Koçi Bey dersleri

DEVLETTE BOZULMA

Koçi Bey dersleri




Koçi Bey dersleri

TAHA AKYOL YAZDI

Koçi Bey, Sultan IV. Murat ve I. İbrahim dönemlerinde yaşamış, bu iki padişaha da devletteki bozulmalar hakkında “layiha”lar, raporlar sunmuş yüksek dereceli bir bürokrattır. Doğum tarihi bilinmiyor, vefatı 1650 olarak tahmin ediliyor. Kısaca, 17. yüzyıl düşünürüdür.

Koçi Bey’in bahsettiği konuların pek çoğu geçmişte kalmıştır. Timar arazisinin dağıtımındaki yolsuzluklar, yeniçeri ocağının ve “sipahi” denilen tarıma bağlı atlı savaşçılar ordusunun dejenere olması, medresede cehalet…

Mesela, Osmanlı yükselişinde büyük rol oynayan sipahiler, Avrupa’nın ateşli silahlarla donanmış piyadesi karşısında işe yaramaz hale gelmişti, daha sanayi devriminden de önce… Timar ve zeamet şeklindeki toprak rejimi bugün hayal dahi edilemez…

Fakat rüşvet, liyakatsiz atamalar, kuralsızlık, keyfilik, israf, eğitimin yozlaşması bütün çağlarda devletleri ve toplumları bozan faktörlerdir. Koçi Bey’i bu gözle okumak gerekir.

DEVLETTE BOZULMA

Bu yazımda, tarihçi Zuhuri Danışman’ın “Koçi Bey Risalesi” adlı yayınından alıntılar yapacağım. Koçi Bey’e göre, bozulma Kanuni Süleyman zamanında başladı. Divan toplantılarına katılmayan Süleyman, bir süre sonra devlet görevlilerini tanımaz hale gelmişti. Damat Rüstem Paşa, devlet hazinesine ait, “padişah hasları” denilen toprakları vergi geliri almak için ona buna tevdi etti. Tİmar sistemi böyle bozulmaya başladı. “Süs ve şöhret” hastalığı yayıldı.

“Bu Devlet-i Aliyye’deki şöhret ve süs gibi bulaşıcı bir bid’at yoktur… Yüksek makam sahipleri ve diğerleri ve başkaları elde ettikleri paraları evlere, bağlara, köşklere ve samur kürklere verir, lazım gelirse iki hizmetkarla sefere çıkmazlar.” (.. 68-70)

Merhum Halil İnalcık, bir ayaklanmada Sultan İbrahim’e elçi olarak gönderilen ulemadan Hasan Efendi’nin şu sözünü aktarır:

“Padişahım, şikayetleri şudur, ‘siz devlet hazinesini israfla tükettiniz…” (Devlet-i Aliyye, İş Bankası yay. cilt 2, s. 255)

Dünya tarihi böyle örneklerle dopdoludur. Bu gibi sebeplerle modern devlette kamu giderleri sıkı denetime tabidir; Meclis denetimi, Sayıştay, iç denetim kurumları, şeffaflık ilkesi...

RÜŞVET SORUNU

Koçi Bey’in üzerinde durduğu en büyük sorun “rüşvet”tir. “Şimdi âlem harap, reaya perişan, hazine noksan üzere” diyerek adeta inleyen Koçi Bey, Allah’ın “işleri ehline veriniz” şeklindeki liyakat emrinin rüşvetlerle bozulduğunu anlatarak şöyle diyordu:

“Bu ilahi emrin gereği gibi yerine getirilmemesine sebep rüşvettir. O kapı açılalı azil ve tayinlerin çokluğu hadden aşırı olup büyükler alçalıp alçaklar mevki sahibi oldu. Dünyanın hali perişan oldu… İslam ülkeleri viran, reaya perişan…”

Hatta Koçi Bey , böyle gidilirse, Osmanlı’nın geleceğinden endişelidir. “Mansıplara (makamlara) ulaşmanın mayası rüşvet olursa Devlet-i Aliyye nasıl korunur?” (s. 50, 84)

EKONOMİ VE BİLİM

Koçi Bey’in İbrahim’e verdiği layiha daha sade ve kısadır. Ömrünü kafes ardında, her an boğulma korkusuyla geçiren İbrahim, genç IV. Murat gibi bilgili, kavrayışlı değildi. ‘Deli’ denildi. Koçi Bey, iktisadi durumu İbrahim’e şöyle anlatıyordu:

“Benim devletlû hünkârım, para bozulmuştur. Bu yüzden bütün millet sıkıntıdadır. Gerek reaya gerekse kullarınız fakir olmuştur…” (s.101)

Ulemanın bozulması hakkında Koçi Bey’in yazdıklarını ayrı bir yazı konusu yapacağım. Şimdi sadece bir tek cümlesini aktarıyorum: “İlim sahası cahillerle doldu.” (s. 29)

Koçi Bey bunları yazarken, 13 Yüzyılda Roger Bacon’u çıkaran Avrupa, artık Kopernik’i, Kepler’i ve Galileo’yu çıkararak bilim devrimini yaşıyordu.

TARİH ŞUURU

Koçi Bey’i ilk keşfeden, yanılmıyorsam, Avusturyalı meşhur tarihçi Hammer’di. Roma İmparatorluğu’nun çöküş sebeplerini yazan Montesquieu ile mukayese ederek “Türklerin Montesquieu’sü” demişti. Yine yanılmıyorsam bizde Koçi Bey’in bu değerini ilk fark edenler Şinasi ile Ahmet Vefik Paşa olmuştu.

Bu vesile ile en vahim zihniyet sorunlarımızdan biri olan “tarih şuuru” kavramına temas etmek isterim.

Tarih şuuru, tarihteki karmakarışık sebep-sonuç ilişkileri konusunda yüksek bir şuur seviyesine ulaşmaktır. Ben ‘tarihe laboratuvara bakar gibi bakmak’ diyorum. Ne tür davranışlar ne tür sonuçlar doğruuyor, bunu anlamaya çalışmaktır.

Tarihe hamasetle bakmak veya husumetle bakmak ise tarih şuurunu öldürüyor, zamanımza bakışı da çarpıtıyor.

TAHA AKYOL / KARAR