Kıbrıs Harekatı’nın 50. yılı: Sorun neden çözülemiyor, girişimler hangi aşamada?
Türk-Yunan yakınlaşması etki eder mi?
Kıbrıs Harekatı’nın 50. yılı: Sorun neden çözülemiyor, girişimler hangi aşamada?
Türkiye'nin Kıbrıs Harekatı'nın üzerinden 50 yıl geçti. Kıbrıs sorununun çözümü için son 20 yılda gerçekleştirilen iki girişim de sonuçsuz kaldı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Türkiye- Yunanistan yakınlaşmasından yararlanmak amacıyla Kuzey ve Güney Kıbrıs liderlerini Eylül'de görüşmeye çağırmaya hazırlanıyor.
Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, BM parametreleri kapsamında yeni bir çözüm sürecine olumlu yaklaşıyor. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs ise eşit egemenlik ve eşit uluslararası statü dışında bir formüle sıcak bakmadığını kayda geçiriyor.
Kıbrıs'ta çözüme en çok yaklaşılan dönem 2004'te Annan Planı'nın referanduma sunulmasıydı. Türklerin yüzde 65 oranında “Evet” oyuna karşın Rumların plana yüzde 75 oranında “Hayır” demesi nedeniyle Ada'da yeni bir ortak devlet kurulamadı.
2017'de yapılan Crans Montana görüşmeleriyle, Kıbrıslı Türklerin ve Rumların BM parametreleri çerçevesinde bir federasyon çatısı altında bir araya getirilmesi amaçlandı. Ancak bu görüşmeler de Rumların son anda masadan kalkmasıyla sonuçsuz kaldı.
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs, bu görüşmelerden sonra, bir daha BM parametreleri çerçevesinde Kıbrıslı Rumlarla ortak bir devlet kurmayı değil, Ada'da iki devletin yan yana yaşamasını sağlayacak modeli müzakere edeceklerini ilan etti.
Türk tarafı, buna ilişkin politikasını “egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün tescil edilmesi” formülü üzerine inşa ettikten sonra ancak bu koşulların sağlanması durumunda çözüm için adım atacağını kayda geçirdi.
Daha sonra da Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin hiçbir adım atılamadı.
Müzakere süreci için kritik rapor tamamlandı
Ancak Türkiye ile Yunanistan arasında 2 yıldır yaşanan yakınlaşma ve Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki ilişkilerde yeniden Kıbrıs başlığının öne çıkması, sorunun çözümü açısından yeni bir adımın atılmasının zeminini yarattı.
BM Genel Sekreteri Guterres, Kıbrıs’ta Rumların ve Türklerin onayını aldıktan sonra Kolombiyalı diplomat Maria Angela Holguin Cuellar’ı Kıbrıs Özel Temsilcisi olarak atadı.
Guterres, Cuellar’ı, “Kıbrıs'ta yeni bir çözüm süreci başlatmak için elverişli ortam olup olmadığını araştırmakla” görevlendirdi.
Ankara, Cuellar’ın 6 ay olan görev süresinin uzatılmaması koşuluyla sürece yeşil ışık yaktı.
Cuellar, Kıbrıs'taki iki yönetim ve sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’deki temaslarının ardından, müzakerelerin geleceğine ilişkin raporunu 10 Temmuz’da BM Genel Sekreteri’ne sundu.
İçeriği açıklanmayan rapordaki unsurlar ışığında Guterres’in bir çalışma yapacağı ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides ile Kuzey Kıbrıs lideri Ersin Tatar’ı Eylül ayında New York’ta görüşmeye çağıracağı kamuoyuna duyuruldu.
Guterres benzer şekilde 3 garantör ülkenin liderleriyle konuyu ele almaya ve bir yol haritası oluşturulmaya çalışabilir.
Atina’da yapılan değerlendirmelerde, müzakere sürecinin başlatılmasına ilişkin Ankara’ya oranla daha iyimser bir havanın olduğuna işaret ediliyor.
Ankara’daki diplomatik kaynaklar ise 2004 ve 2017’den elde edilen deneyimler ışığında hareket edileceğini, bu aşamada süreçten sonuç alınmasını beklemenin gerçekçi olmadığını söylüyor.
‘Farklı düşünmek gerek’
BM Genel Sekreteri Guterres'in Kıbrıs Özel Temsilcisi Cuellar, raporunu sunmadan önce Kıbrıs'ta Rumlara ve Türklere yazdığı açık mektupta, geçmişi suçlamak yerine ortak geleceği inşa etmenin yollarının aranması gerektiğini kaydeddi. Cuellar, "Bunun için de tarafların farklı düşünmeye başlamaları gerek" dedi.
Kolombiyalı diplomat, “Genel Sekreter önümüzdeki aylarda atılacak adımlara karar verecek. İyimserliğimi koruyorum ve tüm Kıbrıslılardan, liderlerini daha iyi ve güvenli bir gelecek için çalışmaya teşvik etmelerini, onlara baskı yapmalarını istiyorum. Liderler, gerçek ilerleme için irade ve kararlılık göstermelidir” ifadelerini kullandı.
Cuellar’ın görev süresinin uzatılması konusunda henüz resmi bir gelişme yok.
Ancak diplomatik kaynaklar, Guterres’in süreci devam ettirmek için özel temsilci sıfatıyla ya da başka bir formülle Kolombiyalı diplomattan yararlanmak istediğini söylüyor.
Türk-Yunan yakınlaşması etki eder mi?
Kıbrıs’ta çözüm açısından en önemli parametrelerden biri, Türkiye-Yunanistan arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecinde olması ve tarafların Ege ve Kıbrıs’ta gerilim yerine iş birliğine odaklanmış olmaları.
Yunanistan Başbakanı Kyirakos Miçokatis ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO Zirvesi kapsamında geçen hafta Washington’da yaptıkları görüşmede ele aldıkları konulardan birinin de Kıbrıs sorunu olduğu basına yansıdı.
İki lider, Eylül ayında BM Genel Kurulu için gidecekleri New York’ta bir görüşme daha yapmayı kararlaştırdı.
Miçotakis, Kıbrıs sorununun çözümü için yeni bir BM sürecinin başlatılmasından yana olduklarını, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de aynı noktada olduğunu söyledi.
Miçotakis'in, Erdoğan gibi Kıbrıs Harekatı'nın 50. yılını anma toplantıları kapsamında Ada'da olacağı ve Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile görüşeceği biliniyor.
Ankara da Türk-Yunan yakınlaşmasının Kıbrıs’a olumlu etkileri olacağını düşünüyor.
Ancak Türkiye sadece bu etkenle kapsamlı çözüm için yola çıkılamayacağını da vurguluyor.
Erdoğan: 'Federal bir çözüm mümkün değil'
Kıbrıs Harekatı'nın 50. yılı kutlamaları için Ada'ya giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözümsüzlüğün sona ermesini istediklerini ancak federal bir bir çözümün ise mümkün olmadığına inandıklarını söyledi:
“Bölgede devam eden çatışmalar karşısında tüm adanın güvenliğini tehdit etme riski olan son derece sorumsuz adımlar atılıyor. Aynı suda iki kez yıkanılmaz.
“Adadaki gerçekleri görmezden gelerek hiçbir yere varılmaz. Kıbrıs'ta federal bir çözümün mümkün olmadığına inanıyoruz. Müzakerelere yıllar önce İsviçre'de bıraktığımız yerden devam edelim demenin kimseye faydası yoktur.
“Bakın biz müzakereye görüşmeye Kıbrıs'ta kalıcı barışı ve çözümü sağlamaya hazırız. Çözüm yolunda uzatılan hiçbir eli havada da bırakmayız.”
Erdoğan tarafların müzakere masasına 'eşit olarak' oturması talebini yineledi ve şunları söyledi:
“Kıbrıs Türk tarafı Rum tarafıyla her alanda eşit olarak müzakere masasına oturmalıdır. O yüzden çözüm istiyorsanız Kıbrıs Türk'ünün müktesep haklarını tescil edin diyoruz.
“Adanın garantör ülkelerinin liderlerinin her iki devleti de beraberce ziyaret edecekleri günleri de göreceğimizi ümit ediyorum. Bu içten temennimi NATO Washington zirvesinde görüştüğüm Yunanistan Başbakanı Sayın Miçotakis'e de bizzat söyledim.
“Türkiye'yle Yunanistan arasındaki diyalog zemininin güçlendirilmesi Kıbrıs meselesinin çözümüne de şüphesiz katkı yapacaktır.”
Taraflar birbirini suçluyor
Kıbrıs sorununun çözülememesinde her iki taraf da, birbirini suçluyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti, sorunun arkasında Ankara'nın olduğunu öne sürüyor ve Kuzey Kıbrıs yerine Türkiye'yi muhatap almak istiyor.
Kuzey Kıbrıs ise 2004 ve 2017 süreçlerinin başarısız olmasından Kıbrıslı Rumları sorumlu tutuyor ve aslında Rumların Türklerle egemenliği paylaşmak niyetinde olmadığını kaydediyor.
Kıbrıslı Türklere göre, Rumların tek amacı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mevcut yasaları ve kurumlarında yapılacak değişikliklerle, kendilerini Ada'da azınlık konumuna düşürmek.
AB, Kıbrıs sorununun sorunun çözülmemesine karşın, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni 2004'te tam üye olarak birliğe kabul etmişti.
Kıbrıs Cumhuriyeti, AB’ye tam üye olduktan sonra Yunanistan ile birlikte birliğin Kıbrıs politikasını da tamamen etkilemişti.
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs, bunun da, sorunun çözülememesinin en önemli nedenleri arasında olduğunu vurguluyor.
BBC TÜRKÇE