Kekemelik: Kelimeler dökülüvermediğinde...

Kekemeliğin tam bir tedavisi yok

Kekemelik: Kelimeler dökülüvermediğinde...


Birçok kişi için telefonlaşmak ya da adres soranlara yanıt vermek gündelik bir rutinden ibaret. Kekeme bireyler içinse büyük bir sorun olabiliyor. Kekemeliğin tam bir tedavisi yok ama kekemelikle yaşamanın yolları var.

    Kekemeliğin tabii ki birçok bilimsel açıklaması var. Ancak kekeme bir doktor olan ve bu konuda araştırmalar yapan nörolog Martin Sommer'ın kekemelik tasviri akılda en fazla kalan cinsten: ''Kekemelik arabanızda radyo dinlerken yayının sorunlu olması gibi bir şey. Yani bazen sesler boğuk gelebilir. Ama netice itibariyle ne dendiğini anlarsınız. Ama bu boğukluğun üstüne farklı etkenler de eklenince, mesela bir köprüden ya da dar bir sokaktan geçerken, sinyalin tamamen kopması kekemelik oluyor'' diyor doktor Sommer.

Göttingen Tıp Fakültesi'nde görev yapan nörolog, Almanya'da konuşma bozukluğu olarak tanımlanan yaklaşık 800 bin kekeme bireyden biri. Sommer, bu oranın toplam nüfusun yüzde birine tekabül ettiğini ve bu oranın her toplumda aşağı yukarı aynı olduğunu belirtiyor. Sommer yalnız değil. Aktör Bruce Willis kekeme olan en tanıdık isimlerden biri. Tarihin daha eski sayfalarına baktığımızda ise İngiliz yazar George Bernard Shaw'dan, bilim insanı İsaac Newton'a ve hatta Yunan filozof Aristoteles'e kadar birçok ünlü ismin de bu konuşma bozukluğuna sahip olduğunu görüyoruz.

Çocuk yaşta başlıyor

Kekemelik çocuk yaşta belirginleşmeye başlıyor. En çok üç ile altı yaş arası çocuklarda görülüyor. Ancak kekeleyen her çocuk geri kalan tüm hayatını kekeme olarak geçirecek diye bir kaide yok. Kekeleyen çocukların yüzde 60 ile 80'i ileri yıllarda bu durumu atlatabiliyor. Eğer bu yaşlarda kekemeliği atlatamadıysa, daha sonrası için bunun henüz bir tedavisi yok. Araştırmalar ayrıca kekemeliğin çoğunlukla erkeklerde ortaya çıktığını belirtiyor. Verilere göre kekeme kişilerin yüzde 80'i erkek. 

Kekemelik sorunu olan bireyler bazı heceleri, bazı sesleri ya da kelimeleri tekrarlayabilir ya da uzatabilir. Kelimelerin 'Tek-Tek-Tek-Tekrarlanması' gibi 'Uuuuuuzatılması' da tipik kekemelik belirtilerindendir. 

Ama bazen kekeme kişiler tamamen duraksayabiliyor. Bu durumda konuşma organları tamamen bloke olmuş olabilir. Kekeme kişi yüksek bir gerilim hisseder, aslında ne demek istediğini de bilse de, o kelimeyi bir türlü söyleyemiyor. Bu durum birçok kekeme bireyde psikolojik sorunlara da neden olabiliyor. Hatta kimileri bu nedenle kendini toplumdan ya da arkadaşlarından soyutlayabilir. Gündelik hayattan bir örnek vermek gerekirse, böyle bir sorununuz yoksa sizin için örneğin bilet alırken konuşmak, telefonlaşmak ya da yolda birinin sorduğu adrese cevap vermek sizin için bir sorun teşkil etmiyor olabilir. Ancak tüm bu gündelik durumlar kekeme bir kişi için sakındığı bir durum hatta aşılamayacak bir engel gibi algılanabiliyor.

Kekemeliğin kaynağı sol beyin yarısında

Manyetik rezonans tomografisi beynin incelenmesine büyük katkı sağlıyor

Manyetik rezonans tomografisi beynin incelenmesine büyük katkı sağlıyor

 

Kekemeliğe neyin sebep olduğu, hangi mekanizmaların kekemeliği tetikleyen bir etken oluşturduğuna dair birçok araştırma mevcut. Hatta son 15 yılda artık MRT, yani manyetik rezonans tomografi gibi görüntülü teşhis metodları da kullanılmaya başlandı. Bu şekilde beynin yapısı da belirgin olarak görülebiliyor. 

Doktor Sommer bu verilerde kekeme kişilerin beyninin sol ön kısımında ince bir hasar var gibi göründüğünü söyleyerek ''Yani kabaca tabir etmek gerekirse beynin ön, konuşmadan sorumlu kısmında ve bu kısımdaki iletişimi sağlayan sinirlerde bir sorun olduğu görülüyor. Bu alanda gri hücreler var ancak bu hücreler arasında iletişimi sağlayan bağlantılarda ya sorun var ya da kekeme olmayan kişilere oranla daha soruna açık bir durumda. Bu nedenle akıcı konuşmayı sağlayan kaslar arasındaki iletişim tam olarak sağlanamıyor'' şeklinde konuşuyor.

Kekemelik genetik bir durum da olabilir

Kekemeliğin hem nörolojik hem de psikolojik nedenleri olabiliyor. Kişinin kendini baskı altında hissetmesi de kekemeliği daha da belirgin hale getirebiliyor. Diğer yandan bazı kişilerde kekemeliğin genetik olarak da nesilden nesile aktarıldığı görülüyor.

Örneğin Dr. Reiner Nonnenberg. Kendisi kekeme. Nonnenberg'in babası ve dedesi de kekemeymiş. Kekemelik Nonnenberg'den de oğluna geçmiş. Röportaj sırasında Nonnenberg istem dışı uzun aralar vermek zorunda kalıyor. Hatta bazı sesleri ya da kelimeleri söyleyebilmesi birkaç saniyeden daha uzun sürüyor.

Nonnenberg çocukken, pek yaygın olmadığı için o dönem ailesi bir logopedi uzmanına başvurmamış. Ancak Nonnenberg tüm hayatı boyunca kekeme olmanın zorluklarını yaşadığını belirtiyor. ''Hâlâ terapiye gidiyor olduğum gerçeği bile, memnun olduğum bir noktada olmadığımı ve bu duruma ulaşmak için çaba sarfettiğimi gösteriyor. Bazen akıcı konuşabiliyorum ama kısa bir süre sonra yine takılabiliyorum.''

Reiner Nonnenberg haftada bir kere Köln kentinde bulunan 'Kekeme terapi' derneğinde diğer kekemelerle buluşuyor. 1974 yılından bu yana hizmet veren derneğin broşürlerinden birinde dernek en önemli amacını ''Kekemelikle açık ve öz güvenli bir şekilde yaşamayı öğrenmek ve daha akıcı bir konuşmaya ulaşmak'' olarak açıklıyor. Burada "Telefonda nasıl konuşurum''dan, grup içerisinde sesli okumalara kadar kekeme bireylerin gündelik hayatlarında karşılaşabilecekleri sorunlara dair birçok alıştırma yapılıyor.

Neler yapılabilir?

Kekeme kişilerin sağ ve sol beyin kısımları bir diğerinin eksiklerini kapatmak için çalışıyor. Doktor Sommer kekeme kişilerin takılmadan şarkı söyleyebildiklerine dikkat çekerek ''Çünkü şarkı söylemek sağ beyin yarısında gerçekleşiyor. Konuşma ise sol beyin yarısında oluşuyor'' diye konuşuyor.

Doktor Sommer'ın kekemeliği kontrol edebilmek için bir önerisi var. Eğer kekemeyseniz ve takıldığınız kelimeleri biliyorsanız, o zaman cümlelerinizi kurarken bu kelimeleri kullanmamaya dikkat edebilirsiniz. Bu kelimeleri telafuz etmekten korkmayacağınız için kendinize güvenirsiniz ve bu şekilde daha rahat konuşabilirsiniz.

Kekemeliği azaltmanın yollarından biri de 'fluency shaping' adı verilen metod. Yani ses tonunuzu incelterek konuşmak. Doktor Sommer ses inceltilerek konuşulduğunda bazen hiç kekemelik yaşanmadığını belirtiyor ama ekliyor ''Ama o zaman da sürekli kendinizi farklı algılıyorsunuz ve konuşma tarzınız da bir robotun konuşmasına benziyor.''

Daha akıcı konuşmayı sağlayan bir diğer metot ise kekeleme modifikasyonu. ''Bu metodda çene yapınıza göre kekeliyorsunuz. Konuşma esnasında takıldığınızda yavaş ve kontrollü bir şekilde bu engeli kaldırmaya çalışıyorsunuz'' diyor doktor Sommer ve ekliyor: ''Bu metodun öncülerinden Charles Van Riper'in bir sözü vardır: ''Kekeme olup olmamayı biz seçmeyiz ama nasıl kekeleyeceğimizi biz seçebiliriz.''

 

Gudrun Heise

Deutsche Welle Türkçe