Karamollaoğlu: Saraylarda oturanlar, biraz sarayın keyfine kapılır

"HANGİ HİKAYEYİ SÖYLÜYORSUN"

Karamollaoğlu: Saraylarda oturanlar, biraz sarayın keyfine kapılır


Karamollaoğlu: Saraylarda oturanlar, biraz sarayın keyfine kapılır

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 'Devlet kapısına düştüğünde yanında seni kollayacak bir AK Partili yoksa hapı yuttun. Maalesef bu bir gerçek. Parti devleti haline dönerseniz o zaman insanlar devletten de ümidini keser, soğumaya başlar" dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Kastamonu'da katıldığı 4. olağan il kongresinde Türkiye ekonomisi ve asgari ücrete ilişkin açıklamalarda bulundu. Halk Eğitim Merkezi Konferans salonunda konuşan Karamollaoğlu, şunları söyledi:

"HANGİ HİKAYEYİ SÖYLÜYORSUN"

"Şu anda milli geliri dağıtırken asgari ücret açlık sınırında, hepimiz biliyoruz. Şunu bir türlü anlamıyorum. AK Partili arkadaşları bazen dinlediğimiz zaman öyle bir heyecanla anlatıyorlar ki ‘Biz böyle bir dönemi hiç yaşamadık. Bundan daha iyisi olmaz’ Peki verdiğiniz asgari ücret ne? Açlık sınırı. Siz diyorsunuz ki ‘Rakam olarak 2002’de geldiğimiz zaman 2003’teki rakam şuydu, şimdi bu 3 bin liraya çıktı. On misli arttı’. O zamanda açlık sınırıydı, bugün de açlık sınırı. O zaman da adam karnını doyuramıyordu, bugün de doyuramıyor. Hangi hikâyeyi söylüyorsun? Milleti kandırmaya kalkıyorsun. İnsanın karnını, bir ailenin geçimi sağlayacak, karnını doyuracak kadar bir ücret veriyor musun? Adı üstünde, açlık sınırında veriyorsun açlık, tokluk değil. Bu adamın elektriği var, gazı var, diğer giderleri var, çocuğunun okul masrafları var, ulaşımı var. Onları nereden karşılayacak? 'Ona karışmam' diyor. 'Ben karnının doyacağı kadar sana parayı veririm, gerisini de sen nereden bulursan bul.' Böyle bir anlayışla siz ekonomide adaleti sağlayamazsınız.

İsraf, problemin genel temeline dayanıyor. Bizim gibi bir memlekette birkaç yüz bin Mercedes makam aracı olmaz. Gidin Avrupa’ya, en zenginlerinde bu yoktur. En zenginleri diyorum, orta hallisini demiyorum. Arkadaş böyle mantık olur mu? Genelge çıkıyor, ‘İsrafı durdurun’. Cumhurbaşkanlığı ve Meclis müstesna. İsrafın büyüğü burada. Böyle bir genelge ile siz israfı ortadan nasıl kaldıracaksınız? Ki bu arkadaşların yaptıklarına, kendi yaptıklarına israf bile denmiyor. Ben, size israfı bizim yönümüzden sayayım. Şu anda Türkiye’de üretime katkı sağlamayan her yatırım israftır, her yatırım. İster devlet havaalanı yap ister yol yap ister köprü yap, ne yaparsan yap. Hatta biraz daha ileri gideyim; istersen hastane yap. Hastane olmazsa olur mu? Elbette olmaz. Ama sen hastaneyi, eskisini yıkıp da niye yenisini yapıyorsun? Eskisinde ne çıktı? Neyi noksandı da yenisini yaptın? ‘Efendim yenisi çok daha güzel, mükemmel’, tabi anladım mükemmel. Ama eskisinde de herhangi bir problem yoktu ki. Hizmet verecek durumdaydı. Gidin yurt dışına, yüz yıllık hastaneler var, yüz yıllık. Bunlar ayakta duruyor, halka hizmet veriyor da biz niye kırık, elli yıllık hastanelerimizde millete hizmet vermeyelim?

Hastaneyi bıraktık, adaleti saraylarda aramaya başladık. Adalet sarayları inşa ediyor. Adalet sarayda sağlanamaz. Saraylarda oturanlar, biraz sarayın keyfine kapılır; adaleti değil kendi makamlarını düşünmeye başlarlar. Ben ondan korkarım. Kimseyi şahsen itham etmek istemem. Ama adalet hakikaten sarayda aranmaz. Ama bizim, bakın her yerde adalet saraylarımız var. Devlet daireleri ihtişamlı hale geldi. Kapıdan girerken korkuyor. Yani bir adam kapıdan girerken önce düğmesini ilikliyor. Niye? Neyle karşılaşacağını bilmiyor ki. Binaya hürmet gösteriyor. İçindeki muameleyi gördüğü zamanda bin kere lanet ediyor. Siz kendi köşkünüzde otururken bunlarla hiç ilgilenmeyebilirsiniz ama insanlarımız yaşadıkça bunun ne kadar önemli olduğunu idrak ediyor. Devlet ile yüz yüze gelmeyen insanlar bir sıkıntıya düştüğü zaman, devlete müracaat etmeyen insanlar bunun farkında olmayabilir. Ama sen, devlet kapısına düştüğünde yanında seni kollayacak bir AK Partili yoksa hapı yuttun. Maalesef bu bir gerçek. Parti devleti haline dönerseniz o zaman insanlar devletten de ümidini keser, soğumaya başlar."

ANKA