‘‘Keşke Evim Yanaydı Ama Şu Orman Yanmayaydı’’
Kırklareli Belediyesi’nin gönderdiği samanla dolu TIR, Gökbel mahallesinin önünde duruyor.
‘‘Keşke Evim Yanaydı Ama Şu Orman Yanmayaydı’’
Köylüler, TIR'ın önünde kendilerine sıranın gelmesini bekliyor. Sırası gelenler, her bir küçükbaş ya da büyükbaş hayvan için üç balya saman alıyor.
Herkes sırasına sadık, kimse kimsenin hakkına itiraz etmiyor. Sıcaklık 35 derece, hava nemli. Şiddetli esen rüzgar samanları savuruyor.
‘‘Meralar bitti, hayvanlarımızı otlatacak yerimiz kalmadı’’
Traktörünün üzerinde sırasını bekleyen çiftçi Halil Çam, tüm ülkenin yangınlarda zarar görenleri sahipsiz bırakmamak için kenetlendiğini söylüyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Çam, ‘‘Meralar bu yangında harap oldu. Hiçbir şey kalmadı, kül oldu her şey. Meralar bitti. Hayvanlarımızı otlatacak yerimiz kalmadı. Allahtan bu destekler var. Hayırseverler köyümüze saman göndermiş, hayvanlarımıza saman alıyoruz. Bizim köyde 250-300 büyük baş hayvan vardır. Küçük baş da var ama az. Ben yangınla mücadele için tankerle su çekerken yangın içinde kaldım. Adeta ateşe benzin dökülmüş gibiydi. Benim üç keçim yandı, ancak bir keçimi sürükleyerek kurtarabildim. Şu ana kadar da hiç kimse hayvanlarım hakkında arayıp sormadı. Zararımın giderilmesi için destek verilecek mi bilmiyorum’’ diyor.
‘‘Keşke orman yanmasaydı da arazimin tümü gitseydi’’
Kadınlar, çocuklar, yaşlılar da saman taksimini yakından izliyor. Topluluğun en yaşlısı, Gökbel köyünden başka bir yerde hiç yaşamamış olan Mehmet Gönül.
85 yaşındaki köylü, yardım çağrılarının yanıtsız kaldığı gibi bir ara gözaltına alındığını da söylüyor.
Kendi evinin yerini eliyle işaret eden Gönül, ‘‘Benim evim ormana en yakın ev. O akşam ileride seyrek seyrek ışık (ateş) gözüküyordu. Oraları söndürelim arkadaşım diyorum. Hiç kimse oralı olmuyor. Gittim komutana ‘evimi kurtarın’ dedim. O da ‘yanımda bakan var’ dedi. Ben de ‘bakanı yiyor muyum’ deyince beni jandarma kolumdan tuttu götürdü. Ama karakola girmedim geri kaçtım. Çok zeytinliğim yandı. Ama en çok ormanlara yanıyorum. Keşke arazimin tümü gitseydi de orman yanmasaydı’’ diyor.
Mehmet Gönül, bir kamyonete yüklenen samanlarını birkaç yüz metre ilerideki evine götürüyor. Evde eşi Zeybe Gönül, aşağı mahalleden Gülsüm Aydın ile oturuyor. Bir yandan ineklerine bakan, tavuklarını yemleyen Gönül, yaşadıklarını anlatırken gözleri doluyor.
Felçli olduğu için bazı kelimeleri tam ifade edemese de duygularını aktarmak için kendisini zorluyor.
‘‘Oğlum, benim hayvanlarım ölmedi. Yardımlar için teşekkür ederiz ama biz yardım da istemiyoruz. Bizim derdimiz yeşil. Bak yeşil kalmadı, her yer karanlık. Aklım başımda hiç yok yavrum. Zaten felçliyim dengem yok. Çamlarımız gitti ormanlar gitti’’ derken gözleri yaşarıyor.
Kocası samanları yerleştirirken o da evin kilerine gidip incir ikram ediyor, ‘‘alın yiyin bu yemişleri, siz de çok yoruldunuz’’ diye ilave ediyor.
Gökbel ile Çökertme arasındaki mesafe yaklaşık beş kilometre. Yol boyunca çam ormanlarının ve birçok zeytinliğin yandığı dikkat çekiyor. Yolun hemen kenarında yandığı için terk edilmiş bir minibüs de dikkat çekiyor. Çökertme’nin girişindeki gözleme dükkanı yangından kullanılamaz hale gelmiş, köyde birkaç ev de yangından hasar görmüş.
‘‘Keşke evim yanaydı ama şu orman yanmayaydı’’
Evinin çevresindeki ağaçları keserek yangının evine sıçramasını engelleyen İbrahim Günyel, Çökertme’nin meşhur süngercisi İbrahim kaptanın torunu.
Günyel, ailesi ve arkadaşlarıyla 1 Ağustos günü yaşadıklarını anlatırken ara ara boğazı düğümleniyor.
‘‘Hatırlamak aslında çok acı. Şimdi tüylerim diken diken oluyor. Yangın buraya bağıra bağra geldi aslında. Biz o gün buradaki arkadaşlarımızla bir takım önlemler almaya çalıştık. Bunlardan bir tanesi de bu orman. Bu ormanın yanacağı kesindi. Ağlaya ağlaya şu zeytin ağaçlarını bize destek veren arkadaşlarımızla kestik. O sırada aşağıdan arkadaşlarımız bağırdı, ‘İbo çıkın’ diye. Arkamda alev tufanı oluştu. Kendimi iskeleden tekneye zor attım. Gençliğimiz, çocukluğumuz, her şeyimiz gitti. Keşke evim yanaydı ama şu orman yanmayaydı. Evi tekrar dikerdik ama bu zeytinleri bir daha nasıl tekrar dikeceğiz. Ben kızıma ne diyeceğim? Buraları kurtaramadığımızı nasıl anlatacağım, bilemiyorum.’’
İbrahim Günyel, yangınla yalnız köylülerin ve onlara destek olan gönüllülerin mücadele ettiğinin altını çiziyor.
33 yaşındaki restoran işletmecisi, ‘‘Konuşmak bile acı, bizi burada ölüme terk ettiler. Bir tane itfaiye eri daha gelmedi. Ağaçları biz söndürdük. Kendimizi biz savunduk. Başta belediyeler hiç kimse bu yangını biz söndürdük demesin. Yangın kendi kendine söndü. Biz de soğutmasını yaptık, yapıyoruz. Hatta günlerdir nöbet tutuyoruz akşamları. ‘Uyuyan bir köz ya da bir ateş büyür de yeniden zarar verir’ diye. Hala teyakkuzdayız’’ dedi.
Eşi Oğuzhan Turguttekin ile birlikte yangına müdahale ettiklerini söyleyen bir başka işletmeci Pelin Turguttekin ise itfaiye araçlarının ‘riskli’ gördükleri gerekçesiyle itfaiye ekiplerinin yangın öncesinde ve sırasında Çökertme koyuna girmediklerini belirtiyor.
Turguttekin, ‘‘Ben ayağıma kışlık botlarımı giydim. Küçük yangınları söndürmek için yoğurt kaplarını ve beş litrelik su şişelerini kullanıyorduk. Bir dalgıç pompasıyla ateşe su da bastık. Elektrik kesildi, su kesildi. Ve birden yangın büyüdü. Nefes almak bile zordu. Kabus gibi anlar yaşadık ve yapayalnızdık’’ diyerek yaşadığı zor anları dile getiriyor.
Dört yıldır Çökertme’de pansiyon işleten Sevgi Günyel de Pelin Turguttekin’i teyit ediyor.
Günyel, ‘‘Allah’tan komşumuz bizim pansiyonların üzerindeki bölgeyi kışın temizlemişti. O bizi kurtardı, yoksa buralar yanacaktı. Alevler yükseldiğinde eğer itfaiye burada önlemini alsaydı yangın burada kesilir termik santralin oraya kadar da gitmezdi. Ama bize burada kimse sahip çıkmadı. Biz tek başımıza uğraştık. Erkeklerimiz mücadele verdi. Odun sakladığımız depomuz yandı. Onun yanındaki ağaç yanıyordu, eşim söndürdü. Allah’ın bir mucizesi korudu o alevlerden bizi. Diğer komşumuzun yeni yaptığı tekerlekli bir ev komple yandı. Pandemide restoranımız kapalıydı. Tam biz belimizi doğrulturuz derken yangın çıktı. Ortada kaldık. Market açtık, içine mal koyduk ama hala daha borcunu ödeyemedik’’ diyor.
Birçok müşterisinin rezervasyonlarını iptal ettirdiği halde ücretlerini ödeyeceğini söylediğini belirten Sevgi Günyel, bazı dostlarının da yangınla mücadele için başta yangın tüpü olmak üzere birçok malzeme gönderdiklerini söylüyor.
Günyel, ‘‘Kimileri, ‘Çökertme bitti’ dese de bu doğru değil. Evet zeytinliklerimiz yandı, yeşilliğimiz de gitti. Ama burası hala güzel. Biz hazırlıklarımızı yaptık, onarımlarımızı tamamladık, temizlikleri hallettik. Burayı en kısa zamanda eski haline döndürmek için var gücümüzle çalışacağız. İnşallah insanımız da bizi yalnız bırakmaz’’ diyor.
VOA