Karamollaoğlu: Adaletin ışığı sönüyor

HUKUK EN ÜSTTE OLMAK ZORUNDA

Karamollaoğlu: Adaletin ışığı sönüyor




Karamollaoğlu: Adaletin ışığı sönüyor

Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, tartışma yaratan "ışıklar yanıyor" konusuyla ilgili iktidarı eleştirdi ve "Siz bir açıklamayı bırakın Anayasa hükmünü hiçe sayıyorsunuz" dedi ve yerel mahkemenin AYM kararını tanımamasını ihtilal olarak yorumladı. İktidarın dış politika ve ekonomi yönetimine tepki gösteren Karamollaoğlu, "Türkiye Venezuela'ya dönüyor" ifadesini kullandı.

DUVAR - Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Karamollaoğlu, Anayasa Mahkemesi (AYM) üyesi Engin Yıldırım'ın paylaşımıyla başlayan tartışmalar için "Adaletin ışığı sönüyor" derken, yerel mahkemenin AYM kararını tanımaması konusunda iktidara çağrıda bulundu.

'İHTİLAL BUDUR'

Karamollaoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Bugün Türkiye’de adaletin ışığı sönüyor. AYM’nin bir üyesinin ışıklardan bahsetmesi gündemi alt üst etti. Vay canına yav AYM nasıl olur da ihtilali hatırlatacak bir açıklama yapabilir. Siz bir açıklamayı bırakın Anayasa hükmünü hiçe sayıyorsunuz. Anayasa bir karar veriyor yerel bir mahkeme ben buna uymam diyor. İhtilal olduğu zaman da zaten böyle bir durum meydana gelir.

İhtilal ne demek hukukun rafa kaldırılması demek, elinde gücü olanların iktidar olması demek, gücün hukuka üstün gelmesi demek. Bugün iktidar gücü hukukun üstündeyim diyor. Bir yerel mahkeme AYM’nin aldığı kararı uygulamam diyor işte ihtilal budur. Bugün yapılacak tek şey hukuka geri dönmek, adaleti tesis etmek, keyfi uygulamalardan vazgeçmek. Ben devletim ben kanunum demeyi rafa kaldırmaktır.

SİVİL DE OLSA AYNI HUKUKSUZLUK: Enis Berberoğlu kararı da buna bir uygulamadır. “Benim kanaatime göre suçludur, hapiste kalması icap eder, haklarının hiçbirisinin iade edilmesine gerek yok, AYM’nin kararı bana göre yok hükmündedir” dediniz mi anayasa yok demektir. İhtilal yapanlar önce anayasayı rafa kaldırmayı bir görev biliyorlar bunu unutmasın kimse. Bu askeri değil de sivil bir müdahale ise aynı hukuksuzluğu içeriyor demektir.

HUKUK EN ÜSTTE OLMAK ZORUNDA: Sayın Cumhurbaşkanı’nı Anayasa’nın açık hükümleri karşısında, AYM’nin aldığı kararları uygulamaya davet ediyorum. Düşünün Bugünkü AYM sistemini değiştirip Cumhurbaşkanlığı Başkanlık sistemine uyduracağız diye düşünebiliyorlar. Ne olacak yani padişahlık olarak hükümdar her zaman anayasanın üstünde olacak böyle bir manayı kabul etmek mümkün değil ki! Siz, bir memlekete barış ve huzur getirmek istiyorsanız; hukuk, her zaman bütün güç sahiplerinin üstünde olmak mecburiyetindedir. Türkiye'de, herkes endişeli! Arkasında iktidar desteği olmayan insanlar, yarın birilerinin kapısını çalabileceğinden endişeli.

SABOTAJ İDDİALARI ARAŞTIRILMALI: Birçok ilimizde aynı anda çıkan orman yangınları ülkemizin ciğerlerini yaktı. Bu yangınlarda ne yazık ki birçok ağaç ve hayvan yok oldu. Yangınların aynı anda çıkması tabii kuşku doğurdu, yangınların planlı çıkarılıp çakarılmadığına dair. Bunun üzerine muhakkak gidilmelidir eğer kasıtlı olarak yangın çıkarılıyorsa.Yangınlarla alakalı sabotaj iddiaları ise titizlikle araştırılmalı herhangi bir ihmal varsa muhakkak üzerine gidilmelidir. Bu yangınlardan dolayı hem bölge halklarına hem de tüm milletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

ÖĞRENCİLERİN EKSİKLERİ TELAFİ EDİLMELİ: Yüz yüze eğitim öğretime başlayan öğrencilerimize ve onların fedakâr öğretmenlerine başarılar diliyorum. İnşallah hayırlı olur ama bizi en çok ilgilendiren konu uzaktan eğitimdeki eksiklikler. Uzaktan eğitimde ciddi bir alt yapı eksikliği var hala, köylerde ve kırsalda çok ciddi sıkıntılar var ki; büyükşehirlerde bile interneti olmayan çocuklarımız var. Uzaktan eğitim sürecinde gerekli teknolojik alet ve internete erişimi olmadığı için eğitimi aksayan öğrencilerimizin ise eksikliklerinin en kısa zamanda telafi edilmesini temenni ediyorum.

ADAYLARA BAŞARILAR DİLİYORUM: Bildiğiniz üzere yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde seçim süreci geçirilmekte. Öncelikle ikinci tura kalan adaylara başarılar diliyorum. Seçimlerin Kıbrıs’ta yaşayan Türk halkına hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bunun yanı sıra Kıbrıs ile ilgili son zamanlarda duyduğumuz talihsiz açıklamalar hakkındaki üzüntümüzü de dile getirmek istiyorum. “Rumlara toprak vermeliyiz” kabilinden yapılan açıklamalar ne yazık ki son derece yanlıştır.

DIŞ POLİTİKADA SINIFTA KALDIK: Fakat bugün bu açıklamalara güya en sert şekilde tepki gösterenler 2004 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD'de Harvard Üniversitesi'nde katıldığı bir etkinlikte sorulan bir soruya; ''Kıbrıs'tan belli bir oranda toprağı verebiliriz” demesini görmezden gelmesini anlamak mümkün değil. Bugün bizim dış politikadaki en büyük sıkıntımız dış politikada istikrarlı bir çizgi takip edemedik. AK Parti kuruluşundan beri 18 yıldır iktidarda. 18 yılda izlenen politikalara baktığınız zaman zik zaklarla dolu. Ne İslam alemine ne de dünyanın geri kalanına ciddi manada bir tutarlı tavır sergileyemediğimiz oldu. Biz dış politikada sınıfta kaldık. Dün söylediğimiz her şeyi bugün inkar eder hale geldik. Kıbrıs’ta meydana gelen hadiselere dikkat edin.

SAVAŞTA BİLE AHLAK VARDIR: Bölgemizde son haftaların en sıcak gündemi Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan çatışmalardır. Sürecin ateşkes noktasına gelmesi bizim de temennimizdir ama her zaman belirttiğimiz gibi bölgede kalıcı ateşkesin bir numaralı şartı Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermeni işgalinin bir an önce son bulmasıdır. Lakin Ermenistan’ın ateşkes sırasında dahi sivilleri hedef alarak Gence’ye yapmış olduğu saldırılar, bu saldırgan tavrın devam edeceğine işaret etmektedir. Bu saldırıları şiddetle kınıyorum. Savaşta bile bir ahlak vardır.

TÜRKİYE'NİN MASADA OLMAMASI DÜŞÜNDÜRÜCÜ: Ateşkes metnine imza koyduktan sonra Ermenistan’ın böyle bir saldırı gerçekleştirmesi bu zamana kadar Azerbaycan’ın karşı karşıya kaldığı hukuksuzlukları tescil etmiştir. Bizim sadece bunları kınar bir tavır ortaya koymamız bu problemin çözülmesine yetmiyor. Gence’de yaşanan saldırıda hayatını kaybeden 9 Azerbaycanlı kardeşimize Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar diliyorum. Ayrıca ateşkes için Rusya’nın devreye girmesi ve Türkiye’nin masada olmamasının ise son derece düşündürücü olduğunu belirtmek istiyorum.

Azerbaycan meselesi de Doğu Akdeniz meselesi de Kıbrıs meselesi de iktidarın dış politikada sınıfta kaldığına işaret ediyor.

 

KURDAKİ 1 KURUŞ ARTIŞ 4,3 MİLYAR MALİYETLİ: 1 Ocak 2003’de 1 dolar 1. 65 Türk lirasıydı. 1 Ocak 2020’de 1 dolar 5.95 Türk Lirasıydı. 12 Ekim 2020’de 1 dolar 7.92 Türk Lirasıydı. Bugün yaklaşık dış borcumuz yaklaşık 450 milyar dolar, dolar kurundaki 2 liralık artış 900 milyar liraya tekabük ediyor. Dolar ve Euro kurundaki 1 kuruşluk artış, Türkiye’nin toplam dış borcunun TL karşılığını 4.3 milyar lira yükseltirken, bu meblağ 1 milyon 757 bin asgari ücretlinin 1 aylık maaşından daha fazla tutara karşılık geliyor. Ne yazık ki öyle bir noktaya geldik ki döviz öyle 1-2 kuruş da artmıyor, arttı mı 15-20 kuruş birden artıyor.

1 AY ASGARİ ÜCRETLE YAŞAMAYA ÇALIŞIN: Ama gel gelelim bu işten sorumlu Bakan ben dolara bakmıyorum diyebiliyor. Cumhurbaşkanı günlük 10 milyon lira masrafı olan saraydan millete fakirliğe sabretmelerini tavsiye ediyor. Bir eli yağda bir eli balda olanın, kuruşu bilmeyenin, liralarla bile konuşmayanın, asgari ücretin ne olduğunu idrak etmeyenlerin böyle bir tavsiyede bulunması makul değil. Karnını doyuramayan insana siz sabret diyorsunuz hangi mantık bu? Gelin 1 ay asgari ücretle yaşamaya çalışın da ondan sonra dolara bakmıyorum deyin. Bir kez olsun çarşı pazara çıkıp bir alışveriş yapın da ondan sonra insanımıza fakirliğe sabretmelerini tavsiye edin.

ÜLKEYE İSTİKRAR GELDİ: İnsanımız feryat ediyor, çarşıda, pazarda, markette çantasını, filesini dolduramadan evine geliyor. Şimdi yaklaşan kışla birlikte yakıt masrafları ve diğer giderlerle birlikte insanımız kara kara ne yapacağını düşünüyor. Başkanlık Sistemine geçişin sihirli kelimesi şuydu; ülkeye istikrar gelecek. Gerçekten de ülkeye istikrar geldi. Enflasyon istikrarlı bir şekilde artıyor. Zamlar istikrarlı bir şekilde artıyor. İşsizlik istikrarlı bir şekilde artıyor. Ama gel gelelim TÜİK temmuz ayı verilerine göre, işsizlik oranı yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşti. İşsizliğin geçen yılın aynı dönemine göre azaldığını öne sürdüler.

İCRALIK OLMAYAN KALMADI: Unutmayın ki; devlet gücü ile rakamları kontrol altına alabilirsiniz ama gerçekleri kontrol altına alamazsınız. Rakamlarla ne kadar oynarsalar oynasınlar Türkiye’de gerçekler önümüzdedir. Bakın neredeyse ülkemizde icralık olmayan vatandaş kalmadı. İcra takiplerinin Covid-19 salgını nedeniyle üç aya yakın bir süre durdurulmuş olmasına rağmen, icra dairelerinde bekleyen (UYAP üzerinden açılan dosyalar) dosya sayısı son bir yılda 1 milyon 606 bin adet artarak 9 Ekim itibarıyla 22 milyon 939 bine yükseldi. Bu yıl 4 milyon 503 bin yeni icra dosyası gelirken, 3 milyon 663 bin dosya ise sonuçlandırıldı.

TÜRKİYE VENEZUELA’YA DÖNÜYOR: Buradan iktidara sesleniyorum. Bir an önce gerçekleri görün! Bu ülkenin geleceğini evlatlarımızın, istikbalini ipotek altına alıyorsunuz. Açtığınız yaralar, bu kafa ile giderseniz 80 senede sarılamaz. Ülke adım adım “Venezüella’ya doğru gidiyor. Allah göstermesin böyle giderse, bir kucak para ile bir paket tavuk alamaz hale geleceğiz. Paramız pul olacak. İçinde bulunduğumuz krizin ne kadar derin olduğu ortadadır. Defalarca söyledik lakin bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Her türlü imkan ve potansiyelimiz var. Yeter ki kaynaklarımızı doğru kullanalım. Her zaman olduğu gibi biz bu uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyoruz. (DUVAR  HABER MERKEZİ)