Kılıçdaroğlu: Asıl muhafazakâr biziz, yıllar yılı değişmemek için direndik
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, T24 yazarlarının sorularını yanıtladı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisine mesafeli muhafazakâr kesimlerle düzenli yaptıkları toplantıları anlatırken, "Bazen kendilerine takılıyorum; siz kendinize muhafazakâr diyorsunuz ama muhafazakâr değilsiniz. Asıl muhafazakâr biziz, yıllar yılı değişmemek için direndik' diyorum" açıklamasını yaptı. CHP lideri, üç yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın cezaevinde yazdığı Devran kitabı için sahnelenen okuma tiyatrosunu izlerken eşi Selvi Kılıçdaroğlu, Başak Demirtaş, Dilek İmamoğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun birlikte verdiği görüntü için "Kadınların birliğini, gücünü gösteren çok güzel bir fotoğraftı" dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'da T24 yazarları ve yöneticileriyle buluştu. Buluşmaya İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcıları Tuncay Özkan ve Faik Öztrak, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Genel Başkan Danışmanı Okan Konuralp, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ve CHP Sarıyer İlçe Başkanı Sevim Yalınkılıç da katıldı.
Kılıçdaroğlu; T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın ile T24 yazarları Hasan Cemal, Murat Belge, Yalçın Doğan, Aydın Engin, Fikret Bila, Şirin Payzın, Tayfun Atay, Soli Özel ve Murat Sabuncu'nun gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtladı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin içinde bulunduğu sıkıntılara karşı tavır konusunda bir işveren örgütü eleştirilecekse, bu örgütün TÜSİAD'dan önce Türkiye Odalar ve Odalar Birliği (TOBB) olduğunu vurguladı. "Yassıada'yı TOBB'a yaptırdılar. Kimse sormuyor orada ne oluyor, TOBB ne kadar kaynak harcıyor, kimin kaynağını harcıyor? TOBB acaba toplanan paraların nereye gittiğini, Yassıada'ya harcanan paraları kendi üyelerine anlatabildi mi" diye sordu. Kılıçdaroğlu TOBB'un yanı sıra Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu'nu da (TESK) eleştirirken, "İkisinin de demokrasiye bağlılıkları konusunda endişelerim var. İki kurum da Erdoğan'a bağlanmış durumdalar" dedi. CHP lideri, MÜSİAD ve Hak-İş'e de, "Kardeşim sen bu ülkede yaşamıyor musun" diye tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu'nun, T24 yazarlarının sorularını yanıtlarken yaptığı açıklamalar özetle şöyle:
"Muhafazakâr dünya ile toplantılar yapıyoruz"
"Yarın seçim olsa her yönüyle girecek şekilde sandığa hazırız. Çalışmalarımız her boyutta detaylı olarak sürüyor. Muhafazakâr dünya ile 30-35 kişilik gruplar halinde sürekli toplantılar yapıyoruz. Bu toplantılar 3-3,5 saat kadar sürüyor. 30-35 kişi ile sınırlı tutmamızın sebebi katılımcıların bize kafalarındaki soruları sormaları, bizim cevap vermemiz. Tabii biz de onlara soruyoruz: Niye bize oy vermiyorsunuz?"
"Bu toplantılara ilgili milletvekillerimiz gittiğimiz bölgenin bakkalı, esnafı yörenin kanaat önderleri katılıyor ve herkes çok memnun ayrılıyor. Bu çalışmaların bir mitingden çok daha etkili ve yararlı olduğunu düşünüyorum. Diyoruz ki 'Bizi muhafazakâr dünyanın kanaat önderleriyle buluşturun. CHP'yi rahatlıkla eleştirecekleri, niye oy vermediklerini anlatacakları toplantılar olsun.'
"Mesela bu toplantılardan birini Aksaray'da yaptık. Evlere Kuran okumaya giden vaizelerle de toplantı yaptık. Ayrıca mesela CHP'ye sıfır oy çıkan köylerin muhtarlarıyla buluştuk, Aksaray'da 290 küsur muhtar geldi toplantımıza."
"Bu toplantılardan önce 4-5 kişilik bir milletvekili grubunu toplantı yapacağımız yöreye gönderiyoruz. O milletvekili arkadaşlarımız bölgenin kanaat önderleri, esnafları, gençleriyle sohbetler yapıyorlar. Aradan bir süre geçtikten sonra o milletvekillerimiz yine aynı bölgeye gidip bu sohbetleri sürdürüyorlar. Sonra diyorlar ki 'Genel Başkanımızı da çağıralım, bu düşüncelerinizi ona da anlatın.' Sonra biz de gidiyoruz, bakıyorlar ki bu CHP'liler konuşulabilir insanlar."
"Neden CHP'ye oy vermiyorlar" sorusunun yanıtı
"Bu programda başta Ankara-İstanbul olmak üzere 14 ile ağırlık veriyoruz. Mersin'de, Toroslar'da yörüklerle de toplantı yapıyoruz. Onlar da CHP'ye mesafeli, MHP'ye daha yakın gruplar. Neden CHP'ye oy vermiyorlar, bunu konuşuyoruz."
"Bu sorumuzun cevaplarında ağırlık kazanan nokta şurada: CHP'liler bize biraz tepeden bakıyorlar. 'Bizi de dinleyin' diyorlar, kendilerini kulak verilmesini bekliyorlar."
"Enflasyon ve diğer ekonomik göstergelerdeki kötüleşmeye rağmen AKP'ye niye oy verildiği sorusuna karşılık, ekonomik gerileme oldukça AKP'den uzaklaşma gözlemliyoruz. Gelir düzeyi yükseliyorsa, işleri yolundaysa bir şey değişmesin, devam etsin diye oy veriyor. Ancak ekonomide bir duraksama yaşanıyorsa, gelir azalıyorsa, o zaman -biraz mesafeli olmasına rağmen- bize bakmaya başlıyor. Bu durumu örneğin Aksaray'da açıkça gözlemledik."
"Bizim geçmişte ekonomiyi yönetme de iyi bir sınav vermediğimiz de bir gerçek. Ama şimdi AKP kadrolarını en az üç kez katlayacak bir kadroyla Türkiye'yi yönetmeye hazırız, Türkiye'yi yönetecek güçlü, donanımlı ekiplere sahibiz."
"Merkez Bankası'nın dini nedir?"
"Din elbette önemli bir faktör. Seçimlerden çok önce CHP'ye sıfır oy çıkan köylerde, ağırlığı Karadeniz Bölgesi'ne vererek muhtarlarla toplantılar yaptık. CHP'nin dine mesafeli olduğu, inançlarla sorunlu olduğu gibi kanaatlerini dile getirdiler. Vaizelerle yaptığımız toplantıda, biri soru soracak ama soramıyor. Biz 'CHP dinsiz' önyargısını hatırlatınca 'Tam onu soracaktım' dedi (gülüyor). O vaizeye dedim ki, Merkez Bankası'nın dini nedir? Yanıt vermedi. Kurumların dini olmaz, olamaz. Din Allah ile insan arasında. Ama diğer yandan bu ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı'nı CHP kurdu, Kuranı Kerim'in Türkçe mealini Atatürk, Elmalılı Hamdi Yazır Hoca'ya yaptırdı."
"Bugün sağ-sol yok, demokrasi ve karşıtları var; ittifakımız büyüyecek"
"Saadet Partisi ve İyi Parti ile yaptığımız ittifaklar da CHP'ye karşı önyargıların önemli ölçüde kırılmasını sağladı. Muhafazakâr kesimlerle yaptığımız toplantılarda bazen kendilerine takılıyorum, 'Siz kendinize muhafazakâr diyorsunuz ama muhafazakâr değilsiniz. Asıl muhafazakâr biziz, yıllar yılı değişmemek için direndik.' (Gülüyor)
"Zaman içinde demokrasi için kurduğumuz ittifakın büyüyeceği kanısındayım. Bugün Türkiye'de bizce sağ-sol siyaseti yok. Demokrasiden yana olanlar-demokrasiye karşı olanlar, otoriterlikten yana olanlar var. Temel ayrım bu. Önce demokrasiyi hep birlikte inşa etmeliyiz, bu ortak payda üzerinde alacağımız yoldan sonraki görüş ayrılıkları nasıl olsa yoluna konur.
Erdoğan'ın temel stratejisi Millet İttifakı'nı bölmek, İyi Parti'yi bu ittifaktan koparmak. CHP olarak söylemlerimizde ne Aleviliği, ne Sünniliği, ne de başka bir inancı öne çıkarıyoruz. Bu nokta bizim için çok önemli. Geçmişte cenaze namazına bile katılmama eğilimleri vardı. Şimdi elbette inanarak, isteyerek katılıyoruz. Evet, partimizin tabanında 'emekli öğretmen' diye özetleyebileceğim bir kesim var, zaman zaman bize çok kızıyor, bize ders veriyor. Elbette onları da dinliyoruz. Bütün parti örgütlerimize diyoruz ki karşınızdakileri dinleyeceksiniz. Dinledikten sonra ilk cümleniz 'haklısınız' olacak. O zaman insanlar diyor ki, CHP beni dinledi, dinliyor. Haklı-haksız eleştirileri, insanların CHP hakkında ne düşündüklerini dinlememiz çok önemli. Bu vesile ile biz kendimizi anlatıyoruz. Elbette bize oy vermeleri şart değil. Ama CHP'yi anlatmak önemli. Bizim örgütlerimizde eleştirilere hemen cevap verme refleksi zaman zaman oluyor, diyorum ki, acele etmeyin, sabredin ve önce dinleyin."
"Devran fotoğrafı çok güzeldi"
"İki fotoğraf oldu. İlk fotoğrafta teklif bizden gitti. Selvi Hanım'ın (Kılıçdaroğlu) daveti üzerine Başak Demirtaş ile kahve buluşması planlandı. Tesadüfen de Başak Hanım'ın doğum gününe rastladı. İkinci fotoğraf Selahattin Bey'in Devran kitabının sahneye konulması sırasında oldu. Başak Hanım 'Selahattin Bey'in kitabı sahneye konacak, eşiniz katılmayı düşünür mü' diye aradı. Biz de 'niye olmasın' dedik. Eşim de tesadüfen İstanbul'daydı, gitti ve kitabın sahneye konmasını Başak (Demirtaş), Canan (Kaftancıoğlu), Dilek (İmamoğlu) hanımlarla birlikte izledi. Bu fotoğrafa saldırılar oldu. Tabii şaşırmıyoruz bunlara, ama bu saldırıların hiçbir etkisi olmadı. İki fotoğraf da çok güzeldi. Kadınların birliğini, gücünü gösteren çok güzel fotoğraflardı."
"Erdoğan özellikle muhalif Kürtleri AK Parti'ye çekmeye çaba harcıyor. Ama işte bu fotoğraflar Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde Kürt seçmenleri yanına çekme çabalarını aksatıyor. Dolayısıyla o güzel fotoğraflara saldırı çabaları, sonuç vermese de, bizi şaşırtmıyor."
"Biz o bölgelerde de çok sayıda Kürt kanaat önderiyle de görüştük. Bu görüşmeleri seçimlerden önce de yaptık, şimdi de sürdürüyoruz. Elbette Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da muhafazakâr Kürt seçmenlerin oyunu ne kadar alabiliriz bilmiyorum, ama tabii ki görüşmelerimizi, onları dinlemeyi sürdürüyoruz. Yanı sıra Orta Anadolu'ya özellikle ağırlık vermemiz gerektiğini görüyoruz, o bölgede de yoğun çabalarımız, buluşmalarımız, toplantılarımız sürüyor."
"Bütçe konuşmamda da söyledim; Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğunu da, seçilmiş belediyelere kayyım atamalarını da eleştirdim."
"Sayın Bahçeli'nin yaklaşımının, ekonomik göstergelerin kötüye gitmesiyle sıkıntıya düşen kesimlerin oylarının AKP'den MHP'ye yönelmesi şeklinde olduğunu düşünüyorum."
"Erdoğan ne yaparsa yapsın; sakin, dikkatli, özenli bir dil kullanacağız ve biz kazanacağız. AKP içinde de gidişattan rahatsız olan ciddi bir kesim var ve bunu bizim arkadaşlarımızla da zaman zaman paylaşıyorlar." Canan Kaftancıoğlu: Ben o fotoğrafı dört kadın üzerinden okumuyorum. O fotoğrafın öncesinde "bir araya gelelim" kurgusu yoktu. Başak Hanım davet etmiş, ben de gittim, katılanları orada öğrendim. O fotoğraf, yaklaşık 20 yılda bağımsız lider eşi figürünün topluma unutturulmasına karşı da bir önemli bir anlam ifade ediyor.
"Dokunulmazlığın kaldırılmasını halkın reddetmesini istedik"
"Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının anayasaya aykırı olduğunu biliyorduk. Ama Erdoğan'ın bu aykırılığı dinlemeyeceğini de biliyorduk, onun için biz de 'Halka gidelim, halka anlatalım' dedik. Ancak yüzde 51 ile o oylamayı aldılar. Eğer son yerel seçimlerde gösterdiğimiz başarıyı gösterseydik o oylamayı kazanamazlardı. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda vatandaşların reddetmesi bize göre çok daha önemliydi, bu anlayışla hareket ettik."
"Kuzey Suriye'ye asker gönderilmesine ilişkin tezkereye 'evet' dieyeceğimizi İyi Parti, Saadet Partisi ve HDP'ye söyledik."
"Rusya'ya bağımlılık artıyor"
"Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'na 'Suriye sınırından gelecek bir milyon kişiyi sınırda tutabilir misiniz' dedim, yanıtı 'Hiçbir güç tutamaz' şeklinde oldu. Yeni göç dalgasının Türkiye için sorun yaratacağını bize söylediler. Biz eski dışişleri bakanları, büyükelçiler ve uluslararası politika uzmanlarıyla düzenli görüşmeler yapıp bilgi ve görüş alıyoruz. Bütün bu süreç 1998'de yapılan Adana Mutabakatı çerçevesinde yönetilebilirdi. Türkiye'ye sızmalara karşı etkin önlem alınabilirdi. Ancak öyle olmadı."
"Türkiye'nin Rusya'ya bağımlılığı giderek artıyor. Biz bu konuda önemli bir çalışma yaptık. Elbette Rusya ile iyi-dengeli ilişkilerden yanayız. Ancak şu anda Rusya'ya doğalgazda bağımlıyız, nükleer santralı da onlara verdik ve enerji bağımlılığımız yüzde 60'a varan bir düzeye ulaştı, bunu yanlış buluyoruz."
"Demokrasi, laiklik deyince dinleme tak diye kesiliyor!"
"Laiklik elbette cumhuriyetimizin, CHP'nin temel değerlerinden birisi. Laikliğin söylemimizde öne çıkmadığı yolunda bazı değerlendirmeler oluyor. Biz ise bize oy vermeyenlerin neler düşündüğünü öğrenmeye çalışıyoruz. Sadece bize oy versinler diye değil, bizi de, CHP'yi de dinlesinler istiyoruz. Bir araştırma şirketi hipnoz yönteminden de yararlanarak 'odak grup çalışması' yapmış. Bize dediler ki 'Seçmene demokrasi, özgürlük dediğinizde andan itibaren insanlar sizi dinlemeye kapanıyor.' Peki, biz ne dersek hangi söylemle gidersek CHP'ye uzak kesimler bizi dinlemeye başlar? Diyorlar ki, 'Cümleye laiklik ile başladığınızda dinleme tak diye kesiliyor.'
"Şunu söylemek; istiyorum, laiklik elbette temel değerimiz, sekülerizm elbette temel değerimiz. Bunlar toplumun bütün kesimleri için, demokrasimiz için tartışılmaz değerlerimiz. Bu mutabakatın yanı sıra bizim de tabanımızı, oylarımızı büyütmemiz lazım. Bunu nasıl yapacağız; bize oy vermeyen insanların sorunlarını, doğru-yanlış önyargılarını dinleyecek ve onların dilinden cevaplar üretecek bir dile, söyleme de ihtiyaç var. Bugün Türkiye'nin demokrasi sorunu karşısında Millet İttifakı'nı büyütmek de bizim görevimiz."
"TOBB, TESK ne yapıyor; MÜSİAD, Hak-İş bu ilkede mi yaşıyor?"
"Bir işveren örgütü eleştirilecekse, o TÜSİAD'dan önce Türkiye Odalar ve Odalar Birliği'dir (TOBB). Yassıada'yı TOBB'a yaptırdılar. Kimse sormuyor orada ne oluyor, TOBB ne kadar kaynak harcıyor, kimin kaynağını harcıyor? TOBB kamusal nitelikte bir örgüt, şirket sahibi insanlar yasal zorunluluk olarak aidat ödüyor ve bu aidatların toplamı büyük meblağlara ulaşıyor. TOBB acaba toplanan paraların nereye gittiğini, Yassıada'ya harcanan paraları, yerli otomobil projesine harcanan paraları kendi üyelerine anlatabildi mi? Medya da bu sorunun cevabının peşine düşmeli."
"Bir de TESK (Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu) var. İkisinin de demokrasiye bağlılıkları konusunda endişelerim var. İki kurum da Erdoğan'a bağlanmış durumdalar."
"MÜSİAD'a (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) ve Hak-İş'e de sorulması lazım; kardeşim sen bu ülkede yaşamıyor musun? Anadolu'nun içini boşalttılar. Trabzon'da, Diyarbakır'da, Erzurum'da, Aksaray'da okuyan gençler mezun olunca iş bulmak için İstanbul'a geliyor. İstanbul'dakiler de yurt dışına gidiyor. Bu kurumlar, bu örgütler, Türkiye bu hâldeyken ne yapıyor, sormak lazım."
"Kanal İstanbul parti meselesi değil"
"Bana göre Kanal İstanbul'u yapamaz, hangi parayla yapacak? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, İstanbul'dan sorumlu. Kanal İstanbul kararı uygulanmaya başlanacak olursa ilk açıklamayı başkanımız yapacak. Bizim sivil toplumun önüne geçmememiz lazım. Bir sivil toplum hareketinin siyasi parti hareketine dönüşmesi daha geniş katılımı engelliyor. Kanal İstanbul'u bir parti sorunu hâline getirmek yanlış. Elbette bize danışan sivil toplum örgütlerine görüşlerimizi söylüyoruz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi önemli çalışmalar, açıklamalar, başvurular yapıyor."
"Köy Enstitüleri'nin 21. yüzyıl versiyonu"
"İki önemli adım atıyoruz. Eğitim konusunda bütün bileşenlerle bir çalıştay yaptık. Bütün belediye başkanlarına dedik ki, bize en düşük oyların çıktığı bütün mahallelere de kreş açacaksınız. Bu kreşlerde sergilenecek yaklaşım, verilecek eğitim aileyi de dönüştürecektir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız sadece İstanbul'da 150'ye yakın kreş açacak, ki 20 bin çocuğumuzun erişeceği bir kapasiteden söz ediyoruz."
"İkinci adımda da Köy Enstitüleri'nin 21. yüzyıl versiyonunu yakalamak istiyoruz. Organize Sanayi Bölgeleri'nde yatılı teknoloji liseleri kurulmasını planlıyoruz. Bu meslek liselerinde sanayi ve teknoloji için eğitimli gençler yetişecek, üniversiteye devam etmek isteyenlere de örneğin artı beş puan desteği ile üniversite sınavına girme hakkı/teşviği verilecek."
"Rahşan Ecevit'ten parkalı Ecevit isteği"
"Eski CHP Genel Merkezi'ni 'Bülent Ecevit Parti Okulu'olarak düzenledik. Rahmetli Rahşan Ecevit'e gittik dedik ki; (Ankara Çevre Sokak'taki) bu binanın önüne Sayın Ecevit'in heykelini dikeceğiz. Rahşan Hanım, 'Bülent'in parkalı bir fotoğrafı var, onu çok severdi. O parkalı halinin heykelini dikmenizi isterim' dedi ve o fotoğrafı bize verdi. Biz o fotoğrafı aldık, Ahmed Arif'in oğlu Filinta'nın atölyesine gittik, fotoğrafı verdik. O fotoğrafa göre heykel yapıldı, ancak öncesinde Rahşan Hanım görmek istedi. Gitti, gördü ve yüz bölgesinin biraz şişman yapıldığını söyledi, haklıydı da. İşaret ettiği düzeltmeler de yapıldı ve o heykeli Bülent Ecevit Parti Okulu'nun önüne diktik. Yaklaşık 20 gün önce Emrehan Halıcı bize geldi, Rahşan Hanım'ın durumunun iyi olmadığını söyledi, rahatsızlığından haberimiz vardı."
T24