğince kaçınmak amacıyla radyoterapide verilmesi planlanan toplam doz, seanslara bölünerek verilir.Genellikle haftanın beş günü, günde bir seans şeklinde uygulanır ve hafta sonu hastanın dinlenmesi öngörülür. Böylece normal hücrelerin iyileşmesine de fırsat tanınmış olur. Radyasyon tedavisi, Co-60 ya da Lineer Akseleratör gibi cihazlar aracılığıyla vücudun dışından (harici radyoterapi) veya vücut boşlukları ya da doku içine radyoaktif maddelerin yerleştirilmesi yoluyla içerden (dahili radyoterapi) gerçekleştirilir. Tedavilerin şekli hastanın yaşı, genel sağlık durumu, teşhis edilen kanserin türü, evresi, yerleşim yeri gibi birçok önemli faktöre bağlıdır. Bu tedavi kararları, birçok farklı tıp branşından uzman hekimlerin hastayı en başından beri birlikte görüp değerlendirmeleri sonucu alınır ve her hasta ayrı değerlendirilir. Bu nedenle aynı tip kanser hastası bile olsalar, her hastanın tedavisi kendi şartlarında planlanır. Harici radyoterapi sizi radyoaktif yapmaz. Tedaviniz süresince ve sonrasında diğer insanlarla (çocuklar dahil) aynı ortamda birlikte olmanızda çevrenizdekiler açışından hiçbir sakınca yoktur. Evde kullandığınız hiçbir eşyanızı ayırmanıza kesinlikle gerek yoktur. Radyasyon, asla bulaşıcı bir özellik taşımaz.
KAYNAK : http://www.19mayishastanesi.com
|