Karnede kıyas; utanç, suçluluk ve eksiklik duygusu uyandırıyor!
Karnenin anlamı, iyi anlaşılmalıdır
Çocuklar yoğun bir dönemi geride bırakarak karnelerini aldı. Karnenin çocuğun bir dönemdeki eğitim durumu hakkında bir geribildirim olduğunu hatırlatan psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Karneyi analiz etmeyi öğrenmesi, aslında hayatta zor şeyleri analiz etmesinin küçük bir başlangıcıdır” diyor. Aileleri kıyaslama yapmamaları konusunda uyaran Tarhan, kıyaslama yapmanın çocukta utanç, suçluluk ve eksiklik duygusunu ortaya çıkardığına dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, karne ve sömestr tatil dönemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Karnenin anlamı, iyi anlaşılmalıdır
Çocuğun karneyle olan ilişkisini hayatla olan ilişkisinin bir biçimi şeklinde öğrendiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Karnenin çocuğun zihin dünyasındaki değerini ve anlamını doğru bir şekilde yapabilirsek çocuk gelecekte hayatla ilişkisine yön verecek beceriler kazanabilir. Karnede en önemli konu, karnenin ne olduğunu ve ne anlama geldiğini hem eğitimcinin hem annenin hem babanın hem çocuğun bilmesidir. Karnenin anlamı aslında çocuğun bir dönemlik eğitiminin geri bildirimidir amaç budur. Bu hem anne baba veli için hem de öğretmenler ve okul idaresi için önemlidir. Karneyi bu şekilde değerlendirmek gerekir. Karneye farklı anlamlar yüklendiği zaman çocukta özgüven eksikliği ya da içine kapanma hissi, utanç duygusu oluyor veya hep başkasını suçlamayı öğreniyor. Karneyi analiz etmeyi öğrenmesi, aslında hayatta zor şeyleri analiz etmesinin küçük bir başlangıcıdır” diye konuştu.
Karneye değerinden fazla bir anlam yüklememek gerekiyor
Karneyi değerlendirirken dengeli olunması gerektiğini, karnenin küçümsenmemesi ya da abartılmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Karneyi abartarak sanki çocuğun iyi insan olup olmadığının göstergesi ya da bir değer ölçüsü gibi bir anlam yüklememek gerek. Fazla anlan yüklendiğinde çocuk eğer notları düşükse karneyi saklama ya da üzerinde oynama yapma gibi tepkiler verebiliyor. Bunun arka planında genellikle anne babanın çocukla diyalog kuramaması vardır. Bu nedenle çocuğa karnenin değil, kendisinin önemli ve değerli olduğu duygusunu vermek gerekiyor” önerisinde bulundu.
Karnenin çocuğun sorumluluk duygusu taşıyıp taşımadığını saptamak için bir araç olarak değerlendirilmesi gerektiğini de kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Karne geldiği zaman çocuğu iki şekilde değerlendirmek gerekiyor; sorumluluk duygusu olan çocuk ve sorumluluk duygusu olmayan çocuk. Çocuğun sorumluluk duygusu varsa yani derslerine çalışmış olmasına rağmen notları iyi değil ise o çocuğa farklı yaklaşılmalıdır. Çocuk çalışmamışsa ve notları da kötü ise bu çocuğa farklı yaklaşılmalıdır. Mesela hiç çalışmadığı için karnesi de kötü olan çocuğa sen önemlisin denildiği anda bu çocuk hayatta zora talip olmayı, zorluklarla mücadele etmeyi ve hayat becerilerini öğrenemez. Çocuk sorumsuzsa ve çalışmadıysa bu durum çocukla paylaşılmalıdır. Çalışmadığı için notlarının zayıf olduğu, ikinci dönem daha fazla çalışması gerektiği, zamanını daha iyi değerlendirmesi gerektiği, bazı konularda daha çok sorumluluk alması gerektiği anlatılmalıdır. Bunları söylerken çocuğun kişiliğini ezmeden, anne ve babanın çocuğa kılavuzluk yapılabilmeyi başarabilmesi gerekiyor” dedi.
İyi notlardan başlayarak eksiklikler konuşulmalıdır
Karne döneminin çocuğun doğruları ve yanlışları konusunda konuşmak ve değerlendirme yapmak için bir fırsat olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Karnesindeki 10 dersten üçü iyi, yedisi zayıf olan çocuğun karnesini değerlendirirken; önce iyiyle başlayıp ‘Bak şunlarda ne güzel başarılı olmuşsun şu diğerlerinde neden başarılı olamadın? Gel bunu konuşalım’demek gerekir. Çocuk genellikle öğretmenin kendisini sevmediğini öne sürerek başkasını suçlayacak şekilde bir savunmaya girer. Burada çocuğu terslememek gerekir. Böyle durumlarda ‘Peki özeleştiri yap senin burada eksiğin var mı düşün’ denebilir çocuğa. Karne dönemi, anne ve babanın çocukla yanlışı ve doğruyu konuşması için bir fırsattır. Burada yanlışın neden yanlış olduğu analiz edilir. Çocuk böyle durumlarda kendisi ya dersi sevmediğini ya da çalışamadığını söyleyecek. O zaman ebeveynler ‘Hayatta bazı şeyleri ben de sevmiyorum ama çalışmak zorundayım. Her gün işe gitmek bana da zor geliyor ama işe gitmek zorundayım’ demeli” diye konuştu.
Çocuğun başarısı ve çabası övülmelidir
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, takdir ve teşekkür belgesi alan çocukların da “Bak çalıştın ve sonucunu aldın. Tebrik ederim seni” şeklinde takdir edilmesi gerektiğini söyledi. Tarhan, burada başarının övülmesini çocuğun kişiliğinin değil, davranış ve çabalarının övülmesi gerektiğini vurguladı. Tarhan, “Çocuğun kişiliğini översek çocukta ‘Ben mükemmelmişim’ şeklinde bir narsistik beslenmeye sebep olur. Burada hassas olunması gereken nokta, çocuğun güçlü ve zayıf olduğu noktaları tespit etmesini sağlamak amaç ve yol belirlemesine yardımcı olmaktır” dedi.
Kıyaslama yapmak utanç, suçluluk ve eksiklik duygusu uyandırıyor
En çok yapılan hatalı tutumlardan birinin kıyaslama olduğunu kaydeden Tarhan, “Çocuk bir başkasıyla kıyaslandığında utanç, suçluluk ve eksiklik duygusu öğreniyor. Böyle durumlarda çocuk kendisini kötü hissettiği için kıskançlık hisseder ve karşı tarafı suçlamayı öğrenir. Böyle durumlarda kıskançlığı ve barışçıl olmayan bir yarışmayı öğrenir. Hâlbuki bu durum çocuğa barışçıl bir yarışmayı öğretmek için fırsattır. Burada çocuğa kendisine ileride hedef koyup ilerlemeyi öğretmek gerekir” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuğa karne konusunda yalan söylemeyi öğretmemek gerektiğini de hatırlatarak “Çocukla konuşurken ‘Sen bizim için önemlisin. Bu karne senin iyi insan olup olmadığını, değerli olup olmadığını göstermez ama bu dönem neler yaptığını, ne kadar performans gösterdiğini gösterir. Buradan biz bir sonuç çıkarırız yani başarıların için alnından öperiz ama yanlışlar eksikler varsa onları tespit ederiz. Onları telafi ederiz’ şeklinde bir yaklaşım içinde olunmalıdır” diye konuştu.