Kapalı kapılar ardında neler oluyor

Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan yarın bir kez daha Moskova'ya gidiyor. 

Kapalı kapılar ardında neler oluyor


Durum bu iken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan yarın bir kez daha Moskova'ya gidiyor. 

Suriye'nin kuzeyi PKK/YPG'li teröristlerden temizlenecekti... Önce ABD, sonra Rusya araya girdi, “Ateşkes” sağlandı. Bir yanımızda ABD, diğer yanımızda Rusya ve teröristler yerli yerinde bir tabloyla Suriye gündemden düştü.

Libya'da yayılan, ABD ve Rusya'nın da desteklediği General Hafter'e karşı BM'nin tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni desteklemek üzere asker gönderilmesi kararlaştırıldı. 

Libya politikasını eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na geçen Pazar akşamı katıldığı televizyon programında cevap veren Erdoğan, “Bir tarafta darbeci var, bir tarafta meşru hükümet var. Meşru hükümetle darbeci arasında arabulucu olunur mu?” dedi.

Çarşamba günü Putin Türkiye'ye gelince, iki lider Libya'da ateşkes sağlanması konusunda mutabık kaldı ve bu karar dün gece yarısı itibarıyla uygulamaya girdi. 

TÜRKİYE ATEŞKES DİYOR RUSYA KABUL ETMİYOR

Şimdi sırada Erdoğan'ın Eylül'de, “Bizim meselemizdir, zira buradaki göç bizim sınırlarımızı zorlayacaktır” dediği ve son haftalarda yaklaşık 350 bin kişinin sınırımıza dayandığı İdlib var.

Suriye iç savaşı başladığından bu yana muhaliflerin ve Esad karşıtı silahlı grupların kalesi niteliğinde olan İdlib konusuda Türkiye ile Rusya arasında 17 Eylül 2018'de Soçi Mutabakatı imzalandı. Mutabakatta, İdlib'de bir çatışmasızlık bölgesi kurulması ve silahlı grupların çekilmesi öngörüldü. Türkiye, silahlı grupların çekilmesi, Rusya ise Suriye ordusunun operasyonlarının askıya alınması için garantör oldu. Bu arada Türkiye'nin bölgede “Gözlem noktaları” kurması kararlaştırıldı. 

Ancak Rusya'ya göre, mutabakat tam anlamıyla hayata geçirilemeyince, Esad güçleri İdlib'e müdahalelerini arttırdı. Sözkonusu müdahaleler sırasında Türkiye'ye ait gözlem noktalarının kuşatıldığı ve Rus güçlerinin araya girdiği haberleri de geldi.

Türkiye ile Rusya arasında 22 Ekim 2019'da bir mutabakat daha imzalanıp, Soçi'de alınan kararlar tekrarlandı. 

Bu anlaşmadan sonra neler oldu?

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, 11 Kasım'daki Ermenistan ziyaretinde, şunları söyledi:

“Terörün kökü, Suriye’nin neredeyse her yerinde temizlendi. İdlib’de bir gerginlik noktası kaldı. Bunun da Rusya ile Türkiye arasındaki anlaşma çerçevesinde ortadan kaldırılması gerekiyor. Ancak bunun için Türkiye sorumluluklarını yerine getirmeli ve vatansever muhaliflerle, şeklini, ismini değiştiren ancak özü aynı olan El Nusralı teröristleri birbirinden ayırmalı.” 

1 ay sonraki ABD ziyaretinde de şu iddialarda bulundu:

“İdlib terör yuvası haline geldi. Ne yazık ki, bölgedeki Türk meslektaşlarımız henüz terör eylemlerine bulaşmamış silahlı muhalifleri, El Nusralı teröristlerden ayırt etmeye yönelik sorumluluklarını yerine getirmedi. Örgüt, İdlib’deki gerilimi azaltma bölgesini kontrolü altına aldı. Sadece kontrol altına almakla kalmayıp, buradan Suriye ordusu mevzilerine, sivil altyapılara ve Rusya’nın Hmeymim Hava Üssü’ne saldırı gerçekleştirdiler. Bu saldırıların her birine yanıt veriyoruz. Ancak elbette sonsuza dek bu durum böyle kalamaz, nihayetinde bölgenin teröristlerden tamamen temizlenmesi ve bölgenin tamamı üzerinde meşru hükümetin kontrolünün yeniden sağlanması gerekiyor.”

Sözkonusu gelişmeler üzerine 23 Aralık'ta Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığında, MSB ve MİT yetkililerinden oluşan bir heyet Moskova'ya gitti. Görüşmelerde, İdlib'te olası ateşkes ve Suriye'deki diğer meseleler ile Libya'nın ele alındığı açıklandı. 

Bir gün sonra İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Rusya'nın sağladığı hava desteğiyle İdlib'i vuran Suriye Ordusu'nun Türkiye'ye ait bir gözlem noktasının etrafını çevirdiğini bildirdi. 

Son olarak 26 Aralık'ta Rusya Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova, Türkiye'ye Soçi Mutabakatını uygulaması çağrısında bulunup, “İdlib’deki terör yuvasının sonsuza dek varlığını sürdürmesi kabul edilemez” dedi. 

GÖZLEM NOKTALARININ BOŞALTILMASI MI İSTENDİ?

Ankara'ya gelince;

Erdoğan geçen Pazar katıldığı televizyon programında, İdlib veya Suriye'de Rusya ile olan mutabakat ve gayretlerinin çok farklı olduğunu, İdlib'te sivil ölümüne izin vermeyeceklerini vurguladıklarını, ancak Suriye rejiminin sivil katliamını sürdürdüğünü anlattı. Türkiye'nin bölgedeki 12 gözetleme kulesinin başarılı şekilde göreve devam ettiğini belirtip, 23 Aralık'ta bir heyetin Moskova'ya gönderildiğini de hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

“Şimdi Sayın Putin'le biz tabii bunu konuşacağız, bunu görüşeceğiz. Temennim odur ki, Sayın Putin'le yaptığımız bu görüşmede biz bu ateşkesi sağlayalım, artık burada bombalar sivillerin üzerine inmesin.”

Üç gün sonra Putin İstanbul'daydı. Türk Akım Projesi'nin açılışı ve Libya'da “Ateşkes” ana gündem maddesi olsa da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Erdoğan-Putin görüşmesinde “İdlib'te ateşkesin” de ele alındığını açıkladı.

Ancak Erdoğan ve Putin'in ortak açıklamasında “Suriye” başlığı altında şu ifadelere yer verildi:

“Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına olan bağlılığımızı teyit ediyoruz. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye’deki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılığımızı vurguluyor ve bu çerçevede, 17 Eylül 2018 ve 22 Ekim 2019 tarihli Muhtıraların tüm unsurlarıyla hayata geçirilmesinin önemini teyit ediyoruz. İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde sükunetin, İdlip’le ilgili bütün anlaşmaların tüm unsurlarıyla hayata geçirilmesiyle sağlanması gerekliliğini vurguluyoruz.”

Putin'in, Erdoğan'ın “İdlib'te ateşkes” talebini kabul etmeyip, iki mutabakatın gereklerinin yerine getirilmesi noktasında durduğu anlaşılıyor.

Durum bu iken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan yarın bir kez daha Moskova'ya gidiyor. 

Besbelli ana gündem maddesi bu defa “İdlib'te çözüm” olacak da nasıl bir “Çözüm”?..

Türkiye'nin Libya'ya asker göndermekle meşgûl olduğu Aralık ayının son günlerinde Suriye sınırına giden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın burada yaptığı açıklamada İdlib'le ilgili anlattıkları fazla dikkat çekmedi. Neler mi söyledi?

Bölgede yaşanan insanlık dramı konusunda Rusya'yı ve rejimi eleştirdi... Saldırıların devam etmesi halinde yaşanacak göç dalgasının Türkiye'ye ilave ağır yük getireceğini vurguladı... Sonra da şöyle konuştu:

“Yaptığımız mutabakata biz saygılıyız. Rusya'nın da bu mutabakata uymasını bekliyoruz. Biz hiçbir şekilde ateşkes sağlanmasına yönelik görevlerini kahramanca ve fedakarane bir şekilde ifa eden 12 gözlem noktasını boşaltmayacağız, buradan çıkmayacağız. Burada kalmaya devam edeceğiz. Gözlem noktalarımız bu konuda talimatlıdır. Herhangi bir şekilde kendilerine saldırı, taciz olduğu takdirde tereddütsüz karşılık vereceklerdir. Oradaki arkadaşlarımız bulundukları yeri sonuna kadar savunacaktır. TSK olarak gözümüz onların üzerindedir. 24 saat onları takip ediyoruz. İlgili arkadaşlarımız tarafından ihtiyaçları karşılanmaktadır. Bu şekilde oradaki varlığımızı sürdürmeye devam edeceğiz.”

Anlaşılan o ki, gözlem noktalarını boşaltmamızı isteyen, bu olmadığı takdirde saldırı düzenleneceği tehdidinde bulunan birileri var. Öyleyse kim, Rusya mı, Esad mı, her ikisi birden mi?

Yarınki ziyaretin hikmet-i sebebi bu “Rest ve tehditler” ise; Gidişat itibarıyla Ankara'nın görüşmelerden “İdlib'te ateşkes” sonucunu alma umudu var mı?

Müyesser Yıldız

Odatv.com