Kemal Derviş: Milli geliri 50 bin dolar olan bir ülke yüzde 10 küçülse bile

Kemal Derviş, koronavirüsün ekonomik etkilerini üç tip “dayanışma testi” ile açıkladı

Kemal Derviş: Milli geliri 50 bin dolar olan bir ülke yüzde 10 küçülse bile


Kemal Derviş: Milli geliri 50 bin dolar olan bir ülke yüzde 10 küçülse bile, düşük gelirli ülkelerin pandemiden önceki durumundan 10 kat daha iyi olacak

2001’de Dünya Bankası’ndan görevinden çağırılarak Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine getirilen Kemal Derviş, koronavirüsün ekonomik etkilerini üç tip “dayanışma testi” ile açıkladı

"Eğer Kovid-19 bize bir şey öğrettiyse o da; yıllardır sonu gelmeyen kısa vadeli kazanımlara ve hiper yeterliliğe odaklanmanın küresel sistemin kırılganlığını artırmış olması."


Bu sözler, 2001 mâli krizi sonrası dönemin Başbakanı Bülent Ecevit tarafından, Dünya Bankası’ndaki görevinden çağırılarak Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine getirilen Kemal Derviş’e ait. 

Göreve geldikten bir süre sonra Ecevit ile ayrışmaları, “erken seçim” kararındaki etkisi gibi konularda Türkiye ekonomi tarihinde hâlâ tartışmalı bir yere sahip Derviş’e göre Kovid-19 krizi, benzeri görülmemiş bir insan dayanışması sınavından geçildiğini gösteriyor. 

İstanbul Politikaları Merkezi için bir makale kaleme alan Derviş, “Ekonomide, nesiller arasında ve uluslararası anlamda dayanışmayı temel alan dirençli bir dünya düzeni kurmanın zamanı geldi” diyor ve pandeminin ve felç geçiren küresel ekonominin etkilerinin minimize edilmesi için dünyanın, aşağıdaki üç soruya “Evet” yanıtı vermesi gerektiğini söylüyor: 

Sabit gelirli ya da birikimli onca zengin, yoksul ve ekonomik açıdan güvensizleri desteklemek için gerekli tedbirleri alacak mı?

Ölüm oranı daha düşük olan gençler, yaşlıları korumak için fedakârlıkta bulunacak mı?

Zengin ülkelerin vatandaşları, yoksul ülkelere kaynak transferini kabul edecek mi? 


Gelir grupları arasında dayanışma testi 

Dervişe göre dayanışma sınavı üç şekilde kendini gösteriyor. Bunlardan ilki, gelir grupları arasındaki… 

Birleşik Krallık Prensi Charles’ı, Başbakanı Boris Johnsson’ı, profesyonel sporcuları, birçok Hollywood yıldızını yakalayan Kovid-19’un zengin-fakir ayrımı yapmadığını vurgulayan Derviş, söz konusu ayrımın kendini ekonomik açıdan eşit olmayan gruplarda göstereceğini söyledi: 

İş yerlerinin belirsiz süreli kapanması, karantinalar gibi sosyal sağlık önlemlerinin ekonomik sonuçları, düşük gelirlilerin, saatlik çalışanların, uzaktan çalışamayanların da aralarında olduğu ekonomik açıdan güvensiz gruplarda kendini daha orantısız şekilde gösterecek. 

Hükümetlerin, pandeminin ekonomik zararını engellemek için strateji geliştirirken bu farklılıkları göz önünde bulundurması gerekiyor. Ve şimdiye kadar bu, beklenen seviyede gerçekleşmedi. 


Derviş, “Gelir grupları arasında dayanışma sağlamak için ülke liderlerinin, uluslararası dayanışmayı hakir gören dar görüşlü milliyetçiliği reddedip, savaş dönemlerindeki fedakârlıklarda kendini gösteren, bencil olmayan vatanseverliği teşvik etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. 

Nesiller arasında dayanışma testi

Kemal Derviş’e göre nesiller arası dayanışma, yukarıda bahsedilen sınavın ikinci boyutu.  

İstanbul Politikaları Merkezi’nin kıdemli danışmanı, Kovid-19 hastalığının komplikasyonlarını yaşayabilecek ancak ölüm oranının daha düşük olduğu genç kuşağın sosyal izolasyon kurallarına yeterince riayet etmediğini, yaşlı kuşağın da benzer şekilde çocuklarının ve torunlarının geleceğini garantiye alacak (başta iklim politikaları olmak üzere) yeterli aksiyonu almadığını savundu. 

Salgının “bir gelişim fırsatı” olabileceğini söyleyen Derviş, “Eğer gençler, kısa vadeli ve etkili önlemlere uyarsa, daha yaşlı jenerasyon, orta vadede kararlı bir iklim hareketine bağlılık gösterebilir” değerlendirmesini yaptı. 

Zengin-fakir ülke dayanışması 

Kemal Derviş’e göre üçüncü tip dayanışma sınavı, geçmesi en zor olanı. Zira uluslararası dayanışmaya ve kaynakların bölüşülmesine her ülke razı olmayabilir. 

Siyasi liderlerin sadece kendi ülkeleri içerisinde bir dayanışma talep ettiği, milli ekonomilerin kayıplardan zarar gördüğü bir zamanda, cömert kaynakların gelişmekte olan ülkelere transferi, “yutması zor olan bir hap” olacaktır. 

Hâlihazırda Fransa ve Almanya gibi bazı ekonomiler, kritik tıbbi malzemenin ihracatını ya sınırlamış ya da yasaklamış durumda. 

Kanada ve Almanya’da olduğu gibi milli gelirin 50 bin dolar olduğu ülkeler yüzde 10 ekonomik daralma yaşasa bile durumları hâlâ, düşük ve orta gelirli ülkelerin pandemiden önceki durumlarından 10 kat daha iyi olacak. 

Eğer yoksul ülkeler, koronavirüs salgınını kontrol edemezse virüs, kaçabildiklerini zanneden zengin ülkelerde kendini yeniden gösterecektir. 


Dayanışmanın uzun vadeli ahlaki bir vizyon olduğunu söyleyen Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Eski Başkanı, bu sınavı geçemeyen ülkelerde salgından iç çatışmalara kadar farklı krizlere yol açan psikolojik yaralar oluşacağını söylüyor. 

Gelişmiş ülkelerin, uluslararası kurumlarla birlikte gelişmekte olan ülkelere yardım için stratejiler geliştirmesi gerektiğini savunan Derviş’e göre salgının ekonomik sonuçlarıyla mücadele borcu çoğaltmak sürdürülebilir bir çözüm değil. 

Uluslararası Para Fonu’nun gelişmekte olan ülkeler için ayırdığı 50 milyarlık destekle ilgili “iyi bir adım” diyen Derviş, borç affının, hazine yardımlarının, uluslararası kurumlarca tüm dünyaya tıbbi malzeme ve gıda yardımının hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi ve ekledi: 

Dünya, yıllardır devam eden ekonomik ve finansal küreselleşmenin, tüm insanları birbirine bağlayan sosyal, ahlaki ve kişisel bağların daha fazla anlaşılmasını sağlayıp sağlamayacağını görecek. 

Ancak bu bağları anlamak ve güçlendirmek, kırılgan ve çatışmadan beslenen, kısa vadeli kazanımlar ve hiper yeterlilik üzerine kurulu sistemimizi değiştirebilir. 
 



Independent Türkçe