Kılıçdaroğlu "üç bakanlık anlaşması"nı yalanlamadı
Ümit Özdağ'a tepki gösterdi
Kılıçdaroğlu "üç bakanlık anlaşması"nı yalanlamadı, Ümit Özdağ'a tepki gösterdi: İki kişinin namusuna teslim edilen bir protokol!
T24 yazarı Cansu Çamlıbel'in Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'la yaptığı söyleşi gündem oldu. CHP lideri, Özdağ'ın "Kılıçdaroğlu kazansa üç bakanlık alacaktık, ben İçişleri Bakanı olacaktım, yazılı mutabakat var. MİT Başkanlığı da, sözlü anlaşmayla Zafer Partisi'nde olacaktı" sözlerini yalanlamadı, ancak açıklanmasını "ahlaki bulmadığını" söyledi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda kendisine destek veren Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ ile 3 bakanlık için anlaştıklarını yalanlamadı. Kılıçdaroğlu, “O protokolle ilgili konuşmam doğru değil. İki kişinin namusuna teslim edilen protokoldür. Açıklamayı ahlaki olarak doğru bulmam. Benim konuşmam doğru değil” dedi.
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, T24 yazarı Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajında, CHP lideri Kılıçdaroğlu ile 28 Mayıs’ta gerçekleştirilen ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimleri için yaptıkları görüşmede “3 bakanlık için yazılı mutabakat imzaladıklarını” açıklamıştı. Özdağ, Milli İstihbarat Teşkilatı için de sözlü anlaşmaya vardıklarını söylemişti.
Önceki gün (20 Temmuz 2023) Habertürk’te gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un canlı yayın konuğu olan CHP lideri Kılıçdaroğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ ile imzalanan protokol için şunları kaydetti:
“O protokolle ilgili konuşmam doğru değil. İki kişinin namusuna teslim edilen protokoldür. Açıklamayı ahlaki olarak doğru bulmam. Benim konuşmam doğru değil. Protokol ikimizin arasında imzalandı. Kamuoyuna açık değildi. İkimizin namusuna teslim edildi nokta. Bu konuda yorum yapmam doğru değil. Sayın Özdağ ile Sayın Oğan ile yaptığım görüşmelerle ilgili altı liderin haberi vardı.”
Ümit Özdağ'ın Cansu Çamlıbel'e verdiği röportajın ilgili bölümü şöyle: - Ama Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararınızı açıklarken İçişleri Bakanlığı konusuna girmediniz. Halbuki o sabah tweet atmıştınız. Ve şimdi burada da Erdoğan'a ilettiğiniz taleplerin başında İçişleri Bakanlığı olduğunu anlattınız. Benim duyduğum Kılıçdaroğlu'ndan da İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlık sözü almışsınız. Size o sözü vermiş. Söz vermek değil, yazılı mutabakatımız var. Biz İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlık ve Millî İstihbarat Teşkilâtı konusunda Kemal Bey'le mutabık kaldık. - Yani kamuoyuna açıkladığınız yol haritası dışında bir de gizli yazılı mutabakat yaptınız. Doğru mu? Var tabii, o açıklanmadı. Ben de şimdiye kadar hiç açıklamadım. - Burayı bu kadar hızlı geçmeyelim lütfen. Yeniden sormak istiyorum. Kılıçdaroğlu seçimleri kazanması durumunda Zafer Partisi'ne İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlığın yanı sıra MİT Başkanlığı'nı vereceği konusunda yazılı mutabakat imzaladı. MİT Başkanı da Zafer Partisi'nden olacaktı. Doğru mu? Evet MİT Başkanlığı da. Ama o sözlü anlaşmaydı. Bakanlıklar yazılı mutabakatta vardı. - Peki siz hangi görevde olacaktınız? Ben İçişleri Bakanı olacaktım. - Kılıçdaroğlu'nun Zafer Partisi'ne vereceği diğer iki bakanlık hangileri olacaktı? Şu anda artık önemli değil. - Benim gibi tarihin ilk kaydını tutma mesleğinde olanlar için hala çok önemli. Kazanılsaydı bugün kimin hangi pozisyonda olacağı eminim Mayıs'ta Millet İttifakı'na oy veren seçmenler açısından da çok önemlidir. Zafer Partisi'ne verilecek diğer iki bakanlık neydi? Göç Bakanlığı mı kurulacaktı? Süreci İçişleri Bakanlığı yönetecekti. Fakat Kemal Bey, zerre kadar oy faydası olmayan altılı masadaki ortaklarının İçişleri Bakanlığı'nın Zafer Partisi'ne verilmesine tepki göstereceğini bildiği için benim bu konuda anlayışlı davranmamı rica etti. "Bunu çok vurgulamayın” dedi. Ben de kabul ettim. Ama ortakları tarafından Kılıçdaroğlu'ndan istenen şey yanlıştı. Kılıçdaroğlu bu seçimi kazanabilirdi eğer ortakları engellemesiyle. - Yani şunu iddia ediyorsunuz; Kemal Bey sizin kazanırsa kuracağı hükümetin İçişleri Bakanı olacağınızı açıklasaydı 28 Mayıs'ta seçimin sonucu değişebilirdi? Olabilirdi. 1 milyon 300 bin oy farkını kapatmak çok zor değildi. Ve Türk halkının en fazla arzu ettiği şekilde sığınmacıların vatanlarına yollanması ve bu konuda da Türk halkı, Zafer Partisi'ne güveniyor, "yaparsa Zafer Partisi yapar” diyor. Bu seçimde bu halkın birinci önceliği olmadı. Değişik nedenlerle olmadı. Erdoğan'ı yollamak en azından muhaliflerin daha fazla önceliği oldu. Ama bu da yanlış şekilde yapıldı. Yanlış yöntemlerle yapıldı. Bugün Zafer Partisi'ne oy veren hiçbir seçmen pişman değil ama vermeyenlerin içinde büyük pişmanlık olduğunu da görüyorum. |